7 Kasım 2011 Pazartesi

Berlin'de Sinema Başkadır...


Sahip olduğu Türk nüfusu ile bazı bölgeleri İstanbul’u aratmayan Berlin dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Tarihi klasik eserlerden modern sürrealist başyapıtlara kadar sanat tarihinden pek çok değerli eser bulacağınız müzeleriyle; club, bar ve cafe’leriyle birkaç günde kolay kolay bitiremeyeceğiniz ‘hiperaktif’ bir şehir.

Berlin’in sanat/eğlence hayatı, iyi müzik (özellikle de tekno ve türevlerini ) arayanlara sınırsız seçenek sunsa da, sinema kültürü açısından da çok caziptir. Metropolis gibi klasiklerden Fatih Akın filmlerine, Alman sineması hakkında muhteşem detaylarla dolu muhteşem ‘Sinema Müzesi’ yanında, sanat filmleri gösteren Babylon gibi ‘arthouse’ sinemaları da mevcuttur.

Yılın ilk aylarında birkaç gün boyunca bütün kent bir baştan bir başa sinemayla nefes alıp vermeye başlar. Dünyanın en önemli film festivallerinden biri olan Uluslararası Berlin Film Festivali (Berlinale), henüz kapılarını açmadan, sinema salonları önündeki kuyruklarıyla kendini belli eder. Festival zamanı salonlardan fırlayan kalabalık, izlenen filmleri konuşmak üzere kendini kentin şık cafe’lerine atar.

Festivalin sonlarına doğru ise festival coşkusu yerini başka bir heyecana bırakmaya başlar: Ödül heyecanına. ‘Altın Ayı’, ‘Gümüş Ayı’ ve festivalin diğer ödüllerini hangi filmlerin ve yıldızların alacağı konuşulur. Festival, özellikle genç sinemacıların cesur denemelerine verdiği önemle biliniyor. ‘Altın Ayı’ ödülü ise Cannes ve Venedik gibi festivallerin ödüllerinden daha az prestijli değildir.

Uluslararası Berlin Film Festivali, 1951 yılında ilk ödüllerini dağıtırken farklı bir kategori anlayışına sahipti. Müzikal, Belgesel, Komedi, Drama, Suç veya Macera kategorilerinde Altın Ayı ödülü dağıtıldı ilk yılda. Bir sonraki festivalde türlere göre yapılan bu ilginç değerlendirmeye bir son verildi.

Bu market başka market!
The European Film Market (EFM), dünyadaki en büyük üç film marketinden biri olarak kabul ediliyor. Berlinale zamanında; yapımcılar, film dağıtımcıları, film şirketlerinin satış sorumluları ve diğer film profesyonelleri burada toplanıyor. 2010 yılında, 414 şirket markete katılmak üzere kayıt yaptırdı. Film şirketleri burada yeni yapımlarını görücüye çıkarıyor ve Berlin’de binin üzerinde profesyonel film gösterimi düzenleniyor.

Festivale has bir diğer etkinlik olan ‘Berlinale Talent Campus’, her sene Berlinale esnasında, dünyanın her yerinden sinema yapmak isteyen ortalama 350 genci  Berlin’e davet ediyor ve onların usta sinemacılarla buluşmasını sağlıyor. Ülkemizden de zamanında kısa filmci ve sinema yazarlarının katıldığı etkinlik toplam 6 gün sürüyor ve bu süre zarfında konferans ve söyleşilerden workshop’lara uzanan geniş bir etkinlik sunuluyor. Bugüne kadar Wim Wenders, Tilda Swinton, Ridlet Scott gibi sinemacılar, şanslı konuk gençlere eğitim verdiler.

Türk sinemacıların başarısı!
2010 yılında gerçekleştirilen 60. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde Bal, Altın Ayı ödülü kazanarak festivalin en önemli ödülüne sahip oldu. Semih Kaplanoğlu’nun üçlemesinin son ayağı olan bu etkileyici yapım, Greenberg, Howl, The Ghost Writer, The Killer Inside Me gibi önemli yapıtları geride bırakarak bu ödüle uzandı.

Bu sene 61.’si düzenlenecek olan Berlinale’nin yarışma bölümüne, Seyfi Teoman’ın ikinci uzun metrajlı filmi olan Bizim Büyük Çaresizliğimiz seçildi. Ayrıca Seyfi Teoman ile Pelin Esmer’in yeni projeleri, Uluslararası Berlin Film Festivali’nin Ortak Yapım Platformu’na da seçildi. İki proje, tüm dünyadan yapılan 400’e yakın başvuru arasından seçilen 38 proje arasına girmeyi başardı.

Taksi şoförlerinin ve marketlerinin çoğunun Türk olduğu, ‘Küçük İstanbul’ gibi bir bölgeye sahip olan bu şehirde, Türk-Alman yakınlığı yaratıcı düzlemde de devam ediyor gördüğünüz gibi.

Serdar Kökçeoğlu

                                                                                                                                       Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın