28 Ocak 2012 Cumartesi

Arap ülkelerinde İslami uyanış öncesi ve sonrası Sinema


Mısır’da oluşan yeni siyasi şartlar, bu ülkede yeni film şirketlerinin faaliyete geçmesine ve daha çok dinî, sosyal ve belgesel içerikli eserlerin yapımını desteklemelerine zemin oluşturdu. Tabi Arap ülkelerinde sinema sektöründe yaşanan bu değişimin arasında İran sinemasının adından çok söz ediliyor ve bu sinemadan İslam ülkelerinde pak ve ahlakî fesattan uzak model sinema şeklinde yad ediliyor.

Dünya 2011 yılını, Arap dünyasında ve Müslüman milletler arasında inkılaplar ve ayaklanmalar devam ettiği bir sırada geride bıraktı.

Arap dünyasında ilk inkılap Tunus’ta başladı ve zamanla Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen ve Suudi Arabistan gibi ülkelere yayıldı ve insanlar sokaklara döküldü.

Siyaset uzmanları son bir yılda yaşanan bu olaylardan çeşitli şekillerde söz etti ve bu halkçı hareketleri mercek altına alarak gelecekte nasıl bir sonuca varacağı hakkında tahminler yürüttü.

Ortadoğu ve kuzey Afrika bölgelerinde yaşayan bu ayaklanmaların Müslüman milletlerin ayaklanışı olduğunu ve bu milletlerin tek amacının İslam yasalarının yürürlüğe girmekten ibaret olduğunu yansıtan İslami uyanış tabiri, hiç kuşkusuz bu kıyamlara yakışan en kesin ve en doğru tabirdir. Bu tezi savunan uzmanların en önemli gerekçesi de, diktatörlerin devrildiği bu ülkelerde yapılan hür ve serbest seçimlerde İslamcı kesimlerin zafer kazanmasıdır, ki bu da bu milletlerin ülkelerinde İslami değerlerin hakim olmasını istediğini yansıtıyor.

Bu gelişmeler yaşanırken sinema uzmanları da acaba bu hareketlerin inkılapçı Arap ülkelerinde sinema sektörünün karşısında yeni bir kapı açıp açmayacağı sorusuna cevap bulmaya çalıştı.

Acaba milletlerin İslami uyanışı sinema sektörünün içeriğinde her hangi bir değişiklik yapabilecek miydi? bir başka ifade ile söz konusu ülkelerde yaşanan inkılaplar sinema sektörünü nasıl etkileyecekti?

Arap sinemasının en önemli akımı geçmişte Mısır’da şekillendi. Mısır’da üretilen sinema eserleri, Arap dünyasında yoğun bir kitleye hitap ediyordu.

Mısır sinema tarihinde bu ülkenin ilk film yapımı deneyinin 1927 yılında ekranlarda seyirci ile buluşan sessiz Leyla adlı filmdi.

20. yüzyılın ilk yarısında Mısır’ın ilk film stüdyosu kuruldu ve bundan sonra sinema, Mısır’da kültürel bir sektör olarak gündeme geldi ve bu ülkede yaygınlaşan film sektörü, Arap kültürü ekseninde bir çok eserin yapımına zemin oluşturdu.

Gerçekte son yıllarda Mısır sinemasında yapılan eserlerin çoğunluğu, Arap ülkelerin iç meseleleri üzerinde odaklanmış ve genellikle melo-dram türündendi. Tabi Mısır sinemasında faaliyet yürüten Yusuf Şahin gibi bazı yönetmenler de siyasi içerikli eserler yapıyordu.

Tunus sineması da Arap ülkeleri arasında gündemde olan bir sektördür. Tunus’ta şimdiye kadar 600 eser yapıldığı belirtiliyor. Bu eserlerin içeriği genellikle Tunus toplumu ve halkı ile ilgiliydi ve bazıları dünya çapında da büyük ilgi gördü ve Arap dünyasının sınırları dışında yoğun bir kitle ile buluştu.

Bu eserlere Kemel Şerif’in Mülkikey Alameti adlı eseri örnek verebiliriz. Yine Tunus’un diğer seçkin eserleri arasında Nasır Katari’nin Elçiler adlı eseri yer alıyor. Bu eser ırkçılığı işleyen kuzey Afrika’dan Fransa’ya göç eden insanları anlatıyor.

Tunus sinema sektörü her yıl en çok dört veya beş uzun eser yapıyor, ancak bu ülkede belgesel yapımcılığı büyük ilgi görüyor ve bir çok yönetmen bu sahada çalışıyor. Güzel doğal manzaralar, eşsiz mekânları ve ülkenin has mimarisi ve sinema sektöründe bulunan güzel imkanlar, yapımcıları yeni eserler yapmaya teşvik eden etkenlerdir.

Bu arada çok sayıda belgeselin yanı sıra, Tunus’ta her yıl bir kaç yabancı film çekimi de gerçekleşiyor.

Verilere göre Tunus’ta 6 sinema eğitim merkezi faaliyet yürütüyor ve yine 2010 yılında Tunus’ta yüze yakın kısa belgeselin çekildiği ifade ediliyor. Tunuslu sinema yapımcılar komşu ve hatta çevredeki diğer Arap ülkelerine nazaran film yapımcılığında üstün yeteneğe sahip bulunuyor ve bu yeteneklerini yaptıkları eserlere en güzel biçimde yansıtıyor.

Peki ama, acaba şimdiye kadar sürekli Arap dünyası ve iç sorunları üzerinde odaklanan ve aynı zamanda yapımcı ve sanatçı sayısı pek fazla olmayan söz konusu sinema sektörü bugün ne durumda?

Geçen sene siyasi olaylar adeta birer deprem gibi ard arda yaşanırken ve söz konusu ülkelerde siyasi ve sosyal erkanı altüst ederken bu ülkelerin sinema sektörleri de geçen kısa sürede şiddetli bir değişim yaşadı. İnkılapların diktatörleri bir bir devirdiği bu ülkelerde sanatçılar hemen halkın yanında yer aldı ve yaptıkları eserler de seyirci kitlesinden büyük ilgi gördü.

Arap ülkelerinde sinema sektörü 2011 yılında en çok kısa belgeseller üretti. Tahrir: 2011, iyi, zalim, siyasi, geçen yıl teknik ve uygulama bakımından göze çarpan eksikliklerine karşın Mısır inkılabı üzerinde odaklanması itibarı ile büyük ilgi gören filmler arasındaydı.

Tabi 2011 yılında Mısır’da az sayıda da olsa bazı sinema eserleri yapıldı ve ekranlarda seyircileri ile buluştu ki bunlardan Esma gibi bazı eserler, pak ve temiz sinema anlayışına umut kaynağı oldu. Nitekim yaratıcı ve sorumlu yapımcı ve sanatçıları ile bu tarz bir sinema sektörünün Arap ülkelerinde aydın bir geleceği olacağı kaydedildi.

Bu konuda Mısırlı yönetmen Ahmet Atıf şöyle diyor: Gerçi Mısır sineması, ticaret üzerine kurulmuş bir sektördür, lakin şimdi Mısırlı sanatçılar bu inkılaptan sonra Mısır gerçeklerinden, arzulardan ve gelecekten söz etmeli ve inkılapta hakikati ararken derinlemesine düşünmeli.

İskenderiye film festivali başkanı Nadır Adli de sanatsal faaliyetlerin geçici olarak durgunluk yaşadığını belirterek şöyle diyor: İnkılapların dalgaları yatıştığında sinema sektörü de istikrara kavuşur ve yeni kahramanları ile tanışır.

Mısır’da oluşan yeni siyasi şartlar, bu ülkede yeni film şirketlerinin faaliyete geçmesine ve daha çok dinî, sosyal ve belgesel içerikli eserlerin yapımını desteklemelerine zemin oluşturdu.

Bu şirketlerden biri, Arap toplumlara film ve dizi yapacağını ve daha çok İslami konulara ve pak sinema anlayışı üzerinde odaklanacağını açıklayan Rohab Sanat Ürünleri firmasıdır.

Tabi Arap ülkelerinde sinema sektöründe yaşanan bu değişimin arasında İran sinemasının adından çok söz ediliyor ve bu sinemadan İslam ülkelerinde pak ve ahlaki fesattan uzak model sinema şeklinde yad ediliyor.

Kuzey Afrika’nın Müslüman ülkelerinde diktatörlerin devrilmesi, sanatçılar için de yeni fırsatlar oluşturdu ve belki de söz konusu sanatçılar için yeni sanat eserleri yaratma açısından istisna bir fırsat ve zemin oluştu diyebiliriz.

Korku yeter adlı belgesel Tunuslu inkılapçı gençler hakkında hazırlanan ve yönetmeni Tunuslu Murat Bin Şeyh olan bir belgeseldir. Bir çok sinema eleştirmeni bu eserden Tunus inkılabının ilk uzun eseri olarak söz ederken, yönetmeni de eserin, halkın diktatörden korkusunun yok olması sonucu ortaya çıktığını belirtiyor. Şimdi ise Murat Bin Şeyh, Tunus sinemasının diğer ahalisi ile bu ülkede milli film merkezi açmaya çalışıyor bu kesime göre böyle bir merkezde Tunus sineması gelişme ve ilerleme imkanı bulacak.

Tunuslu ünlü sanatçı Hind Sabri Arap ülkelerinde sinema sektörünün güçlenmesini olumlu karşılarken şöyle diyor: Bence sanat, İslami nizamlar için asla bir sorun değildir, çünkü bunun örneğini İslami bir nizamla yönetilen İran’da görüyoruz, nitekim İran’da sinema gibi güçlü bir sanat bulunuyor.

Arap sinemacıların sözlerinden anlaşıldığı üzere İran sineması bu ülkeler için çok uygun bir örnek oluşturuyor ve bir çokları da nitelik ve nicelik bakımından İran sinemasının başarılarını örnek gösteriyor. Bu durum İranlı sinema çalışanları ve sanatçılarını da söz konusu ülkelerle irtibat kurmaları açısından teşvik ettiği ve bu bağlamda bazı adımlar atıldığı anlaşılıyor.

Son aylarda özellikle İran, Tunus ve Mısır sinemasında çalışanlar arasında bazı diyalogların başladığı ve söz konusu ülkelerde İran sinemasını tanıtmak için İran film haftası gibi etkinliklerin düzenlediği belirtiliyor.

Tunus’ta geçen yılın Aralık ayında İran film haftası düzenlendi ve bu etkinlikte İran sinemasının en seçkin 27 eseri Tunuslu seyirci ve sanatçı kitlesi ile buluştu.

Bu arada Tunuslu sinema firmaları ile ortak eserlerin yapımı için bazı anlaşmalar imzalandığı ve Tunuslu sanat öğrencilerin eğitimi, İranlı film yapımcılarının öncelikleri arasında yer aldığı da ifade ediliyor.

Bunun dışında Tunus’tan bir heyet de İran’ı ziyaret etti ve yakından İran sineması ve film yapımında kullanılan imkanlarla tanıştı. Ziyaret sırasında ortak yapımlar, İslami ortak film pazarı oluşturma ve İran sinemasındaki teknolojilerden Tunus’ta film yapımında yararlanma gibi konular hakkında bazı müzakerelerin gerçekleştiği belirtiliyor.

Öte yandan Mısır ve İran’da bazı sinemacıların karşılıklı ziyaretlerde bulunduğu ve gelecekte işbirliği konularını masaya yatırdığı ifade ediliyor.

İran sinemasından bazı eserlerin Mısır’da yayınlanması, Mısırlı seyircilerin ve sanatçıların büyük ilgisi ile karşılaştı ve Mısırlı sanatçıları İran sineması ile işbirliğine teşvik etti.

turkish.irib.ir
                                                                                                                                          Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın