"Bağımsız Sinema" kavramı ortaya çıkageldiğinden beri değişik tanımlarla anıldı. Hollywood karşıtlığından doğmuştur, politik olmalıdır, az bütçeyle çekilmelidir...vb. pek çok fikir ortaya atıldı. Teknik anlamda "Bağımsız Sinema" yönetmen, senarist veya oyuncuların; yapımcı şirket ve/veya herhangi bir dış etkenin yaptırımlarına maruz kalmadığı, ekonomik açıdan var olan dünya sinema endüstri çarkının dışında kalabilmeyi başarmış, içerik ve bütçe açısından bağımsız olan filmleri genelleyen bir kavramdır.
Bağımsız Sinemanın Tarihi
Sinema endüstrisinde "bağımsız" kelimesi ilk olarak 1908 yılında telaffuz edilmiştir. Sektörde tekeli elinde bulunduran ve Thomas Edison'ın öncülüğünde bir araya gelen büyük film yapım ve dağıtım şirketleri, "Edison Yatırım Ortaklığı" adında bir birlik oluştururlar. Bu birliğe katılmayı reddeden ve birliğe katılması reddedilen yapım şirketleri "bağımsız" olarak tanımlanmıştır. Doğu kıyısındaki büyük film şirketlerinden ve teknolojisini kimseyle paylaşmayan Thomas Edison'dan kaçan bu "bağımsız" film şirketleri mütevazı stüdyolarda filmler yapmak için küçük bir batı kasabası olan Hollywood'a giderler. İronik değil mi?
hollywoodland
Zamanla Hollywood'da yeni bir yapım, dağıtım ve gösterim sistemi kurulur. Bu sistem kısa sürede "Edison Yatırım Ortaklığı"na karşı etkili bir alternatif olur. 1930'ların ortasında bu sistemi kullanan beş büyük şirket 20th Century Fox, Metro-Goldwyn-Mayer, Paramount Pictures, RKO Pictures, ve Warner Bros'dur. Bu şirketleri takip eden Columbia Pictures, United Artists, and Universal Studios da endüstride yerini almıştır.
Hal böyle olunca bazı film yapımcıları bir kez daha "bağımsız" adı altında harekete geçerler. Amerikan sessiz sinemasının önde gelen temsilcileri Mary Pickford, Charles Chaplin, Douglas Fairbanks ve D. W. Griffith, 5 Şubat 1919 yılında bir araya gelerek Amerika'nın ilk bağımsız film şirketi olan United Artists'i kurar. 1941 yılında United Artists şirketi, Charlie Chaplin, Walt Disney Orson Welles, Samuel Goldwyn, David O. Selznick başta olmak üzere bir grup sinemacının da üyesi olduğu Bağımsız Film Yapımcıları Topluluğu'nu kurar. Bu topluluk, stüdyo sistemi tarafından kontrol edilen endüstrideki bağımsız film yapımcılarının haklarının korunmasını amaçlar.
Günümüzde Bağımsız Sinema
Yüksek teknolojiye sahip dijital film ekipmanlarının uygun fiyatlarla elde edilmesi bağımsız sinemacıların büyük stüdyolara olan bağımlılığını ortadan kaldırmıştır. Teknoloji maliyetlerinin düşmesi binlerce küçük film şirketinin tıpkı büyük film stüdyoları gibi filmler yapmasını mümkün hale getirmiştir. Yalnız film çekimi değil, yapım sonrası sürecin de kolaylaştığı günümüzde bağımsız sinemanın popülaritesi son 15 senede artmıştır.
Bağımsız sinemanın bu denli yaygınlaşması sayesinde Reservoir Dogs, Little Miss Sunshine, Juno, Moon... gibi eleştirmenlerin ve izleyicilerin sevgisini kazanmış pek çok film çekilebilir ve izlenebilir hale gelmiştir. Bu filmlerin izlenebilir olmasındaki en büyük etken şüphesiz film festivalleridir. Özellikle Robert Redford'un öncülüğünde başlatılan Sundance Film Festivali bağımsız sinemacıların filmlerini gösterebileceği bir platform olmuştur. Sundance'in yanı sıra Avrupa Bağımsız Film Festivali, NYC Bağımsız Film Festivali BFI Film Festival gibi pek çok festivalde binlerce farklı bağımsız film stüdyolarında çekilen filmler izleyicilerle buluşmaktadır. Ülkemizde de 2002 senesinden bu yana !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali bağımsız filmleri Türk izleyicisiyle buluşturmaktadır.
John Cassavetes: Bağımsız Sinemanın Babası
"Bağımsız" kelimesi her ne kadar 1900'lü yıllarda literatüre girmiş olsa da, "Amerikan Bağımsız Sinema"sına kimlik kazandıran kişi John Cassavetes idir. "Shadows", "Faces, "A Woman Under the Influence" ve "The Killing of a Chinese Bookie" ve "Opening Night" başta olmak üzere tüm filmlerini büyük Hollywood stüdyolarından bağımsız çeken yönetmen, yönetmenlik kariyeri boyunca büyük sinema endüstrisinin dışında kalmayı başarmıştır. Hatta Cassavetes'in ilk filmi "Shadows"un çekimi hikayesi de bu açıdan bir hayli enteresandır. Başrolünde oynadığı "Edge of the City" filminin tanıtımı için Jean Shepherd'ın radyo programına konuk olan Cassavetes, programda sorulan bir soru üzerine filmin yönetmeni Martin Ritt'ten daha iyi bir iş çıkarabileceğini söyler. Cassavetes bu iddiasını bir adım ileri götürerek radyoyu dinleyen herkesten çekeceği ilk film için 1$ ister.
john cassavetes
İlginçtir ki dinleyiciler bu programdan sonra radyoya toplamda 2.000$ gönderirler. Arkadaşları Hedda Hopper, William Wyler, Joshua Logan, Robert Rossen, José Quintero'dan ve menajeri Charlie Feldman'dan da destek alan Cassavetes, toplamda 40.000$ bütçe ile "Shadows"un çekimlerine başlar. Alman görüntü yönetmeni Erich Kullmar dışında tüm ekibin tecrübesiz olduğu film daha sonra Amerikan bağımsız sinemasının doğumunda dönüm noktası olarak tanımlanır. John Cassavetes'in filmin çekilmesi için radyoya para gönderen dinleyicilere olan minnettarlığını göstermesi için seçtiği yol da çok hoştur. Yönetmen, filmin açılış ekranında radyo dinleyicilerini kastederek "Jean Shepherd'ın Gece İnsanları Sunar" yazdırır. Bu filmden sonraki yönetmenlik kariyerinde de "bağımsız" duruşunu koruyan John Cassavetes 1960'lardan günümüze kadar pek çok sinemacıyı da etkilemiştir.
Bağımsız Sinema Örnekleri
Zamani Barayé Masti Asbha (Sarhoş Atlar Zamanı)
Bahman Ghobadi, Sarhoş Atlar Zamanı filminin çekimleri sırasında yapımcısının vaad ettiği parayı yatırmaması sonucu filmi tamamlamakta zorlanır. Yarı yolda bırakılan yönetmen bazı eşyalarını satmak köydeki herkesten borç istemek zorunda kalır ve filmi ancak bu şekilde bitirir.
Clerks (Tezgahtarlar)
Kevin Smith, Clerks filmini çekebilmek için çok sevdiği “Spider Man” koleksiyonunu satar, kendi adına 10 tane kredi kartı çıkartır ve çalıştığı yerde aldığı maaşları biriktirir. 27,500$’lık bütçeyle çekilen filmin mekanı olarak ise Kevin Smith’in çalıştığı yer olan Quick Stop kullanılır. Patronunun ancak geceleri çekim yapmaya izin vermesinden ötürü, gece-gündüz anlaşılmasın diye film siyah-beyaz formatta çekilir.
kevin smith clerks
Bu kadar borç altına girerek çekilen “Clerks” Kevin Smith’i hayal kırıklığına uğratmamış, mütevazi bir hayran kitlesi oluşturmuştur. Hatta filmden elde ettiği gelirle “Spider Man” koleksiyonunu bile geri almış, ama yine de şunu söylemeden edememiştir: “Aslında bu şekilde film çekmek bizim çok da önerdiğimiz bir yöntem değildir. Eğer filminiz başarıya ulaşmazsa, hayatınızın geri kalanı boyunca kendinizi ciddi bir borç altına sokabilirsiniz. Fakat diğer yandan biz “kendi filmimizi” çekebilmek için buna göz yumduk. Siz de senaryonuzun aynı şekilde su geçirmez olduğundan emin olmalısınız ”
Pi
Yönetmen Darren Aronofsky, filmin çekimlerine başladıktan sonra filmi bitirmek için yeterli miktarda bütçelerinin olmadığını farkeder. Daha sonra ortak yapımcısı Scott Franklin ona ilginç bir öneride bulunur: “Tanıdığı herkesten 100$ istemek” Aronofsky’nin aklına yatan bu fikir kısa zamanda meyvesini verir ve filmi tamamalamak için gerekli olan 60,000$ toplanır ve Pi’nin çekimleri tamamlanır.
Diğer yandan bağımsız olmayan filmlere de örnek verelim.
The Fountain
“Pi”nin ve “Requiem For A Dream”in başarısından sonra “Warner Bros Pictures”ın dikkatini çeken yönetmen Darren Aronofsky, 100 milyon $ değerinde bir bütçeyle “Fountain”ın çekimlerine başlar. Kısa zamanda gişe kaygısı kendini gösterir ve “Warner Bros Pictures” filmi iş yapmaz ve senaryosunu çok karşık bulduğunu söylerek bütçeyi azaltmaya karar verir. Oyuncuların ayrılması, senaryoya müdahele edilmeye çalışılması ve Darren Aronofsky ile Warner Bros yöneticilerinin arasındaki anlaşmazlık sonucu film çekimleri 4 yıl kadar ertelenir.
Ne pahasına olursa olsun bu filmi çekmek isteyen Darren Aronofsky, Warner Bros yöneticilerine kafa tutar ve yapılan pazarlıklar sonunda kazanan taraf olur(ne kadar kazanmış olduğu da tartışılır tabi) ve filmin çekimleri 2006 yılında tamamlanır.
the fountain Özetle bağımsız sinema, sinemacının hiçbir dış baskı altında kalmadan özgür bir şekilde eserler ortaya çıkarmasını mümkün kılan bir akım olarak varlığını sürdürmektedir. Bu makaleyle başlayan yazı dizisinde dikkate değer bağımsız filmleri tanıtmayı amaçlıyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Bol bağımsız sinemalı günler diliyorum.
Gamze ÇAKAN
gamzecakan@gmail.com
kaynak : medyacuvali.com
Bağımsız Sinemanın Tarihi
Sinema endüstrisinde "bağımsız" kelimesi ilk olarak 1908 yılında telaffuz edilmiştir. Sektörde tekeli elinde bulunduran ve Thomas Edison'ın öncülüğünde bir araya gelen büyük film yapım ve dağıtım şirketleri, "Edison Yatırım Ortaklığı" adında bir birlik oluştururlar. Bu birliğe katılmayı reddeden ve birliğe katılması reddedilen yapım şirketleri "bağımsız" olarak tanımlanmıştır. Doğu kıyısındaki büyük film şirketlerinden ve teknolojisini kimseyle paylaşmayan Thomas Edison'dan kaçan bu "bağımsız" film şirketleri mütevazı stüdyolarda filmler yapmak için küçük bir batı kasabası olan Hollywood'a giderler. İronik değil mi?
hollywoodland
Zamanla Hollywood'da yeni bir yapım, dağıtım ve gösterim sistemi kurulur. Bu sistem kısa sürede "Edison Yatırım Ortaklığı"na karşı etkili bir alternatif olur. 1930'ların ortasında bu sistemi kullanan beş büyük şirket 20th Century Fox, Metro-Goldwyn-Mayer, Paramount Pictures, RKO Pictures, ve Warner Bros'dur. Bu şirketleri takip eden Columbia Pictures, United Artists, and Universal Studios da endüstride yerini almıştır.
Hal böyle olunca bazı film yapımcıları bir kez daha "bağımsız" adı altında harekete geçerler. Amerikan sessiz sinemasının önde gelen temsilcileri Mary Pickford, Charles Chaplin, Douglas Fairbanks ve D. W. Griffith, 5 Şubat 1919 yılında bir araya gelerek Amerika'nın ilk bağımsız film şirketi olan United Artists'i kurar. 1941 yılında United Artists şirketi, Charlie Chaplin, Walt Disney Orson Welles, Samuel Goldwyn, David O. Selznick başta olmak üzere bir grup sinemacının da üyesi olduğu Bağımsız Film Yapımcıları Topluluğu'nu kurar. Bu topluluk, stüdyo sistemi tarafından kontrol edilen endüstrideki bağımsız film yapımcılarının haklarının korunmasını amaçlar.
Günümüzde Bağımsız Sinema
Yüksek teknolojiye sahip dijital film ekipmanlarının uygun fiyatlarla elde edilmesi bağımsız sinemacıların büyük stüdyolara olan bağımlılığını ortadan kaldırmıştır. Teknoloji maliyetlerinin düşmesi binlerce küçük film şirketinin tıpkı büyük film stüdyoları gibi filmler yapmasını mümkün hale getirmiştir. Yalnız film çekimi değil, yapım sonrası sürecin de kolaylaştığı günümüzde bağımsız sinemanın popülaritesi son 15 senede artmıştır.
Bağımsız sinemanın bu denli yaygınlaşması sayesinde Reservoir Dogs, Little Miss Sunshine, Juno, Moon... gibi eleştirmenlerin ve izleyicilerin sevgisini kazanmış pek çok film çekilebilir ve izlenebilir hale gelmiştir. Bu filmlerin izlenebilir olmasındaki en büyük etken şüphesiz film festivalleridir. Özellikle Robert Redford'un öncülüğünde başlatılan Sundance Film Festivali bağımsız sinemacıların filmlerini gösterebileceği bir platform olmuştur. Sundance'in yanı sıra Avrupa Bağımsız Film Festivali, NYC Bağımsız Film Festivali BFI Film Festival gibi pek çok festivalde binlerce farklı bağımsız film stüdyolarında çekilen filmler izleyicilerle buluşmaktadır. Ülkemizde de 2002 senesinden bu yana !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali bağımsız filmleri Türk izleyicisiyle buluşturmaktadır.
John Cassavetes: Bağımsız Sinemanın Babası
"Bağımsız" kelimesi her ne kadar 1900'lü yıllarda literatüre girmiş olsa da, "Amerikan Bağımsız Sinema"sına kimlik kazandıran kişi John Cassavetes idir. "Shadows", "Faces, "A Woman Under the Influence" ve "The Killing of a Chinese Bookie" ve "Opening Night" başta olmak üzere tüm filmlerini büyük Hollywood stüdyolarından bağımsız çeken yönetmen, yönetmenlik kariyeri boyunca büyük sinema endüstrisinin dışında kalmayı başarmıştır. Hatta Cassavetes'in ilk filmi "Shadows"un çekimi hikayesi de bu açıdan bir hayli enteresandır. Başrolünde oynadığı "Edge of the City" filminin tanıtımı için Jean Shepherd'ın radyo programına konuk olan Cassavetes, programda sorulan bir soru üzerine filmin yönetmeni Martin Ritt'ten daha iyi bir iş çıkarabileceğini söyler. Cassavetes bu iddiasını bir adım ileri götürerek radyoyu dinleyen herkesten çekeceği ilk film için 1$ ister.
john cassavetes
İlginçtir ki dinleyiciler bu programdan sonra radyoya toplamda 2.000$ gönderirler. Arkadaşları Hedda Hopper, William Wyler, Joshua Logan, Robert Rossen, José Quintero'dan ve menajeri Charlie Feldman'dan da destek alan Cassavetes, toplamda 40.000$ bütçe ile "Shadows"un çekimlerine başlar. Alman görüntü yönetmeni Erich Kullmar dışında tüm ekibin tecrübesiz olduğu film daha sonra Amerikan bağımsız sinemasının doğumunda dönüm noktası olarak tanımlanır. John Cassavetes'in filmin çekilmesi için radyoya para gönderen dinleyicilere olan minnettarlığını göstermesi için seçtiği yol da çok hoştur. Yönetmen, filmin açılış ekranında radyo dinleyicilerini kastederek "Jean Shepherd'ın Gece İnsanları Sunar" yazdırır. Bu filmden sonraki yönetmenlik kariyerinde de "bağımsız" duruşunu koruyan John Cassavetes 1960'lardan günümüze kadar pek çok sinemacıyı da etkilemiştir.
Bağımsız Sinema Örnekleri
Zamani Barayé Masti Asbha (Sarhoş Atlar Zamanı)
Bahman Ghobadi, Sarhoş Atlar Zamanı filminin çekimleri sırasında yapımcısının vaad ettiği parayı yatırmaması sonucu filmi tamamlamakta zorlanır. Yarı yolda bırakılan yönetmen bazı eşyalarını satmak köydeki herkesten borç istemek zorunda kalır ve filmi ancak bu şekilde bitirir.
Clerks (Tezgahtarlar)
Kevin Smith, Clerks filmini çekebilmek için çok sevdiği “Spider Man” koleksiyonunu satar, kendi adına 10 tane kredi kartı çıkartır ve çalıştığı yerde aldığı maaşları biriktirir. 27,500$’lık bütçeyle çekilen filmin mekanı olarak ise Kevin Smith’in çalıştığı yer olan Quick Stop kullanılır. Patronunun ancak geceleri çekim yapmaya izin vermesinden ötürü, gece-gündüz anlaşılmasın diye film siyah-beyaz formatta çekilir.
kevin smith clerks
Bu kadar borç altına girerek çekilen “Clerks” Kevin Smith’i hayal kırıklığına uğratmamış, mütevazi bir hayran kitlesi oluşturmuştur. Hatta filmden elde ettiği gelirle “Spider Man” koleksiyonunu bile geri almış, ama yine de şunu söylemeden edememiştir: “Aslında bu şekilde film çekmek bizim çok da önerdiğimiz bir yöntem değildir. Eğer filminiz başarıya ulaşmazsa, hayatınızın geri kalanı boyunca kendinizi ciddi bir borç altına sokabilirsiniz. Fakat diğer yandan biz “kendi filmimizi” çekebilmek için buna göz yumduk. Siz de senaryonuzun aynı şekilde su geçirmez olduğundan emin olmalısınız ”
Pi
Yönetmen Darren Aronofsky, filmin çekimlerine başladıktan sonra filmi bitirmek için yeterli miktarda bütçelerinin olmadığını farkeder. Daha sonra ortak yapımcısı Scott Franklin ona ilginç bir öneride bulunur: “Tanıdığı herkesten 100$ istemek” Aronofsky’nin aklına yatan bu fikir kısa zamanda meyvesini verir ve filmi tamamalamak için gerekli olan 60,000$ toplanır ve Pi’nin çekimleri tamamlanır.
Diğer yandan bağımsız olmayan filmlere de örnek verelim.
The Fountain
“Pi”nin ve “Requiem For A Dream”in başarısından sonra “Warner Bros Pictures”ın dikkatini çeken yönetmen Darren Aronofsky, 100 milyon $ değerinde bir bütçeyle “Fountain”ın çekimlerine başlar. Kısa zamanda gişe kaygısı kendini gösterir ve “Warner Bros Pictures” filmi iş yapmaz ve senaryosunu çok karşık bulduğunu söylerek bütçeyi azaltmaya karar verir. Oyuncuların ayrılması, senaryoya müdahele edilmeye çalışılması ve Darren Aronofsky ile Warner Bros yöneticilerinin arasındaki anlaşmazlık sonucu film çekimleri 4 yıl kadar ertelenir.
Ne pahasına olursa olsun bu filmi çekmek isteyen Darren Aronofsky, Warner Bros yöneticilerine kafa tutar ve yapılan pazarlıklar sonunda kazanan taraf olur(ne kadar kazanmış olduğu da tartışılır tabi) ve filmin çekimleri 2006 yılında tamamlanır.
the fountain Özetle bağımsız sinema, sinemacının hiçbir dış baskı altında kalmadan özgür bir şekilde eserler ortaya çıkarmasını mümkün kılan bir akım olarak varlığını sürdürmektedir. Bu makaleyle başlayan yazı dizisinde dikkate değer bağımsız filmleri tanıtmayı amaçlıyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Bol bağımsız sinemalı günler diliyorum.
Gamze ÇAKAN
gamzecakan@gmail.com
kaynak : medyacuvali.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın