31 Ekim 2011 Pazartesi

Avustralya Sineması


Avustralya sineması soylu bir geçmişe sahiptir. 1970 ve 80'lerin Rönesanssına kadar Avustralyalılar etkileyici ama birbirinin aynı bir çok belgeseller üretmekteydiler. Avustralya Film Komisyonu, daha çok diğer ülkelerdeki sinema endüstrisine karşı destek olabilmek amacıyla, 1972'den beri sinema yapımcılarına mali destek vermektedir. Picnic at Hanging Rock, Morant, Gallipoli ve My Brilliant Career gibi yapımlar sadece iyi filmler olmakla kalmayıp Avustralya insanı ve karakteri üzerine birer yorum olma özelliğini de taşırlar. İngilizce'niz bu filmleri alt yazısız anlayacak kadar iyiyse seyretmenizde fayda vardır. Yeni sinemacılar da Priscilla Queen of the Desert, Muriel's Wedding ve Strictly Balroom gibi çok iyi filmlerle ciddi çalıştıklarını kanıtlamaktadırlar. Avustralyalı Baz Luhrman sadece başarılı filmler değil ( Romeo ve Jülyet'in yönetmeni) Everbody's Free gibi vurucu ve deneysel çalışmalara da imza atan örnek bir sinemacıdır.

Normal bir sinema bileti 12$'dır ama Pazartesi ve Salı akşamları matineler yarı yarıya indirimlidir.biletinizi önceden ayırtabilirsiniz ve öğrencilere indirimler vardır. Sigara içmek yasaktır.

Sansür sınıfları şunlardır : G (Herkese uygun), PG ( Aile Gözetimi Altında, 8 yaştan küçük çoçuklara tavsiye edilmez ), M15+ (15 yaşından büyüklere tavsiye edilir) ve R (18 yaş altı izleyemez).

Kasabalardaki sinemalar ne yazık ki teker teker kapanmışlardır. Ama açık hava sinemaları tekrar popülarite kazanmaya başlamıştır. Son zamanlarda Sidney Limanındaki Goat Island 'da bir sinema festivali düzenlenmiş ve Centennial Parktaki açık hava sinemaları daha aktif hale gelmişlerdir.

Avustralyalı film yapimciları ve sanatçıları artık anavatanları ve diğer ülkeler arasında daha sık hareket etmekteler. Peter Weir, Bruce Beresford ve Phillip Noyce gibi yönetmenler ve Nicole Kidman, Geoffrey Rush ve Cate Blanchett gibi oyuncular, kendileri için uluslararası bir kariyer çizmis ve daha büyük ve ayrıcalıklı bir grup halıne gelen Avustralyalı sanatçıların arasındaki kalıcı isimlerden sadece bir kaçıdir. Bu, Avustralya'da yasayan Yeni Zellendalı Jane Campion ve 2001 yılında En Iyi Erkek Oyuncu dalında Oskar alan Russel Crowe gibi sanatçılar için de geçerlidir. Campion'un T he Piano (Piyano - 1993) adlı filmi, bir animasyon olan Babe (Bebe - 1995) ve Scott Hicks'in Shine (1196) adlı filmi gibi yerel yapimlar, bu yapimlarda çalışan kişiler adına çeşitli Akademi Ödülleri kazanmıştır. Hükümetin mali desteğiyle 1970'lerin basında yeniden yasama dönmeden önce neredeyse ölmek üzere olan bir film endüstrisi için, bu çok büyük bir başarıdir.

Bu yeniden canlanma sürecinin başlangıç döneminde, ilk adini duyuran ülkenin koloni tarihiyle ilgili filmlerdi. Uluslararası seyirci ve eleştirmenler, her biri evrensel konuları isleyen ve The Chant of Jimmie Blacksmith (1978), My Brilliant Career (1979), Breaker Morant (1980) ve Gallipoli (Gelibolu) (1981) filmlerine çok olumlu bakmış ve bu filmleri yeni bir cepheye koymustu - manzara öylesine altin bir berraklikla sergilenmek-teydi ki filmlerin görsel güzel-likleri kendi içinde bir ayrıcalik kazaniyordu.

Ancak, modern Avustralya ile ilgili hikayelerin halkın yaratıcı gücünü yakalaması daha uzun sürdü. Tek basına kalmis başarılar vardı. George Miller'in düşük bütçeli gerilim filmi Mad Max (1979), tarzındaki iç enerjiyle aksiyon filmi hayranlarının basını döndürerek beklenmedik bir çikis yapmis ve artık uluslararası bir yıldız olan Mel Gibson'in da ilk filmi olmustu. Paul Hogan popüler komedi filmi Corcodile Dundee'de (Timsah Dundee - 1986) geride kalmis kahramani 20. yüzyılın sonlarına taşımis ve Melbourne'li yönetmen Paul Cox'un ince işlenmiş çağdas filmleri dünya film festivalleri zincirinde çok büyük bir prestij kazanmıştı. Ama 1990'ların basındaki sözde "dolambaçli" Avustralya komedisinin doğusuna kadar asil çikis gerçekleşmedi. Gerçekten de Ballroom (Balo - 1993), Pricilla, Queen of the Desert (Pricilla, Çöl Kraliçesi - 1994) ve ve Muriel's Wedding (Muriel'in Dügünü - 1995) Avustralya film yapimciliğinda yeni bir gücün - ve espri anlayisinin - yükselmekte olduğunu kanıtladı.

O zamandan beri, dikkat çekecek kadar düşük bir bütçeye sahip ilk filmlerini oldukça eglenceli ve başarılı yapmis, henüz yirmili ve otuzlu yaslarında olan film yapimciları arasında -çoğu Avustralya Film, Radyo ve Televizyon okulu mezunudur - yeni bir yetenek filizlenmeye başlamisti. Artik Avustralya filmleri her tür konuyu ele almakta ve büyük bir kültürel renklilik sergilemektedir. Örneğin, 2000 yılının en başarılı filmleri herseyi işlemekteydi. Andrew Dominik'in filmi Chopper, Mark 'Chopper' Read adlı bir suçlunun yaşamının korkusuzca çekilmis bir filmiydi; Merlbourne grubu Working Dog'dan The Dish, Avustralya'nın Apollo 11 görevi sırasında aydan çekilen resimlerin aktrilmasına üstlendiği görevle ilgili oldukça nostaljik bir komediydi; ve Kate Woods'un Looking for Alibrandi adlı filmi ise Melina Marchetta'nin Sidney'de büyük bir Italyan-Avustralyalı ailenin bir parçasi olarak büyümekle ilgili çok satan romanının gerçekten hos bir uyarlamasıydı.
Avustralya sanayii, The Matrix(Matrix-1999), Mission Impossible II (Görevimiz Tehlike II-2000), Moulin Rouge (2001) ve bir kısmı Sidney Fox Stüdyolarında çekilden George Lucas'in Star Wars (Yildiz Savaşları) serisinin ikinci bölümü kadar büyük ve karmasık yapimların çekimlerini kaldirabilecek seviyede gelismis stüdyoların oluşturulmasıyla, teknik açıdanda büyük ilerlemeler kaydetmiştir.

Hollywood'un yönettiği bir sanayide, ulusal bir sinemanın ömrü belirsizdir. Ama direnci ve yaratıcılığı sayesinde Avustralya film yapimi topluluğu, gelecege güvenle ve olumlu bakmaya hazır olduğunu kanitlamıştır.

                                                                                                                                        Alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın