Rus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Şubat 2014 Cumartesi

Rus arşivinde bir milyon film var

Dünya sinemasında çığır açan Rus sineması tarih boyunca çok önemli filmleri beyazperdeyle buluştururken, adeta bir görsel hazineye sahip. Binlerce farklı başlıkta bir milyona yakın eserden oluşan bu hazine şimdi Moskova yakınındaki Gosfilmofond'da muhafaza ediliyor.

Lumiere kardeşlerin dünyanın ilk sinema filmini gösterime sunmasından kısa bir süre sonra sinema dünyasına giren Ruslar, Çarlık döneminden, Sovyetler'e, Rusya Federasyonu'nun kuruluşundan günümüze kadar sayısız başyapıta imza attı.
Tolstoy, Dostoyevski ve Gorki gibi büyük edebiyatçılara sahip olan Rusya, işleyecek hikaye ve yetenekli oyuncu bulma konusunda sıkıntı yaşamadı. Tarkovski, Ayzenştayn ve Pudovkin gibi üst düzey yönetmenlerle dünya sinemasına önemli katkılarda bulundu.

ÜLKENİN EN SAĞLAM KURUMU
Rusya'nın yüzyılı aşkın süre içinde sahip olduğu eserleri ve bunun dışında kalan görüntülü materyalleri saklaması kolay olmadı. İki Dünya Savaşı, rejim değişiklikleri ve devlet krizleri ülkede hemen her kurumu derinden sarstı. Fakat Gosfilmofond hemen her koşulda bu görüntülerin saklanmasında muvaffak oldu.
Kurum sadece arşivin korunmasında değil, film restorasyonu ve montajda da dünyanın sayılı merkezlerinden. Gosfilmofond'un Teknik İşler Sorumlusu Vladimir Katovski, yalnızca Rusya için değil, diğer dünya ülkeleri için de önemli bir kaynak olduklarını söyledi.

EN BÜYÜK ARŞİV KAYNAKLARINDAN
Vladimir Katovski şu ifadeleri kullandı; "Teknolojinin gelişimini yakından takip etmek durumundayız. Eski filmleri önce dijital ortama taşımamız gerekiyor. Sonrasındaki düzeltme ve restorasyon işlemi için bu şart. Sadece Rusya için değil, yabancı ülkeler için de ciddi kaynak işlevi görüyoruz.
İşte son olarak üzerinde çalıştığım Gürcü filmi, Mavi Dağlar. Bu eser Cannes Film Festivali'nde gösterilecek. Bu eserin festivale yetiştirilmesi için zamana karşı yarıştık. Geç gelen istekler olduğunda sınırlı sürede en iyi sonucu almaya çalışıyoruz. Bu tempodan şikâyetçi değiliz, çünkü burada herkes işini seviyor."
Binlerce farklı başlıkta bir milyona yakın eseri muhafaza eden Gosfilmofond doksanlı yılları ayakta kalma savaşı içinde geçirdi. Zira Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkelerin kültür bakanlıkları Gosfilmofond'daki bazı örnekleri kendilerinin olduğu gerekçesiyle geri istedi.

GÜRCÜ GOSFİLMOFON'DAN ALDIKLARINI KORUYAMADI
Dönemin Başbakanı Çernomordin'in meseleye müdahil olmasıyla Gürcistan ve Ermenistan dışındaki ülkelerle sorun çözüldü. O yıllarda Gürcü yönetmen ve yapımcıların çektiği filmleri Gosfilmofonddan alan Tiflis yönetiminin sevinci kısa sürdü.
Çıkan yangında bir çok görüntülü eseri yitiren Gürcü yapımcılar, filmlerden bir örnek edinebilmek için tekrar Gosfilmofond'un kapısını çalınca kurumun orijinalleri saklama kararında ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı.

STALİN GÜNDE 3 FİLM İZLERDİ
Gosfilmofond'un genç yöneticisi Piotr Babrof, "Rusya'da mevcut görüntülü eserlerin korunması fikri 1930'lu yılların başında olgunlaşmıştı. Fakat Sovyet devriminin karışık yıllarında bu şekilde hizmet veren birden fazla kuruluşu bir araya getirmek zaman aldı. Günde en az iki ya da üç film izleyen Stalin'in sinemaya olan tutkusu işleri biraz hızlandırdı." ifadelerini kullandı.
Daha sonra rejime fayda sağlayan belgesel filmlerinin çekilmeye başlandığını söyleyen Babrof, bunların yanı sıra çizgi filmler ve grafik eserlerin çekildiğini ifade etti. Babrof şöyle konuştu:
"Sonradan herkesin bildiği gibi rejimin tanıtımına fayda sağlayan belgesel filmler başladı. Ardından çizgi filmler, grafik eserler Rus halkıyla buluştu. Bütün bunlar ve yabancı örnekler arşivimizde bulunuyor. Fakat özel koleksiyonlarda daha fazlasının olduğunu biliyoruz. Hedefimiz bunlara ulaşmak. Bize kaynak arayışı içinde olanlar ya da elindeki eski örneği düzeltmek isteyenler de geliyor. Onlara da imkânlarımız ölçüsünde hep olumlu yanıtlar veriyoruz."

GENİŞ GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALTINDA
Ruslar bir milyon eserin korunduğu bu arşivleri güvence altına almak için yıllardır büyük dikkat gösteriyor. Moskova'nın doğusundaki ormanlık alanın içinde, aşamalı güvenlik önlemleri altında bulunan arşive dünyanın her noktasından başvurular geliyor.
Gosfilmofond'un geniş alana yayılan merkezinde 600'ün üzerinde çalışan adeta farklı bir dünyada yaşıyor. Geçen yüzyıldan kalma filmler, sinema afişleri ve sanatçı resimleri arasında geçen iş günü, burada çalışanları sık sık zamanda yolculuğa çıkarıyor.

450 BİNİ AŞKIN AFİŞ VE FOTOĞRAFA SAHİP
Farklı katlarda bulunan arşiv depolarında sınıflandırılma yıllara göre yapılıyor. Alt kategoriler ise alfabetik ve ülkelere göre düzenleniyor. Film kayıtları kadar çekici materyallerin bulunduğu üst katlarda ise sayısı 450 bini bulan afişler ve fotoğraflar yer alıyor.
1966'dan itibaren elindeki materyalleri halkın beğenisine sunan Gosfilmofond, Moskova'nın merkezindeki illüzyon sinemasını bu amaçlar için kullanıyor. Sinemaya afiş ve fotoğraf desteği de veren kurumun deposu eşsiz örneklerle dolu.
Çarlık Rusya'sında çekildiği tahmin edilen 2 binin üzerinde eserin yüzde 15'ini de elinde bulunduran kurum, söz konusu arşivini geliştirmek için araştırmalarını sürdürüyor.

kaynak: bursadabugun.com

21 Kasım 2011 Pazartesi

Kurtlar Vadisi “Irak”: Vadim o kadar ideolojikti ki!



(“Filistin” değil, ama mühim mi ki?!)

  İdeolojinin sinemaya üstün geldiği; başka niyetlerle, sinema yapma niyeti ve gayretinin çatıştığı bir muharebe alanı Kurtlar Vadisi Irak. Türkiye’de yeniden aksiyon sineması çekeceklere Kuzey Yıldızı olabilecekken, kendi rotasını şaşıran bir yapım. (03-02-2006)


Son dönemdeki canlanma artık bir patlama olarak nitelendirilebilecek bir boyut kazansa da, Türk sineması hala “janr” açısından çok fakir. Yeşilçam’ın kıtipiyoz şartlarında bile  bugünkünden daha zengin bir çeşitlilik üretilebilmiş. Sonuçlar komik olmuş ama üretilmiş işte. Kurtlar Vadisi Irak’ın bir macera-aksiyon filmi denemesi olarak, bu boşluklardan birine denk gelip, ardından gelen türdeşlerine bir alt kat oluşturacağı ihtimalini sevmiştim. Çünkü benim en son hatırladığım aksiyonlar Cüneyt Arkın filmleri.



Açık yüreklilikle söyleyeyim, çok iyi bir film beklentisi içinde değildim. Çok kötü olmasın yeter diyordum. Yönetmen Serdar Akar’a, ekibin TV dizisinde kazandığı tecrübeye, danışmanlarının kalitesine ve senaristlerinin esinlenmeyle, güncelle yaratıcılıklarını harmanlama becerilerine güveniyordum. Filmi izledikten sonra hayal kırıklarımla, olumlu bulduklarımı kafamda şöyle bir akıl hesabı topladım ve genel olarak “vasat” dedim. Yani ne iyi, ne de kötü. Tabi bir filmin niteliğinde bu kadar dalgalanma olmamalı, o da ayrı konu.

Kötü adam bu kez Amerika!



Genel kanı şu: Film çok Amerikan karşıtı. Eee, n’olmuş?  Yıllardır Hollywood’un Kızılderili, Alman, Japon, Rus, Afrikalıları hatta uzaylı karşıtı filmlerini izlemiyor muyuz? Rambo’ları, Kara Şahin Düştü’yü, John Wayne westernlerini seyrederken nerdeydi aklınız?  Ama bunda utanılacak bir yan yok, ben de her Alman askerinin Nazi olmadığını, insani değerlere sahip bir Alman askerinin olabileceğini ancak Sam Peckinpah’ın Zafer Madalyası (Cross of Iron) filmini seyrettiğimde öğrenmiştim. O güne kadar sinema sağolsun çocuk aklımla Almanların, en azından 2. Dünya Savaşı’ndaki Almanların hepsinin şeytan olduğunu sanıyordum. Kısaca, bu kadar rahatsız olunmasının en büyük nedeni aslında bugüne kadar görmeye alışık olduğumuzun dışında bir şeyler gösteriliyor olunmasından başka bir şey değil.

Ayrıca unutmayalım, nihayetinde filmdir bunlar, arkadaşlar. Dünyayı filmlerden öğrenmeye kalkmayın n’olur! Filmi çeken elbette kendi görüşü ve hikayesi çerçevesinde belirleyecektir iyi ile kötüyü. Size düşen filmden keyif almak, akıl almak değil. En fazla düşünmenize yardım edebilir bir film.



Kurtlar Vadisi dizisi bunu yapıyordu. Ama filmi bu konuda pek istekli değil, sizin yerinize düşünmeyi tercih ediyor. Ben bir an düşünürken buldum kendimi filmi seyrederken. Müslümanların Amerikalıların gözünde, Allah sonumuzu benzetmesin,  Kızılderililerden pek de o kadar farklı olmadığını düşünürken buldum kendimi. Tam da zikir sahnesi vardı o anda. O da çok iyi niyetli bir sahne değildi bence. Bu arada Şeyhi oynayan Massoud Cennet İmparatorluğu’nda Selahaddin Eyyubi’yi çok çok daha iyi canlandırmıştı.

Görüş değil, üslup sorunu



Filmin görüşüne değil ama görüşünü ortaya koyuş biçimine itirazım var ama elbette. Söyleyeceğinizi bu kadar kör göze parmak sokarcasına, kaba saba bir biçimde söylemeniz hem kendi, hem de seyircinizin zekasına hakaret. Televizyonun sınırlamalarından kurtulunca kazandıkları özgürlüklerini ölçülü kullanmasını ne yazık ki becerememiş filmin senaristleri. İşte bu yüzden propaganda ile drama arasında gidip gelen bir lisana sahip bu film, bir de aksiyon türünde olduğu için zaman zaman Hollywoodvari biri B-tipi film olup çıkmış. Amerikalı askerin konteynerdeki Iraklıları vurması, hele ki Amerikalı ajan Marshall’ın kulağına (Marshall yardımını da bu adam yapmış?) Kürt lidere “Türkmenlerin işi tamam, sıra Araplarda”  şeklindeki fısıldaması filmin IQ’sünde keskin düşüşlerin yaşandığı anlar. Marshall’ın ne kadar kötü biri olduğunu göstermek için bu kadar ısrar edilmesi de hata keza. Bir karakterin ne kadar kötü olduğunu zeki ve yaratıcı tek bir sahneyle anlatabilirsiniz bir filmde.



Macera-aksiyon sınıfına sokulabilecek film, en geçer notu aksiyon sahnelerinden alıyor. Elbette bir Michael Bay filmi değil Kurtlar Vadisi Irak. Ama sırıtmayan, üstüne çalışıldığı anlaşılan, en önemlisi de ayağını yorganına göre uzatan sahnelerle bezeli. Ama uyduruk bir TV aksiyon filminde göreceğiniz türden boşluklar da var filmde. Kahramanlarımızın neden ısrarla sadece tabanca kullandıkları (B-tipi filmlerin en klasik defosudur, kahraman vurduğu adamın silahını almayı akıl edemez bir türlü), buna rağmen koca Amerikan ordusunu dize getirebilmeleri gibi… Bir Türk aksiyon filmi için gelişme sayılabilecek pek çok artısına rağmen, bu basit hatalar yüzünden aksiyon filmi notu düşüyor Kurtlar Vadisi Irak’ın.

tersninja.com
                                                                                                                                             Alıntıdır.....