20 Kasım 2011 Pazar

YARATICI ve KÜLTÜREL ENDÜSTRİLER


POSTA GAZETESİ 1 EKİM 2011
Bir kentin ekonomik canlılığının en önemli göstergelerinden birisi kültürel ve yaratıcı endüstrilerdeki hareketliliktir.

Kültür, medya, spor, bireysel bilgi ve beceriye dayanan “yaratıcı sektörler“ kapsamına giren başlıca alanlar şunlardır. Reklamcılık, film, video, mimari, müzik, sanat ve antika ürünleri, gösteri sanatları, el sanatları, yayıncılık, yazılım, bilgisayar ve video oyunları, görsel ve grafik tasarım, TV ve radyo, moda tasarımı, internet, festivaller, müze ve kütüphaneler, müzik eserleri üretimi.

Maalesef İstanbul bu konuda adeta tekelci konumuyla kültürel ve yaratıcı ekonomilerin merkezi konumundadır. Diğer kentlerimiz bu alanda gerek insan gücü, gerekse yeterli düzeyde endüstrinin oluşmaması sonucunda geri planda kalmaktadır ve yetişen nitelikli insan gücü zaman işinde tek çözümü yaratıcı endüstrilerin olduğu kentlere göçmekte bulmaktadır.

Adana da tüm eksiklerimize rağmen iki önemli kültürel etkinliği yaşadık. Bunlardan birincisi 18.Altın Koza Film Festivali, diğeri ise kentin yeni bir müzeye kavuşması oldu.

Müzik ve tiyatro, sinema organizasyonları, festivaller yine kentlerin imajına önemli katkıda bulunmaktadır. Prag müzik festivalleri, kukla tiyatrosu ve pandomim gösterileriyle pek çok insanın hafızasında yer bulmuştur. Fransa’nın Cannes, Almanya’nın Berlin kenti film festivali ile her yıl dünyanın ilgi odağı olmaktadır. 145 bin nüfuslu Salzburg Ocak ayında Mozart Festivali , ilkbaharda “Pak Festivali” ve “Barok Festivali”, Ağustosta Salzburg Festivali ve Caz Festivali düzenleyerek her yıl milyonlarca insanı misafir etmektedir.

Henüz Adana olarak kent kaynakları ile konuk ettiğimiz kişiler dışında önemli turizm potansiyeli yaratamasa da 1969 yılından beri afet, ekonomik kriz ve darbeler nedeniyle dönem dönem ara verilerek de olsa 18′incisi gerçekleştirildi. Altın Koza Uluslararası Film Festivalinde yaklaşık 100 bin izleyici 9 sinema salonunda filmlerle buluştu. 720 gösterimle, 238 filmi Adanalılar ücretsiz olarak izledi. Gözlerimiz hep, nostaljik Adana yazlık sinemaların aradı. Bu festival eğer kente mal edilmek isteniyorsa mutlaka mahallelere, semtlere girmelidir ve halkla kucaklaşmalıdır. Bunun en pratik ve kolay yolu önümüzdeki yıllarda Adana’nın eski bir geleneğinin canlandırarak, çok sayıda yazlık sinema tekrar kentin hizmetine kazandırılmasıdır. Bu uygulama Festivale başka bir hava katabilir. Bunun yanında da kalıcı ekonomik değerler yaratır.

Altın Koza Film festivalinin alışılmış alanlar dışına taşmasının yanı sıra çevre il ve ilçelerden, yerli ve yabancı turistleri kente çeken bir formata dönüştürülebilmesi ekonomik açıdan katkıları artıracaktır. Adana Türk sinema endüstrisinin önemli merkezlerinden bir olabilir. Bu anlamda yapacağı yatırımlar, gelecekte kuracağı “Çukurova Film Platosu” ile, gerek uzun soluklu dizilere, gerekse sinema’ya ekonomik çözümler sağlayacak ve kent ekonomisine ciddi katkılar yapabilecektir. Bugün Türk dizileri için Ortadoğu ciddi Pazar halini almıştır. Yarın bu ülkelerin kendi üretimlerinin sayısını ve kalitesini artırdıklarında böyle bir plato uluslar arası bir nitelik kazanabilir.

Altın Koza faaliyetleriyle eş anlı olarak Adana’da düzenlenebilecek bir Kültür, Sanat ve Sinema Fuarı aynı zamanda bu sektörde ekonomik faaliyetlerin kalbinin Adana’da atmasına neden olacaktır. Yurt içi ve Yurt dışından sektörün tüm aktörlerini bir araya getirebilecektir.
Paris için aşıklar kenti, Milano için Moda kenti, Stockholm için masal kenti, Bordeaux için Şarap kenti gibi sıfatlar kullanılır yıllarca pamuk nedeniyle “Beyaz Altın’ın kenti olan Adana neden kültür sanat ve “Beyaz Perde”nin kenti olmasın?

Sevindirici İkinci konu Türk sinemasında seçkin yeri Adana ve Adanalı sanatçıların artık bir müzesi olmasıydı. Adana BŞB’ tarafından tarihi bir konağın restore edilmesiyle oluşturulan Adana Sinema Müzesinde” en seçkin yer Yılmaz Güney’e ayrılmış durumda. Müzeler o toplumun hafızalarını tazeleyen ve kültürel mirasları nesiller arası aktaran mekanlardır. Müze fakiri kentimize böyle bir eserin kazandırılması umut ediyorum ki diğer alanlarda da bu tür atılımların yapılmasını teşvik edecektir. Adana Sanayi Müzesi, Adana Göç Müzesi, Adana Geleneksel Tarım Yaşamı Müzesi, Adana Bilim Müzesi, Adana Edebiyat Müzesi, Spor Müzesi, gibi onlarca müzenin varlığı kente ayrı bir boyut kazandıracaktır.

Bazen ise kentte yaşamış veya yetişmiş ünlü sanat, spor, bilim, edebiyat insanları o kentin imajına katkıda bulunurlar. Barselona’nın Picasso ve Salvador Dali ile anılması, Hemingway’ın Havana’da 22 yılını geçirdiği mekanlar, Moskova’da Gorki, Prag’da Kafka kent imajına katkıda bulunan kişiliklerdir. Adana kültür ve sanat alanında yetiştirdiği tüm değerleri kente katkı koyacak şekilde müzelerle, kütüphanelerle, etkinliklerle değerlendirmelidir.

Pek çok ilimizde yerel yöneticilerimizin kulağa hoş gelen “ Dünya Kenti” olma iddiası çoğu kez sözde kalan ve inandırıcı olmaktan uzak bir söylemden öteye geçemiyor. Tarihi ve kültürel mirasların varlığı tek başına bir kenti dünya kenti yapmaya yetmiyor. Sanatçıları, sporcuları, yazarları, çizerleri, fotoğrafçıları, gazetecileri, sinemacıları, tarihçileri, bilim adamlarını, mimarları, koleksiyoncuları, işadamlarını dünyanın her yanından o kente getirecek cazibe merkezlerinin yaratılması gerekiyor. Bunun en etkili yolu kültür, sanat ve spor’dan geçmektedir.

Bu anlamda kentlerimizin sıkça bahsettiği “ Marka Şehir” , “Dünya Kenti” gibi söylemleri gerçek kılabilmek için uzun vadeli ve sürdürülebilir bir plan, program etrafında çalışmak gerekmektedir. Bu ideale uygun çalışmaları görmek ve kentlerimizin bu konuda yarış halinde olmaları hepimizi mutlu edecektir.

ismail güneş.com
                                                                                                                                         Alıntıdır.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın