21 Aralık 2011 Çarşamba

im Jong-il: Sinemasever bir despot


Geçen hafta çlen Kuzey Kore lideri Kim Jong-il'in uçağa binme korkusundan dolayı bütün gezilerini trenle yapmasından, en pahalı Fransız konyaklarına olan düşkünlüğüne değin birçok farklı yönü üzerinde yazılıp çizildi. Fakat Kuzey Kore liderinin bep bilinmeyen bir başka özelliği, tam anlamıyla bir sinema tutkunu oluşuydu.Öğrenildiğine göre, ardında 20 bini aşkın video ve DVD'lik bir koleksiyon bırakan Kim Jong-il, en çok beğendiği oyuncular arasında Elizabeth Taylor'ı saymayı hiç ihmal etmezdi.

Kim Jong-il, 1987 yılında kaleme aldığı söylenen Sinema ve Yönetmenlik adlı makalesinde, ''Genelde sanat ve edebiyatın gelişiminde sinema önemli bir yere sahiptir. Bu yönüyle devrim ve ilerleme için güçlü bir ideolojik silahtır.'' diyordu.

Sinemanın bir propoganda aracı olarak gücünü farkeden sayısız dünya lideri var. Fakat 69 yaşında ölen Kim Jong-il için sinema, bunun çok daha ötesine geçen bir tutkuydu.

Kuzey Kore liderinin film koleksiyonu, Hollywood prodüksiyonu kovboy klasiklerinden Japon yönetmenlerin canavarlı korku filmlerine dek geniş bir yelpazede, sinemanın her türünü kapsıyordu.

Yönetmen kaçırma Sinema üzerine yayımladığı bir dizi deneme ve analitik yazıda, Kim Jong-il'in bazen yaratıcılık sürecine ilişkin gayet keskin gözlemlerde bulunduğu söylenir.Fakat Kim'in yedinci sanata duyduğu hayranlığın aşırıya gittiği de oldu.

1978 yılında, daha henüz babası Kim Il Sung'un koltuğunu devralmasına uzun yıllar varken, Güney Kore'nin o zamanlar en meşhur sinema yönetmeninin rehin alınmasını emretmişti.
Yönetmen Şin Sang-ok, Hong Kong'u ziyareti sırasında Kuzey Koreli ajanlar tarafından yolda durdurulup bir arabaya atılmış, başına bir çuval geçirilmiş ve Kuzey Kore'nin başkenti Pyongyang'a kaçırılmıştı.

Birkaç yıl hapis yatan ve bu süre zarfında kaçmaya çalıştığı için sadece ''ot, tuz ve pirinçle'' beslenerek hayatta kalmayı başaran Şin, dört yıl sonra aniden serbest bırakılmış ve Kuzey Kore hükümetinin düzenlediği şaşalı bir resepsiyonda karısı Choe Eun-hui ile bir araya gelmesine izin verilmişti. Pyongyang'ta yaşadıklarını daha sonra kitaplaştıran Güney Koreli yönetmen, bu gece esnasında Kim Jong-il ile arasında geçen sohbeti ayrıntılarıyla anlatıyor.

Yönetmen Şin'in yanına yaklaşan Kim Jong-il, Kuzey Koreli sinemacıların yeni fikirlerden yoksun olmasından dert yanıyor. ''Yaptıkları her film aynı yüz ifadeleriyle, aynı köhne senaryolar üzerine örülü.'' diye şikayet ediyor. Bu konuşmayı takiben Şin Sang-ok ve karısı Choe, kendilerini Kuzey Kore rejiminin en gözde sinemacı çifti konumunda buluyorlar. Kim Jong-il'in talimatıyla çektikleri toplam yedi film arasında, Pulgasari de var.

Komünist versiyon Bu filmi Godzilla'nın komünist versiyonu olarak tanımlamak mümkün. Bir diğer özelliği ise, Kuzey Kore'nin beyaz perdeye yansıyan ilk öpüşme sahnesini içermesi. Pulgasari'yi tamamladıktan kısa bir süre sonra, Şin ve eşi, 1986 yılında Viyena'ya düzenlenen bir gezi sırasında kaçmayı başarıyorlar.
Günümüzde Pulgasari, uluslararası düzeyde bulup izleyebileceğiniz nadir Kuzey Kore filmlerinden biri. Üstelik baş yapımcı olarak ismi geçen kişi, Kim Jong-il'den başkası değil. Filmin baş kahramanı, metal yiyerek beslenen dev bir canavar. Hiç doymadan hep karnı aç gezen bu yaratık, kapitalizmin bir metaforu olarak düşünülmüş. Ama Kim'in hakimiyeti altında çekilen filmlerin hepsi komümizme ideolojik göndermelerle dolu eserler değildi. Kültür Bakanlığı'nın girişine astırdığı levhalardan birinde, ''Daha çok çizgi film çekmeliyiz.'' diye yazıyordu.

Kuzey Kore'den iltica edenler, eski devlet başkanının şahsi sinema zevki konusunda ipuçları veriyorlar.
Güney Koreli yönetmen Şin Sang-ok, BBC'ye 2003 yılında verdiği mülakatta, ''Genelde erkeklerin bayıldığı filmler ne ise, o da severdi.'' diye anlatıyordu.

Aksiyon, seks ve korku filmlerinin yanısıra, Kim'in, James Bond filmlerini de hiç kaçırmadığı söyleniyor.
James Bond üzdü

Şin'e göre, Kuzey Kore liderinin en çok sevdiği aktör Sean Connery, aktris ise Elizabeth Taylor'dı.
Kim Jong-il, James Bond filmlerine düşkün olsa da, bunun karşılıksız bir sevgi olduğunu hatırlatmak gerek.
Zira Die Another Day adlı filmin senaryosunda James Bond'u yakalayıp işkence eden zalim adamlar, Kuzey Koreliydi.

Pyongyang hükümeti, ''Ulusa bir hakaret'' olarak nitelendirdiği filmi kınamıştı.
Kuzey Korelileri 'kötü adam' tiplemesine indirgeyen film, öfkeye yol açmış olabilir. Ama Kim Jong-il'in sinemanın kitleleri cezbeden gücüne hayranlığı, herhalde yara almamıştır.

bbc.co.uk
                                                                                                                                         Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın