Berlin Film Festivali'nin Forum bölümü 40. yılnı kutluyor. Bu vesileyle yapılan seçkide Nuri Bilge Ceylan'ın ilk uzun metrajlı filmi “Kasaba” da yer alıyor.
Uluslararası Genç Sinema Forumu / Internationale Forum des Jungen Films adıyla 1971 yılında Berlin Film Festivali'nin alternatifi olarak düzenlenmeye başlayan sinemacılar buluşması; bugün programın vazgeçilmez bir bölümü. Yeni yönetmenler ve tarzlar keşfetmek isteyenlerin uğrak yeri.
Forum, 40 yıl içerisinde gösterdiği önemli filmlerden, keşfettiği yönetmenlerden yaptığı seçkiye Nuri Bilge Ceylan'ın ilk uzun metrajlı filmi “Kasaba”yı da dahil etti. Ceylan, “Kasaba” ile 1998 yılında Forum bölümünün Caligari Ödülü'nü kazanarak uluslararası arenada dikkat çekmişti.
40 yıl önce filmlerin yarıştırılmasına karşı çıkan, ödül dağıtımı yerine sadece gösterim yapılmasını; izleyicilerle ve meslektaşlarıyla buluşmayı; partiler yerine tartışmaları tercih eden; kırmızı halı tantanasına karşı olan sinemacılar Forum'u sansüre ve oto – sansüre karşı ciddi bir mücadele alanı haline de getirmişti. Ödüllere odaklı film yapmanın yol açtığı ekonomik sansürün en az siyasi sansür kadar belalı olduğunu o zamanki manifestolarıyla vurgulamışlardı. Forum'un yeni programına seçilen “Pus”un yönetmeni Tayfun Pirselimoğlu da Türkiye'de bu zihniyeti savunan yönetmenlerin önde gelenlerinden biri.
Artık Berlinale'ye entegre olmuş da bulunsa, Forum aynı alternatif zihniyeti ve gayrıresmi yapıyı koruyarak bir keşif alanı olmayı sürdürüyor. Bu yıl da uzak coğrafyalardan insanlık dramlarını, farklı sinema deneylerini bir araya toplayarak anti – konvansiyonel bir açılım yaratıyor Berlinale çerçevesinde.
Forum'un yöneticisi Christoph Terhechte dünya üzerinde birçok festivalin Forum modelini alarak başladığını vurguluyor ve “Bununla birlikte festivallerin rolü kökten değişti. Başka türlü dikkat çekemeyecek filmlere bir platform sağlamak değil artık mesele,” diyor.
Ötekinin bakışı
Festival'in başından bugüne izlenen bir dizi ilginç Forum filmi arasında “My Country, My Country” adlı Oscar adayı belgeselin yönetmeni Laura Poitras'ın yeni çalışması “The Oath / Yemin” en çarpıcı olanlardan biri. Usama Bin Ladin'in koruması olarak medyada oldukça sansasyon yaratan Abu Jandal ile onun ihbar ettiği bacanağı, Guantanamo'da beş yıl geçirdikten sonra beraat eden, Bin Ladin'in şoförü Salim Hamdan'ın öykülerini paralel olarak ele alıyor. Laura Poitras'ın Terörle Savaş denen garabet içinde insan portrelerini ortaya çıkarmadaki başarısına diyecek yok. Guantanamo'daki adalet komedyasını eleştiriyor ama öte yandan İslami terör kavramını, El Kaide'nin varlığını ve 11 Eylül saldırısındaki rolünü “mutlak hakikat” olarak sunması; abdest almayı, namaz kılmayı (ezan daha sonra okunuyor!) sadece sürmeli gözleri görünen simsiyah çarşaflı kadınları ve kalabalık Yemen sokaklarını son derece oryantalist bir gözle görüntülemesi de “özenle ötekileştirmekten kaçınma çabası”nı boşa çıkarıyor.
Fransız yönetmen Nicolas Philibert'in Paris'teki Botanik Bahçesi'nde yaşayan 40 yaşındaki dişi orangutan Nenette'in esaretteki yaşamını gözlemlerken bir yandan da onun insanlara dair gözlemlerini yansıtmayı başaran bir belgesel. 70 dakika boyunca kameranın odak noktası olan Nenette'in yaşamı 'insan denen hayvan' üzerine felsefi bir etüde dönüşüyor.
Forum filmleri Kolombiya'nın Pasifik kıyısından Çin'in Burma sınırına farklı coğrafyalardan insanlık hallerini yeni sinema dilleri oluşturma çabasıyla birlikte taşıyor.
-ALİN TAŞCIYAN-
porttakal.com
Alıntıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın