22 Kasım 2011 Salı

Yönetmen Olmak mı İstiyorsunuz?


Sinema ve sinemanın kamera arkası işlerine merak salmış insanların hayalidir yönetmen olmak. Ama bu kişilerin çoğu yönetmen olma fırsatı yakalayamaz ve kafasının içinden hiç çıkmıyarak son nefesine kadar onunla kalır. Genel mazeretler aynıdır. Kaliteli bir kamera yok. Senaryo yok. Para yok. Torpil yok. Torpille yönetmen olanların halini gördük. Senaryo yok diyenlerin halini de gördük.

Burda bize şizofrenik ve bazı tanıdıklarınızın önünü kesebileceği zor ama masalsı bir yol bekliyor. Düşünsenize babanıza veya arkadaşlarınıza ben yönetmen olacağım dediğinizi. Çoğu pek inanmaz ve sizin yüzünüze yalan söylemek zorunda kalır. İlk iş bu fikrinizle alay eden ve küçümseyenlerden uzak durmak ve sizinle aynı duyguyu paylaşan insanlarla birlikte bir şeyler üretmeye karar vermek. Çoğu şey için para buluruz ama bu konuda nedense hiç para bulamayız. Bu bizim bu işi gerçekten isteyip istemediğimize bağlıdır. Eğer bu yazıyı okuyorsanız bu istek sizde var emin olun.

En önemli konulardan biriside yönetmen olmak için bir eğitim almaya ekmek, su ve hava kadar gerekli olmadığıdır. Bunu sakın unutmayın. Sizi rahatlatmak için bir kaç örnek vereyim isterseniz.

James Cameron, bu ismi duyduğunuzda aklınıza hemen Terminator ve Titanik filmlerinden birisi gelmesi lazım yoksa oturup biraz düşünmeniz gerekebilir. Kendisi bir çok yerde okuduğuma göre fizik eğitimini yarıda bırakıp çocukluğundan beri aklında olan mesleğe aç kalma pahasına adım atmıştır. Hatta The Terminator'ü çekerken araba kovalamaca sahnesinde çekim için izin almadıkları nedeniyle uyarmaya gelen polise " Arkadaşın bitirme ödevini çekiyoruz yoksa sınıfta kalacak" diyerek kandırdığı sonrasında çekim bittiğinde polisin " Arkadaşınız çok yetenekli" demesine kadar vardıracak zeka ve isteği vardı.

Eğer iyi ve arkanızdan bir hayran kitlesi oluşturmak istiyorsanız senaryo da yazmanız gerekiyor. Üstelik bu yazılmış olması için değil sizin eseriniz olması lazım...

Başarılı yönetmenlere baktığımızda sinemada kendilerine bir tür seçiyorlar veya doğal olarak o türe yöneliyorlar. James Cameron bilim kurgu, Tim Burton korku-masalsı, Christopher Nolan kara film, David Lynch gizem-gerilim gibi... Her yönetmenin kendileri ile aynı duyguyu paylaşan bir izleyici kitlesi var ve bir çok filmlerinde daha fazla izleyicilere ulaşmışlardır. Çoğu türk yönetmenin kendi stilinin olmaması ve önlerine gelen çoğu teklifi para için kabul ettikleri izlenimi veriyor bana. sizce de öyle değil mi? Kendi stillerini oluşturduğunu düşünebileceğimiz yönetmenlerimizde var tabi ki Nuri Bilge Ceylan, Fatih Akın ve Çağan Irmak... Ama bu üç yönetmenin de çalıştıkları konuların birbirlerine benzemesi sinemamızda pekte farklılık oluşturmuyor. Demek istediğim daha üsteki yönetmenler gibi tam anlamıyla birbirlerinden ayrılmıyorlar.

Elinize kamerayı alın ve çekmeye başlayın. Teorik bilgilerle kafanızı fazla doldurmayın ve kendi tekniklerinizi keşfedin. Ve en önemlisi hissettiğiniz bir konuda çalışın. His çok önemlidir bunu her işinizde kullanın. Filminizde deliren bir adam mı var? Delilerin araştırın, onlarla konuşun veya kendinizi onların yerine koyun va bir gün geçerin anlarla hayal dünyanızda ve bir şeyler hissetmeye başladığınızda kağıt, kalemi elinize almaya hazırsınız demektir.



“My cow is not pretty, but it is pretty to me.”

" İneğim çekici olmayabilir, ama bana çekici geliyor"

David Lynch








I steal from every movie ever made"

"Bu zamana kadar yapılmış tüm filmlerden birşeyler çalarım, kimsede bir şey diyemez !"

Quentin Tarantino

Sanat kollektif değilmidir zaten ?






Don't give me any money, don't give me any people, but give freedom, and I'll give you a movie that looks gigantic.

Bana para felan vermeyin, bana elemanda vermeyin, fakat özgürlüğü verin, bende size muhteşem gözüken bir film yapayım.

Robert Rodriguez






DEĞINIŞ
Kendimi sinema dalında eğitmek için film izlemek, yönetmenini ve anlatı tarzını analiz etmek dışında, yabancı kaynaklarda pek çok sinematografik dersler araştırdım, okudum ve okumaya devam ediyorum. Ve hiç bir şekilde Sinema okuluna gitmeyi düşünmüyorum aslında, neden mi ? Elbette ki akademik eğitim bir ünvan sahibi olmanıza yarar ancak onun öncesinde eğer sinemada gerçekten bir yerlere gelinmek isteniyorsa çay ve sigara ile paketlenmiş uzun muhabbetlerde kalan Dehalar yerine, kalkıp bir şeyler yapmak gerek yani çalışmak gerek. Robert Rodriguez. Ekipsiz Asi ( Rebel Without A Crew ) kitabını okuduğumda uzaklarda olan o dahi adam sayesinde gittiğim yolun yanlış olmadığını anladım bir şekilde, yapmış olduklarımı belki şu ana kadar küçümsüyordum belkide zaman kaybı,delilik olarak görüyordum ama Rodriguez usta bir kez kamçıladı beni, özgüven getirdi, her genç sinemacı gibi kendimi o kitabın içinde buldum.
Bahadır KARASU

Bahadırkarasu.blogspot.com
                                                                                                                                      Alıntıdır.....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın