Dublör etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dublör etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Kasım 2011 Cumartesi

Ölüme Meydan Okuyan Dublör Ökkeş Avgın ile röportaj


Yakup Sancı: Ökkeş Avgın 1964 yılında Kahraman Maraş da doğdu. İstanbul Halıcıoğlu'nda askerlik yaparken ağabeyi Yeşilçam da Metro Video film şirketinde Pazarlama Müdürlüğü yapıyordu. Çarşı iznine çıktıkça ağabeyi'nin yanına geliyordu. Yeşilçam'ın birçok ünlü ünsüz aktörleri ile bu vesile ile tanıştı. Askerlik bittikten sonra memlekete döndü. Bir yıl sonra tekrar İstanbul'a geldi ve ilk tv dizisi olan "Polis" dizisinde sivil polis olarak 3 bölüm çalıştı.

Sinema emektarlarından, avantür (Kavga) Yumruk atma, yumruk alma, gibi teknikler öğrendi.

Sinema da oyunculukla yetinmedi. Avgın, bir çok filmde ünlü, ünsüz jön ve jöndam'a dublörlük yaptı. Onun için önemli olan öyle ya da böyle bir şekilde sevdiği sinema sektöründe olmaktı. Öyle de oldu. Bir şekilde girdiği sinema sektöründe 26 yılı geride bıraktı. Bir çok filmde oyuncunun yaptığına inandığımız ‘'vay bee''dediğimiz sahnelerin görünmez kahramanı oldu.

Yakup Sancı: Sinemada dublöre neden gerek duyulur?

Ökkeş Avgın: Filmlerin bazı tehlikeli sahnelerini başrol oyuncuları yapamadığı için, ya da oyuncusunu tehlikeye atmamak için prodüktörler dublörler ile çekerler. Bu çekilen sahneler ağır ve tehlikeli sahnelerdir. En küçük bir hata sizi ölüme ya da ciddi sakatlanmaya götürebilir.

Yakup Sancı: Dublör olmak için sadece cesaret mi geriyor?

Ökkeş Avgın: Hayır bir çok şey gerekiyor. Aksiyon ve oyunculuğu bilmeniz gerekiyor. Dublörü olduğunuz kişiyi oynuyorsunuz onun hareketlerini iyi okumalısınız, onun gibi oynamalısınız.

Yakup Sancı: Dublörlük yaparken Prodüksiyonun aldığı güvenlik tedbirlerini yeterli buluyor musunuz? Yoksa siz kendiniz mi alıyorsunuz bu tedbirleri?

Ökkeş Avgın: Prodüksiyon istediğimiz malzemeleri alıyor. Ben yapacağım harekete göre o malzemeyi kullanıyorum. Eğer Prodüksiyon'a güvenip işe başlarsak sonraki filmi çekemeyebiliriz.

Yakup Sancı: Peki malzemeler yeteri kadar güvenli oluyor mu?

Ökkeş Avgın: Türkiye standartlarında malzeme yetersiz güvenlik tedbirleri için. Hala günümüzde bir şişme yatak bile bulunamıyor. 5.6 kattan atlama sahnelerinde karton kolilerle, yataklarla güvenlik önlemleri alıyoruz. Hiçbir kamera hilesi olmaksızın bire bir çekiyoruz.

Ve tek kamera ile çalışıyoruz çoğu kez. Olmadı bir daha yeniden yeniden defalarca bu tehlikeli oyunu oynuyoruz.

Yakup Sancı: İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Neden daha güvenli tedbirler alınmıyor?

Ökkeş Avgın: Sinemaya olan sevdamdan dolayı gözümü karartıyorum. Sonucu ne olursa olsun o kısmını pek düşünmüyorum. Verilen işi aksaksız layıkıyla yerine getiriyorum. Aldığımız ücretler yetersiz olduğu için ancak geçinmemizi zar zor sağlıyor. Daha güvenli malzemeler daha modern techizatlar alamıyorum.

Yakup Sancı: İş kazaları yaşıyorsunuz. Sette doktor ambulans bulunuyor mu?

Ökkeş Avgın: Bir dublörün bilmesi gerekenlerden bir de bu. Genelde ufak tefek iş kazalarını ayaküstü kendimiz tedavi ediyoruz. Dublör oluyorsanız tehlikelere karşı olası durumda kendinizi tedavide edebilmelisiniz. Bunun için ilk yardım tekniklerini de bilmelisiniz. Çünkü birçok tehlikeli sahne çekilirken sette doktor ambulans bulunmuyor. Ancak ciddi bir kaza olursa ambulans geliyor. Mesela Yasemin Yalçın'ın "Şuayip" tiplemesinin dublörlüğünü yapıyorum. "Şuayip"in 4 üncü kattan atlayarak intihar etmesini oynayacağım. Bana Prodüksiyon 2 inci kat dediği için ben karton kolileri 2 nci kata göre düzenledim. Yönetmenimiz bu mesafenin çok kısa olduğunu söyleyerek 3 kata çıkmamı söyledi. Oradan da verim alamayacağını söyleyerek 4 üncü kata çıkmamı söyledi. Bende karton kolilerin 2 inci kata göre ayarlandığını söyleyerek daha dışarıya doğru çıkarmalarını söyledim. Yönetmenimiz, ‘'gün batıyor bu sahneyi almalıyız bu sahneyi böyle idare et!'' diye söyledi. Ve ekledi. ‘'Burada 200 oyuncu seni bekliyor korkuyorsan ben yapıyım'' diye de iğneledi. Karton kolileri daha dışarıya doğru aldılar. Karton kolilerin yerleştirdiğim düzenini de bozmuşlar. Sanata ve yönetmene saygımdan dolayı kendi can güvenliğimi hiçe sayarak, siz hazırsanız bende hazırım dedim. Kamera kayıt denildi kendimi boşluğa bıraktım. Karton kolilerin üzerine düştüğümü hatırlıyorum gerisi yok. Bayılmışım. Gözümü hastanede açtım ancak. Bu gibi durumlarda ambulans geliyor! Bir bardak kırıyoruz garsondan 10 defa özür diliyoruz. Kalbimiz çok kırılıyor bir özür dilemek bu kadar mı zor?

Zaptiye-i vaka filminde, komedi türü bir film. Rol gereği. Koşarak birine sarılı vaziyette camdan aşağı düşme sahnemiz vardı. Birinci prova yapıldı.  Çekimde alt alta üst üste düştük. Sağ ayağım bileğimden tamamen tersine döndü. Ben bunu düzelme şeklini bildiğim için, setteki arkadaşlarımdan ricada bulundum. Ayak parmak uçlarından tutun ve topuğumdan tutarak serce çevirip kendinize çekin dedim. Kendimi bu şekilde tedavi ettim.

Levent Kırca'nın son filmini çekiyoruz. Oyunculuğun yanında dublörlüklerini de yapıyordum. Kağıthane de ki tarihi harabelerin önünde çekim yapıyoruz. Üzerimizdeki elbiseler tarihi, dönem kıyafetleri kılıç kalkan miğfer, mızrak. Herkes birer ata binsin denildi. Oyuncu arkadaşlarımız at sahiplerine hangi atların uysal ve haşarı olduğunu sorarak seçiyorlardı. Benim dublör olduğum için en serseri at bana tahsis edildi! Şehrin merkezinde atlarla film çekmeye uğraşırken, bu serseri at bende üzerinde iken asfaltta dörtnala koşmaya başladı. Çok iyi at binicisi olmama ramen atı kontrol etmem imkansızdı. Benim üzerimde ne miğfer ne kılıç kalkan kaldı. Böylece döküle saçıla iki kilometre kadar koştuk. İnsanlar, araçlar film çektiğimizin farkında değillerdi. Hayretlerle bakıyor korna çalıyorlardı. Benim serseri atım bu korna seslerine tepki olarak daha da çıldırıyordu. İyice huysuzlaşmıştı. Koşa koşa yordum atı. Anca durdurabilmiştim.

Aynı filmde benim 6 ıncı kattan atlama sahnem vardı. Levent Kırca itfaiyeden bana şişme yatak getirdi. Yatağı yerine kurduk, Atacan beyin dublörü olduğum için plastik makyajlarımı ban kendi elleri ile yaparak bire bir benzetti.

İtfaiye şefi gelerek, "Levent Bey, bu yatak 3 kattan atlayanlar içindir. 6 kattan atlanırsa yatak patlar ben risk almak istemiyorum" dedi. Levent Kırca bana defalarca sordu yapabilir misin? Ben yaparım hocam dedim. 6 kata çıktım atlama vaziyeti aldım. Yerel tv muhabirleri Levent hocaya bu sahnenin tehlikeli olduğunu vurgulayarak tekrar tekrar sormuşlar. Levent hoca megafonu eline alarak, ‘'Ökkeş, uçan adam sakın atlama! Yürüyerek merdivenlerden in yanıma gel'' diye anos yapıyordu. Aşağı indim. Levent hoca ‘'oğlum, Ökkeş ben bu sahneyi yaptın saydım sen beni mat ettin. Ücretini de sana ödüyorum ana sütün gibi helal olsun'' dedi. Levent Kırca için sadece dublör değil her şeyden önce bir insandım ve o bunun farkındaydı. Filmin konusu da zaten Yeşilçam oyuncularının çilesini anlatan bir filmdi.

Yakup Sancı: Çok filmde dublör kullanılıyor ama jeneriğe bu dublörlerin adı yazılmıyor. Sizin yaptığınız işlerde adınız yer alıyor mu?

Ökkeş Avgın: Maalesef. Bu konuda çok üzülüyorum. Sır çocukları filminde dublör olarak yanma sahnem var. Gecenin saat 10'unda sete çağırıldım. Sabahın 4.30'unda sıra bana geldi nihayet. Geçmişte birçok dublör sahnelerini oynadığım bir arkadaşımla olan Mehmet Uğur ile beraber yanmayan elbiseleri hazırlayıp giydik. Bir fıçı su ile iki battaniye ısladık. Sette yangın söndürücü bile yoktu bırakın itfaiyeyi. Üstümüze bally tenekesi dökerek daha gür alev çıkmasını sağladık. Biz bu sahneyi başarı ile çektik. Ama sonrasında üzerime atılan battaniyeler alevi söndürmeye yetmedi. Battaniyelerin altında hala yanmaktaydım. Nefessiz kaldım. Kendi çabamla yuvarlanarak yanan ateşi söndürmeye çalıştım ve başardım. Bir dublör olarak hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz ama o filmin jeneriğinde adınız bile yazılmıyor. Bu beni çok üzüyor. O film 12 dalda ödül alıyor ama adınız yok!

Yakup Sancı: Tehlikeli sahnelerde dublörlük yapıyorsunuz. Bu sahnelere bu rollere nasıl motive oluyorsunuz?

Ökkeş Avgın: Geçmişte yapmış olduğumuz sporlardan ve sinemaya olan aşkımız bizi bir şekilde motive ediyor. Ancak, setlere gittiğimiz zaman yönetmenlerimiz jönlerin ve jöndamların sahnesini çekiyor. Gelsin sette beklesin deniliyor. Bu bekleme süresi bizi motivasyondan düşürüyor. Çalışacağımız sahnelerde hata yapmamıza neden oluyor. Bir dublör sete geldiğinde bekletilmeden sahnesi çekilmeli. Çünkü ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgide yürüyoruz!

Yakup Sancı: Bu kadar tehlikeli sahneler çekiyorsunuz. Hayat sigortası, kaza sigortası yapılıyor mu?

Ökkeş Avgın: Yapılıyor ama şu şekilde oluyor genelde. Bir iş kazası yaşamışsanız sigortanız anında yapılıyor. Eğer o işte kaza yoksa sigorta da yok. Ben 26 yıldır sinema sektöründe oyunculuk, dublörlük yapıyorum toplam 550 gün sigortam var!

Yakup Sancı: Dünya sinemasında dublörler böyle şartlarda mı çalışıyorlar? Yoksa bize özgü bir sistem midir?

Ökkeş Avgın: Avrupa da ki dublörler benzerliğinden dolayı yalnız bir tek oyuncuya çalışır. Kontratla sözleşme yapılırken en az jön kadar para alır. Oysaki bizim sinemamızda jön'ün vücut ölçüleri uysun yeterli. Hayatında hiç dublörlük yapmayan hiç oyuncu olmayan kişiye bile o sahneyi yaptırmaya çalışırlar. Bizim Yeşilçam da herkes bir dublördür! Camdan çıkar, attan düşer, vurulur uçurumdan düşer. Devasa yüksekliklerden atlar. Buna benzer birçok sahneleri oyuncu arkadaşlar can siperane yaparlar. Bu sahnelerin üstesinden herkes gelemez. Ne elimdir ki canınızı koyduğunuz bir iş maddi olarak da çok komik bir bütçe ile kapanmaktadır.

Yakup Sancı: Ben bu sahneyi oynayamam dediğiniz iş oldu mu?

Ökkeş Avgın: Çocuklarımın geçimini sağlamak için boğaz köprüsünden atla desinler atlarım. Kendimi düşündüğüm yok. Her şey çocuklarımın geleceği için. 26 yılımı verdiğim sinemadan bir beklentim kalmadı.

Yarını olmayan insan. Ölümünü arayan dublörüm. Bedelin ödeyecek prodüktör varsa ben hazırım.

Yakup Sancı: Bu sözün üstüne konuşacak pek bir şey kalmıyor. Sözün bittiği yerdeyiz.

Ökkeş Avgın'a TEŞEKKÜRLER...

sinematürk.com
                                                                                                                                             Alıntıdır....

montaj ve sinema



Sinema sanatının ilk dönemlerinde çekilen sessiz filmler, senaryoya uygun olarak çekilip birbirine eklenen sahnelerden oluşuyordu ve bu tekniği ilk değiştiren devrimci Rus sinemasının dünyaca ünlü yönetmeni Ayzenştayn’dı. Potemkin Zırhlısı’nda ilk kez kurgu tekniğini uygulayarak sinemanın ilk devrimlerinden birinin altına imza attı. Bu teknik sonraki yıllarda hızla geliştirildi. Maliyet artışına sebep olsa da, tahmin edilenden çok fazla film harcansa da, ortaya çıkan sinema eserinin bir öyküyü çok boyutlu anlatmadaki başarısı ve ortaya çıkan beğeni, söz konusu maliyetlerin geri dönüşünü de sağladı. Maliyetler yüksek oluyordu çünkü iki dakikalık görüntü için gerektiğinde bir saatlik çekim yapılıyordu.

Ünlü yönetmen, sinema kuramcısı Ayzenştayn şöyle diyor: "Oyuncunun rolünü oynaması. Müzik ve seslerin armonisi. Boyut ve renklerin uyumu. Görüntü ve fikirlerin kaynaşması... Bütün bunlar görsel bir sanat olan sinemanın ortaya çıkmasında kullanılan esas elemanlar. Aralarında benzerlik aranmaz. Bu olayları bir araya getiren, filmin ortaya çıkmasında son noktayı koyan, montajdır!" Ayzenştayn'ın montaj teorisi, uzun ve çelişkili arayışların sonucunda ortaya çıkmıştı.

Lev Kuleşov ilk defa "montaj" kelimesini Vestnik Kinematografi (Sinema Haberleri) dergisinde, "Sinemada sanatçının görevleri" adlı makalesinde kullandı: "Üzerine harfler yazılarak dağıtılmış ayrı küpleri bir araya getirerek, kelime veya cümle kuran çocukların yaptığı gibi, yönetmen de filmi yapmak için ayrı, birbirleriyle ilgisi olmayan, farklı an ve günlerde çekilmiş parçaları bir araya getirerek, dağınık pozları en uygun, anlamlı, eksiksiz ve düzenli bir şekilde sıralamalıdır. Bu, filmin montajını anlatan en basit, en ilkel şemadır."
Sinema Terimleri

Bir film vizyona girdiğinde, genelde filmin konusu, oyuncuların başarısı, bazen kamera açıları, yer seçimi gibi konular üzerine odaklanılır. Halbuki bir film hakkında uzun uzadıya konuşacak daha o kadar çok konu var ki…

Peki sinema hakkında daha fazla bakış açısı yakalamak için neler yapmak gerekir? Sinemaya merak sardıysan, sinemayla ilgili araştırma veya ödevler yapacaksan ve dediğimiz gibi daha fazla bakış açısı yakalayarak bir filme farklı yorumlar getirmek istiyorsan; önce sinema terimlerini öğrenmek oldukça işine yarayacaktır.

Araştırdık ve senin için pek çok sinema terimini listeleyerek açıklamak istedik:

16 mm

Genellikle yarı profesyonellerin tercih ettiği hem popüler hem de ekonomik film boyutu. 16 mm kavramı ise negatifin genişliğini anlatıyor. 1923 yılında Eastman Kodak şirketi tarafından 35 mm film formatına alternatif olarak üretilmiş.

16 mm ile çekilen bazı unutulmaz filmler:

Halloween II (2009)
The Wrestler (2008)
Babel (2006)
Hamlet (2000)
The Last King of Scotland (2006)
My Summer of Love (2004)
Leaving Las Vegas (1995)
The Hills Have Eyes (1977)
Saw (2003)

35 mm

1892 yılında William Dickson ve Thomas Edison, George Eastman’dan aldıkları ham filmi kullanarak 35 mm filmi icat ediyorlar. Yüzyılı aşkın süredir neredeyse hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelen 35 mm film, adını da filmin genişliğinden alıyor. 35 mm filmin her kenar, her karesinde dört delik bulunmaktadır.

70 mm

Şu ana kadar filmin genişliği artıkça kalitesinin de ona göre arttığını görüyoruz. 70 mm film (veya 65 mm), yüksek çözünürlüklü ve kaliteli bir filmdir; böylece post-prodüksiyon döneminde film üzerinde yapılacak efektler görüntü kalitesini bozmaz.

8 mm

8 mm film şeridi, standart ve süper olarak iki çeşitten oluşur. 30’lu yılların Büyük Bunalım döneminde film yapımının süregelmesi için daha ekonomik film şeridi arayışına giren Eastman Kodak şirketi üretmeye başlamıştır.

8 mm film şeritleri, 16 mm’lik film şeritlerinin her iki yüzünün de kullanılabilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu film şeridine kayıt yapıldığında, film şeridi ters çevrilir ve diğer yüzüne kayıt devam eder.
Süper 8 mm’de film şeridinin ters çevrilmesine gerek kalmaması için kartuş kullanılmıştır. 8 mm film şeritleri amatör film yapımcıları tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır.

B filmi

Ünlü bir sanatçının konserine gidersin, bir de ondan önce alt grupları dinlersin. B filmi de işte onun gibi bir şey: Asıl filmden önce gösterilen düşük ya da az bütçeli alt film. Bu filmin kullanımı Hollywood’un Altın Dönemi’ne denk geliyor ve özellikle “Western” filmler bu formatta üretiliyor.

Çerçeve oranı

Bir filmin eninin boyuna olan oranıdır.

Dublör

Dublör, tehlikeli sahnelerin çekiminde asıl oyuncunun yerine oynayacak kişidir. Bu, bazen oyuncu hayatını tehlikeye atmak istemiyor gibi lanse edilse de, dublörler genellikle o tehlikeli işi yapmakta profesyonel olan kişilerdir. Örneğin motosiklet ile uçma, yüksek bir yerde ince bir sütun üzerinde yürüme benzeri aksiyonları bu işin profesyonelleri olan dublörler yapar.

Film karesi

Her bir fotoğraf resminden biridir. Bir sinema filminin bir saniyesi için toplam 24 kareye ihtiyaç duyulur. Kamera tarafından video kayıt yapılarak çekilen filmlerde saniyede 24 kare çekmek kameranın işidir fakat iş animasyon filmlere gelince yapımcı her kareyi tek tek düşünmek zorundadır.

IMAX

IMAX film formatı yüksek boyutlarda, yüksek çözünürlükte görüntüler elde edilebilmesi için geliştirilmiştir. Yüksek çözünürlükteki görüntüler, 15/70'lik film karesinin eşsiz IMAX projeksiyon teknolojisi ile birleşmesinden oluşur. 15/70'lik film karesi klasik 35mm'lik film karelerden 10 kat daha büyüktür. Bu geniş boyutlu film kareleri için, dış uzaydan okyanus tabanına kadar her türlü ortamda kullanılabilen IMAX kameraları tasarlanmıştır. Bu kameraların ağırlığı 19-45 kilo arasındadır.

IMAX’te filmleri sekiz katlı bir apartman yüksekliğindeki dev bir perdede izlersin. Özelliği perdenin hafif kavisli olmasıdır. Böylece perde, tüm görüş alanını kaplar ve kendini filmin içinde hissedersin.

Net alan derinliği

Deep focus olarak bilinen net alan derinliği tekniğinde, kamera önündeki objelerin tümü aynı öneme sahiptir. Arka ve orta plandaki objeler flulaştırılmaz. Bu tekniği incelemek için sinema tarihinde büyük önem taşıyan Citizen Kane (1941) filmini izleyip mercek altına alabilirsin.

Özel efekt

Bir bina, bir köprü yıkılıyorsa, bir helikopter, bir otomobil patlıyorsa işte bu özel efekttir. Özel efektler gerçekten yapılmış, yani bilgisayar ortamında yaratılmamış efektleri kapsar. Gerçek bir uçağın patlatılması ya da maket bir köprünün yıkılması özel efektlere girmektedir. Bilgisayar ortamında yaratılan efektlere ise görüntü efektleri adı verilmiştir.

Retrospektif

Gerçekleşmiş olayların gerisine, geçmişine bakmak anlamına gelir. Bir katilin seri cinayetlerinin verilmesinden sonra, bu katilin bu noktaya gelmesindeki geçmiş nedenlere dönüşün verilmesi, retrospektife bir örnek olarak gösterilebilir.

Seçici alan derinliği

Shallow focus olarak bilinen bu teknikte ise deep focus’un aksine (tüm objelere aynı vurgunun verilmesi) tek bir odak noktası yer almaktadır. Aktörün ön plandayken arka planda başka bir oyuncunun ya da manzaranın flulaştırılması gibi. Böylece izleyicinin dikkati, yönetmenin istediği noktaya yönelir. Örneğin iki arkadaş konuşurlarken arka planda flu olarak katilin belirmesi gibi.

Sinematografi

Işık ve kamera açılarının nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgili çalışmaları kapsar. Lens seçimleri, kompozisyon, filtreleme, film seçimi gibi konular sinematografiye dahil olan konulardır. Sinematografi uzmanları genellikle görüntü yönetmenleri olarak anılırlar.

Soundtrack

Türkçe’de film müziği olarak kullanılır. Braveheart, Titanic, Saving Private Ryan, Batman gibi filmlerin soundtrackleri; unutulmaz film müzikleri arasındadır. John Williams, James Horner, James Newton Howard, Hans Zimmer, Danny Elfman, Andrew Lloyd Webber gibi isimler ise ünlü film müziği bestecileridir.

Bir filmi incelerken bu terimlerden yola çıkmak, bahsi geçen konulara da göz atmak üzerinde çalıştığın konu üzerinde ya da arkadaşlarınla ettiğin sohbetler üzerinde bir hayli etkili olacaktır!

Kaynak: wikipedia.org

exi26.com
                                                                                                                                          Alıntıdır.....