Liam Neeson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Liam Neeson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mart 2014 Cumartesi

Zoraki Kahraman: Liam Neeson

Dipnot Tablet sinema yazarı Ali Arıkan yazdı: “Zoraki Kahraman Liam Neeson”

F. Scott Fitzgerald’ın “Amerikan hayatlarında ikinci perde yoktur,” vecizesi pek çok zaman yanlış yorumlanır. Fitzgerald, Amerika’da insanlara ikinci bir şans verilmediğini savunmaz; kastettiği, Amerikan hayatlarının, gelişmeden çok sadece başlangıç ve sonuç ikilisi üzerine kurulu olduğudur. Başladıkları gibi biterler. Amerikan rüyasının tepesinde bir plato yoktur ona göre; en yukarı çıktıktan sonra gidilecek tek yer de aşağısıdır. Liam Neeson, aslen Kuzey İrlandalı olsa da tüm dünyada yıldızı Amerikan yapımlarıyla parladı. Zaten 2009’dan beri de Amerikan vatandaşı. Yani profesyonel anlamda Amerikalı sayılabilecek bir aktör. İşte bu sebepten dolayı da kariyerinin büyük bir bölümünü prestijli filmler yaparak geçirdikten sonra elli yaşından sonra Hollywood’un en güvenilir aksiyon yıldızlarından birine dönüşmesi gerçekten çok enteresan.

Adı Meryl Streep olmayan kadın oyuncuların büyük çoğunluğu için kırk yaşından sonra Hollywood’da kapılar kapanır. Zaten bundan dolayı da çoğu aktris yirmi ve otuzlu yaşlarındaki pek çok doğum gününü bir değil iki kez kutlarlar. Örnek: Keira Knightley herhalde son beş yıldır 28 yaşında ki buna göre Star Wars Gizli Tehlike 1997’de çekilirken 12 yaşında olması lazımdı. Filmin çekimlerinden önce yayınlanan bültenlerdeyse 16 yaşında olduğu belirtilmişti, dün gibi hatırlıyorum. Bu Hollywood sisteminin cinsiyetçi ve iğrenç yaklaşımlarından sadece birisi. Tabii ki kadınlar için çok daha büyük bir engel bu ama erkek oyuncuları da etkiliyor.

Normalde ellili yaşlarındaki erkek oyuncular artık başrollere değil de daha oturaklı yardımcı karakterlere yönelirler. Genel olarak da John Wayne ve Clint Eastwood gibi istisnalar hariç bu hep böyle oldu. Yaşı kemale ermiş oyuncular atlayıp zıplayacakları roller yerine daha çok zekâlarını ve haliyle yüz ifadelerini kullanacakları rolleri tercih ettiler. Daha doğrusu Liam Neeson 2008 yılında, yani tam 56 yaşındayken 96 Saat (Taken) filminde oynayana kadar bu iş böyleydi. Daha önceden de yaşlı aksiyon yıldızları tabii ki vardı (biraz evvel bahsettiğim Wayne, Eastwood vb) ama Neeson’ın vurdu-kırdı sinemasına kafa-kol girmesi bundan daha farklı bir olguyu temsil ediyordu.

Schindler’ın Listesi, Michael Collins,  New York Çeteleri, Kinsey, Sefiller veya Rob Roy gibi filmlerde Neeson tabii ki neredeyse iki metrelik boyu, geniş omuzları ve kemikli suratıyla heybetli ve etkileyici bir varlık gösterdi. Ama (Star Wars da dahil) hiçbir zaman tam anlamda aksiyon yıldızı değildi. 96 Saat’teyse Neeson fiziksel azametini performansının merkezine aldı. Zamanında “bazı erkekler orta yaş krizlerinde Porsche alırlar, Neeson aksiyon filmlerinde oynuyor diye “ düşünmeden edememiştim.

Taken’ı Liam Neeson en önce Bilinmeyen (Unknown) ile takip etti. Sonra çekimleri Türkiye’de yapılan 96 Saat 2 (97 saat?) geldi. A-Takımı. The Grey. Bu hafta vizyona girecek Non-Stop ve gelecek yıl gösterilecek Run All Night. Hepsi birbirine benzer, hayatı zorluklarla geçmiş ama fiziksel anlamda çok güçlü karakterlerin belki de varlık sebeplerini ispat edecekleri mücadeleleri anlatan aksiyon filmleri. Burada karısı Natasha Richardson’ı 2009 yılında, yani 96 Saat’in başarısından hemen sonra kaybeden Neeson’ın kişisel psikolojisi rol oynuyor olabilir. Karısını bir kayak kazasından kurtaramayan Neeson’ın her zaman birilerini kurtarmaya çalıştığı aksiyon filmlerine yönelmesinin sadece bir tesadüf olamayacağı kanaatindeyim.

Daha farklı sebepler de var. İnternet ve video oyun pazarı gelişip yaygınlaştıkça, aksiyon filmlerinin seksen ve doksanlı yıllardaki doğal pazarı da çeşitlilik kazanmaya başladı. Eskiden aksiyon filmleri de onları izleyecek seyirci de tek tipti. Şimdiyse durum farklı. Millenial dediğimiz internetle doğmuş kuşak, oyunculardan çok filmlere bakıyorlar. Onlar için önemli olan filmlerin kavram veya markaları: oyuncular sadece bu kavram ve markaların yaratılmasında kullanılan birer etken.

Hem benim hem de babamın içinde olduğu Baby Boomer ve X kuşaklarıysa aktörlerin (veya yazar ve yönetmenlerin) isimlerine önem veriyor. “Liam Neeson’ın son filmini gördün mü” sorusu bizim gibi seyircinin ağzından çıkıyor, millenialların değil. Bunun yanında, daha yaşlı izleyicinin aksiyon filmlerinde mantık aramasından dolayı daha akıllı (yani yaşlı) aksiyon kahramanları beklentisini de göz önünde bulundurarak Hollywood, Liam Neeson’ı aksiyon yıldızı olarak ön plana çıkardı. Yaşlı izleyici hem kendi beklentilere hem de filmdeki olası gelişmelere çok daha hakim olduğundan da Liam Neeson gibi azametli bir karakteri aksiyon yıldızı olarak kabul ediyor. Bu şekilde Liam Neeson da bizim nesiller için yeni dönemin ilk aksiyon yıldızını temsil ediyor.


Ali Arıkan’ın vizyondaki filmleri puanladığı Yıldız Tablosu – 21 Mart Haftası

Non-Stop – 3 Yıldız: Yeni bir Liam Neeson aksiyonu. ABD’nin 11 Eylül sonrası tüm uçaklarında şart koştuğu silahlı hava memuru rolünde Neeson, hesabına 150 milyon dolar yatırılmazsa yolcuları öldüreceğini söyleyen, kimliği belirsiz bir şüpheliyi bulmak için zamanla yarışıyor. Beklentilerle aynı orantıda, heyecanlı bir film.

Hazine Avcıları – 2 Yıldız: Başrollerinde Matt Damon, George Clooney, Cate Blanchett ve Hollywood’un yarısının olduğu film İkinci Dünya Savaşında geçiyor. Bir grup tarihçi ve sanat uzmanının Naziler tarafından ele geçirilen ve her an yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan önemli sanat eserlerini kurtarmaya çalışmalarını anlatan film, sadece mükemmel kastı için de olsa izlenir.

Sınırsızlar Kulübü – 2 Yıldız: Uyuşturucu bağımlısı ve HIV taşıyıcısı rodeocu Ron Woodroof’ın el altından AIDS ilaçları satmaya başlamasından esinlenen film, Woodruff’ı oynayan Matthew McConaughey ve ortağı travesti fahişeye hayat veren Jared Leto’ya Oscar kazandırdı. Ama filmde başka bir numara yok.

300: Bir İmparatorluğun Yükselişi – 2 Yıldız: Tabii ki iyi değil. Ama en azından kendini hiç ciddiye almıyor; ne kadar absürt, saçma sapan, kıytırık bir film olduğunun da farkında. Bir önceki film kendini ne kadar ciddiye almıştı hatırlarsınız. Bunun öyle bir takıntısı olmaması güzel.

Son Kalan – 2 Yıldız: Taliban’ın önemli komutanlarından Admad Shad’ı ölü ya da diri ele geçirmekle görevli bir Amerikan komando timinin, etik bir seçim sonucu başlarına gelenler gerçek bir hikayeden uyarlanmış. Gereksizce militarist ve sığ bir savaş filmi.

12 Yıllık Esaret – 3 Yıldız: Zor izlenen, gerçek olaylardan uyarlanmış zor ama iyi bir kölelik filmi. Amerikalı liberaller, ABD dışındaki özenti kardeşleri ve sanki kendi ülkeleri sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi sabah akşam Amerika’yı “cık, cık”layanlar için de birebir. En iyi film Oscar’ını da kazandı ya. Artık eliniz mahkum; izleyeceksiniz.

Muhteşem Güzellik – 4 Yıldız: Yönetmen Paolo Sorrentino’nun Roma’da geçen romantik filmi Fellini’nin ruhunu şad etmekle kalmıyor, aynı zamanda senenin de en iyilerinden biri. En iyi yabancı film Oscar’ını hak ederek aldı.

Aşk – 3 Yıldız: Yakın gelecekte nadir bulunan bir şeye dönüşmüş olan el yazımı mektupları yazarak kazanan kahramanımız (Joaquin Phoenix), kusursuz bir yapay zeka programı sunan yeni bir işletim sistemine âşık olur. Hem iyi bir senaryo hem de Spike Jonze’un belki de en eli yüzü düzgün filmi. Senaryosu geçen Pazar gecesi Oscar kazandı.

Karlar Ülkesi – Üç Yıldız: Disney’nin son yıllardaki en iyi animasyonu, stüdyonun klasikleşmiş filmleriyle de boy ölçüşebilecek kalitede. Hem en iyi animasyon Oscar’ını kazandı hem de en iyi orijinal şarkı. Şarkı özellikle çok iyi gerçekten.

Para Avcısı – 3.5 Yıldız: Kapitalizm iyi hoş da her dokunduğunu kirletiyor be. Ama kirlenmeye de değer doğrusu. Benim fikrim değil bu. Yönetmen Martin Scorsese’nin de değil. Ama bu anafikre bel bağlamışların neden böyle düşündüklerini anlatan çok eğlenceli bir yapım.

Düzenbaz – 1 Yıldız: Aşure gibi bir film. Hatta beş günlük, bayat aşure gibi bir film. Zamanımızın anlam ve önemini bir taraftan yakalamasına rağmen giriş, gelişme ve sonuç üçlüsüne amatörce yaklaşımı izleyende sıkıntı yaratıyor. Bir de 1970’lerin detaylarını insanın gözüne sokmuyor mu? Aman da aman.

kaynak: dipnot.tv

4 Aralık 2011 Pazar

Mustafa Demir Taken Two'nun Film Setinde


Filmin başrol Oyuncusu Liam Neeson, Başkan Demir'e 'Bir Hollywoood yıldızı kadar yakışıklısınız' dedi.

Fatih Belediye Başkanı , gişe rekortmeni film Taken'in devamı olan Taken Two'nun setini ziyaret etti…

Başrolünde ünlü Oyuncu Liam Neeson'ın oynadığı Taken filminin devamı İstanbul'da çekiliyor. Sahnelerin önemli bir bölümü ise Tarihi Yarımada Fatih'te geçiyor. Film ekibi, kendilerine ilk günden itibaren destek veren Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'i sete davet etti.

Kısa bir süreliğine sete uğrayan ve başarılar dileyen Başkan Demir i, ünlü Fransız prodüktör Patrice Ledoux ve filmin başrol Oyuncusu Liam Neeson karşıladı.Çekim arasında Başkan'la bir müddet sohbet eden Neeson, İstanbul'u sevdiğini, burada çalışmaktan da büyük mutluluk duyduğunu söyledi.Sohbet esnasında Başkan'a bir Hollywood yıldızı kadar yakışıklı olduğunu da söyleyen Neeson, desteklerinden dolayı Demir'e teşekkür etti.

Başkan Demir'de ülkemize gelen film ekiplerinin özellikle Tarihi Yarımada Fatih'i tercih ettiklerini söyleyerek, ülkemizin doğru tanıtımı ve sahip olduğumuz değerlerin tüm dünyaya gösterilmesi için ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını vurguladı.

Hollywood yıldızı yakıştırmasını da tebessümle karşılayan Başkan Demir, 'Biz ancak hizmetin yıldızı olmaya adayız, dedi.

Haberler.com
                                                                                                                                            Alıntıdır....

22 Kasım 2011 Salı

İstanbul hiç değişmemiş


Başrolünde Liam Neeson’ın oynadığı gişe rekortmeni “Taken”ın (96 Saat) devam filmi “Taken 2”, şu sıralar İstanbul’da çekiliyor. Aksiyon dozu artırılan filmin yönetmen koltuğunda bu kez Olivier Megaton oturuyor. Megaton, filmin Eminönü’ndeki setinde Kelebek’in sorularını yanıtladı.

“Taken 2” filmi için beş haftadır İstanbul’dasınız. Öncelikle çekimlerin nasıl geçtiğini sormak istiyorum...
- Ben beş yıl önce de “Hitman” filmi için İstanbul’da çekim yapmıştım. O filmin ikinci yönetmen yardımcısıydım. Yıllar sonra yeniden burada çekim yapmak çok güzel. Neredeyse hiçbir şey değişmemiş. Kamerayı nereye koyarsanız koyun, görüntü grafiksel ve tematik. Burada çekim yaparken çok güzel bir doku yakalıyorsunuz.

“Taken 2”de çok fazla aksiyon sahnesi var. Burada rahatça çalışabiliyor musunuz?
- Çok iyi hazırlanmış bir ekibimiz var. İyi bir ekiple dünyanın her yerinde kolay çekim yaparsınız. Bugün Süleymaniye Camii’nin önünde bir çatışma sahnesi çektik. Bazı kişileri korkuttuk ama çevredekiler çekimlere yavaş yavaş alışmaya başladı. Sesleri duyduklarında ya da sahneyi gördüklerinde, bunun bir film çekimi olduğunu anlayabiliyorlar. Bu da işimizi kolaylaştırıyor. Balat’ta patlama sahnesi çektik, Kartal’da arabalara takla attırdık. İnsanlar bu tarz çekimleri izlemekten keyif alıyor.

TÜRKİYE TATİLİNDE BÜYÜK TEHLİKE

“Taken” seyircisi, devam filminin neden İstanbul’da çekildiğini merak ediyor...
- Senaryoyu Luc Besson ve Robert Mark Kamen birlikte kaleme aldı. Böyle bir aksiyon filmi için seçebileceğiniz pek fazla şehir yok. İstanbul’un eşsiz ve çok filme konu olmamış bir güzelliği var. Asya ve Avrupa’yı bir araya getirdiği için, İran ve Irak sahneleri kadar Avrupa sahnelerini de bu şehirde çekebilirsiniz. Kuzeye gittiğinizde Bulgaristan ya da Romanya sahnelerini de çekmeniz mümkün. Burada size birçok seçenek sunuluyor.

“Taken 2”nin ilk filmden farkı ne olacak? 
- İlk filmden daha fazla aksiyon içerdiğini söyleyebilirim. Bu kez Liam Neeson’ın oynadığı eski CIA ajanı Bryan Mills ve eski karısını çok büyük bir tehlike bekliyor. Bryan’ın kaçırılan kızını kurtarmak için öldürdüğü adamlardan birinin babası, intikam için Türkiye tatillerinde peşlerine düşüyor. Bu filmde iki babanın karşılıklı mücadelesini izleyeceksiniz.

LIAM NEESON, BU FİLM İÇİN BİÇİLMİŞ KAFTAN

İlk filmde Maggie Grace’in oynadığı Kim Mills karakterine çok az yer verilmişti. Bu filmde de Bryan Mills karakterinin yer aldığı sahnelerin azaltıldığı söyleniyor. Doğru mu bu? 
- Bryan Mills’i yine filmin başından sonuna göreceksiniz ama Maggie’nin rolü büyüyor. Bir önceki filmde kendisini sadece filmin başında ve sonunda görebilmiştik. Bu kez filmin merkezinde yer alıyor. Maggie çok çalışkan bir oyuncu. Liam da öyle. Liam, çekimlerinden bir hafta önce gelip dövüş sahnelerine hazırlanmaya başladı. Bir tarafta Maggie, diğer tarafta Liam’ın olması filmi zenginleştiriyor.

Liam Neeson ile kimyanız tuttu mu?
- Kendisiyle daha önce de çalışma imkânı bulmuştuk. Onunla aynı pencereden bakıyoruz, bu da çalışırken büyük kolaylık sağlıyor. Biz uzun yıllardır tanışıyoruz, o köklerinden oyunculuğuna kadar her şeyiyle bu film için biçilmiş kaftan.

AKSİYON FİLMLERİNİ İZLEMİYORUM BİLE

Son üç filminiz aksiyon türündeydi. Bir sonraki filminiz de öyle olacak. Aksiyon filmleri yönetmeye devam edecek misiniz?
- İlk filmim aksiyon türünde değildi. Bu işe girince ve daha çok aksiyon filmi yönettikçe, daha fazla şey öğrendim. Ama amacım aksiyon filmi yönetmeni olmak değil. Aslına bakarsanız aksiyon türünde filmleri izlemiyorum bile. Ben gerilim türünü seviyorum. David Lynch, Stanley Kubrick tarzını kendime yakın buluyorum. Yine de böyle filmler yaptığım için kendimi şanslı hissediyorum.

FİLMİN YÜZDE 80’İ İSTANBUL’DA GEÇİYOR

“Taken 2”nin İstanbul çekimleri için yapım servisi veren Karma Films’in sahibi Diloy Gülün, filmin ön hazırlıklarının mayıs ayında başladığını söyledi. Filmin yüzde 80’inin İstanbul’da geçtiğine dikkat çeken Gülün, “Taken 2, İstanbul için tasarlanmış bir film. Aynı zamanda Türkiye’de çekilmiş en yüksek bütçeli film olma özelliğini taşıyor” dedi. Beş haftadır Karaköy, Eminönü, Balat, Kapalıçarşı, Beyoğlu, Kuruçeşme, Topkapı, Salacak ile Hotel Les Ottomans, Legacy Hotel ve Barcelo Eresin’de, ayrıca Dalaman, Göcek ve Köyceğiz’de çekim yapan ekip, üç hafta daha İstanbul’da olacak.

Röportaj: Sinem VURAL
Hürriyet.com.tr
                                                                                                                                               Alıntıdır....