2 Aralık 2011 Cuma

Sinema ve dini konular


İnançları yaşamak için bir kaya parçası bile özgürlüktür
Din ABD için kutsaldır.

Dini inanç ve düşünce en rahat ABD ve İsrail’de yaşanmaktadır. Peki, bu ülkelerin dünyada esamesi var mı? Elbette neredeyse dünyayı yönetenler denilebilir.

Dini özgürlük sıkıntı oluşturmaz mı? Maalesef hayır.

Fransa, Rusya dinden korkuyor mu? Hayır, cumhurbaşkanları bile kilise ziyaretleri yapıp papalarla görüşüyorlar. Hatta Putin’in geçen yıl kilise açılışlarına katılmasına ben Rusya irticaya kayıyor diye mizah makale yazmıştım.

En önemli bir soru daha, bu ülkeler Tv dizileri veya sinema yoluyla kendi inançlarıyla alay edip dini inançları halkın gözünden düşürmeye çalışıyorlar mı? Ha orada dur. Buna İsrail, ABD değil tüm batı ülkeleri karşı çıkar. İnançlarla uğraşılmaz. Dindarlar rencide olacak şekilde film olamaz.

Bizde Kemal Sunal filmlerinde sürekli kirli sakallı, sahtekâr imam ve din adamları gösterildi 80’li yıllarda. Evet.

Bu durum şu anda 30 yaşın üzerindeki pek çok insanda yanlış dini imaj oluşturmuş mudur? Olmaz mı? Hem de sinema dini diye bir furyaya sebep oldu.

Nasıl?

Bakın 1990’lı yılların ardından zengin Müslümanlar tatili keşfetti. Onlar denize, plaja, termale, havuza gitmeye başladı. Hem de 5 yıldızlı ve kadın erkek ayrı plaj ve havuzu olan otellere. 1-2 yıl gazete ve tv’ler bununla mücadeleye ve helikopterle üstten çekimler yapıp tacize başladı. Ardından Ege ve Akdeniz bu çeşit otel ve tatil köyleriyle donandı. İhtiyaç talebi, talep arzı oluşturdu. Herkes mutlu, dindarlarda, otel işleten zenginlerde. Kimin elinden ne alındı. Hiç, kuru gürültü.

Şu anda yeni bir alan keşfedildi. Dini içerikli filmler. Dini film veya sinema değil öyleymiş gibi yapıp dine balta indirme yani. Namazı bilmeyene cami, cemaat senaryosu yazdırma daha açığı. Amerikan filmlerinde olurdu, Arap çöllerinde çekilen filmde esmer bir Arap vatandaşı namaza durmaktadır. Aman ne namaz, düşmeler kalkmalar, hiçbir rükun ve rekât olmamaktadır. Namazı bilmeyenin namazı yani. Düşünün doktor rolünü oynayan artist ameliyat yapmakta ve hastayla ilgisi, ameliyat şekli doktorlukla uzaktan yakından ilgisi yok. Tüm tıp camiası olayı kınar. Namaz kılan milyonlarca insanın namaz sahnesine bakışını düşünün.

Türk sinemasında din yıllar boyunca şekilden şekle girdi; görmezden gelindi, itildi kakıldı, tahta oturtuldu… Ahlaksız kasap kapısına camideyim yazdı, karaborsacı dükkân sahibi hacı lakabıyla anıldı, para düşkünü zengin ev sahibi takkeli hacı rolüyle sunuldu. Neden dinden intikam almak veya dindarla dinin arasını soğutmak için.

Son yıllarda çekilen filmlerde ise dinî temalara alaka arttı. Peki, yönetmenlerin yaklaşımı eskiye nazaran ne kadar farklılaştı?

Filmlere kuş bakışı göz attığımızda ‘dinî temalara’ rağbetin arttığını görmek zor değil. ‘Girdap’, ‘Takva’, “Âdem’in Trenleri” ya da ‘Semum’ gibi merkeze bu konuları alanların yanında ‘Beş Vakit’, ‘Dabbe’ gibi çıkışında dinî alandan beslenen de var. Ya da ‘Araf’, ‘Kader’ gibi isimden esinlenenler… ‘Yumurta’, ‘Sıfır Dediğimde’ gibi daha derin bir üslup seçenler... Ulak’taki gibi İslamiyet, Hıristiyanlık ve diğer dinlerden müteşekkil tabiri caizse ‘küresel’ bir din tasvir edenler...

Hiçbirinde gerçekten dini tanıtma ve ABD filmlerindeki gibi kilise nezaketini aktarma yoktur. Tamamen dindarın ve dini çevrenin saplantı içinde olduğu vurgusu yatmaktadır. Çocuklar, gençler, yalnız yaşayanlar, imamlar, şeyhler hepsi sakat insanlar.

Nedense o sahnelerin en ufak göstergesine toplumumuzda 40 küsur yıldır ben rastlamadım. Siz hangi cami, dergâh ve kuytuda çektiniz. 15 yıldır İstanbul’dayım ve yüzlerce cami ve türbeyi ziyaret ettim oysaki.

Ümidim o ki, 5 yıldızlı oteller gibi “sinema ve magazin dini” gerçek ihtiyaca, talebe ve arza dönüşecektir. Ve insanlar dinin korku üreten yanlış bir inanış değil, edep ve ahlakın ilk peygamberle öğretilen ve insanlığa yayılan şekli olarak göreceklerdir.

Ne doktorluk, ne polislik, ne İslam dini televizyon dizileri seyredilerek öğrenilmez. Bu anlaşılmaktadır.

Adı takva kendisi huysuz bir günah yığını olunca, bu filmin senaryosunda veya çekiminde neyi eleştirip düzeltmek isteyeceksiniz ki. Söze hacet yok.

Sevgili dostlara baki selamlar.

Muammer MURAT
Milliyet.com.tr
                                                                                                                                               Alıntıdır....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın