1 Aralık 2011 Perşembe

Aşk pansiyonu


'Mavi Pansiyon' yarın vizyonda!
 
Yazlık beldede şehrin kapitalist düzeninden kaçış mekanı olarak kullanılan “Mavi Pansiyon”un ‘aşk oteli’ işlevi görmesine sırtını yaslayan modern bir aşk filmi. Mekan, adeta bir mıknatıs gibi ilişkiler konusunda rahatını da, tutucusunu da, tutkuyu tercih edenini de, duygusallık arayanını da, ilgi alanına tutulanını da kendine doğru çekiyor. Yunus Güner ile Fadik Sevin Atasoy’un canlandırdığı ‘aşık olma arifesindeki çift’ ise tüm bu soyut ya da somut kavramların arasında ilişkisel kimliklerini sorguluyorlar. Nezih Ünen’in ilk kurmaca filminde Hollywood anlatısına hakim yönetmenliğiyle dikkat çeken eserin, aşk-seks ikilemine Türkiye mozaiği üzerinden bakarken bunu görsel bir beceriyle taçlandırdığı kesin. Film de zaten bu yetisiyle öne çıkarak kolay yola sapıp ‘ölümcül hastalık’ın sömürücülüğünü seçen ulusal aşk filmlerinin arasından sıyrılıyor. Oyunculuklar ve diyaloglar konusunda belli sıkıntılar çeken yapıt, ilişkilerde ‘aşk mı, yoksa tutku mu geçerlidir?’ sorusunu sorarak bunun altından çok yönlü ve tartışılası cevaplar çıkarıyor. Yeni bir duygu seli olacağa benzeyen “Mavi Pansiyon”, yarın vizyona giriyor.

 'Mavi Pansiyon' fragmanı için tıklayınız...

Aşk filmi çekmek zor iştir. Özellikle söz konusu Türkiye olduğunda ‘Yeşilçam’ tabanına kapılmamak pek mümkün değil gibidir. Zira ‘romantik-komedi’ tonunda hafif şen şakrak ya da samimi ilerleseniz de ‘final’e varınca bir hüzün aşılamak ‘kültürel ezber’ sebebiyle şart hale gelir. Bu durum kimi yönetmenlerimize zarar verse de çoğu zaman belirgin bir gişesel geri dönüş getirir.

Dünya standartlarında bir aşk filmi olma hedefiyle yola çıkmış

Örneğin “Aşk Tesadüfleri Sever” (2011) gibi Ömer Faruk Sorak yetkinliğinde veya “İncir Reçeli” (2011) gibi ilk filmiyle Hollywood dekupajını kabul ettiren Aytaç Ağırlar’ın gücüyle yükselen aşk filmleri, son kalemde ‘ölümcül hastalık’ ve ‘sömürü’ mağduru olmuşlardır. Nezih Ünen de belli ki dünya standartlarında bir aşk filmi çekmek için yola çıkmış. Bunu becermek için hem sinema dilini, hem oyuncu yönetimini, hem de teknik ekibi kendi isteğine göre konumlandırmış.

Elbette sayısız eksiği var “Mavi Pansiyon”un. Ancak onlara varmadan önce pozitif yönlerini eşelemek lazım. Zira böylesi Yeşilçam’dan uzak kalan duygusal-dramlara rastlamak pek kolay olmuyor bizim coğrafyamızda. Yönetmen Nezih Ünen’in varlığıyla gelen sinemasal temel de zaten Aziz İmamoğlu’nun post-prodüksiyon ile kurgu ve Soykut Turan’ın sinematografi yetkinliğiyle kalite kazanmış gibi.

Aşkın genel sorunlarına bakarken, bireylerini canlandıran oyunculardan çekmiş

Bu aşamada aşkın ana bireylerini canlandıran Yunus Güner (Ahmet) ile Fadik Sevin Atasoy’un (Bahar) samimiyetinden çeken bir eserle yüzleştiğimizi belirtmemek olmaz. Ancak bu konuda yaşadığı sahicilik sıkıntısını kimi yan karakterlerle aşmaya çalışıyor bu yapıt. Esasen de “İncir Reçeli”nde de görüldüğü gibi ‘başrol oyuncusu’ sıkıntısını bertaraf eden anlatısıyla dikkat çekiyor. Montaj sekans, paralel kurgu, kararma-açılma gibi kurgu tekniklerini akıcı anlatı tutturmak için yerleştiren yönetmenin sinemaskop oranında vinç ve dolly’den de ‘işlevsel’ sonuç aldığı görülebiliyor.

Zira açılıştaki hafif masalsı montaj sekans ile ana karakterin iç sesini üst üste kurgulayan girişin devamında olanlar aynen bu tonda gelişiyor. Bir kalemde ‘aşk acı çektirir, ama kendinizi sekse verirseniz durumu bertaraf edebilirsiniz’i karakterler bazında açıklamayı bilen Ünen’in ‘ana akım hikaye anlatma sineması’ algısının sonuna kadar açık olduğu kesin.

Olgun anlatısıyla popüler sinemamızda bir tehdit unsuru oluşturmuş

Bu durum filmin devamında daha olgun bir şekilde süregelirken, bir anlamda Abdullah Oğuz, Mahsun Kırmızıgül, Taylan Kardeşler ve Ömer Faruk Sorak gibi bu düşünceyi karşılayan dördüncü kuşak yönetmenlerimiz için de bir tehdit unsuru oluşturuyor. Ünen’in ilk işinin ‘müzik konulu kültürlerarası bir belgesel’ olduğunu bildiğimizden ilerleyen dönemde yönetmenlik stili olarak neyi tercih edeceği net değil. Ancak ilk kurmaca filmiyle geçer not aldığı da bir gerçek.

Zira bazı tonlama sıkıntılarını ve denize kamera yerleştirememe bütçesizliğini bir kenara bırakınca ‘yazlık aşk’ düşüncesini karşılayan bir eser var karşımızda. Yönetmenin zekasıyla kapitalizmin, sevgisizliğin uzağında yeşeren ‘çiçekli, bahçeli, denizli’ mavi pansiyonun da metaforik bir gücü var. Dünya sinemasında ‘aşk oteli’ olarak kullanıldığını gördüğümüz fonksiyonu yüklenen bu mekanın, yan hikayeler ve karakterler yoluyla belirgin bir dramatik derinlik aşıladığı görülebiliyor.

İlişkilerdeki uç noktaları ele almak için metaforik bir mekan kullanmış

Bu doğrultuda da “Mavi Pansiyon”a gelen burjuva mimar karakter Ahmet’in, ‘gecelik ilişkiye açık hafifmeşrep kız’ ve ‘aşık olunacak dürüst kız’ gibi iki kız prototipiyle tanışması olayların çözümlenmesini sağlamış. Hayatının devamında aşık olmamaya ant içen karakterimizin, bu ikilide ‘gecelik ilişki’ ile ‘uzun ilişki’yi, ‘tutku’ ile ‘aşk’ı ya da ‘cinsellik’ ile ‘duygusal yakınlık’ı tatması beraberinde bir psikolojik inceleme getirmiş.

Yönetmenin bu duruma derinlik katmak için pansiyon ya da tatil insanlarını da ‘aşk-ilişki süzgeç’ine dahil etmesi, bizim kültürümüzün cinsellik ve aşka at gözlüğüyle bakışının sıkıştırdığı duyguları açığa çıkarmış. Zira senaryoda tutucu Zeynep-Kerim çifti ile gurbetçi ve rahat Halil-Erica çiftinin Türkiye mozaiği için konumlandığı görülebiliyor. Bunlardan Alman kültürüyle yetişmiş yabancı uyruklu Erica’nın (Nathalie Griffin) genelde üstsüz dolaşması ile Zeynep’in (Pelin Acar) her yerini kapatma derdinde olması, ‘başka ülkelerde yetişme’yle ‘Anadolu’nun baskıcı bakışı’ arasındaki farkları ortaya koymuş. İşin doğrusu bu konuda tek boyutlu karakterler sebebiyle, ‘olması gerektiği gibi işlenememişlik’ sezilebiliyor. Ama söylenmek istenen her daim yerine ulaşıyor.

Burjuvazinin içinden aşk nasıl gözüküyor?

Ünen’in amacı da ortada dönen ‘film çekimi’ sürecinin metaforik duruşunu ‘kendini dağıtma, açma, bulma’ olarak belirleyip bu iki ilişkinin arasındaki umutsuz ana karakterin gelişimini sağlamak gibi gözüküyor. Ahmet’in bunların ikisine de çarpmadan normal gibi duran ‘orta’ yoldan ilerleyip aşkın bildik kavramları üzerinden bir yerlere tutunabileceğini ele alan yapıtın, buna istinaden ilişkilerle ilgili söyleyecekleri var.

“Mavi Pansiyon” da zaten kimi zaman Woody Allen filmleri kıvamında bir bağımsız güdü aşılayıp diyaloglarla altını doldurduğu şeylerin peşine düşüyor. Filmin yakın zamanda izlediğimiz “Geriye Kalan” (2011) kadar keskin sözleri yok bu konuda. Ancak Ünen, aşkın her şartta her yerde karşımıza çıkabilecek bir kıvılcım olduğunu seyircinin kalbine fısıldarken, bunun ruhunu cinsellik ile bozmamanın ana kurala dönüştüğü burjuva çevresini de analiz ediyor. Son zamanda sinemamızda çokça gördüğümüz bu sınıfın işsiz güçsüz halinin ve oradan çıkan konformist yaklaşımının belki de en sahici çerçevesini sunuyor.

Seks sahnesi çekme becerisiyle dikkat çekiyor

Otel, film çekimi, kültürel doku gibi kavramlardan aldığı güçle de gittikçe daha da derinleşen bir sinema dili oluşturmuş. “Mavi Pansiyon”, bir bakıma Türkiye ile ilgili söyleyecekleri için yazlık aşk filmi konseptinin içinden sinemasal yollar bulmuş. Gecelik ilişki yanlısı adamın bir ‘tat’ sonrası kendini aşkın ellerine atıp atmayacağı gibi soruları tartışmaya sunarken, bunları paralel kurgunun zeki açılımlarıyla aşıladığı görülebiliyor.

Ünen’in de bazı yerlerde ‘buğulu çerçeveler’ veya ‘dolgun renkler’ kullanarak aşkın ve seksin masalsılığını devreye soktuğu, hatta açılış sekansından itibaren hafif hayali bir evren dokuduğu da kesin. Bunun içinde özellikle Tekin ile Güner’in arasındaki yakın ölçekli merceklerle yürüyen seks sahnesinin Avrupa sinemasının ustaları kıvamında bir yönetmensel karşılık bulduğu görülebiliyor. Bu da Ünen’in yönetmenlik koltuğundaki gücünü ortaya koyuyor. Tabii bu noktada Atasoy’un öne çıktığı video klip kıvamındaki sahildeki film çekimi sahnesinin de ihtişamını unutmamak gerek. Zira ufak tefek tonlama sorunlarına karşın ‘olgun bir sinema gözü’ ile yüzleştiğimiz gerçeği, tüm bu örnekleri bir araya getirince daha iyi açığa çıkıyor.

Kerem Akça
Habertürk.com.tr
                                                                                                                                        Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın