sinema salonları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sinema salonları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Temmuz 2014 Pazar

Sinema salonlarına onunla girmek artık yasak

İngiltere'de alınan karara göre Google Glass'ı takarak sinema salonlarına giriş yasaklanıyor.

İngiltere Sinemacılar Derneği tarafından aldırılması beklenen bu kararla, HD video kayıt özelliğine sahip olan gözlüğün korsan amaçlarla kullanılmasının önüne geçilebilmesi amaçlanıyor. Sinema salonun gözlükle yakalanan kullanıcılar ise 1000 pound ceza ödeyecek. Google Glass'ın video çekim süresiyse 455 dakika olarak ifade ediliyor.

Filmlerin gösterimde olmadığı anlarda bile Google Glass ile sinema salonlarına giremeyeceğini ifade eden İngiltere Sinemacılar Derneği (CEA) Başkanı Phil Clapp, sinema salonları işletmecileriyle görüştüklerini ve konu hakkında fikir birliği sağladıklarını dile getirdi.

kaynak : tgrthaber.com.tr

8 Kasım 2011 Salı

Sanayi ve Sinemaların Anadolu'ya Yayılması....


Türk sinema tarihinin bence en önemli filmi Muhsin Bey'i yapan ikili Yavuz Turgul ve Şener Şen'in yeni filmi "Av Mevsimi" bu hafta vizyona girdi. Filmi ilk haftasında Türkiye genelinde 325 sinema salonunda seyredebilirsiniz. Gazetede eleştirisini okuduğum film oldukça ilgi çekici görünmekle beraber, filmin ilanının altında gördüğüm bu 325 adet sinemanın listesi açıkçası biraz daha fazla ilgimi çekti.  Ben de dayanamadım, gazete ilanındaki sinema listesinden bir veri-seti çıkarttım. Daha sonra da bu verileri, İstanbul Sanayi Odası'nın yayınladığı Türkiye'nin en büyük 1000 sanayi kuruluşunun verileri ile birleştirdim. Sinemaların varlığını bir yaşam kalitesi göstergesi, büyük şirketlerin varlığını da ekonomik fırsat göstergesi olarak kabul edersek, Türkiye'de iş ve yaşam fırsatlarının dağılımı hakkında bir dizi tespit yapabilmek mümkün bu verilere bakarak.

Öncelikle bu 325'in manasından başlayalım. Türkiye'de haftanın en popüler filmini, vizyona girdiği anda, tüm diğer sinemalarla birlikte gösterime sokabilecek finansal ve organizasyonel olanaklara sahip 325 adet sinema salonu varmış, bunu öğrenmiş olduk. Eskiden dünyadaki popüler bir film Avrupa ülkelerinde gösterime girdikten ancak haftalar hatta aylar sonra Türkiye'de gösterime girerdi.  Türkiye geliştikçe, aradaki zaman sıfıra indi, artık birçok Hollywood filmi Amerika'dakiyle aynı anda Türkiye'de gösteriliyor, hatta bazı Avrupa ülkeleri bizi arkadan takip ediyor. Şimdi artık bakılması gereken, İstanbul ile Anadolu şehirleri arasındaki fark. Bu 325 sinemanın Türkiye'nin neresine nasıl dağıldığı, o açıdan çok önemli.[1]

Sinema salonlarından 84'ü İstanbul'da, yani Türkiye'deki sinemaların yüzde 26'sı. Ankara'nın 21, İzmir'in de 20 sineması var. 5 taneden daha fazla sinemaya sahip il sayısı ise Türkiye'de sadece 12. Yani genç bir kızımızın sinemada, abisiyle karşılaşma riskinin az olduğu şehirlerin sayısı Türkiye'de 12. Bunlar sırasıyla: Bursa (13), Antalya (9), Kocaeli (7), Balıkesir (7), Manisa (7), Ordu (6), Adana (5), Gaziantep (5) ve Trabzon (5).

Öte yandan, Türkiye'nin en büyük 1000 sanayi kuruluşunun 421'i yani yüzde 42'si İstanbul'da yerleşik. Bu 1000 şirket içinde, 5 taneden daha fazlaya sahip olan illerin sayısı 24, 10 taneden daha fazlaya sahip illerin sayısı 14. Bildiğimiz sanayi merkezleri dışında, son dönemde hızlı gelişmesiyle dikkat çeken iller de Gaziantep (32), Kayseri (26), Konya (21), Denizli (20), Kahramanmaraş (16), Balıkesir (15), Manisa (15) ve Eskişehir (13). Şekil 1'deki haritada, bu yeni sanayi merkezlerinin Anadolu'ya nasıl dağılmış olduğunu görebilirsiniz.

Sekil 2'de ise, illerin sahip oldukları büyük sanayi şirketleri sayısı ile sinema sayısını aynı grafik içinde görmek mümkün. Bu iki göstergeye birlikte baktığımızda bazı ilginç noktalar ön plana çıkıyor:

Orta büyüklükte bir Avrupa ekonomisine karşılık gelen İstanbul'u Şekil 2'nin dışında bırakmak zorunda kaldım. Ama firma ve sinemalar içindeki payına bakıldığında İstanbul'un yaşam kalitesi olarak sunduklarının ekonomik fırsat olarak sunduklarının gerisinde kaldığı söylenebilir.
Türkiye'nin sanayi açısından gelişmiş bölgeleriyle gelişmekte olan bölgeleri birlikte değerlendirdiğimizde, sinema sayısı ve sanayi faaliyeti arasında lineer bir ilişki olduğu görülüyor. Gaziantep'in de bu açıdan, gelişmiş illere en yaklaşabilmiş il olduğu dikkat çekiyor.
Fazla sayıda sanayi şirketine sahipken, göreli olarak az sayıda sinemaya sahip oldukları için dikkat çeken iller Kayseri, Konya, Kahramanmaraş ve Denizli. Bunun tam tersi durumundaki iller ise Antalya, Ordu ve Trabzon.
Sadece bu verilere bakarak, "sinema kurulunca yaşam kalitesi gelişir" gibi bir sonuca varmak elbette yanlış olur. Aynı şekilde, sanayi geliştikçe, yaşam kalitesi yükselir, sinema sayısı artar gibi bir sonuca da varamayız. Ancak şunu söyleyebiliriz: Önümüzdeki dönemde, şehirlerin sanayileşmesinden ziyade, rekabet gücü yüksek ekonomilere dönüşmesi ön planda olacak.  Rekabet gücünü sürdürebilmek için daha yenilikçi hale gelmek ise, yeni yükselen şehirlerimizin nitelikli işgücüne ev sahipliği yapabildiği ölçüde mümkün olacak. Bu şehirlerimizin Türkiye'nin dört bir yanından, hatta dünyanın farklı ülkelerinden gençler için çekim merkezi haline gelebilmeleri gerekiyor. Nitelikli beyinleri çekemeyen yerlerse rekabet güçlerini kaybetme tehlikesiyle karşılaşacak. Çekim merkezi olmak ancak bu şehirlerin genç ve nitelikli bir nüfus için yaşanabilir olmasına bağlı. Dolayısıyla, bugün 325 olan sinema sayısı, önümüzdeki dönemde Anadolu'daki gelişim ve dönüşümü izleyebilmek adına önemli bir gösterge olacak.

Kısacası, yeni gelişen şehirlerimizdeki kanaat önderlerinin, sanayileşme ve rekabet gücüne vurgu yapmalarının yanında, özellikle gençler için yaşam kalitesini arttırmaya da önem vermeleri gerekiyor.

İSO 1000 içindeki firma sayısı (dikey eksen) ve sinema sayısı (yatay eksen), İstanbul hariç


[1] TÜİK, illere göre sinema sayısını yayınlamasa da, Türkiye geneli için Sinema Müdürlüklerinden derlediği verileri yayınlıyor. Bu verilere göre, sinema sayısı son 10 yılda üç kat armış. 1999'da Türkiye genelinde 516 sinema salonu varken, 2008'de 1514'e yükselmiş.  Seyirci sayısı da aynı dönemde iki katına çıkmış. 1999'da yaklaşık 15 milyonken, 2008'de 31 milyona yükselmiş. Seyirci artışı yerli film endüstrisinin gelişimi sayesinde gerçekleşmiş. 1998'de yerli film izleyici sayısı 2 milyonken, 2008'de 16 milyon olmuş. Yabancı film seyircisi sayısı ise 13'ten 15 milyona çıkmış.

Esen Çağlar
tepav
                                                                                                                                        Alıntıdır....


2 Kasım 2011 Çarşamba

Festival yapacağınıza sinema salonu açın


Türkiye'nin bu kadar sinema aşığı bir ülke olduğunu bilmiyordum; ülkenin dört bir yanında sinema festivalleri yapılıyor.

Biri bitmeden, diğeri başlıyor.

En ücra köşede bile bir film festivali var...

Dünkü Sabah'ta bu konuda bir haber okudum; “Türkiye'nin her yeri festivallere kavuştu” diye sevinçle duyuruyordu haberi.

Bense tam tersini düşünüyorum.

Festival sayısının artması, sinema seyircisinin arttığını, Türk insanının sinemaya ilgisinin çoğaldığını göstermez.

Çünkü hepimiz biliyoruz ki bu bir rant işi...

Belediyelerden bütçe kopartmanın son yolu...

Organizatörler eskiden daha çok müzik festivalleri düzenlerdi, hâlâ pek çok şehirde devam eden müzik festivalleri vardı.

Ancak hem konser bütçelerinin yüksek olması hem de artık her mahallenin bir müzik festivali olması nedeniyle başka alanlara yöneldiler.

Belediye başkanlarını sinema festivalleri yapmaya ikna ettiler.

Belediyeler de birbirlerinden göre göre, onların var bizim de olsun diye diye sinema festivallerine izin vermeye başladılar.

Bu festivaller için belediye bütçesinden bir para çıkıyor.

Bütçenin bir kısmı festival için harcanırken bir kısmı da organizatörlerin cebine kâr olarak giriyor.

Ankara, İstanbul Fim Festivalleri, Altın Portakal, Altın Koza gibi oturmuş organizasyonları bir yana...

Ama hesaplansa 100'e yakın film festivali çıkar bu ülkede.

Çoğu da ne yazık ki baştan savma, dostlar festivalde görsün hesabı yapılmış organizasyonlar.

Madem belediyeler bu kadar sinemaya meraklı işin kolayına kaçıp festival yapmak yerine sinema salonları açsınlar.

Sinemaya gerçekten yatırım yapsınlar, açtıkları salonlarda vizyona giren son filmler gösterilsin.

70 milyonluk ülkede sinema salonu sayısı sadece 1400, çoğu da büyükşehirlerde.

Anadolu'da pek çok şehirde sinema salonu yok ama ortalık sinema festivalinden geçilmiyor.

“Ayranı yok içmeye” diye başlayan sözü hatırlatıyor bana bu durum. Sinema salonu yok film izlemeye ama festivali var.

Evet belediyeler kötü bir şeye yatırım yapmıyor, kültür-sanata para harcıyor. Festival sayısının artmasında da bir sakınca yok.

Ama ortada böyle de bir gerçek var.

Bazı film festivalleri

Köyceğiz Altın Aslan Film Festivali

Marmaris Sinema Festivali

Foça Çevre Filmleri Festivali

Uluslararası Eskişehir Film Festivali

Karabük Altın Safran Film Festivali

Bursa İpekyolu Film Festivali

Çanakkale Troia Şeffaf Beygir Film Yarışması

Batman Yılmaz Güney Kürt Sineması Festivali

Uluslararası Arhavi Film Festivali

Gökçeada Film Festivali

İşçi Filmleri Festivali

Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali

Düzce Altın Çocuk Film Festivali

Uluslararası Bodrum Film Festivali

Babaeski Açıkhava Film Festivali

Elazığ Çaydaçıra Film Festivali

Ankara Dağ Filmleri Festivali

Malatya Uluslararası Film Festivali

Bunları öğrendim

Hafta sonu, aylık dergilerin ağustos sayılarını karıştırdım biraz... İşte hangi dergiden ne öğrendim diye bir kenara aldığım notlar...

Formsante'den: İlk cinsel ilişki yaşı ortalamasının Avrupa'da 18 olduğunu, bu ortalamanın Danimarka ve İsveç'te 16.5, Polonya'da 19, Türkiye'de 20.5 olduğunu...

Maxim'den: Pussycat Dolls'un seksi vokalisti Nicole Scherzinger'in Halle Berry hayranı olduğunu, Berry'nin özellikle gülüşüne bayıldığını...

Elele'den: Bebek'te bir bakım merkezinde anneleriyle gelen 10 yaş altındaki kızlara bedava manikür ve pedikür yapıldığını, adının da Prenses Manikürü olduğunu...

FHM'den: 40 binden fazla kadın üzerinde yapılan araştırmaya göre kadınların yüzde 80'inin sevişmek için yatak odasının dışını tercih ettiğini...

Instyle'dan: Moda çekimi için Cape Town'a giden Tülin Şahin'in sahilde “Köpekbalığı olabilir” tabelasını görüp tedirgin olduğunu...

İstanbul Life'tan: Sultan Kayıkları'nın bir saatlik kiralama bedelinin 650 euro olduğunu, bu haliyle Venedik'teki Gondol'lardan 5 kat pahalı olduğunu...

Formsante'den: Spor sonrası içilecek bir şişe alkolsüz biranın vücudu canlandırdığını ve sakinleştirdiğini...


4 Ağustos 2010
 Cengiz SEMERCİOĞLU  csemercioglu@hurriyet.com.tr
                                                                                                                                     Alıntıdır