Onların işi yönetmenin kurduğu hayali, kamerayla yakalayıp kaydetmek. İşlerini iyi yapmaları, bir ülke sinemasının seviyesini gösteren en önemli kriterlerden biri. Fakat yönetmenleri, oyuncuları, bazen senaristleri tanımamıza rağmen, görüntü yönetmenlerini pek tanımıyoruz. İşin ilginç yanı, önde gelen görüntü yönetmenleri bu durumdan şikayetçi değil.
Film vizyona girdiğinde, gözlerin yönetmen ve oyuncular üzerinde olmasından daha doğal bir şey olmadığını düşünüyorlar, "Zaten bunu kabul edemeyen bu işe hiç başlamasın" diyorlar. İşlerini seviyor, kazançlarının iyi olduğunu düşünüyorlar. Hele uzun metrajlı bir filmde çalışıyorlarsa keyiflerine diyecek yok. Ama alçakgönüllülükleri, sıra işin kalitesine gelince sona eriyor. Kendilerinden eminler. Bazı yabancı görüntü yönetmenlerinin Türkiye’de yersiz yere büyütüldüğüne inanıyorlar.
UĞUR İÇBAK
Yönetmenle evli gibisindir çekişirsin ama zor anda yanında olursun
Uğur İçbak’ın (44) küçüklüğünden beri iki tutkusu vardı. Birincisi sinema, ikincisi uçmak. Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-TV Merkezi’ne misafir öğrenci olarak gidip gelmeye başladı. İşe ısınınca asil öğrenci oldu. Türkiye’de çekilen yabancı film setlerinde yabancı görüntü yönetmenleriyle çalıştı, kısa filmlerde görüntü yönetmenliği yaptı ve sonunda alanını seçti. Türk sinemasının yeniden doğuşu diyebileceğimiz bir dönemde "okullu görüntü yönetmeni" olarak bilinen ilk isim oldu.
Aydınlatma ve kompozisyon. Uğur İçbak, işinin en önemli iki alanını böyle sıralıyor. "Çünkü görevimiz, atmosfer yaratmak. Bunu da ancak ışık ve kompozisyonla sağlayabiliriz" diyor. "Görüntü yönetmeni teknisyen değil, sanatçıdır." Uğur İçbak öbür tutkusunu da tatmin etti. 1986’da özel pilot lisansı aldı ve uçmaya başladı. Hava çekimlerinde işine yaradı bu. Örneğin kendi tasarladığı bir sistemle helikopterin burnuna kamera bağlayarak hava çekimi yaptığı oldu.
Görüntü yönetmeni ile yönetmen arasındaki ilişkiyi evliliğe benzetiyor: "Tartışma olabilir ama bir sorun ortaya çıktığında insan eşinin yanında olur. Yönetmenin hayal dünyasına girip, renk ve kompozisyon duygularını algılayacaksın."
Filmleri: Denize Hançer Düştü, Ay Vakti, İz, İstanbul Kanatlarımın Altında, Eşkıya, Kahpe Bizans, Hoşçakal Yarın, Hemşo, Vizontele Tuuba, Organize İşler, Hokkabaz.
EYÜP BOZ
Mahsun Kırmızıgül’ün filminde çalışmak istemedim, eşim ikna etti
Eyüp Boz (37) önce setlerle, sonra okulla tanıştı. Üç yıl setlerde çeşitli işlerde çalıştıktan sonra, Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Televizyon bölümüne gitti. Görüntü yönetmeni olmaya "ustalarımdandır" dediği Vecihi Ener ile tanışınca karar verdi. "Onun sayesinde bu işin çok eğlenceli olduğuna karar verdim. 10 yıl asistanlık yaptım. Sonra ilk uzun metrajlı filmim Sır Çocukları geldi 2002’de."
Son olarak Mahsun Kırmızıgül’ün ilk filmi Beyaz Melek’in görüntü yönetmenliğini yaptı. "Bu proje gelince biraz ikircikli davrandım. Senaryoyu okuduktan sonra eşim iyi bir şey çıkabileceğini söyledi; beni ikna etti. Kabul ettiğime de mutluyum. Çünkü sinemamız iyi bir yönetmen kazandı. Mahsun sıkı hazırlanmış. Bir yıldır bu filmle yatıp kalkıyor. Bu da benim işimi kolaylaştırdı. Ne istediğini çok iyi bildiği için en rahat çalıştığım yönetmenlerden oldu."
Eyüp Boz sadece bu işteki herkes gibi bütçe sorunlarından şikayetçi: "Yapımcılarla çatışırız. Çünkü bütçe kısıtlı olduğu için, istediğimiz malzemeden daha azını vermeye çalışırlar."
Filmleri: Sır Çocukları, Rus Gelin, Meleğin Düşüşü, Kırlangıç, Dondurmam Gaymak, Eve Giden Yol, Janjan, Beyaz Melek.
ÖZGÜR EKEN
İlk filmiyle Altın Portakal aldı
Özgür Eken (31), Marmara Üniversitesi Sinema-Televizyon bölümü mezunu. Üniversitede arkadaşlarının kısa filmlerinde görüntü yönetmenliği yaptı. Sinema ve reklam filmlerinde asistanlık yaparak setlere adım attı. Kamera asistanlığı yaptığı filmlerin arasında Semih Kaplanoğlu’nun ilk iki filmi "Herkes Kendi Evinde" ve "Meleğin Düşüşü" de vardı. Semih Kaplanoğlu’ndan, Yumurta’nın görüntü yönetmenliği için teklif geldiğinde heyecanlandı. "İyi bir ekip vardı, anlaştığım bir yönetmenle çalışacaktım. Bu yüzden kendimi hazır hissettim."
Görüntü yönetmenliği yaptığı ilk filmle Altın Portakal aldı. Şimdi Tire’de Semih Kaplanoğlu ile Süt’ün çekimi için koşturuyor. Başarının görüntü yönetmeni ile yönetmenin proje hakkında aynı şeyi hissetmelerinde yattığını düşünüyor: "Semih ile yakaladığımız uyum çok öncelere dayanır. 1993’te Şehnaz Tango ile başladı, Meleğin Düşüşü, Herkes Kendi Evinde gibi filmlerle devam etti."
Rekabetin standartları yükselttiğini düşünüyor Eken: "Eskiden az sayıda kamera kiralama şirketi vardı. Ama şimdi sayıları 15’i buldu ve ellerindeki malzemeler dünya standartlarında."
Filmleri: Yumurta, Süt (çekimleri sürüyor).
SOYKUT TURAN
Julia Roberts’ın kocası görüntü yönetmeni ama adamın bir resmini bile görmedim
Soykut Turan (40) da Uğur İçbak gibi okullu. Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-Televizyon bölümünden. Birinci sınıfta laboratuvarlarda çalışmaya başladı. Kapalı yerlerde bunalınca kamera asistanı olup sete çıktı. Kariyeri, meslekteki usta-çırak ilişkisinin önemini gösteriyor. Önce ikinci kamera asistanı, sonra birinci kamera asistanı ve ardından görüntü yönetmeni oldu. Ona göre "Yönetmen ile bir bakışta anlaşabilmen, aynı estetik görüşe sahip olman lazım. Hiçbir görüntü yönetmeninde ego sorunu olduğunu sanmam. Sen işin görselliğini kuruyorsun, kendi görselliğini ön plana çıkarmanın alemi yok. Mesela Julia Roberts’ın kocası görüntü yönetmeni. Adamın bir resmini bile ortalarda görmedim. Bizim sistem böyle işliyor."
Soykut Turan bu işi bazen yurt dışında çalışmayı düşünüyor ama teknik nedenlerle değil: "Türkiye’de hálá senede üretilen film sayısı az. Üstelik çok kaos var. O yüzden bazen şimdi Avrupa’da olsaydım da öğle güneşinde ışık ayarlamak zorunda kalmasaydım, dediğim oluyor. Ama işim beni çok heyecanlandırıyor. Senede 5-10 film çekmek, ışık yapmak istiyorum."
Filmler: O Şimdi Asker, Okul, Gönül Yarası, O Şimdi Mahkum, Beyza’nın Kadınları, Küçük Kıyamet, Takva.
GÖKHAN ATILMIŞ
İlk filmini çeken yönetmenle çalışmam dedim ama Beynelmilel’de dayanamadım
Gökhan Atılmış (38), eş dost arasında Doktor olarak tanınıyor. Çünkü dört sene tıp okumuş, "Valide-peder istedi diye yazdım. Dört sene hiç istemeden 9 Eylül Tıbba gittim. Kötü bir öğrenciydim. Okulda sinema kulüplerine girince, sinema okumak istediğime karar verdim. Daha bölüme girmeden, görüntü yönetmenliğine karar vermiştim. Çünkü bende matematik kafası var. Bu işin teknik yanı bana cazip geldi."
İlk uzun metrajlı filmini çeken yönetmenlerle çok çalıştı. Bu zor bir işti: "Onlarla çalışmak çok telaşlı ve stresli olur. Bir daha ilk filmini çekenlerle çalışmayacağım, dedim. Ta ki Muharrem Gülmez, beni Beynelmilel için arayana kadar. Filmin iki yönetmeni vardı üstelik. Görüntü ile ilgili kısımlarını Muharrem’le, oyunculuk ve mizanseni ise Sırrı Süreyya Önder ile çözdük. Güzel bir ortaklıktı ama Muharrem bize kök söktürdü. Her şeyin düzgün olması için tekrar tekrar çekimler yaptık. Filmde eski izlenimi yaratması için baştan sona özel bir filtre kullandım."
Ona göre bu işin iyi olması bir atmosfer yaratıp, bunu filmin sonuna kadar devam ettirebilmeye bağlı. Bir de her filmde farklı tarzlar yakalamak önemli. Bir başka noktaya daha dikkat çekiyor: "İyi görüntü yönetmeni, insani ilişkilerde de iyi olmalı. Muhabbetsiz bir adamsan olmaz."
Filmleri: Laleli’de Bir Azize, Sen Ne Dilersen, Sis ve Gece, Balans ve Manevra, Çinliler Geliyor, Beynelmilel, Ara.
arama.hurriyet.com.tr
Alıntıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın