biyografi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
biyografi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mart 2014 Çarşamba

Sinema ustasını yitirdi

Sanat sinemasına damgasını vuran Fransız yönetmen Alain Resnais hayata veda etti. Yaklaşık 60 yıllık yönetmenlik yaşamı boyunca Yeni Dalga’ya öncülük eden, deneysel sinemadan asla vazgeçmeyen Resnais 91 yaşındaydı.

Yeni Dalga akımının öncülerinden, deneysel sanat sinemasının ustalarından Fransız yönetmen Alain Resnais, dün Paris’te hayata veda etti. “Hiroşima Sevgilim” (1959) ve “Geçen Yıl Marienbad’da” (1961) gibi yapıtlarıyla Fransız sinema kültürüne damgasını vuran Resnais 91 yaşındaydı.

Düzenli olarak Marguerite Duras ve Alain Robbe-Grillet gibi önemli edebiyatçılarla çalışan Resnais, filmlerinde, “kendi barbarlığıyla karşılaşan insanı en duyarlı haliyle” betimlemişti. Bu barbarlık, “Hiroşima Sevgilim”de atom bombası, “Geçen Yıl Marienbad’da”da görkemli ama ürpertici düş dünyası, “Muriel”de (1963) de polis zulmü biçiminde ortaya çıkmıştı.

Resnais’nin, Chris Marker’le birlikte çektiği, Afrika sanatı üstüne bir film olan “Heykeller de Ölür” (1953), sömürgeciliğe göndermeler yaptığı ve kendisi de bu bölümleri değiştirmeye yanaşmadığı için devlet sansürüne takılmış, 12 yıl süreyle gösterime sokulmamıştı.

Senaryosunu Jorge Semprun’un yazdığı “Savaş Bitti” (1966) filminde olduğu gibi, doğrudan siyasal kişilikleri ele aldığında bile Resnais’nin vicdanı ve trajik hümanizmi her türlü partizanlığı aşacak kadar belirgindi.
“Geçen Yıl Marienbad’da” filmiyle Venedik Film Şenliği’nde Gümüş Aslan alan Resnais, Berlin Film Festivali’nde de “Somiking/No Smoking” ve “Hayat Bir Şarkıdır” filmleriyle Gümüş Ayı’ya değer görülmüştü.
1980’de Cannes’da “Amerikalı Amcam” ile Jüri Özel Ödülü alan Fransız yönetmen, 2009’da yine Cannes’da Yaşam Boyu Başarı ödülüyle onurlandırılmıştı.

Resnais, prömiyeri son Berlin Film Festivali’nde yapılan son filmi “Riley’nin Yaşamı” ile de yeni perspektifler açan yapıtlara verilen Alfred Bauer ödülünü almıştı.

kaynak: cumhuriyet.com.tr

7 Kasım 2013 Perşembe

Hitchcock üzerine ustalık dersi

Beyazperdede "gerilimin efendisi" olarak kabul edilen Alfred Hitchcock'un ilk dönem yaptığı dokuz sessiz film, British Council ve İstanbul Modern Sinema işbirliğiyle Türkiye'de ilk kez gösterime sunulacak.

7- 17 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleşecek programa paralel olarak, İngiliz sinema yazarı ve gazeteci Ian Haydn Smith, Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yıl kutlamaları çerçevesinde üniversitede Hitchcock üzerine ustalık dersi ve söyleşi verecek.

British Council, Boğaziçi Üniversitesi ve Mithat Alam Film Merkezi iş birliğiyle ‘Hitchcock9’ programı kapsamında 8 Kasım Cuma günü Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde İngiliz sinema yazarı ve gazeteci Ian Haydn Smith, ustalık dersi ve söyleşi düzenlenecek.

Programda ilk olarak, yönetmenin 1920’lerdeki sessiz sinema döneminden hayatta kalmayı başarmış ve İngiliz Film Enstitüsü (British Film Institute) tarafından onarılıp restore edilen dokuz filminden biri olan 'Kiracı' (The Lodger) filmi gösterilecek. Film gösteriminin ardından Hitchcock’un 50 yıllık sinema kariyerini yorumlayacak İngiliz sinema yazarı ve gazeteci Ian Haydn Smith’ten ustalık dersi ve söyleşi düzenlenecek. Ian Haydn Smith’in dersinin ve söyleşisinin moderatörlüğünü sinema yazarı ve eleştirmeni, aynı zamanda Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Melis Behlil yapacak. Sinemaseverlere açık ve ücretsiz olacak etkinlik saat 14.00’te başlayacak.

İngiliz Film Enstitüsü’nün bugüne kadar gerçekleştirdiği bu en kapsamlı ve zor restorasyon projesi olan Hitchcock9, Alfred Hitchcock’un son derece kendine has stilinin evrimini sergileyen 9 filmini sinemaseverlerle buluşturacak. Proje kapsamında gösterime girecek filmlerdeki hasarlar giderilip görüntü iyileştirildi ve yeni sahneler keşfedildi.

Alfred Hitchcock’un dokuz film arasında yönetmenin 25 yaşında yaptığı kara komedi tarzındaki ilk filmi 1925 yapımı bir melodram 'Zevk Bahçesi' (The Pleasure Garden), 1929 yapımı sessiz filmlere geçiş döneminde İngiltere’de çekilen en iyi filmler arasında sayılan gerilim-polisiye Şantaj (Blackmail), 1928 yapımı 'Hafif Meşrep' (Easy Virtue), 1927 yapımı 'Yokuş Aşağı' (Downhill), 1928 yapımı 'Çiftçinin Karısı' (The Farmer’s Wife),romantik komedi ve melodram öğeleri içeren 'Şampanya' (Champagne), Hitchcock’un tek özgün senaryosu olan 'Ring', Hitchcock tarafından “ilk gerçek Hitchcock filmi” olarak nitelendirilen daha dışavurumcu gerilim örneği 'Kiracı: Sisli Bir Londra Hikâyesi' (The Lodger: A story of the London Fog) ve yönetmenin ilk döneminin en iyi ve en yetkin eserlerinden biri olarak görülen, bir aşk üçgenini anlatan son sessiz filmi 1929 yapımı 'Aşk Üçgeni' yer alıyor.

Hitchcock’un bu sessiz filmleri, yönetmenin daha sonra çektiği ve tüm zamanların en meşhur yönetmeni olmasını sağlayan filmlerine ışık tutuyor.

Kaynak: timeturk.com/tr

31 Ekim 2013 Perşembe

Diana

Tüm dünyanın tanıdığı ve sevdiği Galler Prensesi Diana’nın hayatının son iki yılına ışık tutan bir film “Diana”.

Akademi ödüllü güzel oyuncu Naomi Watts’ın canlandırdığı Prenses Diana rolü, içinde çok naif ve tutkulu bir kadını barındıran bir aşkın hikâyesi. Naveen Andrews (The English Patent) Naomi Watts’a Dr. Hasnat Khan rolünü canlandırarak eşlik ediyor. Oliver Hirschbiegel’in yönetmen koltuğuna oturduğu Diana’da gerçek aşkın bir kadının her kim olursa olsun, hayatını nasıl değiştirebileceği tüm duygusallığıyla işleniyor.

20 Ağustos 2013 Salı

Vietnamlı Göçmeni Film Yapımcılığına Götüren Yol

Vietnam’ı küçük bir çocukken bir tekneyle terk eden ve yolculukta ölümle burun buruna gelen Minh Nguyen ilk filminde geçmişini anlatıyor

Minh sonunda ailesiyle Amerika’ya varmış. Bugün bir film yapımcısı olan Nguyen eşi ve erkek kardeşinin ailesiyle beraber Los Angeles’ta yaşıyor. Ngyuyen’in acı ve cesaret öyküsü tüm göçmenler için hala bir ilham kaynağı.

Minh Nguyen ilk filmi olan “Dokunuş” Vietnamlı geçmişinin izlerini taşıyor: “Eğer Amerika’ya gelmeseydik film yapımcısı olur muydum? Büyük ihtimalle hayır.”

Minh ve eşi Los Angeles’ta yaşıyor. Erkek kardeşi Long da eşi ve çocuklarıyla Minh’in arka bahçesindeki evde kalıyor.

Minh ve Long 10 kardeşli bir aileden geliyor ancak bu iki kardeşin yaşamları diğerlerinden ayrı olarak hep birbirlerine bağlı geçmiş.

Long Nguyen, “Ona ben bakardım. Annem onu doğurduğunda doğum odasına girip Minh’i gördüğüm anı hatırlıyorum” diyor.

Yakında Long’un bakacağı yeni bir çocuk aileye katılacak. Minh ve eşi ilk çocuklarının doğumunu bekliyor: “Çocuklarım yeterince büyüdüğünde herhalde ailemin beni Amerika’ya getirme macerasını onlara anlatırım.”

Long ve Minh Vietnam’daki savaşa tanık olmuş. Long savaşın korkutucu anlarını hala hatırlıyor: “Her gece merdiven altına saklanırdık çünkü orası evin en sağlam yeriydi. Mahalleden sesler gelirdi ve sabah uyandığımızda hangi evin isabet aldığını görürdük.”

Aile küçük gruplar halinde teknelerle savaştan, Vietnam’dan kaçmaya karar vermiş. Long ülkeden kaçan ilk gruptaymış. Birkaç yıl sonra 8 yaşındaki Minh diğer aile üyeleriyle kaçmış. Tekneyle kaçan birçok Vietnamlı gibi Minh ve diğer mülteciler suda uzun süre sürüklenmiş: “Teknede bir rahip vardı. Suya açıldığımızda herkes ölmeye hazır gibiydi. O yüzden rahip son kez bir ayin düzenledi.”

Ailenin tüm üyeleri hayatta kalıp Amerika’ya varmış. Minh okulda başarılı olmuş ve liseyi birincilikle bitirerek Amerikan vatandaşı olmuş: “Çok duygulanmıştım ve çok gururlanmıştım. Bir şey başardığımı hissetmiştim.”

Minh üniversitede biyoloji okumuş ancak gerçek tutkusu film yapımcılığı olmuş: “Long gibi bir abiye sahip olmak harika. O benim önüme bir yol açtı.”

O zamanlar Long fakir ama mutlu bir sanatçıymış: “Annemin ona bu yüzden çok bağırdığını hatırlıyorum. Ancak o çok cesurdu ve gittiği yoldan dönmedi.”

Minh sinema okuluna yazılmış, mezun olmuş ve tutkusunun peşinden gitmiş. Abisi Long’un Minh’in ilk filminde rolü var. “Dokunuş” filmi Vietnamlı bir manikürcü ile araba tamircisinin ilişkisini konu alıyor: “Vietnam Uluslararası Film Festivali’nde seyirci ödülünü aldık. Bu benim için ilginçti. Çünkü ailem beni Amerika’ya getirdiği ve daha iyi fırsatlar sunduğu için ben Vietnam’a bu filmi sunabildim.”

Minh çocuğunun da Amerika’da kendisinin sahip olduğu fırsatlara sahip olacağını söylüyor: “Ben çocuğuma yalnızca bir yolculuğa çıkmasını ve yolun nerede sonlanacağı konusunda endişe duymaması gerektiğini söyleyeceğim.”

Minh siyasi sığınmacılara vatandaşlık veren bir program sayesinde Amerikan vatandaşlığına geçmiş. 2012 yılında Amerika 44 bin siyasi sığınma başvurusu almış ve bunlardan yaklaşık 12  bini kabul edilmiş.

11 Kasım 2011 Cuma

Görünmeyen


Recep ve nişanlısı Ebru'nun, Recep'in doğduğu köye yaptıkları yolculuğun hikayesi kısaca şöyle: İki genç yola çıktıklarında tek bildikleri, evlilik kararlarını paylaşacakları ufak bir aile ziyaretine gittikleridir. Birbirlerine duydukları sevgiyle gözlerine "görünmeyen" bütün farklılıkları günyüzüne çıkaracak bu yolculuk, ikisini de biraz tedirgin ederken tarih ve kader, onlara beklediklerinin çok ötesinde bir sürpriz hazırlamıştır. 1936'da Ebru ve Recep'in ailelerinin aynı topraklar üzerinde karşılaştığı, dedelerinin o dönemin önemli bir misafirinin ziyaretine eşlik ettiği ortaya çıkar. O misafir, dönemin en parlak klasik müzik bestecilerinden Bela Bartok'tur. Paris'teki bir davette bir Türk kadınının mırıldandığı ezgiyi işittikten sonra Türk müziğini araştırmak, ezgiler ve türküler derlemek üzere binlerce kilometre katederek Adana'ya gelmiştir. Tek kaygısı sanat olan Bartok'un "görünmeyen" bir amacı olup olmadığını takibe alan devlet, peşine Ebru'nun büyükbabası Erol Soykan'ı takmıştır. Bartok'a, araştırma gezisinde Recep'in büyükbabası Ekrem Kıraç da eşlik etmiştir. Tıpkı Erol gibi Ekrem'in de bu ziyarete eşlik etmenin ötesinde 'görünmeyen' bir amacı vardır

7 Kasım 2011 Pazartesi

Allah'ın Sadık Kulu: Barla


Bediüzzaman Said Nursi'nin 'Barla'da geçen hayatından kısa bir özet yukarıda anlatılanlar. Yakın dönemin en büyük âlimlerinden Bediüzzaman Said Nursi'nin 'Barla'da geçen hayatı begesel, çizgi, sinema filmi derken bu kez animasyon filmiyle beyazperdeye taşınıyor.

17 Ekim 2011 Pazartesi

Şeytanın İkizi



  Şan şöhretin yanı sıra onur ve haysiyetin de parayla satın alındığı şehir Bağdat; Saddam Hüseyin'in sadist oğlu Uday'ın kendi küçük krallığı gibidir. Çıkarlar için her türlü ahlaksızlığın döndüğü bu kentte Uday'ı alt etmek mümkün değildir. Orduda subay olan Latif Yahia bir gün Saddam'ın sarayına çağrılır ve kendisine Uday'ın yerine geçmesi emredilir. Latif Yahia'nın karşısında iki seçenek vardır: ya Uday'ın fiziki iki olacaktır, ya da ailesini de kendisiyle birlikte ölüme götürecektir. İhanetin ve yolsuzluğun kol gezdiği, hiçkimseye güvenilmeyen bir dünyada, Latif hem hayatta kalma mücadelesi verecek hem de zorla içine itildiği bu görevden kurtulmaya çalışacaktır...

16 Haziran 2011 Perşembe

Akıl Oyunları ( A Beautiful Mind ) 2001



John Forbes Nash Jr., genç yaşında oyun teorisi üzerine geliştirdiği kuramlarla matematik dünyasının bir numaralı ismi haline gelir. Fakat kısa süre içerisinde bencilliği ve kendine olan aşırı güveni sonucunda oluşan kişisel problemleri ile baş edemez duruma düşer. Dahilik ile delilik arasındaki ince çizgide, delilik tarafına doğru sürüklenir.
Uzun süre şizofreni ile mücadele eden matematikçi, yıllar sonra adeta yeniden doğarak Nobel ödülünü almayı başarır. Sylvia Nasar'ın John Nash biyografisi temel alınarak çekilen Akıl Oyunları, en iyi film ve en iyi uyarlama senaryo dalında Oscar sahibi.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Dövüşçü( The Fighter ) 2010



     Dicky Ecklund efsanevi eski boksördür. Ancak yeteneğini boşa harcamış ve başarı imkanını hiç etmiştir. Micky Ward , Dicky'nin üvey kardeşidir. Mickey iyi bir boksör olarak adını duyurmadan Dicky onun ustalığını yapmaktaydı. Bu gerçek hikaye iki kardeşin her şeye rağmen tekrardan bir araya gelip parçalanan ailelerini bir araya getirme çabalarını anlatıyor.
The Fighter - The Fighter

14 Haziran 2011 Salı

AŞKIN BÜYÜSÜ (Water For Elephants ) 2011

Doksan yaşında, huzurevinde kalan ömrünü Büyük Buhran zamanında çalıştığı sirkteki anılarını anlatan emekli bir veteriner.

Jacob Jankowski, 23 yaşında, anne-babasının bir trafik kazasında öldüğü haberini aldığında Cornell Üniversitesi'nde veterinerlik bölümünün son sınavlarına hazırlık yapan bir öğrencidir. Sirk treni olduğunu öğrendiği bir trene atlayıp, başı boş, korkutucu, topluma ayak uyduramayan bir topluluğun arasına girer. Eğitiminin veterinerlik üzerine olduğunu öğrenen sirk sahibi ona hayvanların sorumluluğunu verir. Orada Rosie'yle tanışır. Sirkin eğitelemeyen asi fili. Ama genç veteriner fili eğitmenin bir yolunu bulur.

Baş eğitmen August, etrafındaki insanlara ve eğiticisi olduğu hayvanlara kötü muamele yapan acımasız bir adamdır. Ama o aynı zamanda da oldukça karizmatik biridir. August ve onun karısı Marlena ile temkinli bir ilişki kuran Jacob bir süre sonra binicilikte bir yıldız olan genç ve güzel Marlena'a aşık olur.

Aşkın lüks sayıldığı bir dünyada bile her ihtimali aşan iki insanın arasında yaşanan aşkın hikayesi.

Devlerin Günahı (There Be Dragons ) -2011



      Film zamanında kendisini reddetmiş olan yaşlı ve hasta babasının eski bir arkadaşıyla ilgili araştırma yapan genç bir gazetecinin hikayesini konu ediyor. Bu iki adamın arasındaki karmaşık ilişkinin İspanya iç savaşının korku dolu yıllarına kadar gitmesi tutku, ihanet, aşk ve din üzerine zorlayıcı bir dramayla bizi karşı karşıya bırakıyor. Hikaye affetmenin zamansız gücünün önemini baz alıyor.