5 Aralık 2011 Pazartesi

Musallatın yönetmeni Alper Mestçi ile röportaj


Türkiye'de korku filmi değil seyirci problemi var
  İlkinden dört yıl sonra çekilen 'Musallat 2: Lanet'in yönetmeni Alper Mestçi, filmin anlık korku reflekslerini hedeflemediğini belirtiyor. Esas amacının sinemadan çıkınca da sürecek bir korku yaşatmak olduğunu söyleyen yönetmene göre Türkiye'de korku filmi değil, seyirci problemi var. Mestçi, sinemada mizahın ise popüler isimler olmadan tutmadığına dikkat çekiyor.

Alper Mestçi, ilk filmi Musallat'tan dört yıl sonra yönettiği 'Musallat 2: Lanet'te yine 'cinli' bir hikâye anlatıyor. 'Dikkat Şahan Çıkabilir'den başlayarak televizyonda hep komedi programlarına imza atan Mestçi, korku ile komedinin birbirine uzak olmadığını düşünüyor. Mestçi ile yaptığımız söyleşiye yapımcı Banu Akdeniz de katıldı; söyleşi korkudan komediye, televizyondan sinemaya cinlere, perilere kadar uzandı!

Korku filmlerinin devamı ertesi yıl çekilir. Sizi dört yıl sonra çekmeye iten sebep neydi?

İnsanlar ilk filmden çıktıktan sonra uzun süre rahatsız oldular. Bizi diğerlerinden ayıran faktör bu. Biz ilkinde de kendimize güldürmedik, ikincisinde de güldürmeyeceğiz.

Musallat'ı, dinî öğelerden beslenen Dabbe ve Semum filmlerinden farklı kılan nedir?

Ben yaratık filmlerini sevmiyorum. Psikolojik korkuyu daha gerçekçi buluyorum. Bir yaratık ya da canavar gösterip 'bööö' diye korkutmak Türkiye'de işlemez. Semum'u sinemada izledim. 25-30 dakika sonra başladı insanlar, filmin sonuna kadar kahkaha efektleriyle seyrettiler. Bu da bir tarz, ama ben Semum ile Musallat'ın kıyaslanmasını kabul etmiyorum, ikisi çok farklı. Dini korku filmi yapıyorsan bir sınır olmak zorunda, uçamıyorsun. O zaman bir sonraki aşamada Tanrı'yı da tasvir et!

Film için yaptığınız araştırma aşaması nasıl geçti? En çok hangi büyüler yapılıyormuş?

Adapazarı'nda üç hocayla görüştük. Anlattıkları, senaryoyu etkilemese de bazı sahneleri değiştirdi. Bakara Sûresi'ndeki ayeti de Adapazarı'ndaki hoca tavsiye etti. En çok yapılan büyü, eşleri birbirinden ayırmak için yapılıyor, bu korkunç bir durum. Bir de sabun büyüsü diye bir şey var, çok korkunç; insanı ölüme götürüyor.

Filmden sonra falı ve büyüyü bırakan olur mu?

Amacımız o. Falcı ve büyücüye giden 100 insandan beşi artık gitmezse bize yeter. Büyünün işlemesi ya da işlememesi değil, ona inanan insanların olması korkutucu. İnsanların birbirine yapabileceği kötülükler, cinlerinkinden daha korkunç.

Sizin televizyondaki işleriniz hep mizah türündeydi. Fakat sinemada korkuyla öne çıkıyorsunuz. Bu 'korku' merakı nereden geliyor?

Seviyorum! Komedi ile korku birbirine çok yakın türler. Bu aslında bir araştırma konusu, korku filmi niye seyredilir? Birincisi korku hissini yaşamak için gidiliyor. İkincisi de perdede kendinden uzak bir şeyi görüp güvende hissetmek. Türkiye'de mizah filmleri popüler oyuncu olmayınca ne yaparsanız yapın, tutmuyor. Ata, Şahan ya da Cem Yılmaz olacak, yoksa olmuyor! Komedilerin hikâye sorunu var, ama Şafak Sezer gibi popüler bir isim varsa 500 bin gişe garanti oluyor!

Türkiye'deki korku filmlerinde teknik ve içerik anlamda problemler var. Siz bunların üstesinden gelebildiniz mi?

Türkiye'de korku filmi değil, seyirci problemi var. Dünyada da böyledir. Korku filmlerinin 1 milyon sınırına ulaşması çok zor. Kızların büyük bir çoğunluğu gitmiyor. Bazen iki-üç kişi gidip makara yapmak, gülmek için izliyor. Bir diğer sorun da, korku türü için işleyebileceğimiz çok az konu var bizde. Katil, vampir, zombi, uzaylı bunların hiçbiri Türkiye'de işlemiyor. Bunlar Batı'da korkutuyor. Bizde ise dinî ögeler, Anadolu'da anlatılan efsaneler vs. Konu kısıtlı ve tehlikeli olduğu için daha dikkatli olmak zorundayız.

'Çok açık hadisler var ama herkes fal baktırıyor!'

Banu Akdeniz (Yapımcı): Musallat 2 özellikle bir mesaj vermek için yapıldı. Türkiye'nin yüzde 90'ı Müslüman bir ülke ve şöyle bir hadis-i şerif var: 'Büyü yaptıran ve fala inanan, Kur'an-ı Kerim'e inanmamaktadır.' Ama büyük çoğunluk fal baktırıyor ve azımsanmayacak sayıda insan da büyücülere gidiyor. Müslüman'sak, Kur'an'a ve Allah'a inanıyorsak fal baktırmamalı ve büyü yaptırmamalıyız. Film için araştırma yapınca gördük, o kadar kötü büyüler var ki... Filmde cinleri kullanarak yapılan bir büyünün bir ailenin hayatını nasıl altüst ettiğini anlatıyoruz. Filmin sonunda da Bakara Sûresi'nden bir ayetle büyünün kötü olduğunu söylüyoruz. Pek çok hocayla görüştük. Umut ediyoruz ki filmi izleyenler bir daha fal baktırmaz ve büyü yaptırmaz.

ALİ KOCA
zaman.com.tr
                                                                                                                                             Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın