4 Kasım 2011 Cuma

Işık Bilgisi


IŞIK NEDİR:Işık foton (PHOTON)  denilen parçacıklardan oluşan bir enerji türüdür.
Bir teoriye göre bu parçacıklar kaynaktan uzaklaşırken birbirlerinden uzaklaşarak yelpaze şeklinde yol alırlar ve kütleye sahiptirler,diğer bir teoriye göre ışık titreşimlerden-dalgalardan  oluşur ve beyazı oluşturan tüm renklerin bir dalga boyu vardır.Her iki teoremde geçerliliğini korumaktadır.Farklı dalga boyundaki ışıklar mesafe kat ederken zayıflamaları da farklı olur, yada uzaklaşan galaksilerin renkleri kırmızıya ,yaklaşanların maviye çalar. Diğer yönden foton kuramı da yeni buluşlardaki ışığın etkisini doğrulamaktadır.CCD cipler bu yönteme dayalı çalışır.CCD nin  elektron yapısı farklı katmanlarından ışık yardımı ile kopan elektronlar bir alt tabakada potansiyel elektron artışı sağlayarak elektrik  oluşturur ve görüntü için gerekli ilk referans elde edilmiş olur.Yine solar pil yada solar cell denilen Güneş paneli elektrik üreteçleri bu yöntemle çalışır.Işık enerjisi sadece görmek yada bazı sistemlerin etkilenmesinin yanında tabiat da bazı bakteriler ve klorofil üreten yeşil bitkilere FOTOSENTEZ  için gereklidir. İnsan vücudunun D vitamini ihtiyacı da vücudumuzdaki yağların güneş ışığı yardımı ile  vitaminine dönmesi ışıkla olur.Bebeklere Raşitik olmamaları için güneş ışığı önerilir.

D vitamini vücutta kalsiyumu tutmaya yarar,bu arada fotoğraf ve hareketli film kameralarının gelişmesine sebep olan Film tekniği gümüş bileşiklerinin ışık altında metalik gümüşe dönüşüp kararmalarından yola çıkılarak bulunmuştur
Dip not: Güneşten ve uzaydan gelen ışık ışınları bize paralel ulaşmaktadır.

  Gözde görme ve algılama: İnsan gözü baktığı  yerdeki görüntü algılamasını iki türlü yapar .Baktığı görüntünün merkezindeki çok dar bir alanı algılayabilir (MAKULA)bu merkezi algılamadır bunu dışındaki görüntü periferal görüntüdür ve esas görüntünün dışındadır,ancak göz çok keskin hareketlerle artalan alandaki resmi de inceler ve akılda tutarız, her tarafı aynı anda aynı detay kalitesinde görüyor zannederiz.İnsan gözü aslında en yüksek yoğunlukta gördüğü alan 1 mm çapındaki alandır diğer bölgeler daha az detay taşır.Kitabınızı okurken birden bir harfin üzerinde durun ve gözünüzü hiç kımıldatmayın ve harfin üzerinde bakışınızı devam ettirin dikkat ettiğinizde o harfin bile çok küçük bir noktasını hatta iğne ucu kadar ufak bir alanını tam olarak gördüğünüzü anlarsınız.FOTOĞRAFTA ise bir çerçeve içine girip tesbit edilmiş görüntü size geniş bir şekilde değişip kaybolmuş bir hareketin anlık görüntüsünü inceleme imkanı verir.
İnsan beş duyu yardımı ile dış dünyayı anlar , tanır ve öğrenir.Vücudumuza en çok bilgi girişi göz ve kulağımızla olur. %1 tatma, %1.5 dokunma, %3.5 koklama, %11 duyma ve %83 görme.

GÖZÜN YAPISI:Göz karanlık oda prensibiyle çalışır.Mavi,kırmızı ve yeşil renklere duyarlı hücrelere sahiptir,bu hücreler retina adı verilen ve gözün arka kısmında görüntünün mercek yardımı ile düştüğü noktadadır.Tek renkli görüntü o rengin hücresini , iki renk karışımı bir görüntü de içerdiği renklere uygun ölçüde ilgili hücreleri uyarır.Eğer üç renk den eşit miktarda renk geliyorsa BEYAZ yada açık gri görürüz.

Göz; Mor ötesi ve kızıl ötesi renklerin arasında kalan ana ve ara renkleri görür.Sırasıyle:Yeşil,mavi,kırmızı,sarı,cyan ve magenta ve tabii bu renklerin değişik oranlarda karışımlarını göz görebilir.

400nm Mavi-530 nm yeşil-600 nm turuncu- 700nm kırmızı arası dalga boyu.

400nM------------530nM------600nM-------630-----------700nm

 Mavi                   Yeşil         Turuncu         Lazer         Kırmızı

Nano metre milimetrenin milyonda  biridir.

  Işık göze mercek yardımı ile kırılarak girdikten sonra arka duvardaki ağ tabaka üzerine düşer.Ağ tabaka üzerinde RECEPTEUR-alıcı olarak çalışan iki türlü hücre vardır;Koni şeklinde ve daha çok renk pigmentine sahip olan hücreler, gündüz yada ışığın çok olduğu ortamlarda işlevseldir, diğer slindirik hücreler ise daha karanlık ışık seviyelerinde görev yapar renk olgusuna daha az duyarlıdır . Işıksız ortamlarda renk  ısısı oluşmadığından konik hücreler algılamada yetersiz kalırlar.Çok ışıklı bir ortamdan karanlığa girdiğimizde ilk anda çevremizle hiçbir görsel ilişkimiz olmaz daha sonra etrafı görmeye başlarız buna gözün alışması denir, aslında ağ tabakanın yapısında bulunan A vitamini  gün boyu yüksek ışıkta yanarak kullanılır ve devamlı aynı seviyede kalır ani karanlığa girdiğimizde hassasiyetin artması için vücut kendiliğinden retinayı A vitamini ile besler ve az ışık için gerekli olan seviyeye ulaştığımızda görme oluşur.A vitamini eksikliğinde gece körlüğü denilen ve genetik olan göz kusuru oluşur.Tavuk karası.
Doppler effect: Daha sonra açıklanacak.Kaynak uzaklaşırken ses ve ışığın frekansı düşer.Yaklaşırken yükselir.IŞIĞIN yapısını sorgula?
Photographien Yunanca ışık yardımı ile görüntü elde edilmesi anlamına gelir.Gümüş tuzlarının ışıktan etkilenmesi ve kimyasal işlemlerin yardımı ile kalıcı görüntü elde edilmesi bu isimle anılır.
Gümüş tuzları ; Görünür ışık,morötesi,kızıl ötesi ve gamma ışıklarından etkilenir, gümüş bromür ve diğer gümüş bileşikleri  metal gümüşe dönüşür ve kararır.Fotoğraf filmi ve kartı gümüşün bu özelliğinden yararlanılarak  geliştirilmiştir.
Fotoğraf tekniği 18 ci yüz yıl sonlarında birçok meraklı araştırmacının çabaları sonucunda bulunmuş ve zamanımıza kadar gelişerek son halini almıştır.
16 yy sonlarında CAMERA OBSCURA (Karanlık oda) tekniği yardımı ile ressamlar portre, manzara ve bina resimleri çizmekteydiler , tabii ters olarak. Daha önceleri ise Camera Obscura diye adlandırılan karanlık oda ve üzerindeki bir delikten yıldızlar ve güneş izlenmekte idi ve bu yöntem
Çin ,Yunan ve Arap uygarlıkları tarafından kullanılmıştir.
16 yy da Ressamların tercih ederek kullanmaya başladıkları bu yöntem sayesinde karanlık bir kutu içerisine kafalarını sokarak delikten içeri giren ışıkla birlikte görüntü, önlerindeki yağlı yada şeffaf kağıdın üzerine düşüyordu ve ressamlar bu görüntünün üzerinden çizim yaparak modeli doğru ve orantılı şekilde çizebiliyorlardı .Daha sonraları bu delik genişletilerek mercek yerleştirilmiş ve görüntü kalitesi artarak daha belirgin hale gelmiştir
Daniello Barbaro 1568.İtalya.

Yine 1676 da Daniel schwenter(Alman) Üç mercekli bir objektifi geliştirerek kullanmaya başlar.Gelişmeler devam eder 45 derecelik bir ayna yardımı ile görüntü düzeltilerek bir buzlu cam üzerine düşürülür.Bu haliyle kolay kullanılabilen bir düzenek haline gelmiştir.Ressamlar artık konuyu gözle ölçü alarak yapmaktan ziyade bu tür kopyalama tekniği ile daha hızlı ve orantılı resimler yapmaktadırlar.

17 yy  ilk çeyreğinde gümüş tuzlarının ışığa duyarlı olduğu fark edilir ve bu tür etkileşimin fotoğraf tekniğinde kullanımına hala zaman vardır.yaklaşık elli yıl sonra 1795ler de Thomas Wedgwood porselen tabaklar üzerine resim yapmak için bazı görüntülerin kopyalarını Gümüş nitrat kullanarak parlak porselen üzerine geçici olarak aktarmayı başarır.Ancak bu görüntü uzun süreli değildir ve fotoğrafı kalıcı hale getirmek için uğraşır.

  Hareketli filmin Tarihçesi:Arka arkaya çekilmiş fotoğraf karelerinin seri bir şekilde hareket ettirilmesiyle hareketli görüntü etkisi oluşmaktadır.18 yy son çeyreğinde bu konuya meraklı araştırmacılar fotoğrafları ya da elle çizilmiş resimleri ardarda döndürerek yada bakaç önünden geçirerek hareketli filmin oluşmasında ilkleri başarmışlardır.Yüz yılımızın başlarındaki en önemli buluş olan sinema,hareketli görüntüyü perde üzerinde tekrar görmemize imkan sağlar. İlk hareketli görüntü denemelerinde elektrik kıvılcımlarını resim geçişi ile senkron sağlayarak karanlıktaki resmi çok kısa süreli görmeyi sağlayan düzenler kurulmuştur.Diskoda müzikle birlikte çakan flaşlarla dans edenler karanlıkta donuk ve hareketsiz gibi görünür, saniyenin çok kısa bir anında insan hareketi de göze durağan gelir.Gözümüzün bir kusuru kesik hareketleri kesintisiz hareket olarak algılamamıza sebep olur. Gözün retina tabakasına düşen görüntüler kaybolmalarından sonrada kısa bir süre retinada kalmaya devam ederler.[1829 Ferdinant Plateu- Belçikalı.]Yani 10 kesintili sabit resim arka arkaya retinaya ulaştığında kesintisiz hareket ediyor hissini başlatır.Standart Resim sayısı Sinema filminde 24 kare TV de ise 25 Karedir.Gözde  görme yanılgısı 10 resimdir. Karanlıkta hızla sallanan bir el feneri yada akkor halindeki odun parçası uzayan bir görüntü verir. Buna sebep; Göz farklı noktalardaki yanan cismi hatırlamaya devam ettiğinden bir sonraki görüntüye birleştirir.Ancak göz saniyenin binde biri gibi kısa sürede çakan flaşı ve daha kısa süreli ışımaları görebilir, hatırlaması ise devam eder.

STROBOSKOPİK GÖZLEM:Sinemada hareket halindeki araçların tekerlekleri bazen duruyor yada tersine dönüyor gibi görünür.Dönme hızının saniyede 25 kez oluştuğunda  ve kameranın filmi pozlandırma anlarına  senkron olunduğu zaman bu görsel yanılma oluşur.Aslında gözde oluşmaz bu yanılgı, film karesinde durağan olur ve dönme  sayısı arttığında tersine dönme şeklinde pozlanır.

                                                                                                                                       Alıntıdır..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın