İster dijital, isterse kimyasal (analog) fotoğraf makinesi olsun, aslında fotoğrafı çeken cihaz değil, fotoğrafçının kendisidir. Bir fotoğraf, alelacele ve düşünmeden çekilmemelidir. En azından, mümkün olduğunca kafa yorularak çekilmelidir.
Yani bir fotoğrafçı, çerçeveyi önce kafasında çekmeli, varsa senaryosunu oluşturmalı, ışık şartları ve zamanlamasını yapmalı ve ondan sonra deklanşöre basmalıdır.
Bu yazıda, bir fotoğrafı çekerken nelere dikkat edersek, daha iyi fotoğraflar çekebileceğimizi kısaca ve elimden geldiğince, maddeler halinde aktarmaya çalışacağım.
1. Işığa Dikkat Edin
Işık, bir fotoğrafçı için hemen herşeydir. Bu sebeple fotoğrafçılar birbirlerine iyi dilekte bulunurken “ışığınız bol olsun” demektedirler. Tıpkı bir denizcinin diğerine “rastgele” demesi gibi.
Bir fotoğraf, özel olarak aksi istenmiyorsa, yeteri kadar ışık almalıdır. Işığın fazla olması, “patlama” tabir edilen duruma yol açar yani fotoğrafın belli kısımlarında renkler fazla açık olur, hatta o bölgedeki detaylar kaybolur. Eskiler buna “filmi yakmak” derler. Fotoğrafçılık evrensel dilindeki tanımı ise “overexpose” olarak bilinir. Yani fazla pozlama. Bir fotoğraf sadece çok ışık aldığında bozulmaz, az ışık alınca da bozulur. Buna da eksik pozlama anlamında (underexpose) denir. Oysa fotoğrafın en iyi hali, ışığı en güzel almış halidir. Ne çok fazla, ne çok az. Bazen ışığı bilerek azaltıp/artırarak efektler yaratılabilir.
Özetle ışık çok önemli bir konudur. Gündüzün en güneşli saatlerinde fotoğraf çekmek pek doğru değildir örneğin. Zira bazı bölgelerde güneşin oluşturduğu patlamalar, bazı bölgelerde de keskin ve karanlık gölgelerin oluşturduğu eksik pozlamalar oluşacaktır.
İdeal fotoğraflama saatleri, gün ışığı için ikindi suları diyebiliriz ama bu çok genel olur. Bununla birlikte akşam saatlerinde gün batımında çekilen fotoğraflar, ilginç bir ambiyans sunabilir. Yani ışığın seçimi, tamamen fotoğrafçının “ne yapmak istediğine” bağlıdır.Işığı doğal yollardan azaltamıyorsak, makinenin pozlama süresi ve diyaframı ile oynayarak azaltabiliriz. Bazen güneş ışığı bile doğal yollardan azaltılabilir. Örneğin güneşin bulutların arasına girmesi beklenerek, daha hoş bir ışık ortamı sağlanabilir veya hoş gölgeler/ışıklar oluşturabilecek yansıtıcı veya şemsiyeler kullanabiliriz.
2. Kompozisyonu Sadeleştirin
Bir fotoğrafta kompozisyon yani çerçevelenen kesim, ne kadar az objeden oluşursa, o kadar temiz bir görüntü oluşur ve fotoğraflanan obje, daha öne çıkar. Buna karşılık çerçevedeki yabancı ve gereksiz unsurlar fotoğrafın değerini düşürüp, izleyicinin dikkatini dağıtır.
Bu sebeple, özel olarak istenmiyorsa, kompozisyon, mümkün olan en sade halindeyken çerçevelenmelidir. Günümüz dijital dünyasında bu konuda avantajlıyız. Bir foto editing programı ile, kompozisyonu dilediğimiz gibi sadeleştirebilirz. Ama doğal sadelik, en hoş fotoğrafların çıkmasını sağlar.
3. An’ı (Hareketi) Yakalayın
Eğer hareketli bir obje çekiyorsak, onun en etkileyici, zirvedeki hareketini fotoğraflamak gerekir. Örneğin bir çocuğun topa vurduğu anı düşünün. İşte o anı fotoğraflamak, topu ayaktan çıkarken fotoğraflayabilmek zordur ama en güzel sonucu verir. Bu bazen top oynayan bir çocuk, bazen suya atlayan bir kurbağa, bazen de uçan bir kuşun avına dalışı olabilir. Fakat unutmamak gerekir ki, bu çok iyi bir zamanlama gerektirir.
4-Gerektiğinde, Karede Canlı Bulundurmaya Özen Gösterin
Bir fotoğraf karesi, içinde bir canlı ve özellikle insan varsa, daha etkili olmaktadır zira o canlı/insan, o fotoğrafın konusunu oluşturmaktadır. Örneğin bir gün batımını düşünelim. Gün batımında harika bir kızıllık, bir kayaların üzerinden denizi gören bir mekan, hoş bir ağaç var ve bunu fotoğrafladınız. Gerçekten etkileyici olur ama bu fotoğrafı çok daha etkileyici kılmak isterseniz, o gün batımında yalnız başına bir adamın uzaklara bakışı veya el ele tutuşmuş iki sevgilinin birbirlerine yaslanmasını fotoğraflamalısınız. Böylece, harika bir silüet elde etmiş olursunuz.
Bir fotoğrafı olduğundan daha güzel hale getiren objeler genelde insanlar ve şirin canlılardır. Örneğin yavru bir kedi veya köpek, büyük bir kedi veya köpekten daha etkili sonuç vermektedir. Keza şirinlik, iticilikten daha fazla “atmosfer” katar fotoğrafa.
Eğer insan objesi konusunda sorun yoksa, en güzel sonuçları almak için çocuklar veya kadınlar kullanılabilir. Gün batımında ufka bakan bir erkek mi, yoksa saçları uçuşan bir kadın mı o fotoğrafı daha güzel yapar?
5. Objeleri Çerçeveye Yerleştirin
Bir karede objeler, merkeze yerleştirilmezse, genelde daha etkili sonuçlar alınır. Bir açıklaması yok ama bu durum böyle nedense. Çoğu kez merkeze yerleştirilen bir küçük obje, kenarlara yerleştirilmiş bir objeden daha banal durur.
Fotoğrafçılıkta “altın noktalar” denen bir kavram vardır. Buna göre vizörden gördüğünüz bir çerçeveyi baz alalım. Bu çerçeveyi yatayda ve dikeyde üç parçaya bölecek şekilde, aşağıdaki gibi tanımlayalım.
Tablo 1 de elipslerle belirtilen alanlar, altın noktalar olarak bilinir. Objeyi bu noktalardan bir tanesine denk gelecek şekilde konumlandırmak ve öyle çerçevelemek daha hoş bir kare sunar. Eğer objemiz biraz uzunsa, bunu elipsler arasında bir doğru gibi kullanmak da, çok hoş sonuç verebilir. Eğer bir obje çok kıyıda kalmışsa, hoş görüntü olmaz, benzer şekilde tam ortalanmış görüntü de pek hoş durmamaktadır. Eğer obje bir yöne hareketliyse, onu, “önü açık” şekilde fotoğraflamak daha doğrudur. Örneğin sağa doğru giden bir gemiyi, soldaki elipslerden birisine yerleştirmek ve önünde açık bir alan bırakmak, fotoğrafa boyut katar.
6. Objeye (Gerektiği Kadar) Yaklaşın
Bir fotoğrafı çekerken, ona mümkün olduğu kadar yaklaşmak gerekir. Bunu bazen zoom ile, bazen de fiziksel olarak yaklaşmak suretiyle yapabiliriz. Yaklaşmaktaki amaç, objeyi mümkün olduğunca öne çıkararak, onun detaylarını sunmak olmalıdır. Tabi bunu yaparken, objenin dibine girip, kompozisyonu bozmadan yapmak da çok önemlidir.
7. Açı Belirleyin
Fotoğrafları genelde “gözümüzün gördüğü” açıyla çekmek daha doğrudur ama bazen çok ilginç fotoğrafları, değişik açılarla çekmek, çok sempatik sonuçlar yaratabilir. Örneğin burnunu objektife uzatmış bir köpek veya kafasından aşağıya doğru çekilen bir insan gibi… Bu tip açılandırmalarda, biraz dikkatli olmak gerekir. Açı yakalamak adına, fotoğrafın havasını mahvetmemek, sempatikliği yoketmemek, anlaşılabilirliği bozmamak gerekir.
8. Ön ve Arka Fonları Doğru Seçin
Fotoğraftaki objeye ön veya arka fon sağlamak, o fotoğrafa derinlik katar. Genellikle arka fonu değiştirme şansımız olmaz ama ön tarafa birşeyler katabilme şansımız olur (bulunduğumuz noktayı değiştirerek). Bu da fotoğrafa bir derinlik katacaktır. Örneğin dalların arasından çekilen bir binayı düşünün. Önde sağ ve solda yada yukarı ve aşağıda yer alan ve varlığı çok öne çıkmayan dallar, asıl objeye bir yönlendirme yapacak, fotoğrafa üç boyutlu bir hava katacaktır.
9. Gerektiğinde Flaş Kullanın
Flaş, her zaman gece veya düşük ışıkta kullanılmaz. Bazen güneşin çok yoğun olduğu zamanlarda da flaş kullanmak iyi sonuç verebilir. Buna dolgu flaşı denir ve amacı kareyi aydınlatmaktan ziyade, az bir ışık etkisiyle, gereksiz gölgeleri yoketmektir.
Dolgu flaşı kullanmak gerçekten çok zor bir konudur. Öyle “patlatayım flaşı” demekle olmaz. Bunun için pozlama ayarlarının doğru yapılması gerekir aksi takdirde, zaten çok aydınlık olan görüntü, bu sefer bembeyaz çıkabilir ve fotoğraf bazen “overexpose” olabilir. Unutmamak gerekir ki, dolgu flaşının anlamı, gölgeleri aydınlatıp, oradan da detay almak ve yüksek ışıktaki kontrast fazlasını düşürmektir. Farklı flaş teknikleri de vardır. Mesela uzun pozlamada geç çakılan flaş, geceleri arka planda çok güzel bir manzara sağlayabilir. Bunlar, deneme yanılma yöntemleri ile geliştirilecek konulardır.
10. Düşünerek Fotoğraf Çekin
Bu, belki de diğer tüm maddelerin toplamı olan bir konu. Fotoğrafçı, iyi bir fotoğraf çekmek istiyorsa, önce gözleriyle çekmelidir o kareyi. Ki kimyasal fotoğrafçılıktaki “film maliyeti“, bu konuda yeterli baskıyı sağlayan bir unsurdu belki de.
Oysa günümüz dijital dünyasında sabit maliyetten sonrasının sıfırlanması, yani çektiğiniz her karenin bir maliyeti olmaması, kullanıcıyı çoğu zaman “amaaan, çekeyim gitsin, beğenmezsem bir daha çekerim” kolaylığına itmektedir. Bu hem çekilen fotoğraf öncesi şartların sağlanamaması, hem de tek atışta doğru fotoğrafı çekememe handikapını beraberinde getirmektedir.
Oysa düşünerek çekilen pozlar hem fotoğrafçılık birikimini artırır, hem bu çekimlerin deneysel yorumlarını yapmayı sağlar, hem de zaman ve enerji maliyetlerini düşürür. Kullanıcıların fotoğrafçılığı “rastgele çekim” havasında değil de, “düşünerek çekim” havasında yapması, onlara çok şey katacaktır…
kaynak:http://www.pclabs.com.tr
elazigfotograflari.com
Alıntıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın