24 Mart 2014 Pazartesi

Anlaşılması zor yönetmenler: Pedro Almodovar ve Ferzan Özpetek

Arzu Çevikalp, Almodovar ve Özpetek sinemasını yazdı

Anlaşılması zor yönetmenler olarak nam salan Pedro Almodovar ve Ferzan Özpetek kolayı; zor, zoru; kolay olarak nitelendirirler. Bazı zamanlar kafalarının içindeki dünyayı anlamasak da,  filmlerinin bağlayıcı olduğu konusunda hemfikiriz. Zaten bir kere bağlandınız mı, bir daha kopamazsınız. Japon yapıştırıcısı kadar güçlü bir etkiye sahip Almodovar ve Özpetek filmleri sürekli değişen film kareleri gibidir. Karmaşa onların doğalarında vardır. Kaos yaratmayı seven Almodovar ve Özpetek filmlerinde karakterlerin iniş ve çıkışları komik bir şekilde anlatılır. Son filmi “Kemerlerinizi Bağlayın” ile çelişki yaşayan karakterlerin maceralarını konu alan Özpetek onları ‘delilik’ sosuna buluyor. Bakalım Almodovar ne yapacak?


Ispanya’nın en çok sükse yapan yönetmeni kim denildiği zaman, herkesin vereceği yanıt muhtemelen aynıdır. Tabiki Pedro Almodovar! Melodramatik unsurlarla komediyi birleştirerek aynı kadraja aktaran Almodovar, hikayelerindeki zıt parçaları aksiyle tanıştırmayı oldukça seven ‘uçuk’ yönetmenlerden biridir. Hatta bazı farklılıkları evcilleştirdiğini söyleyebiliriz. Almodovar, korkutan düşünsel farklılıkları metaforlaştırarak, içselleştirilemeyen kaygının zihinde yer alan özelliklerine yer verir.  Diğer bir deyişle; tanıdık olanı, tanınmaza dönüştürmekte çok açık bir şekilde bildik bir dünyanın içinde, rahatsız edici bir bilinmezlik halini ortaya koyar. Almodovar hikayeleri olduğu gibi perdeye yansıtılmaz, çünkü o hikayelerde gizem yüklüdür. Almodovar’a göre; tesadüflerin ve beklenmedik olayların, doğru bir biçimde aktarılması gizemi katbekat güçlendirir. Gizemin içindeki gizem ortaya çıkar. Seyirciyle nasıl empati kuracağını bilen Almodovar, bazı alt karşılıkların alegorik olarak temsil bulduğu tür sinemasına yelken açar. Bu temsil, bazen fazla duygusal, bazense mizah doludur. Böylelikle Almodovar kendine göre bir tür kırması yaratmış olur. Bu bağlamda; Almodovar’ın zihnimizde oluşturduğu karakter yapısı, geçici olarak kimliklerini unutup dürtüsel olarak bulundukları yerden uzaklaşan ve hatta bambaşka yerlere giden psikolojik sorunlu insanların tanımlanmasından ibarettir. Bu karakter yapısına mizahı müthiş bir şekilde eklemleyen yönetmen, karakterlerin kendilerine yeni karakterler yaratmasına olanak sağlar. Onların absürt özelliklerinin yakın plan çekimlerle gösterilmesi de bir hayli zekice…

KARAKTER SİNEMASININ ÖNCÜSÜ PEDRO ALMODOVAR

Tumturaklı konuşan karakterler ile, lafı gediğine koyan karakterler arasında bir köprü görevi gören Almodovar olayları öyle bir şekilde ters yüz eder ki, seyircilerin adeta kafası karışıverir. Seyircilerin ikilemde kalması muhtemeldir. Bu olayların içinde yer almayan ‘mizantropik’ karakterler de olayları çerçevenin dışından seyrederler.  O halde, Pedro Almodovar sinemasını ‘karakter sineması’ olarak tanımlayabilir miyiz? Evet, tanımlayabiliriz. Çünkü tüm karakterler değişim rüzgarı ile savrulurlar. Hikayelerin, karakterler üzerine inşa edilmesi filmlerin izlenilirliğini geçerli kılar. Çoğu zaman özdeş duygulara sahip karakterleri, hikayelerinin merkezine oturtan yönetmen hem onları hem de seyircileri manipule eder. Dolayısıyla perdede seyrederken aa öyle mi oldu deriz. Almodovar, çözümsüzün içindeki çözümü seyircilere buldurtmayı seviyor demek ki… Sahne aralarına yerleştirdiği ince espirilerin dozajını iyi ayarlayan Almodovar,  gülünesi replikleriyle bunu daha da anlamlı kılar. Bu yolla başarılı bir durum komedisine dönüşür. Bazen hiç konuşmadan mimikleri ile söyleyeceklerini aktaran usta oyuncular sayesinde filmler daha fazla derinlik kazanır. Hazır usta oyunculardan söz açılmışken önemli bir bilgi paylaşalım. Almodovar her zaman aynı oyuncularla çalışmayı ilke edinen bir yönetmendir ve sırf bu yüzden sabit fikirlerinden vazgeçemez. Örnek: Aynı oyuncular, farklı hikayeler… Almodovar, Penelope Cruz, Carmen Maura, Lola Dueñas ve Blanca Suárez ile çalışır. Tabi şu da bir gerçektir ki, Almodovar bazı şeylerin kolayca müdavimi olabiliyor, biz de onun filmlerinin müdavimi oluyoruz. Peki neden? Çünkü ‘farklı ve sıradışı olan satar.’ Gündelik sıkıntılardan bunalan insanlar artık çılgın hikayelerin beyazperdeye aktarılmasından yanalar. Geldik teknik açıdan Almodovar sinemasını incelemeye…

PEDRO ALMODOVAR’IN SİNEMATOGRAFİK TEKNİKLERİ

Karakterleri çerçeveden çıkartarak sonraki planda çerçeveye sokan Almodovar, uzun odaklı objektif planları zum yaparak çeker. Bu yüzden bu teknik, karakterlerle ya da olaylarla diğer kamera hareketlerinden daha fazla dans eder. Mesela ana karakter çerçeveye girdiğinde, diğer karakterler çılgınca bir telaşla koştururlar. Karakterlerin diyaloglu sahnelerinde ise bol bol zıplama tekniği görülür. Bir yönden  diğer bir yöne kesme yapan ya da ters yöne doğru yönelen kamera, sahnelerdeki dramı ve gerilimi arttırır. Dört temel unsur olan yeri, zamanı, coğrafyayı ve ana karakterleri başarılı şekilde filmlerinde kullanan  Almodovar, yönetmelikteki yetkinliğini, filmleriyle gözler önüne serer. Ancak son yaptığı “Aklımı Oynatacağım” filmi ile oldukça dibe vurdu. Hakkında tüm bu yazılanları sıfırladı sanki… Keşke son filmiyle seyir zevkimizi baltalamasaydı da, sevdiğimiz bir yönetmene eksi kazandırmasaydı.

FERZAN ÖZPETEK SİNEMASININ ANALİZİ

Şimdi de sırada Ferzan Özpetek sineması var. Buyrun çözelim. Ferzan filmlerinin çözümlemesinde yer alan farklı inançlara, farklı tercihlere sahip kişilerin aynı noktada birleşiyor oluşları genelde dram ve komedinin harmanlanmasından oluşur ve çoğu zaman geçmişe olan özlem sorgulanır. Aşk, acı, aile ilişkileri ve gündelik sıkıntılar herşey gırla… Geçmişle kurulan bağ Özpetek için önem arz eder. Toplumun farklı sınıfsal kesimlerinden gelen insanların ilişkilerini, aile yaşantılarını ve sosyal yaşamlarını konu edinen ve izleyiciye bu insanların hayatlarından kesitler sunan bir yönetmendir Özpetek. Minimalist bir anlayış benimser. Ayrıca karakterlerin aynı yemek masasına oturması da cabası… Onların mutfak kültürlerini anlatmadan geçmez Özpetek. Tabi şu da var; Özpetek hikayelerine gizem katmayı her zaman sever. Herşey bir anda arap saçına dönebilir. İşte bu noktada karmaşa devreye girer. ‘Çoğulculuk’ kavramını filmlerinin merkezine oturtan Özpetek hem ağlatır hem de güldürür. Kalabalık aile dramı filmlerini çok farklı bir noktaya taşır. Hatta çoğu zaman neyi, ne zaman yaptığını anlayamayabiliriz. Uçuşa hızlı geçmek onun kitabında yazılıdır. O da tıpkı Almodovar gibi “uçuk” bir yönetmen olarak anılmaktadır. Pan ve tilt kamera hareketlerini kullanan yönetmen, kaydırma yaparak alt ve üst çekim arasındaki dengeyi korur. Genelde bu sahnelerde romantizmin doruklarına varırız. Sahneler arası geçişler de oldukça yumuşaktır. Sert geçişler yapmaması duygusal sahneler ile olan bağını perçinler.

Hikayeleri farklı açılardan çeken ve yorumlayan Özpetek zıt kutupları bir araya getirerek kaynaşmalarını sağlar. Fark yaratması onun en büyük silahıyken, anlaşılamaması da en büyük handikabıdır. Hikayeleri parçalara ayırıp, kendi yöntemleriyle kurgulayan Özpetek kafasına koyduğunu her daim yapar. Tabi Özpetek’in hemen hemen tüm filmlerinde kullandığı “içsel çöküş” metaforunu da es geçmeyelim. Çünkü kendisi dağılan parçaları birleştirmekte oldukça başarılı. Ama Özpetek’in son çektiği “Kemerlerinizi Bağlayın” filmi, diğer filmlerinden farklı ve bir tık daha aşağıda. Buradan çıkan analizin sonucuna göre; her iki yönetmenin de son filmlerinin düşüşte olduğunu gözlemlemekteyiz.  Peki, bu düşüşün sebebi Italyan Sinemasının ve Ispanyol Sinemasının birbiriyle örtüşmesi midir? Kesinlikle hayır. Italyan ve Ispanyol sinemasının benzer yanları yoktur.  Tek benzerlik yönetmenlerin benzer yollardan yürüyor oluşlarıdır.

Sonuç itibariyle; kendilerine has üsluplarıyla belirli bir hedef kitlesine hitap eden Ferzan Özpetek ve Pedro Almodovar, ürettikleri filmlerle farklılıklarının altını çizmekle kalmayıp, neden bu kadar revaçta olduklarını dile getiriyorlar. Sözün özü; sorulara yanıt bulamadığımız Almodovar ve Özpetek filmleri sarmaşık misali daha çok birbirlerine dolanıp kenetleniyorlar. Birbirlerinden beslenmeleri de oldukça enteresan. Çözemedikçe, çözümsüzlüğün büyüsü daha da artış  gösteriyor. Sıradışılık, marjinallik ve özgünlük adeta onlar için biçilmiş bir kaftan. Umarız bir sonraki filmleri, son filmleri gibi yıkıcı olmaz.

ARZU ÇEVİKALP / acevikalp@haberturk.com
kaynak: haberturk.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın