8 Kasım 2012 Perşembe

BU FİLM TÜRKİYE’NİN İMAJINI YERLE BİR ETMİŞTİR


Türkiye’nin imajı ancak bu kadar kötü gösterilebilirdi.
Leam Nesan’ın son filmi “The Taken”, Türkçe ismiyle “Takip” filmi tam anlamıyla bir rezalet. Konu olarak değil demek istediğim. Filmin vermek istediği alt mesajı kastediyorum.
Filmde İstanbul öyle bir gösterilmiş ki deki burası Afganistan’da Kandahar, yâda Irak’ta Felluce, veyahutta Suriye’de Şam’ın güneyi. Bir ülke ancak bu kadar rezil edilebilir bir filmle.
Avrupalılar bizi hala Orient Expres namı diğer Doğu Ekspresi filmiyle tanıyor ya. Hemde ne tanımak? Alın size bir ikincisi.
1-Filmin her sahnesinde insanlara ters ters bakan çarşaflı bayan ile ne imaj verilmek istenmektedir?
İstanbul doğumlu biri olarak ve hemde Mahmut Hoca cemaatinin yoğun olduğu Fatih semtinde hiçbir çarşaflı bayan açık bayana ters ters bakmaz. Hatta kendi inancı gereği daha bir tatlı bakar ki mahallemden biliyorum belki o kişiye sempatik geliriz de cemaate katarız düşüncesi hâkimdir. Nur yüzlü kapalı genç kızlar asla yobazlık yapıp kimseye zarar vermemiştir.
Üstelik İstanbul nüfusu ve yüzölçümü ile bir çok devletten büyük bir mega kent. Çarşaflısı da olacaktır, mantolusu da. Açığı da olacaktır, kapalısı da. Mutaassıp da olacaktır, lümpen de. Ama filmde illa da bir çarşaf vurgusu vardı ki evlere şenlik.
Bizi biz yapan değerlere illa ki saygımız vardır. Kadının kapanmasını da en az açılmak istemesi kadar normal karşılayacağız. Kul ile Allah arasında kimse olamaz. Ama demek istediğim batılılar kendi görmek istedikleri bir İstanbul, bir Türkiye algısı yaratmışlar beyaz perdede.
2- Türkiye’ye giriş yapan Arnavut beyaz kadın ticaret mafyası nasıl oluyorda elini kolunu sallayarak film icabı Türkiye’ye giriyor ve gayet de rahat yaşıyorlar. Film bu anlamda da gerçeği yansıtmaktan çok uzaktır. Ayrıca Türkiye’yi müthiş güvensiz ve karanlık göstermektedir.
Türkiye’ye giriş yapan Arnavut godoş mafya nasıl bir kapıdan yurdumuza giriş yapıyor, görseniz şaşırırsınız. Batman Valilik ana giriş kapısı bile bu kapıdan daha güvenli, daha konforludur. İki tane bekçi elleriyle bir demiri kaldırıyorlar ve mafya Türkiye’ye giriş yapıyor. Yahu dünyanın neresinde bu kadar kalitesiz ve rezil bir sınır kapısı olur? Hiç mi araç aranmaz? Pasaport vize nerede? Türkiye’ye mi giriş yapılıyor, dingonun ahırına mı belli değil.
3-Atalarımızdan miras kalan tarihi binaların, kümbetlerin hiç mi değeri yok? Kıçı kırık bir Hollywood filmi için bu tarihi eserlerin üzerinde atlamalar, koşturmacalar bu tarihi dokuya zarar vermiyor mu?
Topkapı Sarayı eski müdürü ünlü tarihçi İlber Ortaylı bu konularda bir zamanlar serzenişte bulunmuştu; bir film için kültürel miraslarımız yok ediliyor diye.
4-Filmde onca insan resmen yok ediliyor. Pimi çekilen el bombaları, her türlü ağır silah ve yüzlerce ölü varken nasıl oluyor da bir tane polis, yetkili ortalıkta dolanmıyor.
Hadi dolandı, bir sahnede birkaç polis aracı takibe giriyor. Aman Allah’ın o ne model araçlar öyle. Türk Polis teşkilatının değil de sanırsın birkaç kabileden oluşmuş Afrika ülkesine ait araçlar. Hurda da değil, resmen antika araçlar.
5-Benim çocukluğumun İstanbul’unda ahşap binalar karşı karşıyaydı ve annelerimizde çamaşırları kurutmak için karşıdan karşıya ip gererlerdi. Ama bu anlattığım 70’li yılların İstanbul’u. O zaman çamaşır makinesi ya yoktu, ya da merdaneli makineler vardı. DE aradan geçmiş 40 yıl. Şimdi nerede öyle karşıdan karşıya çamaşır sermek. Türkiye’yi soktukları atmosfer resmen Orient Expres döneminin atmosferi.
Benim söylemek istediğim, filmler ülke tanıtımına, turizme büyük katkı sağlar. Bu doğru.
Ancak bu tür filmler ülkemizi, bizi çok ilkel gösterir. İşte bu doğru değil
Sözüm ona bu ülkede RTÜK var. Sinemaları denetleyen devletin ilgili birimleri var.
Beni, yaşadığım bu kadim coğrafyayı böylesine ilkel, cahil, barbar göstermeye kimin hakkı var?
Devletin üst kurullarında yağlı kaymak maaş alan uzmanlar, bürokratlar ne iş yapar?
Niçin denetlemezler filmleri ve hatta çekim setlerini?
Türkiye’de çekilen film için etkili ve yetkililer ilgili film stüdyosu ile anlaşma yapmalıydılar.
Milli manevi değerlerimize zarar vermeyin
Tarihi binalarımıza zarar vermeyin
Ülkenin ve yaşayanların imajını ve itibarını zedelemeyin.
Bizden biri kalksın da Amerika’da böylesi bir film çevirsinler bakayım. Çok ama çok zor
Biz nasıl bir ülkeyiz size söyleyeyim mi? Alın size bir örnek;
Cevin Costner ki kendisi ünlü bir Amerikalı film yıldızıdır. Ama sadece o, yani bir film oyuncusu. Birkaç sene önce Türkiye’ye ziyarete gelmişti. Öylesine sıradan bir turistik gezi. Bizimkiler ne yaptılar, biliyor musunuz? Koskoca cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bu film yıldızıyla resmi bir görüşme yaptı. Evet, evet yanlış okumadınız. Adamı resmen kabul etti. Adamın yüzünde öylesine garip bir ifade yerleşmişti ki sormayın gitsin. Çünkü kendi ülkesinde bırakın Başkan Obama ile görüşmeyi belki New York belediye başkanı Bloomberg ile dahi bu kişi hayatında bir randevu alamayabilirdi. Bu bizi küçük düşürmüyor da nedir? Adam kendini bir anda cumhurbaşkanının karşısında görünce önce şaşırdı ve sonrasında da öylesine sırıttı.
Ayıptır, günahtır. Hiç kimse bir ülke imajını böylesine ayaklara düşürmemeli.
Hele bakın şu son filme. Yemin olsun Türkiye’yi Türkiye değil de Afrika sanırsınız.
Her birkaç yılda bir askeri darbelerle yönetim değiştiren Latin Amerika devletleri bile bu filmdeki Türkiye’den daha modern, daha güvenli bir yer gibi gelir.
Alın size tanıtım, alın size imaj, alın size itibarı yerle bir edilen TÜRKİYE


Nuh'un Gemisi
nuhungemisi72@mynet.com

kaynak: batmancagdas.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın