almanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
almanya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mart 2014 Perşembe

Türk ve Alman sinemacılar buluşuyor

Nürnberg Türkiye - Almanya Film Festivali bu yıl da iki ülkenin sinemacılarını bir araya getirecek. Türk sinemasından klasiklerin de gösterileceği festival programı renkli etkinliklerle dolu.

Perşembe günü akşam saatlerinde açılışı yapılacak ve 11 gün sürecek film festivalinde bu yıl uzun ve kısa metraj 49 film gösterilecek. Türkiye'den usta oyuncuların da yer alacağı festival, başrollerinde 83 yaşındaki Mario Adorf’un bulunduğu, ‘Son İnsan’ (Der letzte Mensch) adlı filmin gösterimi ile açılacak.
Filmlerin yanı sıra Türk - Alman oyuncu ve yönetmenlerin katılacağı söyleşilerle de renklenecek festivalin açılışına Nürnberg Belediye Başkanı Dr. Ulrich Maly, Türkiye Cumhuriyeti Nürnberg Başkonsolosu Asip Kaya, Alman yönetmen Edgar Reitz, oyuncu Mario Adorf ve oyuncu Hülya Koçyiğit ile yine festivalin daha önce En İyi Film ödülünü alan yönetmen Reis Çelik katılacak.

Sinema dünyasından 71 ismi bir araya getirecek festivalde, 1964 yılında Berlinale Film Festivali'nde Altın Ayı alan, ‘Susuz Yaz’ adlı Türk sineması klasiği de gösterilecek filmler arasında yer alıyor.

Reis Çelik daha önce En İyi Film kategorisinda ödül almıştı
Film, daha önce festivalde onur ödülüne layık görülen filmin başrol oyuncusu Hülya Koçyiğit tarafından takdim edilecek. Festival kapsamında, önemli bir Türk sineması klasiğine daha yer verilerek, Muhsin Ertuğrul'un 1920 yılında Almanya'da çektiği sessiz film ‘Kara Lale Bayramı’ da izleyicilerin beğenisine sunulacak.

Fatma Girik’e onur ödülü

Festivaldeki etkinlikler kapsamında, Türk ve Alman sanatçılara onur ödülleri de takdim edilecek. Onur ödülüne bu yıl Türkiye'den 70 yaşındaki oyuncu Fatma Girik, Almanya'dan ise 81 yaşındaki yönetmen Edgar Reitz layık görüldü. Girik ödülünü, 22 Mart’ta alacak. Festivalde ayrıca hayatını kaybeden usta sanatçı Tuncel Kurtiz'in anısına da gösterimler yapılacak.

Bu yılki festival jürisinde de yine Türkiye'den başarılı isimler yer alıyor. Jüri başkanlığını, Thomas Arslan üstlenirken, Türkiye'den Murat Erşahin, Ayça Damgacı, Ruhi Sarı ve Almanya'dan da Barbara Auer, Titus Kreyenberg ve Fatima Geza Abdollahyan jüri üyeliği yapacak.

İddialı kısa filmler

Festivalde genç sinemacılara da bir platform sunuluyor. Festival kapsamında kısa metraj filmler de yarışacak. Bu kategoride, yüzün arasında filmin içinden biri Fransız-Türk ortak yapımı olmak üzere altı Türk kısa metraj film yarışacak. Kısa Film Yarışması jüri başkanlığını bu yıl karikatürist, tiyatro ve çocuk kitabı yazarı Behiç Ak üstlenirken yine başarılı oyuncu Bennu Yıldırımlar da jüri üyeleri arasında yer alacak. Sonuçlar, festivalin ikinci haftasında açıklanacak.

© Deutsche Welle Türkçe
kaynak: dw.de/t

25 Şubat 2014 Salı

Berlin Film Festivali geleceğin sinemacılarını ağırlıyor

Berlin sadece Dünya’nın en önemli film festivallerinden birine ev sahipliği yapmıyor. Kırmızı halıların arkasında Berlin Film Festivali’nin genç yetenekleri var. Berlin Film Festivali, bu sene 4000 başvuru arasından 300 genci seçerek geleceğin yıldızlarına destek olmaya çalışıyor. Genç sinemacılar çalışma atölyelerine katılıyor, beraber proje geliştiriyor ve yeni arkadaşlar edinerek yeni tecrübelere yelken açıyorlar. Film eleştirmeni Ewa Wildner bu fırsatı en iyi değerlendirmeye çalışanlardan: “Filmleri izliyoruz, görüşlerimizi belirtiyoruz. Ayrıca yetenekli gençler grubumuzda bunları tartışıyor ve yönetmenlerle röportaj yapıyoruz. Yani bizi ilgilendiren birçok iş var.
Bu tarz bir işte çok fazla arkadaşınız olmuyor. Aslında ben sinemayla ilişkili bir eğitim almadım. Bu tamamen kendi seçimim. İşimiz basın için düzenlenen gösterimlere katılmak,filmleri önceden izleyerek bunlar hakkında bir metin yazmak ve öz geçmişimle beraber göndermek.”

“Shahada” filmi sayesinde Maryam Zaree, Berlin Filim Festivali’yle 2010 yılında tanıştı. Bu sefer rol yapma atölyesinde çalışmak için Berlin’e tekrar geldi. Maryam Zaree burada bulunmanın kariyeri açısından önemine dikkat çekiyor: “Berlin Yetenek Grubu tam bir okul gibi. Uyanıyorsunuz, çantanızı sırtlanıyor ve öğrenmeye gidiyorsunuz. Dünyaca ünlü Amerikalı sinema eğitmenleri Jean Louis Rodrigue ve Kristof Konrad ile beraber çalıştık. ‘Karakterimize nasıl çeşitlilik verebiliriz’ konusunu bize anlattılar. ‘Sürekli aynı jestlere takılıp kalmamamız için neler yapabileceğimizi’ gösterdiler.”

Sergi Portabella birkaç adet başarılı kısa filme imza attı. Metin Yazarlığı İstasyonu’nda uzmanlarla beraber çalışan Portabella senaryolar geliştiriliyor ve bu senaryoları yapımcılara sunuyor: “Filmimin ismi ‘Jean François ve Hayatın Anlamı’. 12 yaşında Barcelona’da yaşayan bir çocuğun hikayesi anlatılıyor. Albert Camus’nun bir kitabını okuduktan sonra varoluşçuluk akımına kapılan gencin, yazarın 50 yıl önce öldüğünden habersiz, onunla tanışmak için Paris’e gidiş hikayesini konu alıyor.”

Yaratıcı Avrupa Medya Programı tarafından desteklenen Berlin Film Festivali Yetenek Kampüsü’nün bu yılki sloganı ‘kuralları çiğnemek’. Program yöneticisi Matthijs Wouter Knol sinema endüstrisini bu gençleri keşfetmeye çağırıyor:
“Her yıl sinema endüstrisinin yeni üyelerini ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Bu sene en istekli 300 genci davet ettik. Berlin onlar için bir laboratuvar oluyor. Burada birçok şeyi deneyebilirler. Ayrıca hataya tahammülümüz var. Çünkü burası yeni fikirleri deneme platformudur.
Eğer kafanızda hayata geçirmek istediğiniz bir proje var ise, bir yapımcı, ses tasarımcısı ya da bir aktör arıyorsanız, buraya gelip bu gençlerle tanışmanız gerekiyor.”

Y Nesli hikayeleri sosyal medya sayfalarımız üzerinden devam ediyor.

www.berlinale-talents.de
kaynak: tr.euronews.com

28 Kasım 2011 Pazartesi

Avrupa Film Festivali Haftası Sudan'da Başladı


Sudan'da yeni düzenlenmeye başlanan 'Avrupa Film Festivali' İngiltere Kültür Merkezinde "I am Slave" (Ben köleyim) filmiyle açılışını yaptı.

  Sudan'da yeni düzenlenmeye başlanan 'Avrupa Film Festivali' İngiltere Kültür Merkezinde "I am Slave" (Ben köleyim) filmiyle açılışını yaptı.

Sudan'daki kısıtlı imkanlar nedeniyle gelenekselleştirilemeyen Avrupa Film Festivali dün İngiltere, Almanya, Fransa ve Yunan Kültür Merkezlerinde yapılan ayrı ayrı film gösterimiyle izleyiciyle buluştu. Sudan'da imkanlar nedeniyle her yıl yapılamayan festival en son 2 yıl önce yapılmıştı. Dün başlayan festival kapsamında açılış filmi İngiltere Kültür Merkezinde yapılan "I am Slave" (Ben Köleyim) filmi ile açılışını yaptı. Afrika'dan, İngiltere'ye giden bir mültecinin Londra'da da devam eden kölelik

hayatını ve bunun mücadelesini anlatan film izleyiciler tarafından beğeniyle karşılandı.

Avrupa Film Festivali'nin gelenekselleşmesini isteyen halk, bu sayede bir çok kültürü tanıma fırsatı bulacaklarını belirtti. İHA'ya açıklamalarda bulunan yönetmen Sayid Ebu İsa, "Avrupa Filmleri Festivali, Sudan'daki halkın sinemayı daha iyi tanımaları ve sinema yönetmenlerinin diğer filmleri tanımaları için büyük bir fırsat oluşturuyor. Diğer bir önemli konu da kültürler arası farklılığın tanınması ve insanların birbirlerini tanıması için bir fırsat doğuruyor" dedi.

Sudanlı bir sinema izleyicisi Ahmed Salih Şahab de yaptığı açıklamada, "Bu gerek izleyicilerin gerek yönetmenlerin sinema farklılıkları açısından güzel bir deneyim olacak. İnsanlar genellikle Mısır ve Hint sinemasını izliyorlar. Fakat burada diğer filmleri de izleme şansı bulacağız" diye konuştu.

Festivalle ilgili açıklama yapan İngiltere Kültür Merkezi Basın Sözcüsü Talal Salih, "Bu yapılan festivalde 3 önemli noktanın olmasına önem verdik. Bunlar; İslam ve Avrupa, Sanat ve Hayat ile Avrupa'ya Göç konulu filmlere festivalde ağırlık vermeye çalıştık" dedi.

Başkent Hartum'da 27 Kasım- 4 Aralık tarihleri arasında İngiliz, Fransız, Alman ve Yunan kültür merkezlerinde sahneye girecek olan filmlerde ağırlıklı olarak Avrupa yapımı filmler gösterime sunulacak.

Haber1.com
                                                                                                                                           Alıntıdır....

15 Haziran 2011 Çarşamba

Drei 2010



      Ünlü Alman yönetmen Tom Tykwer'in son filmi ''Drei'' yolları hastalıktan geçen bir çiftin arasına sızan üçüncü kişi ile yakınlaşması anlatılıyor.İlişkinin hem kadın hem de erkek tarafıyla yakınlaşan bu adamı,neyin bu kadar karşı konulmaz yaptığını ise filmde göreceğiz.

Demir Kapılar (Iron Doors ) 2010



    Genç bir adam kendini demir kapılarla dolu bir alanda bulur. Hayatını kaybetmeden önce buradan çıkmanın bir yolunu bulmak zorundadır.

14 Haziran 2011 Salı

Bizim Büyük Çaresizliğimiz 2009-2011



      Bizim Büyük Çaresizliğimiz, lise yıllarından beri yakın arkadaş olan, 30’lu yaşların sonundaki iki adamın,      Ender ve Çetin’in dostluğunu konu alıyor. Uzun yıllar hayatları farklı yönlere giden iki yakın arkadaş, Çetin’in yıllar sonra Ankara’ya dönmesiyle çocukluk hayallerini gerçekleştirir ve aynı evde yaşamaya başlarlar. Tam birlikte yeni bir hayat kurmuşlarken, yurtdışında yaşayan arkadaşları Fikret Türkiye’de tatildeyken bir trafik kazası geçirir ve annesiyle babasını kaybeder. Almanya’ya geri dönmesi gereken Fikret, Ender ve Çetin’den, Ankara’da üniversite öğrencisi olan kız kardeşi Nihal’in okulunu bitirene kadar, yani iki yıl boyunca, onlarla kalmasını ister.

    Birlikte yaşama hayalleri tam gerçekleşmişken üçüncü birinin eve gelmiş olması ilk başlarda Ender ve Çetin’i rahatsız eder. Ölümlerin travmasını atlatamayan Nihal de onlarla iletişim kurmak istemez, ama zamanla birbirlerine alışırlar. Aralarında ev merkezli üçlü bir yakınlık oluşur; beraber vakit geçirmeye ve bundan hoşlanmaya başlarlar. Bir süre sonra kaçınılmaz olan gerçekleşir; Ender ve Çetin, birbirlerinden habersiz bir şekilde Nihal’e aşık olurlar. Bu ortak aşklarını fark etmeleri, Ender ve Çetin’i birbirinden uzaklaştırmayacak, tersine onların dostluğunda yeni bir sayfa açacaktır..

GECELER BİZİM (WİR SİND DİE NACHT) - 2011



   18 yaşında ki Lena bir gece Louise tarafından ısırılır ve vampire dönüşür.Lider Lousie'nin bayan vampir üçlemesi ölümcül olduğu kadar güzeldir.Gruptaki kızlar Lena'nın bu oluşan vampir yaşamı kutsarlar aynı zamanda lanetlerler.İlk olarak ,Lena sınırsız özgürlükten,lüksten ve partilerden keyif alır.Ama sonra Lena grupta ki kızlara kendisinin ne kadar ölümcül, kanlı, şehvetli biri haline geldiğini gösterir ve çok tehlikeli olmasına rağmen Tom'a aşık olur.Tom gizli bir polistir.Lena gruptaki arkdaşlarıyla yendien kan emicilere dönüştüğünde Lousie'nin öfkede sınır tanımadığını çözer.Ve Lena bir seçim yapmalıdır ölümsüz aşk mı yoksa ölümsüz yaşam mı?