26 Şubat 2012 Pazar

Uzaylılar neden Türkiye'ye gelmiyor?


Fantastik, bilimkurgu ve korku türlerinde eserler veren yazarlar, çizerler, sinemacılar güçlerini birleştirip bir dernek altında toplandılar. Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği'nin niyeti bu türlere itibar kazandırmak...

Filmleri izleyince görüyoruz mesela, uzaylılar hep Amerika'ya, New York'a düşüyor. Biz de bununla dalga geçiyoruz 'Dünyada başka yer mi yok, hayal güçleri bu kadar mı?' diye. Yani uzaylıların Türkiye'ye gelmesini bile Amerikalılardan bekliyoruz. Hikayeyi kurup romanını yazacaklar, filmini çekecekler, uzaylıyı da Türkiye'ye getirecekler... Uzaylının bizim buraya düşmemesi Amerikalının değil bizim hayal gücümüzün sınırlı olduğunu gösterir. Hikayeyi sen yaz, Türkiye'ye gelsin.'

AMAÇLARI 'KORKUYU' YAYGINLAŞTIRMAK 
Barış Müstecaplıoğlu, fantastik türün edebiyatta ve sanattaki yerini böyle bir örnekle anlatıyor. Kendisini bu türde yazdığı romanlarından tanıyoruz. Her ne kadar uzaylıların Türkiye'ye gelmesi konusunda durum pek parlak görünmese de iç açıcı bir haber verip bundan sonra Türkiye'de pek çok uzaylı görebileceğimizi söyleyebiliriz. Zira fantastik, bilimkurgu ve korku türünde eserler veren yazarlar, çizerler, sinemacılar bugünlerde güçlerini birleştirip bir dernek kurdular; Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği (FABİSAD).
Üç dört yıla yayılan bir çabanın sonucunda bu hafta kurulan dernekte Giovanni Scognamillo, Altay Öktem, Barış Müstecaplıoğlu, Yiğit Değer Bengi, Doğu Yücel, Kenan Yarar, Sevin Okyay, Sadık Yemni, Durul ve Yağmur Taylan kardeşler gibi isimler bulunuyor. Niyetleri çoğu kez ciddiye alınmayan, 'alt tür' küçümsemesinden kurtulamayan fantastiğin, bilimkurgu ve korkunun yaygınlaşmasını sağlamak ve bu alanlarda eser verenlere daha fazla kişiye ulaşmaları için fırsatlar hazırlamak.

İşin bu 'fırsatlar hazırlamak' kısmı önemli. Hatta derneğin öncelikli kuruluş amacı olduğunu söylemek yanlış sayılmaz. Şair ve yazar Altay Öktem yayınevlerinin ve edebiyat dergilerinin belli türlerin hegemonyası altında yaşadığını, örneğin fantastik bir hikaye yazan kişinin buralara sızma ihtimalinin fazlasıyla küçük kaldığını söylüyor. Bu durumun nedenini 1960'lı yıllardan itibaren gelişen 'toplumcu edebiyat'ın hakim anlayışa dönüşmesine bağlıyor; 'Bu anlayışın dışında kalan fantastik türlerin kitleleri kandırmak, gerçeklerden uzaklaştırmak için üretildiği düşünülüyordu. Bu anlayışın etkisi halen devam ediyor. Fantastik ya da bilimkurgu öykü yayınlamakla yayınevini ya da dergiyi hafifleteceğini düşünenler de az değil.'

HAZİNENİN ÜZERİNDEYİZ 
Çeşitli mizah dergilerindeki fantastik hikayelerinden tanıdığımız çizer Kenan Yarar da benzer bir durumdan söz ediyor. Sosyal medyada tanıştığı genç insanlardan daha önce tahmin edemeyeceği kadar çok sayıda, tahmin edemeyeceği kadar kaliteli fantastik çizimler alıyormuş. 'Çok iyi, çizmeye devam et' dediğinde karşılığında, 'Eee, nerede yayınlayacağım Abi?' sorusunun geldiğini söylüyor. Bugüne kadar hiç cevaplayamadığı bu soruya dernek vesilesiyle artık olumlu cevaplar verebileceğini düşünüyor.

'Bu kadar zengin bir hazinenin üzerine durup bir şey yapamamak çok rahatsız ediciydi' diyen Yarar, fantastik türle ilişkisinin seviyesini sorduğumuzda, insanların cinsel tercihleriyle karşılaştırıp 'Bundan başka biçimde çizemem' diyor. Öktem'in de fantastik türle kendiliğinden gelişmiş, kopmaz bir bağı var. 'Hayatım boyunca merkezi edebiyatın içinde yer almak istedim. Ama mesela oturup 'sıradan' bir aşk ya da macera hikayesine başladığımda birden bire sıra dışı, tuhaf öğeler işin içine giriyor. İsteyerek yapmıyorum ama yapmadan da duramıyorum.' Öktem'in, durumuyla ilgili açıklaması basit ve ikna edici; 'Aslında hepimiz çocukluğumuzdan itibaren fantastik öğeleri hayallerimizde, hikayelerimizde kullanıyoruz. Zamanla bu 'çocukça' yanımız, biz onu baskıladığımız için köreliyor.'

Yarar'ın, 'Akademide çizim eğitimi alanlar fantastik hikayeler çizmek istediklerinde hocaları onlara tencere tava çizmesini öneriyor' biçimindeki sözlerini de; Müstecaplıoğlu'nun bir adım ileri giderek söylediği 'Bizim yaratıcı düşünceyle problemimiz var, küçük görülen aslında bu' sözlerini de yukarıdaki fikre bağlayabiliriz.
Fakat fazla karamsar olmaya gerek yok. Yarar'ın dediği gibi zengin bir hazinenin üzerinde yaşıyoruz. Anadolu'nun her yerinde korku temasının bulunduğunu, örneğin yatır hikayelerinden geçilmediğini, eğitimli kişilerin bile mezarlıktan dualar okuyarak yürüyebildiğini söyleyen Öktem, 'Bizim şairlerimiz bile bilimkurguyu önemseyip kullanmış, biz neden önemsemeyelim' diyor. İşaret ettiği şair Nazım Hikmet. 'Yaşamaya Dair' şiirinde şöyle yazmış;  'Bu dünya soğuyacak,/ yıldızların arasında bir yıldız,/ hem de en ufacıklarından,/ mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,/ yani, bu koskocaman dünyamız.'

Fantastik sinemamız nasıl kurtulur?
Derneğin kurucularından biri, fantastik romanlar yazan, senaryoları bulunan Doğu Yücel. Kendisine türün sinemamızdaki yerini sorduk.

- Fantastik tür yeniden mi keşfedildi?
Yeniden keşfedildi ve daha ciddiye alınır bir konuma yükseldi. 2000'lerin başında Harry Potter serisi fantastiğe ilgiyi artırdı. Son zamanlarda Twilight kitaplarıyla gençler vampir ve gotik edebiyata ilgi duymaya başladı. Yüzüklerin Efendisi, Matrix, Avatar gibi filmlerin de payı olduğu açık.

- Bizde fantastik filmlerin az çekildiğini düşünüyor musunuz?  
Kesinlikle çok az çekiliyor. Üstelik gariptir, bu türlerde çekilen filmlerin gişeleri çok iyi. 2000'lerde ilk korku filmlerimizden biri olan 'Okul'un senaryosunu yazdığımda sektördeki herkes 'Film batar' gözüyle bakıyordu ama 1 milyona yakın gişe yaptı. Ondan sonra gelen korku filmlerinin birçoğu da öyle... 'Musallat 2' son örneği. 'Gora'yı, 'Arog'u biliyorsunuzdur... Yine de yapımcılar tuhaf bir şekilde bu gerçeği göremiyorlar ve daha çok sulu komedi filmlerine yatırım yapıyorlar.

- Fantastik filmin maliyeti daha fazla olduğu için mi? 
Fantastik filmlerin prodüksiyon bütçesi daha çok olabilir ama iyi yapılırsa seyircinin gözünde gişeye 1-0 önde başlıyorlar. Gişe yapmış birçok korku filmine bakın, kastlarında büyük yıldızlar yer almaz. Seyirciler bu filmlere fantastik hikaye izlemek için giderler. Eski masallardan tutun, Dede Korkut Hikayeleri'ne kadar bizim kültürümüz de, insanımız da fantastiktir.

- Bu eksiklik nasıl giderilecek? 
Biraz mizahın ülkemizdeki durumuna benziyor. Baktığınızda müthiş bir mizah kültürümüz var ama bunun sinemadaki yansıması maalesef kötü durumda. Ne zaman ki gerçek mizah yazarları sinemaya bulaşıyor, o zaman iyi filmler çıkıyor. O yüzden iyi fantastik filmler için film yapımcılarının tanıdıkları senarist arkadaşlarla değil, gerçek fantastik edebiyat yazarlarıyla çalışmaları gerekir.


Eyüp Tatlıpınar
etatlipinar@gmail.com

kaynak: aksam.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın