19 Aralık 2011 Pazartesi

Eleştirmenlere dava açacağım!


Yönetmen Şerif Gören, 18 yıl sonra çektiği 'Ay Büyürken Uyuyamam' filmini yerden yere vuranlara inanamadı: Yanlış filme gitmiş olmasınlar! Eleştirirken sınırı aştılar

Sinema tarihimizin 50 yılına damgasını vurmuş bir isim o! Türkiye'nin tek 'Altın Palmiyeli' filmi 'Yol'un (1982) yönetmeni. Bir tek o mu? 'Yılanların Öcü', 'Katırcılar', 'Deprem', 'Kurbağalar', 'Sen Türkülerini Söyle' gibi kült filmlere imzasını atan bir efsane. En son 1993'te çektiği 'Amerikalı' filminin ardından kabuğuna çekildi. Aradan 18 yıl geçtikten sonra da, oğlu yapım şirketi kurunca sahalara geri döndü. Ancak Necati Cumalı imzalı 'Ay Büyürken Uyuyamam' filmini eleştirmenler yerden yere vurdu, film gişede aradığını bulamadı. Geçen hafta Kanaltürk'teki 'Pazar Eki' programında kendisini ağırladık. Hem filmiyle ilgili konuştuk, hem geçmişe uzandık. Telefonla canlı yayına bağlanıp "Şerif Gören şu an istesin, koşa koşa gider filminde oynarım" diyen Kadir İnanır bir yanda (ki bugüne kadar sayısız filmde birlikte çalıştılar), "Bu trajikomik, çöp bir film" diyen eleştirmenler diğer yanda... Ben de Şerif Gören'i yakalamışken, sohbeti uzattım. Anlayacağınız bu röportaj; hem 'Pazar Eki' programından hem sonraki konuşmalarımızdan derlendi.

 Tek 'Altın Palmiye'li filmimiz 'Yol'un yönetmeni 18 yıl aradan sonra film yapıyor ama yerden yere vuruluyor... İnsan ne hisseder? 

Ben elli yıl film çektim, bunların hepsi de birer 'değer' oldu. Yıllar sonra 'Katırcılar'a yazılan yazıları görseniz... Bana göre eleştirinin düzeyi önemli; yazan kim, eğitimi ne, neden yazıyor? Şu elektronik dünyada sivrileşmek ve dikkat çekmek için her şeyi yerin dibine batırıyorlar. Bir de, bu kadar yıllık sinema tarihine bakarsanız, eleştirmenler üç-beş filmin dışında çok büyük destek yaratmamışlardır. Türk sinemasını gerileten bir şeydir bu. Durmadan aşağılanan bir şey haline dönüştü sinemamız, insanların beyninde de ikinci sınıf film haline geldi Türk filmleri.

Ne kadar takıyorsunuz, ne kadar üzülüyorsunuz bütün bunlara? 

Dediğim gibi, elli yıllık sinemacıyım. Ben film çekerken bu yazıları yazanların henüz doğmadığını zannediyorum! Saygı, sevgi lazım biraz.

SINIRI BİRAZ AŞTILAR 
 Eskiden de böyle miydi? 

Pek değişen bir şey yok. "Ben Türk filmine gitmem" diye bir şey uydurdular mesela. Bir sürü kötü Amerikan filmine 'harika' dediler hep. Sonradan öğrendik ki o şirketlere danışmanmış bazıları meğer! (gülüyor)

Eleştirileri duydukça; içinizden, derinden bir yerlerden 'haklılık payı var' gibi şeyler geçiyor mu yoksa bütün eleştiriler kötü niyetli mi? 

Aklımdan kötü niyet de geçiyor, 'belki kötü niyet yoktur' diye de geçiyor. Eleştirilmek doğal da, biraz sınır aşıldı diye düşünüyorum...

"Her şey şaka gibi" diyen de oldu, "En duygusal sahnelerde güldük" diyen de... En kızdığınız eleştiri neydi? 

Yanlış filme gitmiş olmasınlar! (gülüyor) Açıkçası okumuyorum hiçbirini, bana anlatılan kadarını biliyorum.

Ben de filmi izlerken "Sahne geçişleri ne kadar hızlı, olayın başı ve sonu belli değil" diye düşündüm! Bazı karakterler bir var bir yok mesela. Kopukluklar hissettim izleyici olarak. Hikayede bir sorun yok mu sizce? 

Bu kopukluğun olması doğal çünkü hayat da böyle bir şey aslında! Yolda biriyle karşılaşırsın, o hayatında sadece üç saatlik yer tutar. Filmdeki bazı karakterler filmde bir hikayenin karşılığı... 'Kim bu adam?' desinler diye koydum bazılarını filme.

Asıl şaşkınlık da Şerif Gören gibi bir efsanenin bu filmi yapmış olması!

Aman canım, sıradan biriyim işte.

 'Efsane yönetmen' olarak anılmak umurunuzda değil mi? 

Ne bileyim, sokakta yürürken ya da Akbil'imle otobüse binerken kimse beni tanımıyor! (gülüyor) Başbakan'ın kahvaltısına gittim mesela; oyuncular tek tek siyah ciplerle çıkıyordu oradan, ben Akbil'imle otobüse bindim kapının önünden. Normal bir adamım ben de!

ŞİRİN SEVER
sabah.com.tr
                                                                                                                                           Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın