Yüksel Aksu Dondurmam Gaymak’tan sonra yine memleket meselelerine komik, organik ve içeriden bir bakış atıyor. Anadolu köylüsü gibi sözünü sakınmadan konuşan Aksu ile gümbürtülü bir röportaj için buyurun!
Vizyona girmeden, festivallere gitmeden ödül almış Entelköy - Efeköy. Bu nasıl oldu?
Manisa Tarzanı festivali komitesi filmimizi ödüle değer buldu. Filmimiz absürd, ödül sistemimiz de absürd olabilir. Filmin en önemli önermesi doğaya sahip çıkalım. Termik santral üzerinden yürüttüğü bir çalışma ve tartışma üzerinden yürüyerek filmin niyetine binaen verilmiş ilk ödülümüzü aldık. İnşallah ilk ve son ödülümüz olmaz.
Bu ödüllendirme sisteminde nasıl görüyorsunuz şansınızı?
Festivallerde bir şiraze kaybı var ondan eminim. Ödüllerin kime verildiğinden kaynaklanmıyor bu. Bence şu anda çok önemli bir sorun var. Türk sineması kamuoyunu kaybetti. Kamuoyu dediğim şu. Kendi sinemamda seyirci goygoyculuğu ya da şakşakçılığı yapmıyorum, yapsaydım starları, mankenleri oynatırdım. Hamasi milliyetçilik, hamasi devrimciliğe oynardım. Onun yerine ben kendimi anlattım ama nasıl seyredilirlikle ilgili de kafa yordum.
Sinema dergisinin en iyi yüz Türk filmi anketinde Eşkıya birinci oldu. Seyirci orada kalmış.
Gelmiyorlar. Babam ve Oğlum kırdı onu bir ara. Biraz Dondurmam Gaymak kırdı. Beynelminel, Takva kırdı. Anlaşılır sinemayla düşmanlığı bir kere kaldıracağız. Bir kere jüri gerekçeli karar bildirecek, ışığı nasıl kullanmış, konuyu nasıl anlatmış?
Entelköy güldürürken bolca eleştiriyor da en keskin eleştiri kime?
İki tarafa da. Hem nalına, hem mıhına. Köylülerle entel dantel adamlar son derece güzel bir hayat kurabilirler. Filmden çıkan en özet laf hoşgörü. Bir renkler toplamıyız ve bunu avantaja çevirmeliyiz diyor. Mahalleni sevmezsen kasabanı, onu sevemezsen şehrini ülkeni sevemezsin demeye getiriyor. Ben ülkemi çok seviyorum ve çok eleştiriyorum. Eleştirmenin sebebi de kötülükten değil sevdiğim için.
Hangi tarafı daha çok kayırdınız?
Kayırma denir mi bilmem ama köylülerin gözünden entelektüellere baktım. Ama en son entellere gol attırdım. Köylü üzerinden entellere bakmak ve aşağılamak yüzyıllardır yapılan bir şey. 12 Eylül’ün kalıntısı bir de o. Biraz depresif ve içe kapanık olabilirler ama çok iyi insanlardır.
SEYİRCİ GOYGOYCULUĞU YAPMIYORUM Yönetmen Yüksel Aksu, hamasi milliyetçilik ya da devrimcilik yapmak yerine nasıl daha anlaşılır ve seyredilir bir film yapacağına kafa yorduğunu söylüyor.
Hor görmeyin entel-danteli
Entelleri halkla buluşturuyorsunuz bir anlamda...
Biraz biz nereye gidiyoruz filmi. Cihangir’e niye mecbur kalayım ben. Balat’ta da Kasımpaşa’da da oturmak istiyorum. Bu ne ayrımı böyle. Kapitalizmin bu ayrımından, kamplaştırmasından illet oluyorum. Enteller bir köyde tarım yapabilir. Asla depresyon yok. Komedi ve coşku var.
Hem eleştirmenin hem de sıradan seyircinin ilgisine mazhar olabilmek mümkün mü? Siz yapabildiniz mi bunu?
Umarım onu başarmışımdır. Herkese her şeyi beğendiremezsin. Beğeni, konjüktüre, seyir psikolojisine ve nasıl bir ortamda izlendiğine bağlı.
Komediyle mesaj vermenin daha mı kolay olacağını düşünüyorsun?
Tam tersi, komediyle daha zor olur. Ağdalı ve ağır filmlerle didaktik olmak daha kolaydır. Komedide güldüm mü gülmedim mi diye bakarsın, nettir yani. Ama şunu söylüyorum topluma: Toprağına, havana, suyuna, bitkine sahip çıkmak bir vatanseverlik görevidir.
Banu Bozdemir / Murat Tolga Şen
stargazete.com
Alıntıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın