Avustralya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Avustralya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Kasım 2011 Salı

Genç yönetmenler İstanbul'da buluşuyor!


“ İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali ”, kendi alanında, ülkemizdeki en uzun süreli organizasyon olarak öne çıkıyor.

Başlangıcından bugüne, değişik ülkelerden, değişik sesleri bir araya getirmeyi başaran “ İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali ”, kendi alanında, ülkemizdeki en uzun süreli organizasyon olarak öne çıkıyor.  Türkiye’yi  dünya ülkeleri arasında  başarı ile temsil ediyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün ana sponsorluğunda, Fransız Kültür Merkezi, Hollanda Başkonsolosluğu ve Goethe Institut nün salon sponsorluklarında gerçekleştirilen bu etkinlik sinema sanatı kapsamında kısa zamanda çok şey anlatma temeline dayanan ve yönetmenlerinin yeteneklerini en özgün biçimde yansıtmalarına olanak tanıyan kısa filmi desteklemek, ulusal ve uluslararası alanda genç yönetmenlerin seslerini duyurmalarına ortam hazırlamak amacıyla düzenleniyor.

Açılış töreni 23 Kasım 2011 Çarşamba günü saat 20.00 de Fransız Kültür Merkezi Sinema salonunda gerçekleştirilecek. Bu tören sırasında ulusal sinemamızın değerli yönetmen ve senaristlerinden Ümit Ünal “ Sinema Sanatı ve Kısa Film” üzerine bir konuşma yapacak . Ümit Ünal’ın ilk filmi “9”u 2001 yılında yazdı ve yönetti. “9”, 2003 yılı Yabancı Film Oscar'ı için Türkiye'nin adayı seçildi ve çeşitli festivallerde ödüller aldı. 2004 yılında senaryosunu yazdığı “Anlat İstanbul” adlı filmi 4 farklı yönetmenle birlikte yönetti. 2008 yılında gösterime giren yazıp yönettiği “Ara” 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali jüri özel ödülünü ve 15. Altın Koza Film Festivali'nde en iyi senaryo ve en iyi kurgu ödüllerini aldı. 2008 yılında Hasan Ali Toptaş'ın “Gölgesizler” adlı romanını senaryolaştırdı ve yönetmenliğini üstlendi. 2010 yılında senaryosu Uygar Şirin'e ait olan “Ses” filmini yönetti. Ünal, son olarak, 2011 yılında senaryosunu kendisinin yazdığı “Nar” filminin yönetmenliğini yaptı.

Ümit Ünal’ın konuşmasından sonra konuklara Türkiye cazının önde gelen vokallerinden ve son dönemlerin çok konuşulan cazcılarından Elif Çağlar tarafından bir konser sunulacak ve festival filmlerinden hazırlanan bir seçki gösterilecek.

Bugüne kadar gösterdiği özenli ve disiplinli çalışmaları sonucu, nitelik ve nicelik olarak Avrupa’nın önde gelen organizasyonları arasında yer almayı başarmış olan “23.İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali”ne bu yıl Türkiye, Belçika, Fransa, Yunanistan, İngiltere, Brezilya, Macaristan, Iran, Bulgaristan, Polonya, Avustralya, Tayland, ABD. İspanya, İtalya, Hindistan, Kanada, Almanya, Ermenistan, Avusturya, Lübnan, Moldova, Kore, Kırgisiztan, Kosova,  Hollanda, Romanya, İsviçre, Afganistan, Makedonya, Singapur, Bangladeş, Arjantin, İsrail Cezayir, Fas, Bosna Hersek, İsveç, gibi ülkelerden 870 film başvurdu. Bu filmler arasında yapılan özenli seçim sonucunda,  programa toplam 156 film alındı.

Program dört ana başlıktan oluşuyor:


”Kurmaca Filmler”, “Canlandırma Filmler”, “Belgesel Filmler” ve “Deneysel Filmler”

Yönetmenliğini Anne Leclercq’nun yaptığı “Dissonance / Uyumsuzluk” isimli film, 27 yaşındaki bir gencin içinde bulunduğu topluma uyum sağlamak istemekle birlikte sağlam kişiliğinden ödün vermek istememesinin öyküsünü anlatıyor. Bir Fransız filmi olan“The Philosopher / Filozof” isimli çalışmada varlıklı, başarılı bir adam,  yeni bir yaşamın peşine düşerek sahip olduğu her şeyden vazgeçiyor. “The Lost Town of Switez / Yitik Kent Switez” Bir Polonya filmi. Yönetmen Kamil Polak  bir turistin unutulmuş bir gölün dibindeki ondokuzuncu yüzyıldan kalma hayalet kentin sırrını keşfedişini perdeye taşıyor.  Hollanda animasyon filmi olan “Bridge / Köprü” de, bir adam güzel bir balıkla karşılaşıncaya değin dünyasının gri ve cansız olduğunu düşünüyor. Bu balığın trajik bir biçimde ortadan kaybolmasıyla birlikte adamın da yaşamı değişiyor. Virgilio Piñera'nın kısa bir öyküsüne dayanan İspanyol filmi” In insomnia / Uykusuzluk” filminde filmim kahramanı uyumak istese de uykusuzluk onun peşini bırakmıyor. Çok değişik bir çalışma olarak karşımıza çıkan “Strange Love
Tuhaf Aşk” isimli filmde siren sesleri arasında gökyüzü jetlerle dolduğunda, durum açıklık kazanıyor: Bu bir savaştır. Film Avusturyalı yönetmen Richard Wilhelmer’ın imzasını taşıyor. “High Voltage / Yüksek Akım” bizi Macaristan'da Puszta'da iki topluluğun birer yabancı gibi yan yana yaşadığı yüksek teknolojiyle donanmış bir fabrikanın işçileri ve Çingene gettosu sakinlerinin yanına götürüyor.

Bu yılki festival çerçevesinde ayrıca, “Soiree Allemande” isimli başlık altında, değişik yönetmenin kısa filmlerinden oluşan bir bölüm var. Program, Şubat 2011’de Clermont-Ferrand Uluslararası Kısa Film Festivali’nde gösterilmiş  Alman kısa filmlerinden oluşan bir seçki. Bu filmlerin bazıları garip, bazıları duygulandırıcı, bazıları politik ve bazıları ise güldüren konulara sahip.

Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Fransa’dan “UNIFRANCE”, Macaristandan “Hungarian Film Union”, Hollana’dan “Eye Film Institute”, Polonya’dan “ Krakow Film Foundation”, Italya’dan “ RIFF Roma Independant Film Festival”, İspaya’dan “ Instıtuto Cervantes” ve Almanya’dan “ Goethe Institut” seçtikleri filmlerle festivale güç katıyorlar.

Festival,  film gösterimleri yanı sıra,   birçok yerli ve yabancı yönetmeni bir araya getirme konusunda da önemli bir görev üstleniyor. Bu yıl da dünya’nın değişik ülkelerinden gelecek konuk yönetmenler,  hem filmlerinin gösterimlerinde hazır bulunacaklar, hem de katıldıkları toplantılarda izleyicilerden gelen soruları yanıtlayacaklar. Söyleşi ve panellerde yer alacaklar.

Yıllar önce gerçekleştirdiği kısa filmleri ile tanıdığımız, bugün artık deneyimli bir sanat yönetmeni olarak filmlerde görev alan, Natali Yeres, “ Sinemada Sanat Yönetiminin Anlamı ve Önemi” konulu bir workshop gerçekleştirecek. Natali Yeres,1994 Marmara Üniv. Güzel Sanatlar Fak. Sinema - Tv bölümünden mezun oldu. 1999 yılından beri başta Megamovie dergisi olmak üzere çeşitli dergilerde kısa film ve sinema üzerine yazılar yazmakta.19. Ankara film festivalinde ve 40. Siyad ödüllerinde  " Rıza " filmindeki çalışmasından dolayı en iyi sanat yönetmeni ödüllerini aldı. Halen sanat yönetmenliği üzerine İst.Tic. Üniv. de ders vermekte, çeşitli kentlerde workshoplar yapmakta. Sinema- televizyon ve tiyatro oyunlarında çalışmalarını sürdürmekte.


Festival “Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması” ile paralel olarak sürdürülüyor. Ülkemizde üretilen kısa filmlerin başvurduğu bu yarışmalı bölümde,  Fırat Sayıcı  ( Sinema Yazarı ), Feza Çaldıran ( Görüntü Yönetmeni ), Devin Özgür Çınar
 ( Oyuncu ), Selim Güneş  ( Yönetmen ), Banu Bozdemir ( Sinema Yazarı ) , Binnur Feyizli  ( Program Yapımcısı ), Yasin Ali Türkeri (Belgesel Film Yönetmeni ), Mehmet Güleryüz ( Yönetmen )den oluşan seçici kurul, tüm filmleri  izleyerek hem ön elemeyi gerçekleştirdiler hem de her dalın en iyi filmini belirlediler.
Yine bu yarışma kapsamında, İstanbul Hollanda Başkonsolosluğu da ayrıca ön elemeyi geçen kurmaca filmler arasından bir seçki yaprak “ En yaratıcı Kısa Film” ödülü verecek.

”Ulusal yarışma ödül ve kapanış töreni” 30 Kasım 2011 Çarşamba gecesi gerçekleştirilecek.” Ulusal yarışmada ödül almış yönetmenlere ve bu yılın afişini hazırlayan Eylem Arbak’a başarı plaketleri sunulacak. Ödül alan filmlerden bölümler gösterilecek.

Gösterimler, Beyoğlu İstiklal caddesinde yer alan“Fransız Kültür Merkezi”, “Alman Kültür Merkezi” ve “Hollanda Dutch Chapel”  salonlarında ücretsiz olarak izlenebilir.

Program ve gösterim saatleri ile ilgili bilgiye http://www.istanbulfilmfestival.com/www.istanbulfil adresinden ulaşabilinir.

milliyet.com.tr
                                                                                                                                     Alıntıdır...

31 Ekim 2011 Pazartesi

Avustralya Sineması


Avustralya sineması soylu bir geçmişe sahiptir. 1970 ve 80'lerin Rönesanssına kadar Avustralyalılar etkileyici ama birbirinin aynı bir çok belgeseller üretmekteydiler. Avustralya Film Komisyonu, daha çok diğer ülkelerdeki sinema endüstrisine karşı destek olabilmek amacıyla, 1972'den beri sinema yapımcılarına mali destek vermektedir. Picnic at Hanging Rock, Morant, Gallipoli ve My Brilliant Career gibi yapımlar sadece iyi filmler olmakla kalmayıp Avustralya insanı ve karakteri üzerine birer yorum olma özelliğini de taşırlar. İngilizce'niz bu filmleri alt yazısız anlayacak kadar iyiyse seyretmenizde fayda vardır. Yeni sinemacılar da Priscilla Queen of the Desert, Muriel's Wedding ve Strictly Balroom gibi çok iyi filmlerle ciddi çalıştıklarını kanıtlamaktadırlar. Avustralyalı Baz Luhrman sadece başarılı filmler değil ( Romeo ve Jülyet'in yönetmeni) Everbody's Free gibi vurucu ve deneysel çalışmalara da imza atan örnek bir sinemacıdır.

Normal bir sinema bileti 12$'dır ama Pazartesi ve Salı akşamları matineler yarı yarıya indirimlidir.biletinizi önceden ayırtabilirsiniz ve öğrencilere indirimler vardır. Sigara içmek yasaktır.

Sansür sınıfları şunlardır : G (Herkese uygun), PG ( Aile Gözetimi Altında, 8 yaştan küçük çoçuklara tavsiye edilmez ), M15+ (15 yaşından büyüklere tavsiye edilir) ve R (18 yaş altı izleyemez).

Kasabalardaki sinemalar ne yazık ki teker teker kapanmışlardır. Ama açık hava sinemaları tekrar popülarite kazanmaya başlamıştır. Son zamanlarda Sidney Limanındaki Goat Island 'da bir sinema festivali düzenlenmiş ve Centennial Parktaki açık hava sinemaları daha aktif hale gelmişlerdir.

Avustralyalı film yapimciları ve sanatçıları artık anavatanları ve diğer ülkeler arasında daha sık hareket etmekteler. Peter Weir, Bruce Beresford ve Phillip Noyce gibi yönetmenler ve Nicole Kidman, Geoffrey Rush ve Cate Blanchett gibi oyuncular, kendileri için uluslararası bir kariyer çizmis ve daha büyük ve ayrıcalıklı bir grup halıne gelen Avustralyalı sanatçıların arasındaki kalıcı isimlerden sadece bir kaçıdir. Bu, Avustralya'da yasayan Yeni Zellendalı Jane Campion ve 2001 yılında En Iyi Erkek Oyuncu dalında Oskar alan Russel Crowe gibi sanatçılar için de geçerlidir. Campion'un T he Piano (Piyano - 1993) adlı filmi, bir animasyon olan Babe (Bebe - 1995) ve Scott Hicks'in Shine (1196) adlı filmi gibi yerel yapimlar, bu yapimlarda çalışan kişiler adına çeşitli Akademi Ödülleri kazanmıştır. Hükümetin mali desteğiyle 1970'lerin basında yeniden yasama dönmeden önce neredeyse ölmek üzere olan bir film endüstrisi için, bu çok büyük bir başarıdir.

Bu yeniden canlanma sürecinin başlangıç döneminde, ilk adini duyuran ülkenin koloni tarihiyle ilgili filmlerdi. Uluslararası seyirci ve eleştirmenler, her biri evrensel konuları isleyen ve The Chant of Jimmie Blacksmith (1978), My Brilliant Career (1979), Breaker Morant (1980) ve Gallipoli (Gelibolu) (1981) filmlerine çok olumlu bakmış ve bu filmleri yeni bir cepheye koymustu - manzara öylesine altin bir berraklikla sergilenmek-teydi ki filmlerin görsel güzel-likleri kendi içinde bir ayrıcalik kazaniyordu.

Ancak, modern Avustralya ile ilgili hikayelerin halkın yaratıcı gücünü yakalaması daha uzun sürdü. Tek basına kalmis başarılar vardı. George Miller'in düşük bütçeli gerilim filmi Mad Max (1979), tarzındaki iç enerjiyle aksiyon filmi hayranlarının basını döndürerek beklenmedik bir çikis yapmis ve artık uluslararası bir yıldız olan Mel Gibson'in da ilk filmi olmustu. Paul Hogan popüler komedi filmi Corcodile Dundee'de (Timsah Dundee - 1986) geride kalmis kahramani 20. yüzyılın sonlarına taşımis ve Melbourne'li yönetmen Paul Cox'un ince işlenmiş çağdas filmleri dünya film festivalleri zincirinde çok büyük bir prestij kazanmıştı. Ama 1990'ların basındaki sözde "dolambaçli" Avustralya komedisinin doğusuna kadar asil çikis gerçekleşmedi. Gerçekten de Ballroom (Balo - 1993), Pricilla, Queen of the Desert (Pricilla, Çöl Kraliçesi - 1994) ve ve Muriel's Wedding (Muriel'in Dügünü - 1995) Avustralya film yapimciliğinda yeni bir gücün - ve espri anlayisinin - yükselmekte olduğunu kanıtladı.

O zamandan beri, dikkat çekecek kadar düşük bir bütçeye sahip ilk filmlerini oldukça eglenceli ve başarılı yapmis, henüz yirmili ve otuzlu yaslarında olan film yapimciları arasında -çoğu Avustralya Film, Radyo ve Televizyon okulu mezunudur - yeni bir yetenek filizlenmeye başlamisti. Artik Avustralya filmleri her tür konuyu ele almakta ve büyük bir kültürel renklilik sergilemektedir. Örneğin, 2000 yılının en başarılı filmleri herseyi işlemekteydi. Andrew Dominik'in filmi Chopper, Mark 'Chopper' Read adlı bir suçlunun yaşamının korkusuzca çekilmis bir filmiydi; Merlbourne grubu Working Dog'dan The Dish, Avustralya'nın Apollo 11 görevi sırasında aydan çekilen resimlerin aktrilmasına üstlendiği görevle ilgili oldukça nostaljik bir komediydi; ve Kate Woods'un Looking for Alibrandi adlı filmi ise Melina Marchetta'nin Sidney'de büyük bir Italyan-Avustralyalı ailenin bir parçasi olarak büyümekle ilgili çok satan romanının gerçekten hos bir uyarlamasıydı.
Avustralya sanayii, The Matrix(Matrix-1999), Mission Impossible II (Görevimiz Tehlike II-2000), Moulin Rouge (2001) ve bir kısmı Sidney Fox Stüdyolarında çekilden George Lucas'in Star Wars (Yildiz Savaşları) serisinin ikinci bölümü kadar büyük ve karmasık yapimların çekimlerini kaldirabilecek seviyede gelismis stüdyoların oluşturulmasıyla, teknik açıdanda büyük ilerlemeler kaydetmiştir.

Hollywood'un yönettiği bir sanayide, ulusal bir sinemanın ömrü belirsizdir. Ama direnci ve yaratıcılığı sayesinde Avustralya film yapimi topluluğu, gelecege güvenle ve olumlu bakmaya hazır olduğunu kanitlamıştır.

                                                                                                                                        Alıntıdır

4 Ekim 2011 Salı

Killer Elite



   İngiliz Gizli Servisi'nin eğitimli ve emekli üyelerinden biri (Jason Statham), kendisini yetiştiren kişi (Robert De Niro) zor durumda kalınca bu tehlikeli hayata geri dönmek zorunda kalır. Fakat dostunu kurtarmak için girişeceği bu macerada, karşısında en az kendisi kadar yetenekli bir diğer ajan bulunmaktadır. Dostunu kurtarmak, sandığı kadar kolay olmayacaktır.