nasıl kısa film çekilir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nasıl kısa film çekilir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2011 Cuma

SENARYO NASIL YAZILIR?


İLLA BIR SENARYO SART MI?


Bir hikaye bulmakla başlayalım..

Tamam biliyorum belki de direk kameranızı birşeylere doğrultup çekim yapmak istiyorsunuz ama neye? O öyle birşey olmalı ki sırf siz değil, izleteceğiniz diğer insanlar da onda birşeyler bulmalı..

Bir olay olmak zorunda mı? Hayır.. Belki sadece güzel görüntüler olabilir..

Neden pencereden dışarıyı çekmeyi denemiyoruz başlangıç olarak? Ya da çöpün yanında kendini yalayan kediyi.. Yolda yürüyen alışverişten dönen Teyze’yi. ya da kameranızı içeri çevirin..

Mutfakta yemek yapmakta olan annenizi kameraya alın.. Ya da ders çalışmakta olan kardeşinizi.

Yani demek istediğim İLLA DA BİR HİKAYEYE SAHİP OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ BİRŞEYLERE BAŞLAMAK İÇİN!!! SADECE KAMERANIZI ALIN VE ÇEKMEYE BAŞLAYIN. DAHA ÖĞRENİYORUZ.. ACELE YOK…

Çekimlerinizde varlığınızı gizlemeye çalışın. Çektiğiniz kişilerin kameraya bakmamasını sağlayın. Sizle de konuşmasınlar.. Unutmayın artık film çekiyoruz  Bu alıştırmayı istediğiniz kadar yapın ve artık hikaye zamanı geldiğini düşündüğünüzde aşağıdaki yazıdan devam edin…

SENARYO YAZMAK İÇİN FİKİRLER


Bir hikaye oluşturmak..

Bu o kadar çok şeye bağlı ki.. Maalesef bir formülü yok.. Bir geyik muhabbetinden çıkabileceği gibi gördüğünüz bir rüyadan da esinlenebilirsiniz.. Ne bileYim okuduğunuz bir haberle dÜN duyduğunuz espriyi birleştirip onu da geçmişe uyarlayabilirsiniz. Birçok ufak parçayı birleştirerek oluşturabileceğiniz gibi bir anda hepsi birden de gelebilir aklınıza (bu biraz ender olur gerçi).

Ama önemli olan tıpkı çekim yapmakta olduğu gibi aklınızı açık tutmanız. O fikir geldiğinde ve kapınızı çaldığında uyanık olmalı ve onu görmelisiniz..

Ya da oturup bir hikaye yazmaya karar verdiğinizde “şimdiii.. hmm… bir hikayeye..” diye kalmak yerine “Ya ben en çok hangi yemeği severim? Peki en çok hangi hikayeyi severim? En son güldüğüm espri nasıl birşeydi?” diye herşeyi kurcalayarak oralardan malzeme çıkarmaya çalışmak en iyisidir..

Bir arkadaşınızın ya da kendinizin kişisel bir deneyiminden de yola çıkabilirsiniz. Başınıza gelen alakasız olayları düşünün.. Ya da tanıştığınız bir kişi.. O kişinin hepsi birden değil belki ama en azından bazı karakteristik özellikleri.. Bunlardan bir hikaye oluşturabilirsiniz!!

Mesela yanınızda bir not defteri bulundurarak herhangi bir yerde duyduğunuz ilginç bir diyaloğu not edebilirsiniz.. O diyaloğu devam ettirip farklı bir hikayeye ulaşmak da mümkün!

Ya da benim favorim başka bir taktik! Aile albümünüzden tesadüfi olarak 10 adet resim çıkarın. Tesadüfi olarak onları yan yana dizin ve şimdi karsınızdaki 10 resmi bir fotoroman olarak duşunun.. Bir resimden diğer resime nasıl geçti? Olaylar ne idi? Resimdeki kişilere yeni karakterler, isimler verin. Onlara diyaloglar verin. Konuşturun onları. diğer resime doğru uyacak bir hikaye uydurun!! Bakın nasıl işe yarayacağını göreceksiniz!

Ya da aklınızda ana bir fikir var.. Mesela bir konu biliyorsunuz ve o konu ile ilgili bir film çekmek istiyorsunuz.. Ama tam hikayeyi olusturamıyorsunuz.. Ana konu ne ise onu kağıdın ortasına yazın. Sonra onu yuvarlak içine alın ve o konu ile ilgili aklınıza gelen alakalı kelimeleri de etrafına yazın. onları da yuvarlak içine alın ve o kelimelerle de alakalı kelimeleri onların etraflarına yazın.. Bunu istediğiniz kadar devam ettirin.. En sonunda bir örümcek ağına benzer bir şemanız olacak. İçinde de istemediğiniz kadar fikir sizi bekliyor olacak. Onlardan sevdiklerinizi seçerek hikayenizi yönlendirebilirsiniz!!

Başka fikir mi istersiniz?

“Ya!” taktiğini öneririm.. “Ya yarın sabah kalktığımda kör olsaydım? Ve 8 tane kolum olduğunu fark etseydim.. Ve dünyanın son günü olsaydı!” yani uydurun. güzel ya da çirkin olmasına aldırmadan bunları arka arkaya yazın.. Beklenmedik kritik noktalar yaratmak için çok iyi bir taktik.

Ya da son olarak gidin kopya çekin… önceden izlediğiniz bir filmin konusunu işleyin ama bunu çok bariz yapmayın

YAZDIĞIN SENARYOYU TEST ET.

Artık hikaye çıkarmak size kalmış.. Yaratıcılığınızı istediğiniz kadar zorlayın ve insanların izlemekten keyif alacağı hikayeler geliştirin.. Sınırsız olun!

Ama şimdi oluşturduğunuz hikayeleri filtre etme zamanı…öyle ya.. Bir uzay istasyonunda geçen bir hikaye oluşturduysanız bunu inandırıcı bir şekilde çekme sansınız çok kısıtlı olabilir..

Yardımcı olması için size birkaç başlık altında yazayım filtre tekniklerini..

Hikayenize sorular sorun ve ondan sorduğunuz her soruya bir cevap isteyin?

Bu hikaye kim ile ilgili? Ne zaman? Nerde? Niye Neden??? nasıl?

Hikayenizin dalları budakları var mı? Hikaye bir yere gidiyor mu? Ekranda anlatılabilir mi? Yani bu hikayeyi sahnelere bölerek, mekanlara koyarak ve diyaloglarla birleştirerek en kolay ve kısa şekilde izleyenlere anlatmak mümkün mü?

Hikayede beklenmedik şeyler var mı? Süprizler? Yani izleyiciye “anaa.. bunu harbi beklemiyodum.. Şimdi ne olacak?” dedirtebilen bir hikaye mi? Ve bu süprizlerden çok var mı? (varsa harika!)

Hikayeniz çok mu kişisel? Yani o kadar kişisel ki aslında sizden başkasının anlaması zor.. ya da sizin hissedeceklerinizi hissetmemesi gibi bir durum söz konusu mu? Kimi toplumlara yada gruplara dokunan elementler var mı? Tabulara çok mu yüklenmiş bir hikaye? Aslında benim için sorun yok! Kafanıza göre takılın ama unutmayın Türkiye’de yaşıyoruz.. Filminizi izletmek istiyorsanız izleyecek insanların akıllarından geçenleri biraz tahmin edebilmelisiniz!!

Ve en önemli kısım…

Kendi kendinizi eleştirin.. nasıl mı? Hikayenizde zayıf noktalar bulun.. Hani omzunuzdaki kötü melek olun.. Hikaye’nin neden işe yaramayacağını, neden kimsenin hoşuna gitmeyeceğini açıklamaya çalışın kendinize.. (bunu yapması biliyorum çok zordur. Ama bunu kendiniz yapın.. Sakın bir arkadaşınızdan istemeyin. Çünkü arkadasınız ya bunu yapmayacaktır ya da yapınca size dokunacak ve arkadaşınızla aranız açılacaktır..  eğer bütün bu eleştirilere karşı gelebiliyorsanız bravo. Hikayeniz filtre işlemini geçmiştir. Bu hikayeden iyi film olur!!

Çok komplike gitmiyorum değil mi? Film çekme konusunda henüz zorlu terimler ve sıkıcıi kurallar vermış değilim umarım..

Yukarıdaki hikaye bulma ile ilgili fikirleri okuduğum bir çok yabancı senaryo yazımı ile ilgili kitaptan ve kendi deneyimlerimden derleyerek çıkardım. Bu iyiliğimi de unutmayın  tamam kitapları çok sevmem ve size de tavsiye etmedim ama bu kısımı kullanmam gerektiğini düşündüm..

ÇEKEBİLECEĞİN SENARYOYU YAZ!!


Uçulmaması gereken Noktalar!!

Hikaye kısmını bitirirken artık son noktaya da değinmek istiyorum.. Belki arkadaş çevreniz çok geniş olabilir, belki maddi olarak çok varlıklı olabilirsiniz ama yazacağınız senaryoda bir takım noktaları atlarsanız o hikayeyi filme almak imkansız olabilir.. Hikayede çok karakter kullanmayın.. çok demekle ne kastediyorum? 4-5 kişi idealdir.. çekim yapılan mekanlarda çok uçmayın  Mesela havaalanı, TBMM, falan gibi.. özel izin almadan çekim yapamayacağınız yerlere çok yaklaşmayın.. Parklar bahçeler, sokaklar ne güne duruyor?

Zaman olarak da dikkat edin.. Akşam çekimleri çok koymamaya çalışın niye mi? Çünkü akşamları karanlıktır.. Bu da ışıksız çekim demek.. eğer ışık konusunda kendinize güveniyorsanız amenna ama ışık konusunda ürkekseniz gündüz çekimlerini tavsiye ederim.. Ama güneş altında da durmayın aman!!

Sonracıma.. çekim takviminizi çok uzun tutmayın! Madem olaya çok amatör giriyoruz. Muhtemelen çekim ekibi bütünü ile arkadaşlardan olacak demektir. yani sınıf arkadasın ışıkçı olur, komşunun oğlu sesçi olur.. bütün bu insanların senin kadar filmle ilgilenmeleri ve bundan haz almalarını bekleme.. Senden daha çabuk bıkabilirler ve eve gitmek isteyebilirler. Hele onları 20 gün boyunca bir arada tutabileceğini de düşünme.. İnan bana takvimini ne kadar kısa tutarsan o kadar iyi! Tavsiyem Max 10 gündür.. Çünkü inan bana 10 günden sonra ne kadar istekli olursan ol insanin film deyince midesi bulanmaya başlıyor

Bir de mekanlara yine.. eğer Ankara’da oturuyorsan deniz kenarı sahnesi koyma filmine.. Ya da ” çok soğuktu kar yağıyordu” falan yazarsan hikayene kar yağmayabilir.. “fırtına yağmur” gibi şeylerden de uzak dur.. Filmini hava şartlarına bağlama..

Hah!! Bir de sakın filminde öyle sayfa sayfa diyalog kullanma.. Yani arkadaşlarına o kadar ezber yapma mecburiyeti verme.. Hem uzun diyaloglar etkili olmaktan ziyade filmlerde hep bunaltıcı olmuşlardır.. Git istediğin filme bak. 10 saniyeden uzun diyalog çok ender görürsün. Bir de diyalog ne kadar uzunsa ona yüklenen oyunculuk ve duygu daha çok olur o yüzden arkadaşların mükemmel oyuncular değillerse bundan kaçınmanı şiddetle tavsiye ederim.

Hele ne bileyim “kız ağlamaya başlar kamera gözden akan damlaya yaklaşır” gibi şeylerden uzak dur.. Çünkü bunlar gerçekten iyi oyunculuk isteyen şeylerdir. Yani mükemmel yapılmadıkları sürece izleyicide istediğin etkiyi bırakmayabilirler. Zaten arkadaş arasında çekilen bir filmde nasıl ağlatacaksınız birbirinizi? O sahneyi çekmek imkansız hocam  Göze portakal kabuğu SIKIN! Bu bütün seti ağlatmaya yeter

Sonracıma.. Valla şu anda bu kadar aklıma geldi.. İlerde yazmaya devam ederim aklıma geldikçe bu konu ile ilgili..

Ama bunların hepsi zaten düz mantık. Yani dahi olmaya gerçekten gerek yok ama yine de buraya yazıyorum çünkü ben bu hataların hepsini daha önce yaptım… Siz yapmayın..

GERÇEKTEN OTURUP YAZMAYI NASIL BAŞARACAĞIZ

Bu kısım herkese göre değişir. Benim yaptığım şey kulağıma bir müzik takmak ve müzikle beraber kendimle konuşur tarzda aklıma o anda ne gelirse yazmak. Kim? Nerde? Niye? Şimdi ne olacak? Neden? Bu karakter bunu neden yapıyor? Hangi kameradan bunu en iyi gösterebilirim? Devamlı aklımda binlerce soru ile o anda parmaklarımdan ne dökülürse onları yazarım. Ve çoğu zaman o yazılara dönüp bakmam bile. Çünkü yazarken bütün o bilgiler aklıma işlenir ve ayrıca yazarken insan, düşüncelerinin hızını da kontrol altına almış olduğu için daha kontrollü bir yapı oluşturursun aklında.

Otur bilgisayarını aç ve durmadan yaz!!! Yaz!!

Ne tarz bir film yazıyorsan o tarz bir müzik tak!! Bırak o müzik seni o yönde istediği gibi yönlendirsin! Haydaa demeyin. Deneyin! Müzik eşliğinde yazdıkların çok daha anlam kazanacak herşey daha etkili olacak. Filmi izlediğinizi hissedeceksiniz. Müzikteki değişimler birden mod değiştirtecek belki de bir dönüm noktası bulacaksınız filmde. Karakterlere derinlik kazandıracaksınız. Bunu denemeden film yazma konusunda herşeyi denemiş sayılmazsınız!!!

Şimdilik bu kadar… İnanın! Kendinize güvenin. Beyninizi rahat bırakın. Bırakın o sizi istediği gibi sürüklesin. İnanın beyniniz sizden çok daha akıllı!

HANGİ PROGRAM EN İYİSİ?

Bu yazılarda film çekimi konusu bütünü ile bu işin acemilerine hatta konu ile hiçbir ilgisi olmayan kişilere yönelik yazılmıştır. O yüzden esasında çok önemli olan bir noktaya burada hiç değinilmedi. Senaryo şekli…

Senaryo yazımında standart bir format vardır. Karakterler ortaya yazılır. Diyalogları hemen altlarına yazılır ve genişlik az tutulur. Aksiyonlar ve diğer hareketler bütün satır boyunca yazılır. Tamam ne demek istediğimi anlamak zorunda değilsiniz elbette. Size eğer illa da profesyoneller gibi senaryo yazmak istiyorsanız çok büyük bir taktik vereyim. Sanırım oldukça az bilinen bir program bu “SOPHOCLES”. Bu programın trial versiyonunu www.kkymn.com’dan indirebilirsiniz. Böylece çok kısa yoldan hızlı ve kaliteli bir formatta senaryo yazmayı başaracaksınız. Örnek olarak pick-nick filminin senaryosunun sekline bakmanızı tavsiye ediyorum.

Herkese kolay gelsin. Yaratıcılığız umarım sizi yüz üstü bırakmaz

Diğer bir senaryo yazma programı celtx ücetsiz ve Türkçe dil desteğide bulunuyor link: http://celtx.com/

                                                                                                                                          Alıntıdır...

23 Ekim 2011 Pazar

Robert Rodriguez’den 10 Dakikalık Film Okulu

Günaydın arkadaşlar!

Bir süre önce ünlü bir film yönetmeninin laflarına şahit oldum. Diyordu ki: “Film hakkında bilmeniz gereken her şeyi öğrenmeniz 1 haftanızı alacaktır.” Bence biraz cömert davranmış. Bütün hepsini 10 dakikada öğrenebilirsiniz!

Saatlerinizi kurun, 10 dakika sonra bu sınıftan çıkmış olacağız.

Pekala, birer yönetmen olmak istiyorsunuz, öyle mi?

(Sınıf toplu halde: EVET!)

Yanlış cevap. Çünkü siz birer yönetmensiniz. Yönetmen olmayı düşündüğünüz, aklınıza koyduğunuz anda zaten birer yönetmensinizdir. Kendi adınıza bir kart bastırın, altına yönetmen olduğunuzu yazın ve bütün arkadaşlarınıza dağıtın. Bu işi hallettikten sonra ve kendiniz yönetmen olduğunuza inandığınız anda bir yönetmensinizdir, artık bir yönetmen gibi düşünmeye başlarsınız. Sakın yönetmen olmayı hayal etmeyin, siz zaten yönetmensiniz! Şimdi dersimize geri dönelim.

Hadi filmi başlatalım!

İlk bilmeniz gereken, bu işte yaratıcı olmanın size yetmeyeceğidir, teknik olarak da donanımlı olmalısınız.Yaratıcı insanlar yaratıcı doğarlar- çok şanslısınız! Teknik beceriye sahip insanlar ise hiçbir zaman yaratıcı olamazlar, istedikleri kadar uğraşsınlar. Yaratıcılığı satın alamazsınız, bir yerde bulamazsınız, öğrenemezsiniz, ancak onunla doğarsınız! Bir sürü yaratıcı insan teknik detayları öğrenmek istemez, peki o zaman ne olur?

Teknik insanlara bağlı kalırlar. Teknik beceriler edinin, öğrenmek zor değil. Yaratıcılığınıza teknik becerilerinizi de eklediğiniz anda durdurulamazsınız.

Deneyim – Filmler konusunda her hangi bir deneyime sahip misiniz? Evet, sahipsiniz, film izliyorsunuz! Şimdi sizin gerçek bir tecrübeye ihtiyacınız var. Sadece film izleyerek bu tecrübeyi edinemezsiniz. Elinize kamerayı alın, istediğiniz her şeyi çekin, kendi filmlerinizi yapın, kendi hatalarınızı yapın. Unutmayın hatalar özneldir. Birinin hata olarak kabul ettiği bir durum, bir çekim, başka biri için sanatın ta kendisidir. Bu gerçeğin arkasına saklanın. Herkese yaptığınızın saf sanat olduğunu söyleyin, bu şekilde işin içinden çıkmanız çok kolaylaşır.

Bir senaryo ile başlayın! Aranızdan herhangi biri senaryo yazmayı biliyor mu? Hayır mı? Güzel! Sizin dışınızda herkes aynı tarzda yazıyor, siz kendi tarzınızı oluşturun. Tek olun. Yazmak üzerine dersler alabilirsiniz, ama sakın bir film okuluna gitmeyi düşünmeyin. Yoksa siz de diğerlerinin yaptıkları filmlerin aynılarını yaparsınız. İnsanlar size ait bir şey görmek istiyorlar, bunu unutmayın!

Nasıl bir senaryo yazmalı? - Herhalde çok paranız yoktur, yoksa bu sınıfta olmazdınız. Demek film yapmak istiyorsunuz ama çok fazla para harcamak istemiyorsunuz. Film çekmeye başladığınızda sette binlerce problemle karşılaşacaksınız. Bu problemleri aşmanın iki yolu vardır: Ya yaratıcılığınızı kullanırsınız, ya da paranızı. Paranız yoktu değil mi? O zaman siz de anne babanızın paralarını bitirmeden çekebileceğiniz bir senaryo yazın. Ucuz bir film yapın!

Ucuz film nasıl yapılır? - Etrafınıza bir bakın, nelere sahipsiniz? Sahip olduğunuz şeylerin bir listesini oluşturun. Babanızın likör dükkanı mı var, o zaman bir likör dükkanı hakkında bir film yapın. Köpeğiniz mi var, onun hakkında bir film yapın. Anneniz bir klinikte mi çalışıyor, gidin ve filminizi klinikte çekin. El Mariachi’yi yaptığımda elimde bir kaplumbağa, bir gitar çantası ve küçük bir kasaba vardı. Ben de bunların çevresinde dönen bir film yapmaya karar verdim.

Aklınızdakini nasıl görselleştirirsiniz? - Storyboard kullanabilirsiniz, hayal ettiklerinizi kağıda çizerek bir plan oluşturabilirsiniz. Ama aslında yapmanız gereken şey bomboş beyaz bir perde hayal edip, filminizi oraya yansıtmaktır. Gözünüzü kapatın ve bir perde hayal edin, kendi filminizi hayal edin. Her çekime, her sahneye odaklanın. Koltukta oturun ve etrafınızdaki herkesten, aklınızdaki filminiz dışındaki tüm düşüncelerden kurtulun ve filminizi izleyin. Çok mu yavaş, çok mu hızlı, eğlenceli mi olmuş, peki bir bütünlüğe sahip mi? Tüm izlediklerinizi, tüm gördüğünüz çekimleri not edin. Sonra gidip hepsini teker teker filme alın.

Neler lazım? – Şimdi araç gerece bir göz atalım. Ne kadar kötü aletlere sahipseniz o kadar iyi. Bu sizin ilk filminiz, en iyi şeylere ihtiyacınız yok, unutmayın daha Spielberg olmadınız! Bu kamerayı El Mariachi’yi çekerken kullandım, nerdeyse aynısını diyelim, çünkü bu bir 16S, bense bir 16M kullandım. Çok hafif bir kamera böylece istediğim gibi hareket edebildim, sesi de biraz çok çıkıyor, o yüzden ses kaydı konusunda problemler yaşadım, ama sadece 2000$. Sakın gidip de 2000$’ı bir anda bir kameraya yatırmayın. Kamerası olan birini bulun. Arkadaşım kamerasını kullanmıyordu ve ondan ödünç aldım, filmimi çektim. (Çok ağır gözüken üç bacağı göstererek)

Şuna bakın, ne kadar güzel bir üç bacak, çok sağlam bir üç bacak, ne olacağını tahmin edebiliyor musunuz? Kamera hareket etmeden o üç bacak üzerinde duracak, siz o kamerayı ordan almak istemeyeceksiniz, çünkü bileceksiniz ki bu sizin filminizin sıkı görünmesini sağlayacak. Alın o kamerayı elinize, bir tekerlekli sandalyeye oturun ve kendi etrafınızda dönün, bu filminize biraz enerji katar. İlk filmlerin en güzel yanı enerji dolu olmalarıdır, hayat dolu olmalarıdır. Büyük prodüksiyonların bu enerjiyi taklit etmeleri bile mümkün değildir. Çünkü ortada çok güzel ve sağlam bir üç bacak vardır, çok fazla teknik eleman vardır. Böylece herşey pasparlak ve aynı zamanda ölü görünür. Kurtulun şu pahalı şeyden ve filminizi canlandırın. Fazlasıyla iyi, fazlasıyla ağır- ellerinizi kullanın yeter!

Bu bir ışık ölçer. Bu da yeteri kadar pahalı bir şey. Tabi ki kullanbilirsiniz ama ihtiyacınız olanın sadece üzerinde bir algılayıcı ve bir gösterge olan bir ışık ölçerdir. Unutmayın bu alet sizin en yakın dostunuz. Çekeceğiniz objeye tutun, ışığı ölçün kaydedin. Kullanacağınız lensi seçin ve artık çekime hazırsınız!

Sakın fazla ışık kullanmayın. El Mariachi’yi çekerken sadece iki ışık kaynağım vardı, bildiğiniz sıradan ampüller. İç mekan çekimleri için dengeli kaynaklardı, işimi görürlerdi. Film bitince herkes bana çekimlerin çok tarz olduğunu çünkü ışığın çok az olduğundan bahsetti. İşte gördünüz, hatalarınız ve imkansızlıklarınız nasılda artistik öğelere dönüştü.

Son olarak postprodüksiyona geldik. Çekimleriniz bitti, şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz? (Bir video edit aletini göstererek) Bunlar sizin dostlarınızdır. Video editleme araçları, montaj yazılımları kolay kullanılırlar, ucuzdurlar ve anında tepki verirler. Sakın film şeritlerinizi kesip biçmeyin. Film şeritleri isizn düşmanınızdır. Çekimlerinizi film üzerine yapabilirsiniz, bu sorun değil; ama sakın film şeritlerinizi montaj için kullanmayın. Aranızda böyle bir şey düşünen varsa şimdi bu sınıfı terketsin. Gidip gerçek bir film okuluna 20000$ ödesin, sonra istediği gibi filmleri kesip biçebilir. Ama eline hiçbir şey geçmeyecektir, bir işi bile olmayacaktır, bana güvenin.

Bugün tüm kayıtlar ya bilgisayarda ya da video kasetlerde. Film yavaştır, film pahalıdır ve yaratıcı değildir- bir sürü zamanınızı çalar. Video bandlarını kesip biçin. Ben öyle yapıyorum. El Mariachi’yi çekmek için nerdeyse hiç para harcamadım. 3,5 inc. Lik bir master kaydım vardı, çok güzel görünüyordu çünkü direk band üzerine kaydedilmişti. Arada kopyalama süreçlerine girmediği için aynı bir 35 mm gibi temiz ve saf görünüyordu. Filmin VHS kopyalarını çıkardım ve bütün Hollywood’a yolladım. Bir tane bile film kopyasını çıkarmadım. Para kaybından başka bir şey değil. Uğraşırsın, karışırlar, bozulurlar, bir sürü para harcarsın. Ama en önemlisi onlar filminin kopyalarıdır. Filminizin kopyalarını istemezsiniz, negatiflerini istersiniz, band üzerine kaydedilmiş. Böylece insanlar ellerine geçeni izlerler ve çoğaltırlar. Filmin çekimleri bitti, montajı bitti. İnsanlar sizi beğendi, herkes size para ödemek için can atıyor. Peki şimdi ne yapacaksınız. Gidin ve kendinize bir menejer bulun. Hollywood çakallarla doludur. Size en iyi teklifleri bulurlar, en çok parayı kazandırırlar, en iyi filmleri çekmenize yardım ederler.

Burada öğrendiğiniz şey kimsenin bilmediği bir şey. Ucuza bir film nasıl çekilir. Hollywood’da bir kişi bile bu bilgilere sahip değil. Siz ucuza bir film çekebilirsiniz, siz daha iyi filmler çekebilirsiniz. Sistem içinde eriyip kaybolmayın, ayrıcalıklı pozisyonunuzun avantajını kullanın.

Ben hala çok düşük bütçeli filmler çekiyorum, ama yüksek bütçeli filmlerden farklı değiller. Çünkü artık sizin de öğrendiğiniz bu teknikleri kullanıyorum.

Artık gidip kendi filmlerimi çekmeye devam etmeliyim. Umarım size anlattıklarımdan bir şeyler öğrenmişsinizdir. Umarım hayallerinizi yazar, elinize kamerayı alıp çekersiniz.

Arzulamayı bırakın, yapmaya başlayın.

Hollywood’da görüşürüz, korkutucu olun!”

Robert Rodriguez

                                                                                                                                              Alıntı