1 Aralık 2011 Perşembe

DSLR ile profesyonel film çekme rehberi


Sinemanın üretim aşamasını kolaylaştıran ve ucuzlaştıran en büyük gelişim hiç şüphesiz dijital kameraların ortaya çıkışı olmuştur. Bu teknoloji, artık sinemanın büyük paralar harcanmadan da yapılabileceğinin bir habercisiydi. Fakat 35 mm film kameralarındaki görüntü kalitesi, optik tercihler ve ışık algısındaki başarı faktörleri, dijital kameraların sinema kalitesine yaklaşamayacağına dair yerleşik düşüncelere neden oluyordu. Fakat, son birkaç yıldır bağımsız sinemacılara, öğrencilere hatta profesyonellere, sinematografik olarak sinemaya en yakın ve en ucuz çözümü sunan şeyin fotoğraf makinesi olacağı gerçeği ortaya çıktı. Yıllardır kötü görüntü kalitesine sahip iri gövdeli kameralara paralar yağdıran sinema sektörü, bir fotoğraf makinesi maliyetine, eşi benzeri görülmemiş bir fiyat-performans noktasına ulaştı.

DSLR fotoğraf makinelerinin video çekimlerinde sağladığı avantajlar bir bir ortaya çıkmaya başladıkça, internette yayınlanan amatör videoların bile optik zenginlikleri yeterince sinematografik bir hale gelmeye başladı. Kolay taşınma, fotoğrafik net alan derinliği, film çekerken dikkat çekmeme, yüksek çözünürlük ve sayısız objektif çeşitliliği DSLR akımını başlatan öğelerin başında geldi. Peki Digital Single Lens Reflex (DSLR) yani objektifi değiştirilebilen fotoğraf makineleri ile nasıl film çekilir? Hangi fotoğraf makinesi tercih edilmeli? Çekim yaparken dikkat edilmesi gereken hususlar neler? Hangi objektif kullanılmalı? Sizler için araştırdık ve DSLR'dan beyaz perdeye uzanan yolu anlattık...



DSLR ile sinema akımının nedenleri

DSLR ile film çekmeye kalktığımızda yıllardır alıştığımız bazı alışkanlıklar da değişime uğruyor. Öncelikle kamera seçimi konusunda birkaç konuya dikkat çekmekte yarar var. Bunu yaparken de piyasada en çok tercih edilen 3 DSLR'den bahsetmeliyiz. Bunlar Canon EOS 550D, 7D ve 5D Mark II. Neden aralarında Nikon yok diyebilirsiniz. Bu sorunun cevabı, Canon'un bu işe daha fazla önem vermesinde yatıyor. Fakat elinizde diğer markalara ait video çekebilen bir DSLR varsa, film çekememek için hiçbir sebebiniz yoktur.

DSLR’ların taşınabilirlik ve dikkat çekmeme özellikleri paha biçilemez bir durum olarak belirtilebilir. Çünkü etraftaki insanlar tarafından rahatsız edilmek istemiyorsanız DSLR’lar ile çalışmak tam size göre. Fotoğraf makinesi ile kimsenin giremediği yerlerde ve ortamlarda film çekebilmek paha biçilemez öğeler arasında. Geçmişe baktığımızda Leica'nın bu kadar meşhur olmasının altında yatan sebeplerden biri de dikkat çekmemesi değil miydi?
“5D Mark II'nin görüntüyü algılayan sensörü, 35 mm film formatı boyutuna denktir.”


DSLR sensör ve görüş alanı matematiği 

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: 5D Mark II'nin görüntüyü algılayan sensörü, 35 mm film formatı boyutuna denktir. Yani “Full Frame” sensöre sahip bir makinedir 5D Mark II. Bu da takılacak objektiflerin yakaladığı görüntü genişliğininin bire bir algılanması anlamına geliyor. Örnek olarak 50 mm bir objektif taktığınızda, kaydettiğiniz görüntüde 50 mm genişliğine sahip bir hale bürünüyor. Canon 7D ve 550D nin kullandığı sensörler APS-C ve bu da varolan objektifinizin değerini 1.6 ile çarpmanız ve algılanacak görüntünün genişliğini daralttığınız anlamına geliyor. Hesaplarsak, 50 mm bir objektifi 1.6 ile çarptığımızda 50x1.6=80 mm sonucunu elde ederiz. 50 mm'nin üzeri lensler, çektiğiniz konunun arkasındaki görseli, konuya daha yakınmış gibi gösterecek, geniş açı objektifler ise çektiğiniz konuyla, fonu birbirlerinden uzaklaştıracaktır.

Işık kuralları ve beyaz ayarı

DSLR ile video çekerken dikkat edilmesi gereken ışık kurallarının başında yapaya fazla kaçmamak geliyor. Loş ortamlarda yüksek diyafram açıklıkları kullanıldığından netliğe çok önem verilmesi, dijital zoom yaparak görüntünün büyütülüp netliğin ekrandan kontrol edilmesi ve hareketli net takiplerinde prova yapılması, oluşabilecek netlik hatalarını minimumda tutacak seviyeye taşır. Birçok yönetmen, düşük net alan derinliğine olan sevdasını tatmin etmek için, gün ışığında ve yüksek ışıklarda yapılan açık diyaframlı çekimlerde, ND filtre kullanmakta ya da shutter’ı aynı oranda hızlandırmaktadır.

Beyaz ayarı, fotoğrafçılıkta iyi bildiğimiz bir konu, fakat çekeceğimiz filmlerdeki sahnelerin, planlar arası beyaz ayarı devamlılığına da dikkat etmemiz gerek. Bunun için çekim yapılacak sahnenin beyaz ayarı manuel şekilde alınmalı ve sahnenin bütün planlarında bu beyaz ayarıyla devam edilmelidir. Eğer beyaz ayarı yapacak beyaz kâğıdınız yoksa, hazır şablonlu beyaz ayarları da sahneyi kurtarabilir, fakat beyaz ayarını otomatikte bırakırsanız, aynı mekândaki birçok kaydedilen görüntü farklı renk ve değerlerde gözükecektir.


Teknik eksiklikler


Ses Sorunları

Profesyonel sinema mikrofonlarını doğrudan DSLR’lara bağlayamadığınız gibi, girişi uyan mono mikrofonlar da özellikle Canon 7D’de sorun yaratabiliyor. Çünkü AGC denilen otomatik gürültü kontrolü özelliği 7D ve 550D gibi gövdelerde kapatılamıyor. Bu da mono bir mikrofon bağladığınızda, su sesi gibi gelen aşırı hassasiyet üzerine kurulmuş bir arka planı sese dâhil eder hale geliyor. Çözümleri teknik olarak mevcut fakat ergonomi konusunda bir takım sorunlar içeriyor. Örneğin, jak girişini çift başlık haline getiren bir aparat kullanabilirsiniz. Bu aparatın bir ucuna mikrofonu bağlayıp, diğer ucuna da bir MP3 çalar takabilir, MP3 çalarınıza AGC sorununu çözen bir ses frekansı yükleyerek frekansın, mevzubahis gürültülerin kayıda alınmasını engelleyebilirsiniz. Akabinde, bilgisayarda sağ kanalı (frekansın olduğu kanal) silip, sol kanalı (asıl seslerin olduğu kanal) sağ kanala kopyaladığınızda bu zahmetli ses kaydını tamamlamış oluyorsunuz.



Bir başka pratik çözüm ise; ses kaydedicinin mikrofona bağlanıp, kurguda görüntü ve seslerin eşleştirilmesidir. Tek yapmanız gereken, video kaydına girdiğinizde mikrofonu kayda giren kişinin “Sahne 5, Çekim 4” gibi komutları biraz sesli şekilde söylemesi. Gerisi bilgisayardaki hızınızla ilgili.

Ekran handikapları ve çözüm önerileri

DSLR’ların üzerindeki ekranlar, genelde gövdeye sabit olur. Özellikle alt açı ve tepeden alınan görüntülerde bu durum sizi fazlasıyla zorlayabilir. Eğer kamerayı monitöre bağlayarak sorunu çözmek isterseniz, kabloyu taktığınız anda reflex vizör azizliği ile DSLR’ların çoğunun üzerindeki ekranın kapandığını ve sadece monitöre görüntü geldiğini göreceksiniz. Öte yandan vizörden bakarak filmi çekmeyi düşünüyorsanız, vizörün de video kadrajları için yeteri kadar küçük kaldığını unutmayın.

Moiré Sorunu ve çözümü

Çekilen görüntülerin içindeki ararda sıralanmış düz ve keskin çizgilerin arasında bir dalgalanma ve bir bozulma oluşur. Buna Moiré sorununu denmektedir. Örnek olarak, Dalton Kardeşlerin kostümlerini verebiliriz. Kardeşleri biraz uzaktan DSLR makinemiz ile çekmeye kalktığımızda kostümlerinin üzerindeki çizgiler birbirine girecek gibi gözükecektir. Bu etkinin sebebi yüksek çözünürlüklü sensörlerle video çekimi yapmaya kalktığımızda aradan yok olan (atlanan satırlar- line skipping) piksellerin oluşturduğu pattern’lerdir. Manzara ve doğa çekimleri yapacaksanız karşınıza çok fazla çıkacak bir sorun değildir fakat mimari, endüstriyel ve tekstil alanlarındaki çekimlerle uğraşacaksanız sık sık başınızı ağrıtacak bir sorun Moiré.


 Fluluk veya keskin görüntü sorunları ve çözüm önerileri

DSLR’larda ISO değerini 320'nin üstüne çıkarmak, grenlerin gözle görülür bir hale gelmesi demektir. Fakat videolook etkisinden kurtulup filmlook tadına ulaşmak isteyenler 500 ISO, 1/48 shutter ve 24 kare sayısıyla istediklerine daha da yaklaşacaklardır. Shutter demişken video çekimlerdeki ana kurallardan biri kare sayınızın shutter hızının yarısı kadar olması gerekliliğidir. Yani 25 kare PAL çekim için 1/50 shutter, 30 kare için 1/60 shutter düzeyi.
Bu kesinlikle bir kural değildir fakat düşük hızlı shutter değeri hızlı görüntülerdeki hareket algısında bir fluluğa, yüksek hızlı shutter değerleri de aşırı keskin görüntülere neden olacaktır. Gün ortası gibi yüksek faktörlü ışığa sahip sahnelerde bu shutter seviyelerini koruyabilmeniz için iki tane kural vardır. Birincisi fazla kapanmış bir diyafram değeri. Örnek olarak f/16 değerlerine kadar kapanmış bir diyafram, 1/50 shutterın sağladığı aşırı parlak görüntünün önüne geçebilir. Ama bu seferde net alan derinliğiniz çok büyüyecek ve görüntüdeki her şey net olacaktır. Eğer net alan derinliğinizin darlığından ödün vermek istemiyorsanız, ND filtre ile varolan yüksek ışığın önüne geçebilir ve normal değerlerle çalışmaya devam edebilirsiniz.


DSLR Rolling Shutter sorunu ve çözüm önerileri

Aktüel çekimleri çok mu seviyorsunuz? O zaman DSLR'lerin bu konuda
başarısız olduğunu söylemek gerek. Çünkü C-MOS taramalı sensörlerin
eldeki en hafif titremeyi bile hissettiğini ve görüntüyü birbirine geçiren kötü bir görsellik sonucu sergilediğini belirtmek gerekir. Buna Rolling Shutter sorunu deniyor.

Fizik kurallarına göre bir kamerayı tutarken 3 ayrı noktadan temas etmek gerek. Bu da sol ve sağ ellerimizin yeterli olmadığını gösteriyor. Türkiye'de başarılı bir şekilde üretilen DSLR omuz aparatları mevcut. Bu aparatlar sayesinde DSLR'nizi bir omuz kamerasının verdiği sağlam tutuşlu aktüel çekimlere olanak sağlayabiliyorsunuz.



Yazılımlar

Yazılımsal olarak DSLR'ların H264 sıkıştırılmış .MOV formatta çekim yaptığını belirtmek gerekmektedir. H.264 bir prodüksiyon formatı değildir. Bu format, bir gösterim formatı olduğu için kurgu programlarında bu formatla çalışmak çoğu zaman can sıkıcı ve rahatsız edici olabiliyor. En iyi çözümün videoları aktardıktan sonra profesyonel bir formata dönüştürmek ve daha sonra kurgu programına aktarmak. Eğer Macintosh kullanıyorsanız ve kurgu programınız Final Cut Pro ise, ücretsiz olarak Canon'un sunduğu E1 adlı plugin’i Final Cut’ınıza kurmanız yeterli. Bu sayede kameranızı bilgisayara takıp, Final Cut Pro'dan Log & Transfer sekmesiyle aktarım yapmak istediğinizde görüntüleri, “Prores 422 HQ” olarak bilgisayarınıza aktarabiliyorsunuz.


Magic Lantern

550D ve 5D Mark II'yi daha fazla video kameraya dönüştüren bir yazılım olarak karşımıza Magic Lantern çıkıyor. AGC kontrolü, sinemaskop çekim (sinemaskopta kadrajdaki genişliğin boyuna olan oranı 2.35:1dir, geniş ekran olarak da anılmaktadır), netlik ayarları ve daha birçok şeyi cihaza ekliyor. Ama bu programın Canon tarafından desteklenmeyen bir program olduğunu ve her makineyi kapatıp açtığınızda yeniden yüklenip kurulması gerektiğini de unutmayın.



Picture Style ayarları ve kontrast kontrolü

Yazılımsal olarak müdahale etmemiz gereken bir diğer husus, Picture Style ayarları. Saturation, Contrast, Sharpen gibi öğelerin düzeylerini belirlediğimiz alan. Bütün ayarları kişisel zevkinize göre belirleyebilirsiniz fakat kontrast seviyesini en düşükte tutmakta fayda var. Sebebi ise, yüksek kontrast ayarıyla çektiğiniz videoların kontastlarını sonradan azaltmak gibi geriye dönüşü mümkün olmayan bir engel karşımıza çıkıyor. Düşük kontastlı çekimde ise, renkleri ve dokuları daha belirgin kaydettiğiniz gibi, kurgu esnasında kontrasta müdahale etme şansına hala sahip oluyorsunuz. Kontrastı donanımsal olarak da düşürmek istiyorsanız, iyi bir matte box kullanmanızda fayda var. Matte box, parasoleylerin video kameralar için yeniden düzenlenmiş ve geliştirilmiş halleridir. Filtreler ile sonuca ulaşmak istiyorsanız mavi ve yeşil filtreler de kontrastı düşürmek için başvurulan donanımsal çözümlerden.


technotoday.com.tr
                                                                                                                                            Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın