30 Aralık 2011 Cuma

oyuncu İrem Altuğ ile röportaj


Özümüze dönüp geçmişimize bakalım
Geçen hafta vizyona giren Ümit Ünal’ın Nar’ında rol alan genç oyuncu İrem Altuğ ile filmi ve sinemadaki tercihlerini konuştuk.

Projeyi tercih etmenizin sebebi nedir?

Birincisi; Ümit Ünal. İkincisi senaryo müthişti. Bu ikisi benim için yeterli. Karakter de çok güzel. Senaryoda 4 karakter var. Hepsi birbirinden hoş yazılmış ve çok güzel sunulmuş oynaması çok keyifli karakterler. Zaten Ümit Ünal ne yapsa oynarım.

Filmde 4 karakter var ama otantik karakterler kadın. Bu anlamda kadın odaklı bir film sayılabilir mi?

Tabi kesinlikle.

Kadın filmleri pek yapılmıyor. Sizin tercihlerinizde bu etkili oluyor mu, böyle bir bakış açınız var mı?

Amerika’da okurken de hocalarımız kadın oyuncuların bu meslekte tutunmasının çok zor olduğunu söylerlerdi. Birincisi zaten çok erkek dünyası bir iş. Yapım kısmı da, yazılan roller de hep erkek üzerine. Seyrettiğimiz yabancı filmlerde de bu böyle. Türkiye’de de böyle olması beni şaşırtmıyor. Ben daha çok keyif alıyorum kadın izlemekten. Başka kadın oyuncularının performanslarını izlemenin de kendi oyunculuğuma daha çok katkısı olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’de şehir hayatıyla ilgili film daha az çekiliyor. Bu noktada sinemamızda daha çok şehirli hayatın, şehirli kadın ve adamın işlenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

Senaryoların neye göre yazıldığını hiç düşünmemiştim ama evet sanırım böyle bir şey var. Siz anlatınca mantıklı geldi.

Filmin finalinde fantastik bir gönderme var. Bu, sinemamızda tüketilmesi zor bir anlatım olduğu için pek gözüken bir anlatım değil. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Benim için çok tercih konusu değil ama çok hoş, orijinal bir final. Zaten film şaşırtmalarla dolu. Hiç bir şey gözüktüğü gibi değil. Gerçek son anda ortaya çıkıyor. Tam gerçek dediğimiz anda da başka bir finalle o gerçekliği de başka yere taşıyor. Her şeyin ne kadar değişeceğini, herkesin hayatta her rolü üstlenebileceğinin altını çizen bir final sahnesi oldu. İnsanlar belki anlamakta güçlük çekebilir ama biraz düşünsünler. Her şey pişirilip sunulmasın. Yerken birazcık tadını alalım.

Amerika’da eğitim gördünüz. Türkiye’deki sistemle oradaki sistem arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

Eğitime gelene kadar halledilmesi gereken o kadar çok konu var ki. Bize her şey biraz daha geç sunulduğundan, oluşum da geç çıkıyor. Buna bağlı özenti ortaya çıkıyor. Yabancı ülkelerde bir dizi yapılıyor biz de aynısını yapalım, orada bir film çekiliyor aynı aksiyon sahnesini biz de çekelim deniyor. Halbuki özümüze dönüp kendi köklü geçmişimizden bir şeyler çıkarsak daha güzel olur. Ama sektör bu konuda çok farklı. Başka ülkelerde, televizyonda da sinemada da yapılan işler çok daha orijinal. Çalışma şartları, sektör koşulları, sendikalar daha da oturmuş olduğu için bu sektör de çok güzel işliyor.

İrem Altuğ’dan satırbaşları

Halkımız çok başka gerçeklerle uğraşıyor

Bu sene Cannes Film Festivali’ne  gittim. Bir kısa filmim vardı, oraya seçildi. Orada da Sundance’deki gibi müthiş bir festival havası, çok güzel bir organizasyon vardı. Her şey mükemmeldi. Türkiye’de bütçe farkından dolayı çok büyük aksaklıklar ortaya çıkıyor. Halkımız çok festival meraklısı değilmiş, çok desteklemiyormuş gibi geliyor bana. O kadar başka gerçekler ve zorluklarla uğraşıyor ki insanlar. Festivalleri çok sahiplenmiş bir ruh görmüyorum. Ama yine de festivallerin olması çok güzel.

Serra Yılmaz’ı izlerken kendimi unuttum

Serra Yılmaz’a çok hayran kaldım. Bir kere çok güzel gözleri var ve çok derin bakıyor. Karşısında oynamak çok zor. Onu izlerken kendimi unuttuğum anlar hatırlıyorum. Tedirgin değil, yavaş yavaş gidiyor, çok hakim. Onun karşısında rahatlığa kavuşmak birkaç günümü aldı. Çok hoş sohbet, eğlenceli, çok kültürlü. Anlatacak bir sürü hikayesi var. Oturup saatlerce dinlenebilecek bir insan. Biz 89 yılında Karılar Koğuşu filminde onunla aynı sahnedeydik. 20 küsür sene sonra tekrar karşılaşmak çok ilginç oldu. Benim için o anı çok büyük bir yerde.

Bağımsız sinema çok hoşuma gitti 

Hep tiyatro eğitimi aldım. Amerika’da da tiyatro okudum ama orda tercihim değişti. Sinema daha ilgi çekici olmaya başladı, özellikle bağımsız sinema çok hoşuma gitti. Çok film izlemeye başladığım için kamera önü mü, sahne mi olmalı diye karar vermek zorunda hissettim. O yüzden de buraya geldiğimde diziler,  sinema filmleri  oldu. Benim için asıl olan tabi ki sinema. Çok seçici davranıyorum. Sırf iş olsun, para kazanalım diye düşünmüyorum. Tutuyorum kendimi. Sinema anlamında da senaryonun, ekibin güzelliğine bakarak seçmeye çalışıyorum.

SERDAR AKBIYIK  /  İSTANBUL
stargazete.com
                                                                                                                                       Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın