Türk sineması gün be gün gelişiyor, gelişmiyor derken sinemaya dair yazılı materyallerin raflarda yerini hızla almaya başlaması dikkat çekicidir. Türk sinemasındaki nitelik ve nicelik tartışması, sinema kitapları içinde konu edilmelidir. Rafları süsleyen sinema kitapların, Türk sinemasına ve Türk seyircisine yönelik katkıları masaya yatırılmalıdır ki sinema kitaplarında bir nicelik yığılmasının önüne geçilmesi gerektiği gibi okuyucunun yeni yeni edinemeye başlandığı sinema kitapları okuma serüveni sekteye uğramasının önüne geçilebilsin.
Sinema kitap çalışmaları şimdilik iki yönlü ilerlemektedir. Bunlar, Birbirinden bağımsız film eleştirilerin yer aldığı kitaplar ve yönetmen merkezli çalışmaların yapıldığı yönetmen sinemasıdır.
Yazımı kolay olan bu kitap çalışmaları sinemaseverlerin beklentilerini karşılayıp, karşılamadığı tartışılsa da yazımı kolay olduğundan sayısal olarak artacağı kesindir. Dolaysıyla sinema kitap değerlendirmelerin ve eleştirilerin artması gerekiyor. Hem okuyucu hem de hazırlanacak sinema kitapların kalitesi açısından bu önemlidir. Maalesef bu tür çalışmalar çok azınlıktadır. Olanların bir kısmı da sektörün gelişmesi adına olumlu görülüp, doğru dürüst okumadan övgülere diziliyor. Diğer bir kısmı eş dost nedeniyle sipariş üzerine yazılan yazılardan oluşuyor. Eş dost siparişleriyle yazılan değerlendirme yazıları okuyucuya ihanet olsa da kimsenin aldırdığı yok. Çoğu kere de anlaşılmayan bir durumdur. Sektörün gelişimi adına da yeter ki kitap yazılsın mantığını gütmekte okuyucuya ihanetin başka bir adı olduğunu söylemek gerekir…
Raflarda yerine alan Mizgin Müjde Arslan’ın kaleme aldığı “Yeşim Ustaoğlu: Su, Ölüm ve Yolculuk” tez çalışması yönetmen sineması çerçevesinde hazırlanan kitaplardan biridir.
Arslan, kitap çalışmasının formatını Prof. Dr. Şükran Kuyucak Esen’in Sinemamızda Bir Auteur – Ömer Kavur adlı kitabından esinlenerek hazırlanmış. Doğal olarak kitabın genel çerçevesi özgün olmaktan uzaktır. Çalışma yönergesi, çalışma başlıkları, kitap bölümlerin başka bir kitaptan alınıp, taklit edilmesi emeğe saygısızlık olsa gerek. Üreten, yaratıcı bir yazar ya da araştırmacı kendi tarzını konuşturması gerekir. Başkaların ayak izlerini takip ederek değil.
Kitap, Ustaoğlu’nun Auteur olup olmadığı anlamak adına birinci bölümü Auteur kuramıyla başlıyor. Arslan, bize Auteur kuramı etrafında dönen tartışmalara, tanımlara ve özelliklerine değinerek, Ustaoğlu’nun filmlerinin verdiği bilgiler ışığında ele alarak sonuca vardığını söylemektedir.
Arslan’ın kitabın daha ilk sayfalarında üzerine basa basa değindiği Ustaoğlu’nun hayranı olduğudur. Hayranlık üzerine kitap yazmak normal olabilir. Ancak normal olmayan hayranlık duygusuyla bir yönetmenin bütün filmlerini eleştiri süzgecinden geçirerek bir sonuca varmaktır. Hayranlık eleştiri barındırmaz. Olumsuzlukları ve eksikleri görmeye engel olur. Şimdi, daha kitabın başında yönetmeni yere göğe sığdırmayan Arslan’ın kitap çalışmasına nasıl güvenebiliriz. Güvenirliliğine kendimizi nasıl inandırabiliriz. Yazarın tarafsızlığını, araştırmacı kimliğini nasıl okumamız gerekiyor. Yazar, daha ilk satırlarda tarafsız olmadığını, beğendiği, hayran kaldığı yönetmeni dört filmle Auteur yapmayı kafasını koyduğunu anlıyoruz. Böylece kitaba ciddi bir gölge düşmüştür. Yazar kitaba duygularını karıştırmadan ele alsaydı, kitabı fazlasıyla önemseyebilirdik. Ancak kitap, kişisel yargıların yer aldığı bir denemeden ibaret hale gelmiştir.
Arslan, 164 sayfalık kitabında içler acısı bir durum söz konusudur. Arslan, kitabın sayfalarını doldurmak için tam tamamına altmış altı(66) sayfa film özeti vermiş. Buda kitabın üçte biri demektir. Filmler baştan sonuna kadar olduğu gibi yazıya dökülmüş. Bu durum Ustaoğlu hayranlarına ve okuyucuya saygısızlıktır. Hayal kırıklığıdır.
Daha bitmedi, kitabın kırk altı(46) sayfası kitabın içindekilerin bir tekrar gibi duran bir röportaja yer verilmiş. Yönetmeni yönetmen tanımak anlamına da gelen röportaj kitabın tekrarı olmasaydı çok verimli olabilirdi. Ancak Arslan, kitapta yazdıklarını, birde yönetmenin ağzından bize aktarmış. Böylece yönetmeni yönetmeden tanıma fırsatımızda kısır döngüye kurban oluyor.
Kitabın geriye kalan kısmın on yedi(17) sayfası Auteur Kuramına, yirmi yedi(27) sayfa Auter Kuramı Açısından Yeşim Ustaoğlu Filmlerinin incelenmesine ayrılmış. Bana kalırsa kitabın hak ettiği sayfa sayısı elli(50) civarında olmalıydı. Maalesef okuyucu elli sayfa yerine gereksiz bir okuma yaparak 164 sayfa okumak zorunda bırakılıyor ki filmleri izleyenler film özetini okumaya ne kadar yanaşır tartışılır. Üzücü olan ise Ustaoğlu gibi bir yönetmen gereksiz detaylar arasında kaybolup, gitmesidir.
Ustaoğlu’nun sinemasının temel temaları olan Su, Ölüm ve Yolculuk hakkında tatmin edici bir bilgiye de rastlanmadığını altını çizmek gerekir. Ki kitap başlığı olmasına rağmen kitabın içeriği yeterli bilgi vermiyor.
Kusursuz, mükemmel bir yönetmen nasıl olunur, kimdir diye merak ederseniz, kitap size göre demektir. Çünkü Arslan, Ustaoğlu’nu tek yönlü ele alarak, eksiği, hatası olmayan bir yönetmen portesi çizmiş. Bir yönetmen sineması çalışması ancak bu kadar tek yönlü olabilir. Hiç mi yönetmenin sinemasında hata, eksik, kusur yok. Hiç mi, başarısız olduğu bir taraf yok. Hiç mi kötü oyuncu yok. Hiç mi kurgu hataları yok. Hiç mi yönetmenin derdini anlatamadığı kareler yok. Sorular uzatılabilir, ama gerek yok. Sonuçta kitap tek ayaküstünde durarak, yürümeye çalışıyor.
Osman Tatlı
www.sinemaelestirisi.com
sinemaelestirisi@hotmail.com
osmantatlı.com
Alıntıdır....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın