10 Ekim 2013 Perşembe

Oyuncu Ali Mossafa ile Ropörtaj

Oscarlı yönetmen Asghar Farhadi’nin yeni filmi ‘Geçmiş’, Antalya Film Festivali ile ilk kez Türkiye’de... Festival için Antalya’ya gelen film ekibinden başrol oyuncusu Ali Mossafa ile Nil Kural konuştu

İran sinemasının doğası politik!
50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne konuk olan ekiplerden biri bu yılki Cannes Film Festivali’nin yarışma filmlerinden, aynı zamanda Oscar’da Yabancı Dilde En İyi Film Ödülü aday adayı “Geçmiş / Le Passe” ekibiydi. “Bir Ayrılık”ın Oscarlı yönetmeni Asghar Farhadi’nin yeni filmi “Geçmiş”, boşanmak için Tahran’dan Paris’e dönen Ahmad’ın (Ali Mosaffa) aile içinde yaşadıklarına odaklanıyor. Aynı zamanda yönettiği “The Last Step”le Karlovy Vary Film Festivali’nden FIPRESCI Ödülü kazanan Ali Mosaffa ile “Geçmiş”i, kariyerini ve eşi Leila Hatami’nin rol aldığı “Bir Ayrılık”ı konuştuk.

Asghar Farhadi, “Geçmiş”i çekerken Fransızca bilmediği için birkaç çevirmenle çalıştığını ve bunun zor olduğunu söyledi. Siz benzer bir zorluk yaşadınız mı?
Benim için de dil bir problemdi, filmden bir süre önce Fransızcamı tazeledim ama asıl zorluk şuydu: İran filmlerinde rol yaparken nasıl konuştuğum benim için çok önemlidir, bazı sözcükleri değiştiririm, kendi sözcüklerimi eklerim. Burada yazılı diyaloğa güvenmek zorunda kaldım. Zamanla kendimden ufak ufak bir şeyler ekledim.

Bu hem Asghar Farhadi’nin hem de sizin İran dışında çektiğiniz ilk film. İran ve Fransa yapımları çok farklı mıydı?
Farklıydı. Öncelikle biz stüdyo sistemine alışık değiliz. Temel şeyler aynı olsa da planlama ve zamanlama İran’dan farklıydı ve başta alışmakta zorlandık. Mesela haftada iki gün izinli olmaya alışık değiliz. İran’da çekime başladık mı, film bitene kadar ara vermeyiz. Burada başta işin havasından çıkarız diye düşündük, ama sonra çok dinlendirici olduğunu gördük.

“Bir Ayrılık”, İran gibi derin bir sinema geleneğine sahip bir ülkenin ilk Oscar’ını aldı. Filmin Atlantik’in diğer yanındaki başarısının sırrı sizce neydi?
“Bir Ayrılık”, sinemasal dünyada paylaşılan ortak zevklere hitap eden özellikleri bir araya topladı bence. Başka filmlerin sanatsal değerleri herkes tarafından paylaşılmıyor. Bu film bir istisna oldu.

Siz bunu öngörebildiniz mi?
Hayır hiç öngöremedik. “Bir Ayrılık”ın senaryosunu Leila ile okuduğumuzda, “Bu tam bir İran filmi, bazı yönleri sadece İranlılar tarafından takdir edilebilir” diye düşündük. Böyle bir izleyici kitlesine ulaşabileceğini hiç düşünmedik. Sonuç harika bir sürpriz oldu.

Uzun aralarla film çekseniz de yönetmenliği hiç bırakmadınız. Hangisi öne çıkıyor, oyunculuk mu yönetmenlik mi?
Daha ziyade aktörlük teklifleri alıyorum ama oyunculuk kısmını reddedip film çekmeye çalışıyorum son 10 yıldır. İki film çektim ama devam edeceğim. Yeni bir projem de var.

İran sineması hep politik yönüyle öne çıkan, film ne olursa olsun bu şekilde yorumlanan bir sinema. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bilmiyorum ama sinemamızın doğası bu uzun yıllardır. İslam Devrimi’nden önce de bu böyleydi, böyle de devam edecek. Bence söylemek istediklerimizi söyleyebilmek için yeni yollar bulmayı sürüdeceğiz. Bu çabanın kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu yaratıcılığınızı zenginleştiriyor, eziyet çektiğimi söyleyemem.

Geçtiğimiz günlerde Mahmud Ahmedinejad döneminde kapatılan meslek birliği Sinema Evi, yeni yönetim tarafından açıldı. Bu, Batı medyasında sevindirici bir gelişme olarak karşılandı, siz ne düşünüyorsunuz?
Bence de gelişme. Sinema Evi’nin kapatılması gaddarcaydı. Ama bu daha ilk adım ve sonra neler olacağını beklemek zorundayız. Hala verdikleri sözleri tutup tutmayacaklarına dair şüphelerimiz var, umarım tutarlar.

Kız kardeşlerin hikâyesi
50. Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal yarışma filmlerinden “Kusursuzlar”, dün izleyici karşısına çıktı. “Canavarlar Sofrası”nın yönetmeni Ramin Matin, ikinci filmi “Kusursuzlar”da Çeşme’ye tatile giden iki kız kardeşin tansiyonlu ilişkisini konu alıyor. Yarışmanın dikkat çekici ve ödül şansı yüksek filmleri arasında sayılan “Kusursuzlar”ın basın toplantısında senarist Emine Yıldırım, filminin çıkış noktasının kardeşler arasındaki ilişki olduğuna dikkat çekti. Filmde kız kardeşleri canlandıran Esra Bezen Bilgin ve İpek Türktan filmdeki karakterler olarak iki ay boyunca psikoloğa giderek; karakterlerin yaşadıkları travma üzerine çalıştıklarını söylediler.

kaynak: milliyet.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın