Kitaplıkta asılı duran soru faksı bana, ben ona baktım bir hafta. İçimde hep bir acaba? Sorusu taşıyarak tekrar tekrar baktım. Sinemanın yüzüncü yıl dönümüydü. Cevaplanması istenilen sekiz dev soru karşımdaydı. Her bir sorunun karşılığı bir kitap olabilirdi belki de... Ben hep yedinci soruya takılmıştım. "belgesel film, sizce, bir "sanat" mıdır-neden?" günlerdir kitaplıkta asılı duran soruşturma! faksındaki bu cümle öne fırladı durdu.
........Sinemanın yüzüncü yılı idi... 21. yüzyıla ne kalmıştı ki !... Ülkemizde 18 ulusal TV kanalı, yüzlerce yerel TV kanalı yayındaydı... Her TV izleyicisi en çok belgesellerden hoşlanırdı, çünkü o: entelektüel, saygın ve "ciddi" görünmenin kriterine dönüşmüştü. Ama sayısız kanallarımızda da belgesel filmler, görünmez olmuştu.
........Yüzyıllık geçmişin başlangıcı, belge sinemasına dayanmıyor muydu yoksa?.. Yoksa dedim" kitle kültürünün dışındaki her şey kendiliğinden bir sanata dönüş içinde mı bulur kendini?"
........ Birçok belgesel çalışmanın içinde bulunmuş birisi olarak "yitik zaman düşü belgesel sinema" adlı çalışmaya başlamışken "sanat mıdır?... Sorusu nereden karşıma çıktı. İşte şimdi her şeyden şüphedeyim. Hala bu soru sorulurken belki de kim bilir birisi çıkar "yok efendim sanat değildir" derse yada, "sinemanın tanrısı yönetmen, belgeselin yönetmeni tanrıdır." gibi bir şeyler söylerse. Kim bilir belki de birisi de çıkıp konulu filmler ve belgesel gibi bir kategoriyi hala dile getiriyorsa. Tabı, onlara göre belgeseller bir şey anlatmazlar sadece gösterirler, öyküleri yoktur (mu?).
........ İşte tüm bunları düşünürken birden ustamın "sinemanın yüzüncü yıldönümünde Türkiye'deki belgesel sinema üzerine gençlere "çoktan seçmeli" bir test" adlı yazısını anımsadım. Yazı bir lise öğrencisinin üç belgeselci konusunda araştırma yapmasının amansız serüvenini anlatıyordu. Genç öğrenci Türk sinema tarihi üzerine yazılmış bütün kitapları tarar, kütüphanelere koşturur, ama nafile araştırdığı belgeselciler konusunda bir tek yazı bulamaz, yazının sonu da enteresan bir testle biter.
........ Acaba sizce bir sanat mıdır?...Tamam işte hala böylesi bir sorunun sorulduğu sinema çevresine, tüm yıllıklarda, kronolojilerde ve araştırma kitaplarında belgeselcilerin yok sayılması yakışmaz mı? Burada bir parantez açıp bu sorunun sorulduğu ortamı, Türkiye'nin sanatsal çevresinin durumunu da unutmamak gerekir. Hatırlanması gereken şey, soruyu soran mı, sorduran koşullar mı, komik acaba?
........ Belgeselin sanat olup olmadığı sorusu, uçsuz bucaksız bir cevaplar denizinin içine atıyor insan, kesin cevabı olmayan bu sorunun yine de herkes için ortak bir noktası her zaman vardır. Dünyanın aştığı, hatta artık tartışmadığı bir soruyu bizler cevaplamak zorunda bırakılıyoruz. Şimdi diyorum ki; "belgesel film nedir?" sorusu sorulsaydı, verilen yanıtlar doğru bir bakış açısına yaklaştırabilir miydi bizi. Sanat adına yapılan her şey sanat sayılmadığı gibi belgesel film adına yapılan her şey belgesel olarak adlandırıla bilinir mı?... Kamerayla tespit edilmiş ve kurgulanmış görüntüleri belgesel olarak adlandıran, TV programcılığı ile belgeselciliği karıştıran bir ülkede sorulabilecek bir soru mudur, acaba bu?
........Başlangıcında televizyonda kaynağını bulabileceği düşünülen belgesel filmi, ülkemiz de rating canavarı ve popülerci tavır, yemiş bitirmiştir. ‚çünkü görsel medyanın ilahı rating sayılarına dönüşmüştür. Kamuoyuna yön vermesi gerekenlerin rotalarını "People Meter"den ulaşan rakamlar çizmeye başlamıştır. 80'lı yıllardan başlayarak gelişen ve bütün toplumu etkisi altına alan zihniyet, çok değerli belgeselcileri ya köşelerine çekilmesine neden olmuş yada televizyonların dayatmalarına teslim etmiştir. Sponsorluk mekanizması toplum yararından çok şirketlerin mali yararlarına hizmet eder konuma gelmiştir. Ülke ayaklar altından kayarken, toplumsal, sosyal ve siyasi bir çöküş yaşanırken; tamamıyla ticari bir tür olan pop müzik bile desteklenirken, yaşanan gerçekliği sanatın penceresinden topluma ulaştırması gereken belgesel sinema yapımı kişisel çabalara terk edilmiş, gezi filmleri ve tanıtım filmleri televizyonlardan belgesel adıyla yayınlanır olmuştur...
........Gerçek zamanın düşsel bir dünyaya taşınmasıdır belgesel film. Yapılanı tarafından ne kadar gerçekçi olarak nitelenirse nitelensin gerçek olan, bir başka düşsel zaman boyutuna taşınır. Bilimsel tezler, içerir ama, sinemada bireyin düş gücüyle de çok bağlantılı bir anlatım biçimidir belgesel film. Sanılanın aksine, "yönetmen sineması"dır. Gerçek, yönetmenin dünyasından yansır. Onun gözü, onun duygularıyla bir senteze ulaşır. O sentez izleyicisine başka bir bakış açısı kazandırır. Birlikte yaşamaya çok alıştığımız olguları başka bir çerçeveden karşımıza çıkarır. Sorunsalı; sadece tarih, doğa veya kişiler değil yaşamın bütününüdür. " gerçeği (yalnızca) bir öykünün yörüngesinde değil, gerçekliğinin kendi dramatik gerilimi içinde (öyküleştirip) aktararak seyircisinin gerçek dünyaya yeni bir gözle bakmasını sağlamaya çalışan belgesel sinemanın en önemli niteliği, seyircisinden kendisini özdeşleştirmek yerine, bunları tartıp yorumlamasını beklemesidir."
........Sanatın bütün dallarında çoğu zaman dekor olarak kullanılan her türlü şey onun asıl konusunu ve sorunsalını oluşturur. Onun dünyasında dekor yoktur, "şeylerin" kendi gerçekliği vardır. Yapım düşü, deneysel film heyecanı ve ritmi ile örtüşür. Tecimsel değildir, yapım serüveni düşünsel bir itkiye dayanır. Bu saptayış ülkemiz Kültür Bakanlığı arşivlerinde gösterim değeri bile olmayan, belgesel adıyla bakanlığa satılmış filmleri kapsamıyor elbette. İşte tam bu noktada şunu düşünmeden edemiyor insan, yıllarca bakanlığa sadece ve sadece ticari amaçları uğruna "belgesel film!" yapanlar, "belgesel film sanat mıdır?" sorusunun sorulma nedenleri değil midirler?...
........ Belgesel filmin dünyadaki saygın isimlerinden Jorıs İves'ın 1957'de yazıya döktüğü düşünceleri 1996 Türkiye'sinde sorulan soruya denk düşüyor; " belge filmi gerçekle bir savaştır. Gerçeğin tükenmez kuyusunda iyi bir arayıcı gibi kazmak... Bugünün tarihini, topluca, bugün için ve gelecek için yazıyoruz. Belge filmi çevirmek güç bir sanattır. Dünya stüdyomuzdur. Bu stüdyoda "sesiz durulmasını" istemeyiz. Bizimki, uzun bir çıraklık devresi gerektiren toplu bir sanattır... Belge filmi sinema sanatının bilincidir... Gerçeğe dayanan yaratıcı bir hayal gücü gereklidir..."
Türk Sinemasında Kısa Film Kurmaca Belgesel ve Canlandırma Sineması üzerine bir soruşturma (Aralık 1996) kitabı için yazılmıştır.
M .Adil Yalçın
belgeselfilm.com
Alıntıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın