22 Nisan 2012 Pazar

Halk anlamıyor mu?


Sinemayı bıçak gibi “Popüler Sinema” ve “Sanat Sineması” diye ikiye ayırmak bu işten para kazananların işine geliyor. Çünkü buna göre bir düzen kurulmuş.
Bu düzen yüzünden büyük bütçeli popüler filmler kolaya kaçıp seviye yakalamak için uğraşmıyor. Küçük bütçeli yönetmen burkuntulu sıkıcı filmler de, “anlaşılmazlık” saçmalığının ve anlamsız sanatçı kaprisinin arkasına saklanıyor.
İstanbul Film Festivali’nde beş ödüle layık görülen Zeki Demirkubuz’un “Yeraltı” filmi vizyona girdiği ilk hafta sonu 8.606 kişi tarafından seyredilmiş.
Bu rakam Fetih 1453 için 1.161.250 kişi. Hadi bu çok popüler bir film. Bunu geçelim ve başka birkaç filmin


ilk hafta açılış rakamlarını verelim: 
Titanların Öfkesi: 120.050 kişi.
Berlin Kaplanı: 510.542 kişi.
Yangın Var: 28.885 kişi.
Sen Kimsin?: 362.789 kişi.
Bir Zamanlan Anadolu’da: 18.573 kişi.
Bir Zamanlar Anadolu’da vizyona ilk hafta 78 salonda girmiş.

Yeraltı ise sadece 26 salonda... 
Fetih 1453 ile Berlin Kaplanı ilk hafta 500’den fazla salonda gösterilmiş. Yani ilk hafta performanslarını değerlendirirken kaç salonda gösterime girdiği önemli bir unsur.
Şimdi bir yönetmene kulak verelim.

Murat Şeker’in son filmi Çakallarla Dans, 1. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin Uluslararası yarışma bölümünde yarıştı. Kemal Sunal Halk Jürisi ödülüne layık görüldü. Murat Şeker festivallerin sanat filmleriyle özdeşleştirilmesi hakkında şöyle konuşmuş:

“Bizde minimalist sinemanın hegemonyasına girmiş festivaller. Festival deyince aklımıza içedönük, sıkıcı filmler geliyor artık. Oysa sinema coşkulu bir şeydir. Ben filmlerimde o coşkunun peşindeyim.Çakallarla Dans tam bir festival filmi bana göre onun için. Ama Türkiye’de garip bir çeteleşme var. Danışıklı dövüş var. Kimsenin seyretmediği filmler festivallerde iyi paralar kazanıyor. Devletten da para alıyorlar. Üstelik o paranın geldiği fon bizim filmlerimizden sağlanıyor ve o para asla bize geri dönmüyor. Ben devletin bu işlere karışmasını doğru bulmuyorum. Yardım olacaksa ilk filmini çeken genç yönetmenlere yapılmalı bu yardım.”
İşin içinden çıkmak zor.

Fakat şu sonuçlara varabiliriz. 
1- Filmleri, vatandaştan para kazanan ve festivallerden par kazanan filmler olarak ikiye ayırabiliriz.
2- Festivalden para kazanmayı kafasına koymuş olan yönetmen, filminin anlaşılmasını beklemez.
3- Festival jürileri, halktan kopuk, kendini halkın üzerinde gören ve kendini buna zorlayan kişilerdir. Ödüller halkın anlamayacağı filmlere gider.
4- Çok ödüllü festival filmlerinin eleştirmen yorumları birbirinden farklıdır; halk bu yorumları da anlamaz.
5- Sanat filmi yapanlar, ödül jürileri ve eleştirmenler aynı kafadadırlar...
Bir tarafta ilk hafta ortalama 50 salonda gösterime giren ve 70 milyon küsurluk ülkede 8-10 bin kişinin seyrettiği filmler...
Diğer tarafta yüzlerce salonda gösterime girip yüz binlerce kişi tarafından seyredilen filmler.
Pardon...
Aydınlarla halkın arasındaki uçurum Osmanlı’da değil miydi? Devrimleri onun için yapmamış mıydık?


Murat Başaran
murat.basaran@tg.com.tr

kaynak: turkiyegazetesi.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın