1919 yılında komünizmle flört edip kısa ömürlü bir komünist hükümet kuran Macaristan, İkinci Dünya Savaşı sonrası tamamen komünist olup 1989'a kadar bu rejimle yönetildi, geçiş döneminde de Avrupa ile uyumunu başarıyla gerçekleştirip 2004 yılında da Avrupa Birliği üyesi oldu..
Bu kadar çalkantılı bir siyasal geçmişi olan Macaristan, sinema sanatını kollektif olarak kullanarak tüm tarihinin toplumsal analizini en iyi yapan Avrupa ülkesi.
Sinema'nin icadı ile hemen ilk filmlerini çekmeye başlayan ülkede sesli film icat edilene kadar tam 460 film yapılmış. Bu filmlerden günümüze kalanların sayısı ise sadece 33. Bu dönemin en büyük özelliği, çoğunluğu yahudi olan filmcilerin bazılarının sonradan Amerika'ya göç etmesi , orada yapımcı, yönetmen yada her ikisi birden olarak sinemanın Amerika'da önemli bir endüstri haline gelmesine büyük katkıda bulunmaları. Macar sessiz döneminin ustalarından Sándor Korda, Alexandre Korda adını alarak, Mihály Kertész, Michael Curtiz adını alarak, Pál Fejos, Paul Fejos adıyla Hollywood'da çalışan Macarların sadece bazıları.
Macaristan'ín sessiz dönemi o kadar iyi ki, dünyanın az sayıdaki sessiz film festivali'nden biri olan İtalya'nın 'Pordenone Sessiz Film Festivali'nde geçen sene bir ülke bir sinema bölümü 'Macar Dinamizmi' adı altında sessiz Macarlara ayrılmış.
Avrupa'nin komünist dönemine bakacak olursak, demir perde ülkeleri arasında Çekoslovakya ile birlikte bir tek Macar sinemasının çok ayrıksı bir konumu var. Birincisi bu ülkenin komünizmden çok önce zaten bir sinema sektörü vardı, ikincisi sinemacılar daha fazla sanatsal ve politik özgürlüğe sahiptiler. Aslında Macaristan dünyada sinemayı 'sanat' olarak tanımlayan ilk ülke olma ayrıcalığına da sahip. Macar sineması bürokratik kontrolden Sovyet sineması kadar etkilenmemiş, ve filmlerin bir çoğu ideolojik içeriklerinden değil sanatsal özelliklerinden dolayı onaylanmış. Bu yüzden de demir perde dönemi de dahil muhalif bir ses olmayı başarabilmiş ve tüm dünyanın ilgisini çekmis. Istvan Szabo, Zoltan Fabri, Marta Mezsaros, Miklós Jancso bu dönemin uluslararası başarıya ulaşmış ve başyapıtlarıyla Macaristan'i dünya sinemasının asları arasına sokmuş isimler.
Komünist dönemin 90'lara doğru sona erişiyle, Macar sineması yavaş yavaş görkeminden kaybetmeye başlamış ve 1999'lara gelindiğinde neredeyse tamamen marjinalleşmis. 1999 yılı geleneksel 'Macar Film Haftası' 30. yaşını buruk bir şekilde kutlarken o yılın jürisi hiç bir filmi en iyi film ödülüne layik bulamamış. Seyirci sayısında hiç bir düşüş olmayan ülkede 1997 yılından itibaren bol bol cilalı Hollywood yapımları gösteren sinema kompleksleri kurulmaya başlanmış ve seyirci Macar filmlerinden işte bu filmlere kaymış.
Herşeye rağmen 90'lar bir kaç başyapıt çıkarmaktan ve yeni bir dil arayışından geri durmamış, Macaristan'da herkesin ustası olan Szabo bu yeni dönemde Macar sinemasının yeni bir dili olması gerektiğini, bu dilin bulunduğunu ve 1997 yılında Janos Szasz'ın 'Witman Kardeşler' filmiyle de konuşmaya başladığını söylüyor.
Avrupa Birliği'ne girdikten sonra Avrupa'nin kendi kültürünü Amerikan baskısına karşı koruma gerekliliğini benimseyen dev bir medeniyetin parçası olan Macaristan bu görüşlerden ister istemez etkilenmeye başlıyor, ve yeni bir silkiniş dönemine giriyor. Fransız, İspanyol ve Alman sinemalarının Hollywood'a karşı direnisini örnek alarak, Eurimages gibi kurumların desteğinden faydalanarak, Polonya, Slovakya gibi komşularıyla, Almanya, İngiltere gibi sinema devleriyle ortak yapımlara girerek heyecan verici yepyeni bir döneme başlıyor. Atilla Janisch, Bence Miklauzic, Attila Mispal, Lajos Koltai gibi gençler, taptaze yeni Macar sinemasının yetenekli isimleri. Hemen hepsinin ortak özelliği Marta Meszaros, Ildiko Enyedi, Zoltan Fabri gibi öncüllerin öğrencileri olmaları, belgesel tadında ve asla eskimeyen eski dille, yeni görsel dilin postmodern imgesini harmanlayabilmeleri.
21. yüzyıl Macar sinemasının en büyük hiti, 2002 Nobel edebiyat ödülünü kazanan İmre Kertesz'in otobiyografik romanından aynı adla Lajos Koltai'nin uyarladığı 'Kadersiz'. Aslında görüntü yönetmeni olan Koltai'nin ilk filmi, Berlin Film Festivali'nde gösterildi, Oscar'a En İyi Yabancı Film dalında aday oldu, ve geçen sene Macaristan'da en çok izlenen filmdi. İran'in holocaust'u reddetme girişimleri, medeniyetler arası gündelik çatışmalar, alev alev yanan bir dünya gerçeği her yanımızı sarmışken, sadece 60 yıl önce sivil itaatin insanları nasıl ölüme ittiğini ve insanlık ruhunda açtığı kapanması zor yarayı anlatan holocaust filmi ' Kadersiz' sadece Macaristan'ın değil dünya sinema sanatının son dönemdeki gözbebeklerinden biri.
Bugün Macaristan'da geleneksel ya da yeni çok önemli film festivalleri var, 2004'de başlayan 'Uluslararası Genç Yönetmenler' , 'Budapeşte Film Haftası', 'Titanic Film Festivali', 'Mediawave Visual Festival', 'Macar Sinema Haftası' bu festivallerin önde gelenleri.
cemalden.blogspot.com
Alıntıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın