1 Ağustos 2012 Çarşamba

Kendi yaptığım filmi 58 kez izleyip 58 kez ağladım


Tıp eğitimi aldı, kan tuttuğu için mesleğini hiç yapmadı. Önce işadamı oldu, sonra çok sevdiği sinema işine girdi. Üç projeye imza attı... Sonuncusu izleyenleri gözyaşlarına boğan Babam İçin (Will) filmiydi. Yapımcı Taha Altaylı ile Türkiye’de gösterilen filmin hikayesini, kendi öyküsünü ve yeni projelerini konuştuk...


2005’te... İstanbul’da... Liverpool-Milan arasında... O Şampiyonlar Ligi Finali’nde Liverpool 3-0 geriden gelip kupayı kaldırmış; takım da İstanbul da, o gece de tarihe geçmişti. Hala dillerden düşmeyen o maç öncesinde küçük bir çocuğun hikayesi bir filme konu oldu. 11 yaşındaki Will Brennan’ın İngiltere’den çıkıp Milan-Liverpool Şampiyonlar Ligi Finali için İstanbul’a tek başına yaptığı yolculuğu anlatıyor Babam İçin (Will) filmi. Oyuncular arasında Liverpoollu futbolcular Steven Gerrard, Jamie Carragher, Kenny Dalglish de var...

Filmin konusu, oyuncuları kadar bir ilginç tarafı daha var. Yapımcısı bir Türk. İşadamı Taha Altaylı Babam İçin filmine 12 milyon dolar yatırdı. Masrafını daha film dünyada gösterime girmeden çıkardı. Asıl mesleği doktorluk olan, bu filmi kendisi 14 yaşındayken kaybettiği babasına adayan, şimdi 60 milyon dolarlık bir film projesi üzerinde çalışan Galata Film’in kurucusu Taha Altaylı hem filmin hikayesini hem kendi öyküsünü anlattı... Yapımcı, yaptığı projelerle bir gün Oscar ödülü almanın hayalini kuruyor...

-Tıp eğitimi aldınız aslında. Değil mi?

1990 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Kanla çok barışık olmadım, kan görünce bayılan bir doktorum. Sonra psikiyatri ihtisası yapmak için Almanya’ya gittim. İhtisası bitirmeme bir yıl kala Sovyetler Birliği dağılmıştı. Aslen Özbek kökenliyim. Babam münferit olarak kaçanlardan. 1923’te kaçıyor, beş yıl sonra Türkiye’ye gelmiş. Ben doğduğumda babam 63 yaşındaymış. Babam 1981’e kadar ailesini hiç görmedi. Sovyetler Birliği dağılınca babamın geride bıraktığı akrabaları bulmak duygusal açıdan büyük anlamı olan şeylerdi. İşte ben uzmanlık eğitimim bırakıp Özbekistan’a yerleştim.

-Kan tutuyorsa tıp fakültesine neden girdiniz?

Biz 10 kardeşiz, en küçükleri benim. Ailede her meslekten insan var. Babam hep ‘Her meslekten çocuğum var, Taha inşallah doktor olur’ derdi. Ben lise birdeyken babamı kaybettim. O istediği için doktor oldum ama bu işi yapmıyorum. Şu an inşaat, enerji ve finans sektörlerinde faaliyet gösteren TA Grup adlı holdingin sahibiyim.

-Peki nasıl film yapımcısı oldunuz?

Sinemayla çok gönülden bir ilişkim var. Hatta Galata Film’in kuruluş amacı Nezih Ünen’in Anadolu’nun Kayıp Şarkıları belgeselini yapmaktı. Ondan sonra sinemaya ilgim dolayısıyla Galata Film, koyduğumuz hedefler doğrultusunda her yıl bir yerli bir yabancı film yapması noktasına getirdi bizi. Son iki yılda Anadolu’nun Kayıp Şarkıları’nın yanı sıra Entelköy Efeköy’e Karşı ve Babam İçin (Will) filminin yapımcısı olduk. Tüm işlerimde kendime edindiğim şiarlardan biri, yarın geriye dönüp baktığımda yaptığım şeylerden mutluluk duymak.

-Sinemaya olan ilginiz nasıl başladı?

Üniversite yıllarımdayken bir gazetenin kültür sanat sayfasında tiyatro ve sinema eleştirileri yazar, cep harçlığımı çıkarırdım. O zamanlardan beri bir gün çok param olursa istediğim filmleri yapmak için uğraşacağım diye bir hedefim vardı.

-Babam İçin filminden nasıl haberiniz oldu?

Galata Film’i Beynelmilel filmi ve Elveda Rumeli dizisinin yönetmeni Muharrem Gülmez ile birlikte kurdum. Uluslararası sinema seyircisine hitap edecek filmlere imza atmak istedik. Mel Gibson’ın sahip olduğu Icon adlı dağıtım firmasının Avrupa CEO’su ve Gibson’ın ortağı Stewart Till’i danışman olarak aldık, ondan bize proje getirmesini istedik. Babam İçin filmini tercih etmemizin nedeni hikayenin Türkiye ile alakalı olmasıydı. Filmde hedefte ulaşılmak istenen yer İstanbul. Senaryosu bizi çok etkiledi. Belki ben de babamı 14 yaşında kaybettim onunla da alakası var. Bu filmi hem babam hem iki oğlum için yaptım.

-Senaryoya katkınız oldu mu?

Birebir olmadı. Ama mesela filmde Will’e eşlik eden Alek, Doğu Avrupa kökenli bir karakter. Dedik ki ‘Bu çocuk İngiltere’den çıkıp Balkanlar’ı geçiyorsa, filmde orada yaşananlarla alakalı bir şeyler olsun.’ Senariste Saraybosna’dan bahsettik, o zaviyeden bakmasını istedik. Bir süre sonra bize ‘Çok doğru söylemişsiniz, bir şey eksikmiş’ deyip o karakteri Bosnalı yaptı. Filme ezan sahnesini kendisi koydu.

TAKIMIN BİR MAÇINI 650 MİLYON KİŞİ İZLİYOR


-Liverpool’un dünyada sempatizanı çok, değil mi?

Kulübün sponsoru Uzakdoğu’nun en büyük bankası. Bunun ana sebebi Uzakdoğu’da ciddi sayıda taraftarının olması. 2008’deki Liverpool-Manchester United maçını canlı olarak kaç kişi izlemiş biliyor musunuz? Tam 650 milyon kişi! Bu proje bize geldiğinde yönetmenimiz Liverpool Futbol Kulübü’nün da bu filme destek verdiğini açıkladığında bu desteğin tam olarak ne olduğunu öğrenmek için takımın üst düzey yöneticileriyle görüşmeye gittim. Liverpool kulübünün sponsorluğu olmasaydı futbolcu Steven Gerrard’ı oynatmak trilyonlara mal olurdu!

-Filme ne kadar yatırdınız?

Filmin bütçesi 12 milyon dolardı. Tamamına yakının biz yatırdık.

-Karşılığını aldınız mı?

Finansal olarak yatırdığımız parayı şu an bire bir çıkardık. Filmi Sony’ye sattık, Sony ilk kez bir Türk yapımcısının filmini satın aldı. Ayrıca bizi şu an üzerinde çalıştığımız yepyeni Hollywood projelerinde yapımcı olarak konuşmamıza vesile oldu. En büyük kazancı buydu.

-Film dünyada gösterime girdi mi?

Türkiye, KKTC ve Kuzey Amerika hariç dünya haklarını Sony’ye 30 yıllığına verdik. Ne zaman vizyona sokacaklarına Sony karar verecek.

NAMUSLU BİR YÖNETMENLE MEVLANA’YI ANLATMAK İSTİYORUM


-Yapımcı olarak hayaliniz nedir?

Yapımcılar çıkar her sene ‘Bir Atatürk ya da Mevlana filmi yapacağım’ der... Ben hakikaten bir Mevlana filmi yapacağım.

-Neyi anlatacaksınız?

Şems ile olan ilişkisini... Sadece İslam aleminde değil Hıristiyan aleminde de Rumi’ye alaka var. Rumi bizim! ‘Farsça söylesem de şiirlerimi, aslım Türktür’ diyor. Bu filmi önyargısı olmayan, birazcık dinle ilgili hassasiyetleri olan namuslu bir Hollywood yönetmenine emanet etmek istiyorum.

-Kim o namuslu yönetmen?

Mesela Slumdog Millionaire’in yönetmeni Danny Boyle olabilir. O filmde bir namaz sahnesi vardır, kötü karakterin intihar etmeden önce kıldığı namaz... İzleyeni hiç rahatsız etmez. Dine karşı alerjisi olmadığını hissediyorsunuz.

-Türkiye’de Mevlana filmi çekecek yönetmen yok mu?

Elbette var. Ama siz yaptığınız zaman Türkiye’nin dışında gösterme şansınız çok az. Halbuki bu hikayeyi dünya seyircisine böyle sunabilirsem sonrasında kendi yönetmenim ve oyuncumla buna benzer projeleri yapıp dünyaya çıkacağım.

-Kim oynasın? Var mı gönlünüzden geçen bir oyuncu?

Jeremy Irons rollerden birinde olabilir. John Malkovich de olabilir.

-Senaryoyu kim yazacak?

Mistisizm, sufizm, Rumi ile alakalı birkaç isim oturup bir yıl boyunca senaryo yazacak. Bir ekip kuracağım ama isimleri şimdiden söylemeyeceğim.

ABD’Lİ LER  ELİF ŞAFAK’IN KİTABINI ÇOK BEĞENDİ

-Elif Şafak, Aşk romanında Mevlana ile Şems’i anlattı, Mevlana’yı iyi bilenler kitabı eleştirdi.

Bence Elif Şafak muhteşem bir iş yaptı. Kitabı Mevlana’yı bilenlerin eksik bulması eleştiri değil. Mevlana’yı bilmeyen yüzbinlerin bu kitabı okuması övgü sebebi. Üç ay önce Los Angeles’a Atlas Entertainment ile görüşmeye gittiğimde yanımda bizim hikayelerimizle alakalı 70-80 kitap götürdüm, sırf onlara hediye etmek için. Aralarında Elif Şafak’ın Aşk romanı da vardı. X-Men, Batman filmlerinin yapımcısı Charles Roven bana mail gönderdi. Aşk’ı okumuş çok beğenmiş, senaryosunun yazılması ve filmi yapılması gerektiğini söyledi.

-Elif Şafak’a söylediniz mi bu gelişmeyi?

Konuşmadım. Bu röportajı okuyunca memnun olacaktır.

YENİ PROJEMİZ 60 MİLYON DOLAR


-Yakın zamanda ne yapacaksınız?

Atlas Entertainment ile görüştüğümüz Zincirsiz Tutsaklar adlı bir proje var. Bir western ve inanılmaz bir aşk hikayesi. Kızılderililer ve ABD’liler arasında insanilikten uzaklaştıkça ne büyük dramların yaşandığını anlatan bir film. Yönetmeni Madeleine Stowe, başrol oyuncusu Hugh Jackman. Filmin bütçesi 60 milyon dolar. Atlas Entertainment ile ortak gireceğiz. Görüşmeler sürüyor, eğer her şey yolunda giderse 2013’ün ocak ve şubatında çekimlere başlanacak.

-Size ‘Deli misiniz?’ diyen var mı? Çok büyük paralar yatırıyorsunuz.

Bu işin hem duygusal hem iş boyutu var. Film sektörüne ayni sermaye olarak 15 milyon dolar para ayırdım. Bütçeyi büyüttükçe, idealimdeki filmleri yapmak istiyorum. Avatar filminin bütçesi 400 milyon dolar, 2 milyar dolar gişe getirdi. Milyonlarca kişinin izlemesi için o bütçeleri konuşabiliyor olmanız lazım.

-Hayalinizde bir ödül var mı?

Elbette, bu ülke niye Oscar’ı almasın ki? Önümüzdeki beş yıl içinde Türkler o ödüle ulaşacak.

-Siz ister misiniz?

İstemem mi? Çocuklarıma bırakacağım en güzel miraslardan biri olurdu herhalde. 1980 öncesi Türkiye’ye bakın, kendi dünyası içinde yaşayan bir ülkeydi. Hiçbir hedefimiz ve idealimiz yoktu. Ama bugün bir dünya devleti olma iddiasını taşıyor. İktidarı benimsersiniz ya da benimsemezsiniz ama Türkiye bir dünya gücü. 25 yıl önce bunu söyleyemezdik. Ben yeni Türkiye’nin işadamı ve sinemacısı olmak istiyorum.

DALGLISH 'ARTİSTLİK BENİM İKİNCİ İŞİM OLDU' DEDİ

-Filmde Liverpoollu futbolcular Steven Gerrard, Jamie Carragher, Kenny Dalglish de rol alıyor.

Onlarla tanıştınız mı?

Tanıştık. Kenny Dalglish, bir günlüğüne İstanbul’a geldi, çekimlerini yaptı. Oynadığı kısacık role belli ki çok iyi hazırlanmış. Yarım günde tüm işini bitirdi. Çekimlerden sonra yemek yedik hep birlikte, İstanbul’a ve işe hayran kaldı. Liverpool’da filmin galasını yaptık, film bitip de ışıklar yandığında Dalglish hüngür hüngür ağlıyordu. Vedalaşırken ‘Artistlik ikinci işim, beni ne zaman oynatmak isterseniz hazırım’ diye espri yaptı.

-Will rolündeki Perry Eggleton çok tatlı.

Henüz 11 yaşında. Yüzlerce çocuğun arasından seçildi. Hakikaten çok yetenekli. Filmi 58 defa seyretmişimdir hala ağlıyorum. Filmde Zeno rolünü oynayan oyuncunun babası doktor. Bursa’da yaşıyorlar. Çocuk üstün zekalı, bu film onun hayatında çok büyük bir vesile. Babası bana bir e-mail göndermiş, diyor ki ‘Hayatımıza o kadar büyük bir anlam kattınız ki... İnşallah buna benzer projeler olur, başka çocuklar da aynı duyguları hisseder.’ Bu mail de beni çok duygulandırdı.

İNCİ DÖNDAŞ / idondas@stargazete.com
kaynak: stargazete.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın