2 Nisan 2012 Pazartesi

Festivalin de bir raconu var


31. İstanbul Film Festivali bugün başladı. 15 günlük bu maratonu takip etmenin kendince zorlukları var. İşte deneyimlerle sabit bazı püf noktalar. Bir elma festivalde ne kadar faydalıdır bir bilseniz...
Filmler seçildi, biletler alındı. Şimdi sıra, festivali takip etmeye geldi. Malum 31. Uluslararası İstanbul Film Festivali bugün başladı. Festivalde 200'den fazla film gösterileceği için, sinemaseverler kendi takvimlerine uygun olarak en çok filmi izlemeye gayret edecekler. Müdavimleri bilir, İstanbul Film Festivali gerçek bir film maratonudur. 15 gün boyunca filmden filme koşturursunuz. Festival izleyicisi, vizyon izleyicisine göre çeşitli hassasiyetlere sahiptir. Bu hassasiyetleri es kaza ihlal ederseniz, ansızın bir uyarı ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bir de, 15 günlük farklı bir hayat tarzına girme hali vardır ki; bünyenin, zihnin buna alıştırılması şart. Aksi taktirde film festivali keyfiniz, kabusa dönüşebilir. Bunca yılın sonunda, festival takip ederken deneyimlerle sabit birçok incelik birikmiş zihnimizde. Onları paylaşalım istedik.

AKILLI TELEFON İCAT OLDU MERTLİK BOZULDU MU?
Cep telefonları hâlâ film izleyenlerin en büyük kabusu. Yoğun uğraşlar sonucu, artık seyirciler telefonlarının sesini kısmayı öğrendi. Fakat akıllı cep telefonlarının yaygınlaşması da yeni bir belayı gündeme getiriyor. Sinema salonlarının o koyu karanlığında kocaman ekranlardan yayılan ışığın, cır cır öten cep telefonları kadar konsantrasyon bozduğu da bir gerçek. Festival tarihinde film izlerken mesajlaşanlar, tweet girenler görüldüğü için 'Aman dikkat!' deriz. Ola ki, bir akıl tutulması yaşar, eliniz telefonunuza giderse, ışığının başınıza dert açacağını bilin. Salonda rahmetli Mengü Ertel'in rahlei tedrisatından geçen biri olabilir ve gür sesiyle "Film izliyoruz, lütfen saygılı olun," deyip yüzünüzün kızarmasına neden olabilir.

FİLME GEÇ KALANIN VAY HALİNE!
İstanbul Film Festivali'nin en büyük özelliği, film başlayınca salonlara kimsenin alınmamasıdır. Bu kuralın istisnası olmadığını hatırlatalım. Festivali düzenleyen Azize Tan geç kaldığında, görevliler onu bile içeri almıyor, gerisini siz düşünün. Bunun için geç kaldıysanız, 'Sen benim kim olduğumu biliyor musun?' türünde diyaloglara girip, görevlilerin de moralini hiç bozmayın deriz. Çünkü çabalarınız sonuçsuz kalacaktır. Kural net ve uygulamada taviz yok

FİLM SEYRETMEK YETMEZ
Sadece film izlemek yetmez, üzerine konuşmak da festivallerin olmazsa olmazıdır. Seans aralarında bir kahvelik vakit yaratıp, izlenilen filmler üzerine arkadaşlarla konuşmanın oldukça zihin açıcı olduğunu söyleyelim. Kimi, yönetmenle ilgili bilgisini paylaşır, kimi yönetmenin bir önceki filmiyle igili bilgi verir. Filmin ele aldığı konuyla ilgili başka filmlere de sıklıkla referans da yapılabilir. Hal böyle olunca bu tür muhabbetlerden birden ufak çaplı foruma dönüşebilir. Ayrıca çok keyiflidir.

JENERİKLE BARIŞMAYI DENEYİN
Malum ticari gösterimlerde, sinema salonlarının jeneriğe saygısı kalmadığını bilmeyen yok. Film bitince pat diye jeneriği de kesmelerinin önüne geçilemiyor. Makiniste 'Aman abi ne yaptın?' deyince 'Zaten kimse izlemiyor,' cevabı yüzünüzde patlıyor. Bunun için iyi bir sinemasever, festivallerin aynı zamanda bir jenerik bayramı olduğunu da iyi bilir. Jenerikle hâlâ sorunlu bir ilişkiniz olabilir, film bitince salondan çıkmaya can atabilirsiniz, lakin unutmayın festivallerde jenerik izleyen önemli bir kitle var. Önlerinde, ayakta durmamanızı tavsiye ederiz. Çünkü cık cık sesleriyle muhatap olabilirsiniz. Ama son tahlilde 'Jenerikle barışmak için kendinize bir şans tanıyın,' deriz.

İYİ BİR ÇANTA FESTİVAL KURTARIR
Müdavimlerin yanlarındaki küçük çantalar dikkatinizi çekmiştir. Film izleme maratonunda bu çantaların içindekiler hayat kurtarabilir. Peki ne var bu çantada? Tabii festival kitapçığı, su, midenizi kandıracak aperatifler, biletleriniz, kağıt mendil (bazen yanınızdakine vermek için)... Çanta ile ilgili son bir uyarı: Ebadıyla, film izlerken bir yüke dönüşme ihtimali arasında doğru orantı vardır.

FİLM SÜRESİ BOŞUNA YAZILMIYOR
Filme girmeden önce insanların birbirine 'Film kaç dakika?' diye sorması boşuna değil. 140 dakikalık bir filmle 95 dakikalık bir film arasında konsantrasyon yönünden epey farklılıklar vardır. Bunun için filmin süresine iyi bakılmalı. Ayrıca sürenin bilinmesi, bir sonraki filme kadar size kaç dakika boş zaman kalacağını bilmeniz açısından da önemlidir.

İYİ BİR DİYET FIRSATI
Festivalde biraz dikkatle, çok da çaba harcamadan kilo vermeniz mümkün. Seans aralarında 15-20 dakikalık zamanınız olduğu düşünülürse, öyle normal bir yemek için vaktiniz olmayacak. Ama uzman diyetisyenlerin 'Az az ve sık sık bir şeyler yemelisiniz,' öğüdünü uygulayacağınız bir programı mecburiyetten hayata geçirebilirsiniz. Uyaralım, midenizin boş kalması size vereceği zararın yanı sıra, çıkaracağı gürültüler nedeniyle size ters bakış olarak geri dönecektir. Bunun için çantanızdaki bir elma her zaman hayat kurtarır!

ZİHİN YORGUNLUĞUNA DİKKAT
Her film, izlenirken özen ister. Ama kimi filmler vardır, zihin yorgunluğunu asla kaldırmaz. Bunun için müdavimler özel bazı filmleri izlemek için önceki seansı pas geçer. Mesela bu yılki programda yer alan rahmetli Theo Angelopoulos'un Kumpanya filmi, hem süresinin uzunluğuyla hem de ritmiyle, açık bir zihin tarafından izlenmesi gereken filmlerden biri. Yoksa filmle kurduğunuz ilişki sağlıklı olmayabilir.

TAVSİYELER BAZEN SİZE UYMAYABİLİR
Festival sırasında birçok filmle ilgili çeşitli yargılar adeta havada uçuşur. Bu yargılara göre hareket etmenin de büyük riskleri olduğunu hatırlatalım. Çünkü bu yargıların kişisel olduğunu unutmamak gerek. En iyisi kendi zevkinize güvenmeniz ve bu konuda ısrarcı olmanız. Ama film zevki farklı olan birkaç insan bir filmi övüyorsa, bunun da dikkate alınmasında fayda var.

DİYALOGTAN KAÇINMAYIN
Festivalin en büyük özelliği, sinema dünyasından her türlü insanı bir araya getirmesi. Salona girerken çok sevdiğiniz bir yönetmeni önünüzde görebilirsiniz. Ya da bir oyuncuyla sinema salonunda karşılaşabilirsiniz. Festivaller, mesleki kimliklerin biraz geri plana çekildiği alanlardır. Bunun için sinema üzerine bu insanlarla muhabbet etme fırsatını kullanmaktan kaçınmayın. Çünkü, sinemacılar bu tür muhabbetlere kıymet verir.

UYKU KARDEŞİM VER ELİNİ
Festivalde, bünyenin yorgunluğa teslim olması normal. Ne de olsa insan vücudu, üst üste dört-beş film izleyecek şekilde programlanmamış. Hal böyle olunca, kahve bir süre sonra iş görmez hale gelebiliyor ve göz kapaklarına ağır yükler binme tehlikesi baş gösteriyor. Eski ama etkili bir yöntem var bu tür durumlar için: Paket lastiği yöntemi. Lastiği bileğinize geçiriyorsunuz, diğer elinizle de bir ucundan tutuyorsunuz. Es kaza içiniz mi geçti, lastik serbest kalıyor ve bir acı ile kendinize geliyorsunuz.

OLKAN ÖZYURT
kaynak: sabah.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın