güzel günler göreceğiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güzel günler göreceğiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2012 Cumartesi

Güzel Günler Göreceğiz

İstanbul'da bir gün içinde beş farklı karakterin umuda giden yolda hayatlarının kesişmesini konu alıyor.

22 Ekim 2011 Cumartesi

Altın PORTAKAL'DA ÖDÜLLER SAHİBİNİ BULDU


ALTIN PORTAKAL'DA EN İYİLER BELLİ OLDU

Bu yıl 48'incisi düzenlenen Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin en iyisi 'Güzel Günler Göreceğiz' oldu. Gecede en çok ödülü ise 'Zenne' filmi aldı. Zenne geceden 'En İyi İlk Film' ve 'SİYAD' ödülü dahil olak üzere 5 ödülle ayrıldı. Zenne'nin iki yönetmenin biri Caner Alper, cinsel tercihi nediniyle öz babası tarafından öldürülen Ahmet Yılmaz'a adanan filmi için yaptığı konuşmada "Sözde namuslarını temizlemek için gözlerini kan bürümüş töre katillerinin tam karşısında kızının veya oğlunun önünde etten duvar Ören aileler olacağını umut ediyorum. Tıpkı bizim ailelerimiz gibi" ifadelerine yer verdi. Festivalin merakla beklenen filmi 'Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm' geceden tek ödülle döndü. Behzat Ç. karakteri oynayan Erdal Beşikcioğlu, 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülünü aldı. Altın Portakal'ın tamamı kadınlardan oluşan jürisi 'En İyi Yönetmen' ödülünü dalında festivalin yarışma filmlerinin tek kadın yönetmeni 'Geriye Kalan'la Çiğdem Vitrinel'e verdi.

Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) tarafından düzenlenen 48'inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'en iyiler' belli oldu. Cam Piramit Fuar ve Kongere Merkezi'nde düzenlenen ödül töreninden Hasan Tolga Pulat'ın yönetmenliğini yaptığı 'Güzel Günler Göreceğiz' 'En iyi Film' ödülünü aldı. Geceye 'En İyi İlk Film' ve SİYAD ödülüyle birlikte 5 ödülle Zenne damgasının vururken, Güzel Günler Göreceğiz 4 ödülün sahibi oldu.

DAHA ÖZGÜR YARINLAR

Berna Laçin ve Ufuk Özkan'ın sunuculuğunu yaptığı ödül törenine, Areti Ketime ve Dilek Koç rebetiko ağırlıklı Türkçe ve Yunanca şarkılarıyla geceye renk kattı. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin 48'inci finalinin açılış konuşmasını yapan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, "Biraz kederli bir hafta geçirdik. 49'uncu Altın Portakal'da kadınlarımızın daha özgür, aydınlarımızın, bilim adamlarının daha özgür olduğu bir Altın Portakal'da beraber olmak üzere darbeler görmeksizin, sansürlerle karşılaşmaksınız size güle güle diyoruz" diye konuştu.

TELİF ÇIKIŞI

Konuşmasının yapmak üzere sahneye davet edilen Telif Hakları ve Sinema Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Ülger, gecenin sunucusu Ufuk Özkan'ın "Sendikamız var biliyorsunuz. Bizim telif haklarımızı da araya sıkıştırabilirseniz" talebiyle karşılaştı. Bu isteğe Genel Müdür Yardımcısı Ülger, "Telif sorunu hallolacak" diye karşılık verdi. Ufuk Özkan, Genel Müdür Yardımcı Ülger'in bu sözüne " Hepimizi nasıl ferahlattınız. Çok teşekkür ederiz" diye karşılık verdi.

HALKIN PORTAKALI ÖDÜLLERİ

48'inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde ilk ödüller 'Halkın Portakalı' dalında verildi. Ödülleri Jüri Başkanı Gülsen Tuncer, Oyuncu Ahu Tuğba ve sinema yazarı Yönetmen Engin Ayça sundu. Halkın Portakalı'nda birincilik ödülü 'Rengim' filminin olurken ikinciliği 'Kumanda' adlı kısa filmleriyle Koza Film Ekibi aldı. Halkın Portakalı'nda üçünlük ödülü 'Gül ve Silah'ın oldu. Jüri Başkanı Oyuncu Tuncer, "48'incisini kutladığımız bu festivali artık bütün dünyada kimliğini ispatlamış bir festivaldir. Halkın Portakalı bu festival içinde proje olarak en yüksek ve en özgün projedir. Bunu akıl eden gerçekleştiren ekibi minnetlerimizi sunuyoruz" diye konuştu.

KISA FİLM VE BELGESEL ÖDÜLLERİ

Festivalin 'En İyi Kısa Film' ödülünü yönetmenliğini Tuna Balkan'ın yaptığı 'Dua' alırken ödülleri açıklamak üzere sahneye gelen Türkan Derya ve Begüm Kütük, bu yıl iki filme jüri özel ödülü verdiklerini açıkladı. 'Ekodenge' ve 'Kırmızı Alarm' jüri özel ödülünün sahibi oldu.

'En İyi Belgesel Film' ödülünün açıklamak üzere sahneye gelen Serap Aksoy ve Meltem Ünal Erzen belgesel kategorisinde iki jüri özel ödülü verdiklerini söyledi. Gökhan Bulut ve Cem Kaya'nın yönetmenliği yaptığı 'Arabeks' ve Okan Avci'nin yönetmenliğini yaptığı 'Kadim' jüri özel ödülünü aldı. 'En İyi İlk Belgesel' ödülünü iki film paylaştı. Tunç Erenkuş'un 'Oğlunuz Erdal' ve Mehmet Özgür Candan'nın yönettiği 'Geçmiş Mazi Olmadı' ödülü paylaşan yapımlar oldu. 'En İyi Belgesel Film' ödülü ise Sabite Kaya'nın yönettiği 'Bedensiz Ruhlar'a gitti.

ULUSLARARASI ÖDÜLLER

ULuslarası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 10 filmin yarıştığı Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması'nda 'En İyi Film' ödülü 'Sınırda' filminin oldu. Jüri Başkanı Marleen Gorris ve Jüri Üyesi Yönetmen Bilet İlhan açıkladığı ödüllerde Yasemin Samdereli'nin yönetmenliğini yahtığı 'Almanya' Jüri Özel Ödülü'nün sahibi oldu. Bu kategoride ödül veren Gençlik Jürisi, ödüle Mohammad Rasoulof'un İran yapımı 'Güle Güle'yi değer görürken Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) tercihi de 'Güle Güle' filminden yana oldu.

SİYAD 'ZENNE' DEDİ

Tüm yarışma kategorilerinde jürinin kadınlardan oluştuğu Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) Ulusal Ödülü 'Zenne' filminin oldu. Ödülü SİYAD adına Janet Barış açıkladı. Ödülü almak üzere sahneye filmin yönetmenleri Caner Alper ve Mehmet Binay geldi. Yönetmen Alper, "Biz böyle bir filmle festivale katılmayı dahi cesaret edemezken bizi seçtiler. Kültür Bakanlığı'ndan Zenne'yle ilgili 'Desteklemeye uygun bulunmamıştır' yazısı almamazın üzerinden iki yıl geçti. Dünyanın her yerinden, bu senaryoda anlatılanlara inanamayan, ama bunun bir dava olduğuna inanan pek çok sanatçıyla biraraya geldik ve filmi bitirdik" diye konuştu.

Filmlerinde artık azımsanmayacak bir gurubun aşığılanmasına, yok sayılmasına ve öldürülmesine dikkat çeklek istediklerini belirten Alper, şunları söyledi, "Arkadaşımız Ahmet Yıldız bir yaz akşamı, evinin önünde 7 kurşunla öldürüldü. Gıyabında yargılanan kişi öz babası ve yakalanamıyor" dedi. Alper, "Belki bir daha çıkamayız" dediği sahnede "Bakanlığın uygun bulmadığı filmimizle aldığımız bu ödülle içimde ilahi adalet umudu yanıyor. Sözde namuslarını temizlemek için gözlerini kan bürümüş töre katillerinin tam karşısında kızının veya oğlunun önünde etten duvar Ören aileler olacağını umut ediyorum. Tıpkı bizim ailelerimiz gibi."

Filmin diğer yönetmeni Mehmet Binay ise siyasi partilerden aşiretlerin oy potansiyelini kaybetme korkusundan vazgeçmeye çağırdı. Bu ülkeyi içinde bulunduğu coğrafyadaki diğer ülkelerden ayıran demokrasi, özgürlük ve hoşgörü olduğunu belirten Binay, "Dil, din ırk farketmeksiniz aynı tanrının çocuklarıyız. Bizim arkadaşımız Ahmet Yıldız ve daha nicelerini öldürdü. Kimliklerimizi saklamadan yaşacağımız bir Türkiye hayal ediyoruz" diye konuştu.

SEYİRCİ ÖDÜLÜ CAN FİLMİNİN

Kent Konseyi Seyirci Ödülü ise Raşit Çelikezer'in yönetmenliğini yaptığı 'Can' filminin oldu. Yönetmen Çelikezer, "Seyirci ödülü almak izim ekibimiz adına çok önemli bir şeydi. Teşekkür ediyoruz. Bu ödülü sanat için bir şey yapmak için çalışan herkese adıyoruz" diye konuştu.

AVNİ TOLUNAY ÖZEL ÖDÜLÜ

Müjde Ar başkanlığındaki Ulusal Uzun Metraj Fil Yarışması jürinin ilk ödülü Dr. Avni Tolunay Özel Ödülü olarak 'Canavarlar Sofrası' filmine gitti. Ödülü, film ekibine Avni Tolunay'ın kızı Serap Tolunay sundu. Behlül Dal Özel Ödülü ise 6 isim arasında paylaştırıldı. Yönetmen Ertem Göreç ve Yazar Zeynep Oral'ın açıkladığı ödüllerde Lüks Otel En İyi Film ve En İyi Müzik ödüllerini alırken çocu Oyuncular Öngörüye Ağıt filmiyle Okan Koç, Can filmindeki rolüyle Yusuf Berkan Demirbağ ve Yürüyüş filmindeki rolleriyle Abdullah Ado ve Nujiyan Kilgi ödüle değer görüldü.

'AHMET YILDIZ YILDIZLAŞTI'

Festivalde, 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' Gül Erda ve Yaşar Seyman açıkladı. Ödül, 'Zenne' filmindeki rolüyle Erkan Avcı'nın oldu. "Filmi otaya koyan iki insan var. Sizi çok seviyorum. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak size teşekkür ediyorum. Bize ait olmayan fikri, düşüncesi insanı katletmeyi bir kenara bırakıp birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor artık. Ahmet Yıldız bence bu akşam yıldızlaştı" diye konuştu.

'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' ödülü ise ikiye bölündü. Jüri Üyesi Çiğdem Anad, 'Güzel Günler Göreceğiz' filminde rolüyle Nesrin Cavadzade ve 'Zenne' filminden Tilbe Saran arasında paylaştırıldığını açıkladı. Cavadzade, ödülünü "Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra dünyanın 4 bir yanına dağılan bütün güzel ve yalnız kadınlara" adadı. Altın Portakal'ın 'en İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' ödüllü sanatçısı Tilbe Saran ise "Zannediyorum bu ödül vicdana gitti. Oynadığım karakterin adı Sevgi'ydi. Bu ödül sevgiye. Namus kanla temizlenmez. Sanat bir toplumun vicdanıdır" diye konuştu.

Antalya Altın Portakal Film festivali'nin 'En İyi Kurgu' ödülü Güzel Günler Göreceğiz filmindeki çalışmasıyla Kalender Hasan'a verildi. En İyi SanatYönetmeni ödülü ise Yürüyüş filmiyle Gıyasettin Şehir'in oldu. Ödül sahibi Şehir, cinsel ayrımcılığın ve savaşın olmadığı bir Türkiye dileğiyle ödülü demokrasi ve aydınlık gelecek için mücadele eden insanlara adadı.

'En İyi GörüntüYönetmeni' Lüks Otel'deki çalışmasıyla Kenan Korkmaz ve Zenne filmiyle Norayır Casper arasında paylaştırıldı. Lüks Otel filminin aynı zamanda yönetmeni olan Korkmaz, filminin bu ülkede öteki olmayı anlattığını belirterek yeni anayasa yapılırken ötekisi olmayan bir ülke anlayışıyla yaklaşılmasını istedi. Casper adına ödülü Zenne filminin yönetmenlerinden Mehmet Binay aldı.

BEHZAT Ç. EN İYİ ERKEK OyunCU

48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'En İyi erkek Oyuncu' ödülü ise 'Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm' filmindeki rolüyle Erdal Beşikcioğlu'na gitti. Beşikcioğlu'nun ödülünü Jüri üyesi Oyuncu Bergüzar Korel'den rol arkadaşı Fatih Artman aldı. Artman, Beşikcioğlu'nun Ankara'da sahnelediği 'Bir Delinin Hatıra Defteri' Oyunu nediniyle ödü törenine katılamadığını belirterek onun adına da heyecanlandığını söyledi.

'BÜTÜN ÖTEKİLERİ OYNARIM'

Portakal'ın 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülü ise 'Geriye Kalan' filmiyle Devin Özgür Çınar'ın oldu. Çınar'a ödülünü Mustafa Akaydın ve Ayça İnci sundu. Ödülü alan Çınar, "Sadece bayılmaya çalışacağım. Çok teşekkür ederim. Ben bu filmde öteki kadını oynadım ve bu benim çok hoşuma gitti. Bundan sonra da öteki olan her rolü oynamayı çok isterim" dedi ve ödülü "kendisini öteki olarak hisseden ve hissettirilen herkes adına" aldığını söyledi.

Altın Portakal'ın 'En İyi Müzik' ödülünü 'Yürüyüş' filmiyle Frank Schreiber, Hemin Darya'nın oldu. Ödülü Jüri üyesi Şevval Sam'dan filmin senaristi Selamo aldı. Ödülü alan Selamo, "Bu festivalin önemi 12 Eylül'de sansürlenen, yasaklanan filmlere 'Geç Kalmış Portakallar' adıyla ödüllendirdi. Ama aynı zamanda biz burada Kürtçe film yaptığımız için öteki gibi hissetik, basın tarafından sansürlendik" diye konuştu. Filmle, 12 Eylül sistemine bir tokat vurmak istediklerini belirten Selamo, "30 yıldır bu ülkede bir savaş var. Yıllardır bu ülkede Kürtlerin dili yasaklandı. Asimile edildi. Şimdi yavaş yavaş bunlar kabul ediliyor. Biz sanat için buradayız bir günde Diyarbakır'da barış için buluşalım" diye konuştu.

En İyi Senaryo Güzel günler Göreceğiz filmiyle Emre Kavuk'un oldu. İlk senaryosuyla ödüle kavuşan Kavuk, ödülünün Yeşilçam emekçilerine adadı.

KADINLAR VİTRİNEL'İ SEÇTİ

48'inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen' ödülü 13 yarışma filmi içinde tek kadın Yönetmen olan 'Geriye Kalan' filmiyle Çiğdem Vitrinel'in oldu. İlk filmiyle ödüle ulaşan Vitrinel, kadınlara atfedilmeyen festivaller temennisiyle aldı.

ZENNE EN İYİ İLK FİLM

Başkan Mustafa Akaydın ve Oyuncu Demet Evgar'ın açıkladığı 'En İyi İlk Film' ödülü Zenne'nin oldu. Yılın en iyi ilk film ödülünün alan Zenne tam kadro sahneye çıktı. Ödülü ekip adına alan Yönetmen Caner Alper, yapımcılarına teşekkür etti ve "Dün alkışlar bütün jenerik boyunca devam edince insanın ülkesinde kabul görmesi gerçekten çok güzel" dedi. Zenne gecede En İyi İlk Film ödülüyle birlikte 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu', 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu', 'En İyi Görüntü YÖnetmeni', ve 'SİYAD Ulusal' ödüllerini aldı.

KADINLAR JÜRİSİ ÖZEL ÖDÜLÜ

Altın Portakal'ın tamamı kadınlar oluşan jürisi kendi adına sunduğu 'Kadınlar Jürisi Özel Ödülü' Umut Ünal'ın yönetmenliğini yaptığı 'Nar' filminin oldu. Ünal, "Ben sinemaya Müjde Ar sayesinde başladım. İlk senaryom Teyzem ve bu da aldığım ilk Altın Portakal" dedi.

48'nci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin 'En İyisi' ise 'Güzel Günler Göreceğiz' filmi oldu. 'En İyi Film Ödülü'nü Jüri Başkanı Müjde Ar ve Antalya Valisi Ahmet Altıparmak beraber sundu. İl filmiyle ödüle uzanan Yönetmen Hasan Tolga Pulat, "İnanın ne diyeceğimi bilmiyorum. Burada olmak zaten çok büyük bir onurdu. Bu onuru en iyi filmle taçlandırmak anlatamayacağım bir şey" diye konuştu. Senaristinden Oyunculara ve teknik ekibe tek tek teşekkür eden Pulat, "Kadınlar tarafından onurlandırılmak da hayatım boyuca unutmayacağım bir keyif" dedi. Güzel Günler Göreceğiz filmi ise 'En İyi Film' ödülüyle birlikte 'En İyi Senaryo', 'En İyi Kurgu' ve 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' ödüllerini aldı.

KUTU (1)

En İyi Film : Güzel Günler Göreceğiz 350.000 TL ve Altın Portakal heykeli

En İyi İlk Film : Zenne 50.000 TL ve Altın Portakal heykeli

En İyi Yönetmen : Çiğdem Vitrinel (Geriye Kalan) 50.000 TL ve Altın Portakal heykeli

En İyi Senaryo : Emre Kavuk (Güzel Günler Göreceğiz) 30.000 TL ve Altın Portakal heykeli

Kadınlar Jürisi Özel Ödülü: Nar

En İyi GörüntüYönetmeni: Kenan Korkmaz (Lüks Otel) ve Norayır Casper (Zenne) 30.000 TL ve Altın Portakal heykeli

En İyi Müzik : Frank Schreiber, Hemin Darya (Yürüyüş) 30.000 TL ve Altın Portakal heykeli

En İyi Kurgu : Kalender Hasan (Güzel Günler Göreceğiz) Altın Portakal heykeli

En İyi SanatYönetmeni : Gıyasettin Şehir (Yürüyüş) ve Altın Portakal heykeli

En İyi Kadın Oyuncu : Devin Özgür Çınar (Geriye Kalan)Altın Portakal heykeli

En İyi Erkek Oyuncu : Erdal Beşikcioğlu (Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm) Altın Portakal heykeli

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu : Nesrin Cavadzade (Güzel Günler Göreceğiz) Tilbe Saran (Zenne) Altın Portakal heykeli

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu : Erkan Avcı (Zenne) Altın Portakal heykeli

Behlül Dal Jüri Özel Ödülü :

Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü : Canavarlar Sofrası

ULUSLARARASI UZUN METRAJ FİLM YARIŞMASI

En İyi Film : Sınırda

Jüri Özel Ödülü : Almanya

SİYAD ÖDÜLLERİ

Ulusal : Zenne

Uluslararası : Güle Güle

Kent Konseyi Seyirci Ödülü : Can

Gençlik Jürisi Ödülü : Güle Güle

ULUSAL KISA FİLM VE BELGESEL YARIŞMALARI

En İyi Belgesel Film : Bedensiz Ruhlar 15.000 TL

En İyi İlk Belgesel Film : Oğlunuz Erdal ve Geçmiş Mazi olmadı 5.000 TL

Belgesel Jüri Özel Ödülü : Arabeks ve Kadim

En İyi Kısa Film : Dua 10.000 TL

Kısa Film Jüri Özel Ödülü : Kırmızı Alarm ve Ekodenge

HALKIN PORTAKALI

Birinci Film : Rengim 30.000 TL ve Halkın Portakalı Ödül Heykelciği

İkinci Film : Kumanda 20.000 TL ve Halkın Portakalı Ödül Heykelciği

Üçüncü Film : Gül ve Silah 10.000 TL ve Halkın Portakalı Ödül Heykelciği - Antalya / Merkez

(Doğan Haber Ajansı) 15.10.2011 00:28 [3059798]

                                                                                                                                              Alıntı

21 Ekim 2011 Cuma

Hasan Tolga Pulat ve senarist Emre Kavuk ile röportaj


'Halk diliyle anlatmak basitlik mi?'
İlk uzun metrajlı filmleri ile Altın Portakal’da En İyi Film dahil 4 ödül almaları, sonuçların açıklandığı günden bu yana çok konuşuluyor ve eleştiriliyor. İki sinemacı “ödüllerimizi geri verebiliriz” diyor.

Dilara ELDAŞ
ntvmsnbc
Güncelleme: 15:40 TSİ 18 Ekim. 2011 Salı
İSTANBUL - Altın Portakal jürisi, “Güzel Günler Göreceğiz” filmine En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Kurgu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini verdi. Filmin yönetmeni Hasan Tolga Pulat ve senaristi Emre Kavuk’un üniversite yıllarından başlayan ve sinema hayatlarının başında aldıkları ödül gününe uzanan arkadaşlıklarını konuşmak, bir başarı öyküsünü anlatmak adına çok keyifli olurdu. Ama iki genç sinemacıyla biz ne öykülerini ne de vizyona henüz girmemiş ödüllü filmlerini tam anlamıyla konuşabildik. Çünkü eleştirmenlere küskünler, “içi boş” yorumları için. Ümit Ünal’a da verdiği tepkiden dolayı kızgınlar. Yeşilçam ekolünün takipçisi olarak “festival filmi” gibi görülmediklerini düşünüyorlar. Ve bu konuşmalar arasında belki de tartışmaya en açık soru şu: Halk diliyle anlatmak basitlik mi?

Hiç zafer sarhoşu gibi bir hava yok sizde?
Tolga Pulat: Savaşa mı gidiyoruz ki zafer olsun… Biz filmimizi yarıştırdık, jüri değerlendirdi. Beğenildi, ödüllendirdi, biz de mutlu olduk. Hepsi bu kadar, abartılacak bir şey yok.

Yani “sürpriz” olduğunu düşünmüyorsunuz ödülün?
T.P. Hayır. Biz üç farklı jüriden geçmiş bir filmiz. İlk olarak, Kültür Bakanlığı’ndan destek kazandık. Ardından Altın Portakal’ın ön jürisi bizi değerlendirdi ve festivalin 13 filmine kabul etti. Daha sonra da ana juri seçti. Bu bizi sürpriz bir film olmaktan çıkarıyor bence. Çünkü iyi bir oyuncu kadrosu ile iddialı bir filmle yola çıktık. Gayet de iddialı bir gala yaptık. Ama bir anda başka bir ortam yaratıldı orada bilinçli olarak. Ve biz sürpriz gibi görünmeye başlandık.

Emre Kavuk: İyi bir filmin başına gelebilecek şeylerle karşılaştık bizde. Her zaman spekülasyonlar olabiliyor, iyi bir filmin üzerine gidilebiliyor. Ama yine de üç gün sonra unutuluyor. Asıl olan filmin kalıcı olmasıdır, ikinci üçüncü kez izlenmesidir. Bizim için de ödülden daha önemli olan filmin daha sonra ikinci, üçüncü kez izlenmesi olacaktır.

O zaman gişenize çok güveniyorsunuz?
E.K. Tabii ki güveniyoruz. Jüriye tekrardan çok teşekkür edelim. Genç sinemacıların önünü iyi bir şekilde açtılar. Kendileri de bunu ifade etti. “Biz her türlü baskıya karşı kulağımızı kapadık ve tamamiyle kendi kararımızla bu sonuçları açıklıyoruz” dediler.

T.P. Biz iki genç adamız; ben 29, Emre 28 yaşında. Hiçbir destek yok, sadece bakanlık desteği var arkamızda. Bütün süreci ikimiz ve yönetici yapımcımız Uğur üstlendik. Ama Altın Portakal’da da hiçbir şekilde ne kulis ne de benzeri bir şey yaptık.

E.K. Bizim basın desteğimiz, herhangi bir PR çalışmamız yoktu. Kendi başımıza, mütevazı bir şekilde filmimizi izlettik, yaptığımız bir işi paylaştık. Festivalde de böyle bir ortam bekliyorduk. Orada seçilen filmler izlenecek ve söyleşiler yapılacak, diye bekliyorduk. Ama ben şahsen festivalin böyle olmasından çok utandım. Sinemacı olmaktan utandım.

Neydi bu hayal kırıklığını yaratan?
E.K. Sırf ödül almak için yapılan açıklamalar, sırf o para ödülü için yapılan şeyler beni utandırdı açıkcası. Çünkü bu bir savaş değil. Savaşte bile bir saygı çerçevesi olması gerekir belki, ama insanların yaptıkları utandırdı.

Ne mesela?
E.K. Şu şekilde eleştiriyorlar: filmi izledik, oyuncular müthiş, görüntüler harika. Bunun dışında bir eleştiri duyamazsınız Türkiye’de. Bazı akademisyenler dışında, alt metin okuması yaparak bir filmi eleştiren çok az. Eleştiri bizde belli kalıplar çerçevesinde magazinel üsluplarla yapılan bir şey… Biz ekibimize çok güveniyorduk, ne yaptığımızı ve ne yapamadığımızı çok iyi biliyorduk. Diğer filmlere ne olacağı ile çok ilgilenmedik, sadece her filmin galasına gittik ve sonuna kadar izledik. Alkışladık, eleştirecekse kendi içimizde eleştirdik. Festival ortamı da böyle olmalı. Yoksa “aman o film çok kötü, sakın ödül vermeyin” gibi şeyler konuşmadık.

‘BELLİ FİLMLERİ İŞARET ETTİLER’
T. P. Basının inanılmaz derecede kulis çalışması vardı, belli filmleri ısrarla işaret ettiler. Bizim derdimiz sinemacılarla değil, biz bir zihniyetle mücadele ettik orada. Çünkü bir filmi övmek için diğer filmlerle hakaret etmek değildir bunun yöntemi. Bir filmi sinema kuralları ve ahlak çerçevesinde eleştirirsiniz ve ona göre halkın beğenisine sunarsınız. Ama burada taraf tutar gibi bir filmi desteklemek birçok saygın eleştirmene benim hiç yakıştıramadığım bir şey. Ben mesela utanıyorum, beğendiğim yorumculardan filmimiz hakkında hiçbir doğru dürüst eleştiri görmedik. Neden filme eleştirdiklerine dair, ve bize hakaret ettiklerine dair ayrıntılı bir eleştiri yok. Çok sığ, çok banal, çok çirkin yakıştırmalarla film eleştiriyorlar. İki tane genç sinemacıyız biz. Eleştirenlerin görevi bir filme çamur atmak ya da hakaret etmek değildir; o filmin eksikliklerini hatalarını irdelemektir. Sinemacının da görevi bunu okuyup, yanlışlarım vardı deyip, bir dahaki filminde bu hatalardan ders çıkararak devam etmesi önemlidir. Ama ben orada bir taraftar kitlesi gördüm.



Siz kendinizi eleştirecek olursanız, yanlışlarınız var mıydı?
Hatalarımızın farkındayız; her sağduyulu sinemacı kendi özeleştirisini de yapabilmeli. Fellini'nin dediği gibi “iyi filmlerin kusurları olması gerekir, hayat gibi insan gibi” der. Bu bizim ilk filmimiz. Bütçesel açıdan bakıldığında boyunu çok fazla aşan bir senaryoya sahip. Prodüksiyon zaafları, kısa sürede hızlı karar alma sorumluluğu gibi biçimsel ve teknik bir takım hatalarımız olabilir. İçerikte ise, sonuçta ilk senaryosunu yazıyor Emre ve ben de ilk defa bir uzun metraj film çekiyorum, istediklerimizi doğru bir şekilde anlatamamış ya da eksik ifade ettiğimiz yerler olabilir.

Bu eleştirilerle gündeminiz bir anda değişti tabi, ama önemli olan film. Bu kadar önemli ismi, başrolsüz bir filmde toplamak zor oldu mu?
T.P. Biz Onaltıyadokuz film ekibi olarak iyi bir ekibiz. Ekip olarak da kaliteli oyuncularla çalışmak istedik. Senaryo gönderdiğimiz bugüne kadar hiçbir oyuncudan da olumsuz cevap almadık.

E.K. Ama özellikle de bize yakın gelen, kolay çalışabileceğimizi düşündüğümüz kişilerle çalışmayı tercih ettik.

Karakterlerin oyuncuya adapte edildiği oldu mu? Azeri kökeni ile Nesrin Cavadzade ve Rus Anna karakterinde bir benzerlik bulabiliriz, örneğin….

E.K Nesrin’in buraya göç ettikten sonra yaşadıkları ve dünya görüşü Anna karakterini ortaya çıkartabilmesi için çok uygundu. Bir tek Nesrin için bu adaptasyon oldu diyebiliriz. Biz Nesrin ile çalışmaktan çok memnun olduk. Onun da buna benzer bir senaryosu varmış. O yüzden de bu hikayeyi çok sevdiğini söylemişti.

T..P Zaten tüm oyuncularımız her role adapte olabilecek kalitedeydi. O yüzden böyle bir şeye gerek kalmadı. Gerçekten herkes kendini ön plana çıkarmak değil, filme hizmet etmek istedi. Duygusal sahnelerimizde çok az müzik kullandık. Nesrin’in aldığı oyunculuk ödülünde bence bunun da etkisi var.

BU TOPLUMDA YAŞIYORSAK…
Güzel Günler Göreceğiz’de kesişen hayatların anlatıldığı birkaç öykü var iç içe. Daha önce de bir kısa filminiz vardı, “Gülümse”. İki filmin anlatım tarzı benzer diyebilir miyiz? Var mı böyle bir ‘seyirciyi yakalama’ formülünüz?
E.K. Tolga ile Yeşilçam’a dönüp sevdiğimiz yönetmenlerin ortak özelliklerine baktığımızda görüyoruz ki hepsi toplumsal dertleri anlatıyorlar. Biz de öncelikle olarak bunu ilke edindik. Biz de bu toplumda yaşıyoruz ve bu toplumun dertlerini anlatalım. Bu coğrafyada bu kadar çok sorun varken, fimde de biz tek bir tanesini değil, birkaç konu seçtik. Buna en uygun sinemasal dilin de paralel ve içiçe geçen kurgu olduğuna karar verdik. Özelikle yaptığımız bir şey değil. İçerik biçimi belirledi.

T.P. Gülümse’ye şu anlamda benzemiş olabilir; ikisi de umut hikayesi. Biz karamsar, koyu, mutsuz bir havayı yaratan, sonu çıkışsız filmleri yapan sinemacılar olmak istemiyoruz bu ülkede. Geleceğin bu şekilde dizayn edildiği ve dayatıldığı sinemacılardan olmak istemiyoruz. Ne kadar kötü hikayeler anlatsak da içine bir umut tanesi koymalıyız; ki bu yüzden de filmin adı “Güzel Günler Göreceğiz”. Biz eğlenceli bir film yaratmak istedik, sinema keyfinin tadılabileceği. Seyirciyi dahil etmek, ve film sonunda da bu ülkenin dertleri hakkında ağzında acımtrak bir tat bırakabilmekti derdimiz. Türkiye’de yaratılmak istenen film modeline tersiz bu anlamda.

E.K. Türkiye’de kendi burjuva dertlerini tüm ülkenin, dünyanın dertleri gibi gören sinemacılar var. Bu en büyük yanlışları olacaktır. Bu ülkede umutlu olması gereken kişiler önce biz sinemacılarız, çünkü bizim elimizde öncelikli imkanlar var. Sosyal koşullarımız görece daha iyi. Öncelikle kendi derdimizi değil de onların derdini anlatmaya çalışıyoruz.

Etkilendiğiniz yönetmenler var mı?
E.K. Kesişen hikayeler tarzında tabii ki Yol filmiyle Yılmaz Güney’dir. Bunu ilk yapanlardan birisidir zaten. Dünya sinemasından daha sonra örnekleri olmuştur, onları da izledik. Yeşilçam yönetmenleri halkın diliyle anlatıyor, biz de onları örnek alıyoruz. Ama tabi ki filmimizde modern sinema kalıplarını kullandık. Özgün bir şey ortaya koymaya çalıştık. Bunu yaparken de dünya sinemasından elbette yararlandık, melodramda kaçmadık. Filmimiz en uzun filmlerden biriydi ve çok az müzik kullandık. Halkı daha düşünmeye sevk edecek bir sinema dili oluşturmaya çalıştık.

T.P. Emre ödülünü alırken Yeşilçam’a atıfta bulunmuştu. Ben merak ediyorum, bütün eleştirmenler acaba bugüne şu an taptıkları adamların filmlerini izleyerek mi gelmişler? Çünkü biz yeşilçamı izleyerek sinema okullarına kabul edildik ve sinema okullarından da başka bir dünyayı farkettik. Bazı insanlar Türkiye’ye film yapmıyorlar gibi geliyor bana, sanki Fransa, Almanya’ya yapıyorlar… Bu ülkede en büyük sinemacı hala Yılmaz Güney ise buna bir bakılmalı, çünkü halkın dertlerini halkın diliyle anlatıyor. Bizim de derdimiz bu. Ama festival havasında bu basitlik ve sıradanlık olarak algılanıyor.

“Dizi estetiğiyle çekilmiş bir film” diye bir eleştiri var örneğin…
(Gülüşmeler) E.K. Hiç ciddiye almıyorum, dizi estetiği ne demek, sinema estetiği ne demek? İçini doldursunlar, öyle dinleyelim.

Farklı ve kısa kısa öykülerin anlatılması kastedilmiş olabilir mi?
E.K. Dünya sinemasında da bunun Oscar’a da gitmiş örnekleri var.

T.P. Dizi oyuncuları ve dizi müzisyeni ile bir film yaptık diye dizi estetiğinde oluyorsa filmimiz, o kadar da olsun biz Türk halkına film yapıyoruz. Filmimizi izlettirmenin de isteğindeyiz. Bence direkt vizyona girseydik, çok daha farklı eleştirilebilirdik… ama “festival filmi” diye bir algı var.



İYİ SİNEMACI OLABİLİR AMA İYİ AHLAKLI OLMAYABİLİR DE
Ümit Ünal da tam tersi, yeterli görmediği için Jüri Özel Ödülü’nü iade etmeyi düşündüm diye bir açıklama yaptı.

T.P. Bizim Ümit Ünal’a karşı hiçbir sorunumuz yok, kendisini ispat etmiş yaptığı işe saygı duyduğum bir sinemacı. Çok sevdiğim de bir sinemacı.

E.K. Tüm bu yaptıklarına saygı duymuyorum. Çünkü artık hedef göstermeye başladı.

T.P. Zaten bir insanın kendisine ve ürettiği sanata saygı duymak ayrı şeyler. Bir insan iyi bir sinemacı olabilir ama iyi ahlaklı da olmayabilir aynı zamanda, dünyada da çok örnekleri var. Ben Ümit Ünal’ın her zaman sinemasını seveceğim, ama filmin son 40 dakikasında çıktım demek, bütününü izlemediğin bir filmi sanki izlemişsin gibi eleştirmek, yandaş arama çalışmasına girip örnekler göstermek; 50 küsür yaşındaki bir sinemacıya, bu kadar değerli filmler üretmiş bir insana, o kendine yakıştırabilir, ama ben yakıştırmıyorum kendisine.

Kendisine cevap verecek ne kariyerim var, ne o tarz bir ahlaksal duruşum var. Bu ödül, bir insanı bu hallere düşürebilecek kadar değerli bir şeyse, biz seve seve geri vermeye hazırız. Çünkü biz daha yolun çok başındayız. En başta jüri üyelerine haksızlıktır. Biz bu jüriye göre iyiyiz, yarın başka bir jüri filmimizi kötü olarak adledebilir, bu görecelidir. Jüriye itirazınız varsa girmezsiniz o festivale. Her sene Ümit Bey’in katıldığı festivalin jürisi neden ona ödül verdiğini açıklamak zorunda mı?

Peki sanatsal anlamda beğendiğiniz Ü.Ünal filminizde “Rusça Nazım Hikmet okuyan Rus hayat kadını”nı eleştirmiş. Ne dersiniz bu yoruma?

E.K. Aslında karakter o şiiri bilmiyor, o bir senaristin, yönetmenin bakış açısıdır. Filmimizde başka örnekler de var, buna benzer. Bu bizim sahneye yorumumuzdur, ama artık bunu da açıklıyorsak, vay halimize!

T.P. Ü. Ünal’ın daha sert açıklamaları da var. “Ben film yaptığımda ödüllendirilirim” diyen sanatçılar bu ülkeye zarar veriyorlar. Kendi okulundan mezun olmuş ilk filmini çeken iki genç sinemacıya hakarete varan eleştiriler yöneltmek onun kariyerine yakışmıyor. Biz bu dakikadan sonra Güzel Günler Göreceğiz filmi ile Türkiye’de hiçbir festivale de katılmayacağız, buradan duyuralım.

E.K. Çoğu insan da izlemediği filmleri övüp savunabiliyor, ben anlamıyorum. İzlemeyenler de bir cephe almış durumda.

Festivalde “ötekileştirme” söylemine çok vurgu yapıldı. Siz filminizde hangi mesajları vermek istediniz, sosyal gerçekçilik anlamında?
E.K. Sosyal gerçekçi mesaj filmimizde var. Aslında festivaldeki kadın temalı vurguya çok uyan mesajlarımız da var. Erkeklerin egemen olmaya ve bunun adına her türlü şiddeti zülmü yapmaya çalıştığı bir dünyada kadının buna karşı duruşunu anlatmaya çalıştık. Sinema zaten ötekini anlatır, derdi olanı anlatır. Biz de herkes gibi ötekiyi anlattık.

T.P. Yürüyüş filmine çok büyük haksızlık edildi. Başka bir filmde bir karaktere ötekileştiriliyor diye saygı duyulurken, tapılırken, diğer filmde başka bir kesimin ötekileştirilmesi yuhalandı orada. Bunu o festival havasını koklayan herkes görmüştür.

Kendi filminiz yarışmasaydı, festivalde hangi filmi ödüle layık görürdünüz?
T.P. Ama yarıştı, o yüzden başka bir isim söylemenin anlamı yok.

                                                                                                                                           Alıntı