1 Aralık 2011 Perşembe

Ekonomik ve siyasi istikrar, Türk sinemasını umutlandırdı


Anı beyaz perdeye taşıyan yönetmenler ve sinema eleştirmenleri dijitalleşmenin yanı sıra, siyasi ve ekonomik istikrarın Türk sinemasını dinamikleştireceğine inanıyor.
Yönetmen Mesut Uçakan, Türk sinemasının durumu ve geleceğine ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türk sinemasında, Türkiye'deki siyasi ve ekonomik gelişmeye paralel dönüşümler gerçekleştiğini ifade etti. Uçakan, ''Eskiden negatif vardı. 3000-4000 metre ile film çekmek zorundaydınız, ama şimdi hafıza kartlarıyla onbinlerce metreye tekabül eden dijital uygulamalar kullanabilirsiniz'' dedi.

Teknolojik imkanların genişlediğini ifade eden Uçakan, ''Bütün dünya sinemasındaki Amerikan hegemonyası, önce büyük devlet olmakla alakalıdır. Son dönemlerde Türkiye'nin bütün dünyada kazandığı imaj, ivme, prestij sinemaya da yansıyor. Dizilerimiz satılıyor, kimi filmlerimiz festival başarısı yanında uluslararası vizyon ve satış başarısı da gösteriyor. Ama tabii ki yeterli değil'' diye konuştu.

Türk sinemasının, entelektüel ve bağımsız filmler ile popülist ve ticari filmler olarak ilerlediğini anlatan Uçakan, Kültür ve Turizm Bakanlığının desteklerinin bağımsız film çabalarını artırdığını söyledi.

Uçakan, büyük gişe yapma istidadında kaliteli filmlere ihtiyaç olduğunu belirterek, bağımsız filmlerde çok yetkin örnekler bulunduğunu, ticari filmlere de bu ivmeyi kazandırmak gerektiğini kaydetti.

Sinema eleştirmeni gazeteci Ali Murat Güven de dijital çekimin bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sayısal üretimi arttırdığını belirterek, teknolojik gelişmenin, maliyeti 3'te bir oranına düşürdüğünü kaydetti.

Güven, Kültür ve Turizm Bakanlığının genç yönetmenlere pozitif ayrımcılık yaparak, çekilecek filmlere 150 bin ila 450 bin lira arasında parasal destek sağladığını ifade ederek, teknolojideki dijital devrimin de genç yönetmenler için fayda sağladığını söyledi.

''Yılda 3-4 film yapan Türk sineması, dijital gelişim ve devletin sinemaya verdiği destek ile yılda 70-80 film yapar hale geldi. Türk sinemasının, yabancı filmlerden daha fazla gişe başarısı elde ettiği günlere gelindi'' diyen Güven, şunları kaydetti:

''Türk sineması, politik gelişmeler, ideolojik çatışmalar ve terör saldırıları nedeniyle insan hikayelerinden gitgide uzaklaşıp politize bir kimlik kazanıyor. Sloganların film afişine kazınmış gibi durduğu filmler vizyona giriyor. Bu filmler sinemasal bir keyif vermiyor. Hitap ettikleri sosyal sınıflar bile bu filmleri tasvip etmiyor. Politik sinema yapılabilir, ama sinemanın merkez noktasından uzaklaşmamak gerekiyor.''

Ali Murat Güven, sinemanın sanat boyutunu yakalayan ve yapıldığı dönemin lezzetlerini hatırlatan kalıcı film sayısının çok düşük olduğunu belirterek, çok sayıdaki film üretiminin, aynı oranda verim getirmediğini kaydetti.

Türk sinemasının geleceğinin kuşkusuz iyi göründüğünü ifade eden Güven, ''Anadolu'nun anlatılacak tarihi, geleneksel çok şeyi var. Bir ülke düşünün ki daha Malazgirt, Mohaç savaşlarını, İstanbul'un fethini, 27 Mayıs dönemi ile İngilizlerin işgali altındaki İstanbul'un filmini çekmemiş. Ülkenin demokratikleşmesine paralel sinema üreten yapımcı ve senaristlerin de olgunlaşacağına inanıyorum. Öz güveni yüksek, günlük ekmek kaygılarından kopmuş, hayatın metafizik boyutuna yönelmeyi başarmış bir toplum değiliz. Daha kentli, Nuri Bilge Ceylan sinemasına yönelmemiz gerekiyor. Modernleşme sorunlarını konu alan, yalnızlık, bireyselleşme, ailenin çökmesi, arkadaşlığın egoist kimliğini içeren güçlü filmler çekileceğine inanıyorum. Dijital teknoloji, devlet desteği ve sponsorluk, Türk sinemasını, bitkisel hayattan kurtardı.''

-''Türk sinemasının kimlik sorunu var''-

Sinema eleştirmeni İhsan Kabil de Türkiye'nin iktisadi durumunun Türk sinemasını fazla etkilediğini düşünmediğini ifade ederek, siyasi anlamda Türk sinemasının bu tür konulara rahat değinebildiğini söyledi.

Kabil, ahlak yapısı olarak bakıldığında sinemada bir yozlaşma olduğunu aktararak, Türk sinemasında en iyi gelişmenin maliyet düşüşü olduğunu kaydetti.

Filmlerin içini doldurmanın önemli olduğunu belirten Kabil, ''Türk sinemasında bir kimlik probleminin bulunduğunu düşünüyorum. Kendimizi sinemada çok yansıtamadık. Bu sebeple filme bakışımız biraz oryantalistik olabiliyor. Ayrıca özgürlük adı altında farklı konulara değiniliyor. Bu anlamda Türk sinemasının geleceği için ümitliyim'' dedi.

-''Kültürümüz inanılmaz hikayeler barındırıyor''-

Yönetmen İsmail Güneş de filmlerin desteklenmesinin ardından ilk defa bir ülkenin, Amerika'yı seyirci bazında yendiğini belirterek, seyircinin televizyon üzerinden tanıdığı oyuncuların, sinemaya olan ilgiyi arttırdığını kaydetti.

Türkiye'deki kültür tüketiminin ekonomiye bağlı olmadığını ifade eden Güneş, ''Film sayısının yükseltilmesindense, film sayısını 40 civarında sınırlı tutulması gerekiyor. Verilen parayı 100 milyondan 400 milyona çıkarmadığınız sürece kaliteyi yükseltemezsiniz'' dedi.

Güneş, Türk sinemasının geleceğini her zaman parlak gördüğünü anlatarak, ''Türkiye coğrafyasının hikayeleri o kadar çok ki... 5 bin yıllık tarihe sahip bulunuyor. Mevcut kültürümüz inanılmaz hikayeler barındırıyor. Bu kültür muhakkak derdini anlatacak yapımlar bulacaktır. Tek çözüm engelleri insanların önünden kaldırmak gerekiyor'' diye konuştu.

zaman.com.tr
                                                                                                                                        Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın