13 Aralık 2011 Salı

ÇİZGİ FİLME KURBAN OLMAK


Gün geçtikçe kanal sayıları da ebatları da büyüyen televizyonlar evlerimizin başköşesine yerleşiyorlar. Ve düğmesine bastığımız an bambaşka hayatları bize sunuyorlar. Bir anda bizi farklı bir dünyanın içine hapsediveriyor adeta kendi dünyamızdan uzaklaştırıyorlar. Üzülerek söylüyorum ki bazı evlerde sabah ilk uyananın düğmesine basmasıyla açılan TV’ler akşam son yatanın kapatmasıyla ancak kapanıyor.Gün boyunca büyük küçük herkes ilgi alanlarına göre farklı şeylere bakıyor.

Şüphesiz yıllardan beri TV’deki yerini hiç terk etmeyen çizgi filmlerde büyük ilgiyle takip ediliyor. Sadece çocuklar değil büyüklerinde yer yer ilgiyle izlediği ya da daha doğru bir ifadeyle izlemek zorunda kaldığı çizgi filmler hayatımızın başköşesine yerleşiyor. Ve kapitalist dünya hemen bunu fırsat bilerek kahramanları aramıza da sunuyor. Okul çantalarından kıyafetlere,  kalemlerden dergilere her yerimiz çizgi film kahramanıyla doluyor. O yıl hangi çizgi film çok izleniyorsa o yılın trendini o oluşturuyor. Ben Tenler,  Spidermanler, Pepeeler içimizden biri oluveriyor. Çocukların kendilerini kaptırdıkları o dünyadan çıkmaları da gün geçtikçe zorlaşıyor. Küçük yaşta TV bağımlısı olup dünyayla arasına set çekiyorlar. Çocukların bu hipnotize hali aileleri çok mutlu ettiğinden, aman ses yapıp ayak altında dolaşmasında otursun TV izlesin diye düşünüyorlar. Çocuk kendi akrabalarından çok Keloğlanın dedesini, Pepenin kardeşini biliyor.

Peki hiç mi izlemesin çocuklar çizgi filmleri? Şimdi diyeceksiniz ki; onu izlemesinler de evlilik programlarına mı baksınlar ya da gelenek göreneklerimizin param parça edildiği dizilere mi dalsınlar? Yine en iyisi çizgi film gibi geliyor değil mi? Ama aileler çocuklarının nasıl bir çizgi filme bağımlı olduğunu gözlemlemeli. Ve o izledikleri dünyanın sahteliğini öğütlemeli. Ders verici, güzel şeyler öğretici çizgi filmlere lafımız yok elbet ama her biri öyle olmuyor. Buna dikkat etmeyen ailelerin çocuklarının kendini Spider man sanıp balkondan attığını da izlemiştik haberlerde,  Pikaçu sanıp etrafına şiddet uyguladığını da. Alttan alta subliminal mesaj veren çizgi filmleri yasaklamalı. Çocuklarımızı TV’ye kurban etmemeliyiz.

Öteden beri süregelen bir şey bu aslında.Bizim zamanımızın çizgi filmlerine baktığımız da onlar da masum değildi şüphesiz. Bakın nasıl büyümüşüz;  ‎’Çocukken Tarzan’ı neredeyse çıplak seyrettik, Külkedisi eve gece yarısından sonra gelirdi,  Pinokyo yalan söylerdi, Batman arabayı saatte 300 km hızla kullanıyordu, Pamuk Prenses 7 herifle birlikte yaşıyordu, Red Kit’in ağzında devamlı sigara, Temel Reis’te pipo ve dövmeler vardı, Pacman hapları yutup yutup dijital müzikle patlayıp koşturuyordu... ‘ Bunları izleyerek büyüdükten sonra günümüz çizgi filmleri de gayet normal geliyor değil mi?

Şimdi çocuklarımızın ne izlediğine bir de farklı gözden bakmalı. Çizgi filmler gerçekten masum mu yoksa içimizde vahşi duyguların temellerini atan mesajlar mı barındırıyor biraz olsun dikkat etmeliyiz. Zira çocuklarımızı kaybedebiliriz!

cumrapostasi.com
                                                                                                                                          Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın