Venedik Film Festivali etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Venedik Film Festivali etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Eylül 2013 Salı

Venedik Film Festivali Daniel Radcliffe ve torun Coppola’yı ağırladı

Daniel Radcliffe ufak büyücü çocuğu Harry Potter’in ötesine geçtiği ‘Kill Your Darlings’ isimli yepyeni bir filmle geçtiğimiz Pazar günü 1 Eylül Venedik Film Festivali’nde boy gösterdiğinde hayranları tarafından çılgınca karşılandı.

Radcliffe festival esnasında kendisini sürekli takip eden hayran kitlesiyle festivalin en ilgi çeken oyuncusu oldu. Başarılı oyuncu sadık hayran kitlesinin sıradışı karakter tercihlerinden hoşlandığına inandığını söyledi: “Harry Potter filmlerine ve kitaplarına hayran olanlar sadece bunlara değil iyi olan tüm kitap ve filmlere de hayrandırlar. Bu yüzden iyi olan başka yerlere sizinle birlikte gelirler. Ben arkamda sürekli artan desteği gördüçe inanılmaz derecede mutlu oluyorum ve sanırım hayranlarımla olan bu heyecanlı iletişim onları sıradan olmayan yerlere götürmemden kaynaklanıyor.”

‘Kill Your Darlings’ 1944’te bir cinayet sonrası bir araya gelen Beat kuşağının üç önemli şairini (Allen Ginsberg, Jack Kerouac ve William Burroughs) konu ediniyor. ‘Kill Your Darlings’ festivalin Venedik Günleri bölümünde sahnelendi ve 15 Kasım’da Türkiye’de gösterime girecek.

Yine geçtiğimiz pazar günü efsanevi Francis Ford’un torunu Gia Coppola 70. Venedik Film Festivali’ne katılanlar arasındaydı. Gia ‘Palo Alto’ isimli özgün filmiyle akrabalarının yolundan gittiğini gösterdi. Gia Coppola filmin senaryosunu ‘Örümcek Adam’ filmlerinden tanıdığımız James Franco’nun kısa hikayelerinden oluşturdu. Hikayeler genç bir gurubun içiçe geçmiş ama hayalden uzak bir dizi efsaneden oluşuyor. Film aynı zamanda Hollywood’un yeni neslini yıldızlaştırıyor. Bundan önce reklam ve kısa filmler çeken 26 yaşındaki Coppola, Franco’nun bu ilk filmin yapımında kendisine çok yardımcı olduğunu belirtiyor. “Sette birlikte çalıştığım herkes mükemmledi ve kendim için rahat bir öğrenci atmosferini ailemin ayak izlerini takip etmek gibi kaygıları kafaya takmadan muhafaza etmek istedim.”

Film, Kaliforniya eyaletinin Palo Alto kentinde yaşayan dört liseli gencin hayatının derinlikleri ile ilgili. Bu dört gencin kendilerini kabul ettirmek ve arkadaşlıklar kurmak için ağır içki, uyuşturucu ve cinsel baskılarla başa çıkmaya çalışırlarken ne kadar kırılgan olduklarını gözler önüne seriyor. ‘Palo Alto’ festivalin Orizzonti bölümünde sahnelendi.

kaynak: tr.euronews.com

HOLLYWOOD YILDIZINI 100 DOLARA OYNATAN FiLM

Venedik Film Festivali’nin en çok konuşulan filmlerinden biri, Bret Easton Ellis’ın yazdığı, Paul Schrader’ın yönettiği ‘The Canyons’. Başrol oyuncusu Lindsay Lohan, festivale     tedavi sürecini etkilememesi için katılmadı. Peki Meryem Uzerli gibi acımasızca eleştirildi mi?

Hollywood’da 250 bin dolar bütçeli bir film çekilecek. Başrolde bir Hollywood yıldızıyla bir porno starı oynayacak. Hollywood yıldızı milyon dolarlar yerine günde 100 dolar alacak. Üstelik de filmi “Amerikan Sapığı”nın da yazarı olan Bret Easton Ellis yazacak, “Amerikan Jigolo”nun yazarı ve yönetmeni Paul Schrader yönetecek. Yapımcı da Braxton Pope olacak. Yönetmen Gus Van Sant bile filmde küçük bir rol alabilmek için can atacak.

Kickstarter ile para toplandı
Bütün bunları ilk duyduğunda gülüp geçenler oldu. Sonraysa bu üçlünün “The Canyons” filmi için bir araya geldiğini duyunca artık her şeyin mümkün olacağını gördük. Aslında bu üçlü “Bait” adlı başka bir film çekmek istiyorlardı. Daha sonra finansman bulamayınca daha küçük ölçekli bir film yapmaya karar verdiler.
Braxton Pope, internet sitesi Kickstarter ile para toplamayı önerdi. Hedef 100 bin dolar toplamaktı. İki ayda Kickstarter’da tam 159.015 dolar kazanıldı. Sonuçta filmin bütçesi 250 bin dolar oldu. Lindsay Lohan da dahil olmak üzere oyuncular günlük sadece 100 dolara çalıştı.

Online casting yapıldı
Filmin casting’i bile online yapıldı. Erkek başrol oyuncusunun daha beklenmedik biri olmasını istediler. Bunun için de James Deen adıyla tanınan porno yıldızına Christian rolünü verdiler. Bret Easton Ellis, Christian için “Gri’nin Elli Tonu”ndan ilham aldığını açıkladı. Facebook, Twitter gibi sosyal medyadan daha projenin en başından faydalanıldı. Sonra gönüllüler de dahil oldu. American Apparel kıyafet sponsoru oldu. Kanye West müzikleri beğenmedi, baştan yaptı.
Tek beğenilmeyen müzikler değildi. Filmin ilk montajı da beğenilmedi. Yönetmen Schrader filmi Steven Soderbergh’e izletti. Soderbergh, filmi üç günde yeniden edit etmeyi teklif etti. Ama Schrader “3 günde ancak çekilen tüm sahneleri izleyebilir, nasıl edit edecek? Kendi filmini edit etmek isteyen birine Soderbergh ne der?” diyerek bu öneriyi kabul etmedi. Sonuçta Bret Easton Ellis’ın “1.5 saaatlik film üç saat kadar uzun geliyor’ dediği filmin son hali çıktı ortaya.

Gişe beklentisi yok
2013 yapımı “The Canyons”, Hollywood sistemini en çıplak haliyle anlatan bir erotik gerilim filmi. Aile mirasından faydalanabilmek için film yapmak zorunda olan genç bir film yapımcısının ve oyunculuk yapan kız arkadaşının hikayesi. Kız arkadaşının başka bir oyuncuyla ilişkisini öğrenmesiyle karanlık yüzü ortaya çıkıyor.
Film gişede iş yapmadı. Zaten bu kadar düşük bütçeli bağımsız bir filmden gişe beklentisi de yoktu. Bu bir festival filmiydi. Gerçi Sundance Film Festivali’ne de kabul edilmedi. Başrolde farklı isimler olsaydı durum farklı olabilirdi. Ne de olsa, Lohan’a ve Deen’e birçok eleştirmen önyargılıydı.
Film iTunes’da ise en çok izlenenler arasında. Apple TV’de izlediğimde önyargılı olmamak gerektiğini gördüm. Lindsay Lohan kendini aşmış. Doğrusu bu kadar iyi bir oyuncu olduğunu unutmuştuk. Boşuna yönetmen Schrader, Lohan için “Marilyn Monroe gibi oynadığı karakterle gerçek hayatı ayırt etmekte güçlük çekiyor” demiyor.

Venedik Film Festivali’ne     katılmadı, iyileşecek!
Şimdi Venedik Film Festivali’nin en çok konuşulan filmlerinden biri ”The Canyons”. Film festivalde gösterildi, yarışmadı. Başrol oyuncularından Lindsay Lohan festivaldeki gösterime katılmadı. Aynı Meryem Uzerli gibi ‘Sağlığım ve iyi olmam daha önemli’ dedi ve tedavi sürecinde bol partili bir Avrupa seyahatinin kendisine iyi gelmeyeceğini açıkladı. Zaten Oprah Winfrey de Lohan’la röportajında seyahat etmemesini, seyahatin tedavi sürecinde konsantrasyonunu bozacağını söylemişti. Peki ama Meryem Uzerli’nin karşılaştığı gibi “Nankör, çok da şımardı, parasını artırmak için yapıyor” gibi tepkilerle karşılaştı mı? Hayır, tam tersine herkes Lindsay Lohan’a bu kararından dolayı saygı duydu, artık gerçekten iyileşecek diye sevindi. İşte algı farkı böyle bir şey.

kaynak: cadde.milliyet.com.tr

15 Haziran 2013 Cumartesi

Ödüllü film salon bulamıyor

Dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde yönetmeni Ali Aydın’a ‘Geleceğin Aslanı Ödülü’nü kazandıran ‘Küf’ filmi, Avrupa’da pek çok şehirde, onlarca sinema salonunda gösterilirken Türkiye’de kendisine salon bulamıyor. Sinema salonları tekelleştiği için nitelikli bağımsız filmlerin salon bulamadığını söyleyen Ali Aydın’la ‘Küf’ün çilesini konuştuk.

YÖNETMEN Ali Aydın’ın ilk uzun metrajlı filmi ‘Küf’, demiryollarında yol bekçisi olarak çalışan Basri’nin 18 yıldır kayıp olan oğlunu ararken, toplum tarafından yalnızlaştırılma hikâyesini anlatıyor. Başrollerini Ercan Kesal, Muhammet Uzuner ve Tansu Biçer’in paylaştığı film, uluslararası festivallerde pek çok ödüle layık görüldü. Avrupa’da pek çok şehirde onlarca sinema salonunda gösterilirken Türkiye’de kendisine salon bulamıyor. Bağımsız filmlerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyleyen Aydın, filminin vizyon macerasını ve yaşadıklarını anlattı:

İTALYA’DA 16 ŞEHİRDE GÖSTERİLDİ

“Avrupa’dan aldığımız ödüller ve dünya genelinde katıldığımız 25 festivalde aldığımız övgüler üzerine filmimizi gösterebilmek için karşılaştığımız zorluklar inanılmaz bir tezat oluşturuyor. ‘Küf’ iki hafta önce İtalya’da 16 şehirde 16 salonda gösterime girdi. Gelecek ay başında Yunanistan’da da girecek ve başka ülkelerle görüşmelerimiz de sürüyor. Ancak Avrupa’da filmi vizyona sokmak Türkiye’den daha kolay bir hal aldı. Biz son altı aydır Türkiye’deki dağıtımcılarla konuşuyoruz, hep gösterim tarihi ayarlamaya çalışıyoruz. Türkiye’deki büyük dağıtım ağının yaklaşık yüzde 85’ini elinde tutan Mars Group tarafından, bugüne kadar filmin gösterilebileceği bir salon açılmadı. Girse bile zaten bir hafta sonra vizyondan kaldıracaklar. Halbuki bir filmin seyircisine ulaşabilmesi ve 30-40 bin dolar civarındaki baskı maliyetini karşılayabilmesi için bir ay, en az üç hafta vizyonda kalması lazım.

Yapılan hukuki açıdan rekabet kurallarına aykırı bir davranış. Böyle keyfi bir uygulama yapılamaz. Sanat filmlerine de yer ayırmak zorundalar. Sürekli ticari filmleri vizyona sokup bizleri kenara bırakamazlar. Biz rekabet edemeyecek durumda bırakılıyoruz. Bunun eşit şartlarda yapılıyor olması gerekir. Üstelik artık Anadolu’da da şansımız kalmadı çünkü Anadolu’daki salonlar da büyük grupların eline geçiyor. Bu engelleme süreci geçen sene Emin Alper’in ‘Tepenin Ardı’ filmine karşı başladı, şimdi ‘Küf’ de bu kervana katıldı. Bu durum önümüzdeki yıllarda daha korkunç hale gelecek.


Biz Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan destek alarak çektiğimiz bu filmden hiç para kazanmadık, zaten para kazanmak için de yapmadık. Ancak filmin dijital kopyalarını göstermek için bile artık bizden kopya başına yaklaşık 750-800 Euro civarında para isteniyor. Bu halde 20 kopya, 15 bin lira demek. Ticari filmler üreten özel şirketler bu parayı ödeyebilir. Ancak ticari kaygı gütmeyen sanat filmlerinin yapımcıları bunu karşılayamaz. Yani, bizi yok etmeye çalışıyorlar.

BAKANLIK DESTEĞİNİN ANLAMI KALMADI

Kültür Bakanlığı’nın artık filmlere destek vermesinin de bir önemi kalmadı çünkü filmleri gösterebileceğimiz salon kalmadı. Zaten bakanlık filmlere destek verirken vizyona girmeyi şart koşuyor. Eğer ihlal edersen desteği cezasıyla birlikte geri ödüyorsun. Yani yakında Kültür Bakanlığı’ndan destek alan filmlerin birçoğu çöp olacak. Bağımsız filmlerin üretim sayısı çok çok azalacak.”

Film iyiyse kendi yolunu buluyor

Mars Entertainment Group CEO’su Muzaffer Yıldırım, bir gazetede yayımlanan söyleşisinde eleştirileri yanıtlamıştı: “14 ayda 68 Türk filmi oynadı. Bu filmlerin 8’i yüzde 90 ciro yaptı. Kalan 60 film battı. Bizim gıdamız, oksijenimiz film. Biz de Jîn, Eve Dönüş, Dağ filmlerine para yatırdık. Önümüzdeki dönem için 20 milyon dolar bütçe ayırdık, film yapacağız. Reha Erdem gibi bir ismi desteklememek mümkün değildi. Amacımız başarılı Türk filmlerinin cirosunu artırmak. 20 milyon bilet var Türk filmlerinde, 40 milyona çıkarmak istiyoruz.  Film iyiyse kendi yolunu buluyor. Bu filmler yaz aylarında girmeli vizyona. Hem Art House film yapıp hem de Kanyon, İstinye Park gibi box office salonlarda çıkmak imkânsız. Binlerce insan çalıştıran bir endüstriyiz.”

Ezgi ATABİLEN
kaynak: hurriyet.com.tr