31 Temmuz 2012 Salı

SİNEMA SEKTÖRÜNDE 'DEĞER YARATMAK'


Sinema sektöründe dijitalleşmeninde etkisiyle hızlanarak devam edeceği 21. yüzyılda, 'Değer yaratmak' çok önemli bir kavramdır. Zira, üretceğiniz her 'iş' fark yartmanın yanısıra bir 'değer' yaratmalıdır. Bu sadece sonuçta çıkan 'sinema filmi' kendisi kadar, o işin üretim sürecini de ilgilendirmektedir.

'Sinema' alanında üretim yapan her birey 'kendi alanında' bir değer yarattığı zaman 'sektör' haline gelinebilir.

Herkes kendi alanında sorumluluk alması sağlıklı, etkin, üretken ve değer katan yöntemlerle çalışması, bireylerin zihin haritalarını yeniden yapılandırmalarını sağlayacak ve sektöre çok büyük yararlar sağlayacaktır.

Bu bağlamda 'sinema sektörü'nde çalışan herkes, değişimi anlamaya, zorluklarını ve fırsatlarını tanımaya, -Bu süreçte kendi konumlarını ve rollerini belirlemeye odaklanmalıdır.

Bir projede çalışan bir eleman alacağı ücreti 'tek' öncelik olarak almamalıdır.
'Yapımcı'nın eleman seçerken tek kriteri 'ücret' olamamalıdır. Her iki tarafta yaracağı değerler üzerine konuşabilmelidirler... Aslında bir değer yaratmak, fark yaratmaktır.

İşçi-işveren, üretici-üreten, ne dersek diyelim her iki tarafta bir 'değer' yaratmak sorumluluğu taşımalıdır.

Türkiye'de 'sinema sektörü'nde önceliklerin yanlış belirlenmesinde bu durum büyük rol oynar. Yani çok kağıt üzerinde iyi olabilecek bazı 'projeler' , uygulamalar sırasında önceliklerin değişmesi, üretenlerin 'değer yaratamaması' nedeni ile hedeflerine ulaşamamışlardır.

Dolayısıyla 'değer yaratmak' bir sonraki kuşağa da aktaracağımız en önemli 'deneyim'dir. Zira, geçmişten bugüne gelişen tüm alışkanlıklar, pek çok kuşak önce yaratılan değerler üzerine inşa edilmiştir. Sistem bu şekilde gelişebilir.

Şimdi üreten, üretmek isteyen arkadaşlara bir sorum var... Bugün yapmak istediğiniz projeleri gözden geçirin, ardından bu proje ile nasıl bir 'değer' yaratabileceğinizi bulmaya çalışın...


O bulduğunuz şey, sizin yarattığını 'değer' olacaktır.

Ben, kendi adıma durumumu şöyle özetleyebilirim... 90'lı yılların sonunda, sinema sektörüne Türkiye'de 'yapımcı' dendiğinde, sadece 'para sahibi+kötü insan', gibi bir algı vardı. Bu algı hiçbir zaman büyük bir değişim göstermedi. Ama, ben kendi yapımcılık anlayışımı 'para babası' olmak fikri üzerine kurmadım. Hatta beni ilgilendiren ilk konu fikrin 'iyi' bir proje olup olmayacağıydı. Ardından 'değerlerim' ne olmalı diye düşününce, sıralama yaptığımda ilk sırayı, 'yönetmen' aldı... Yani ben 'yönetmen' odaklı bir sinbema anlayışının da, doğru planlanırsa, çalışıp, kendi finansını kurabileceği inancını taşıdım. Dolayısıyla, listemde ilk sırayı 'yönetmen', ikinci sırayı 'proje', üçüncü sırayı da 'finansman' aldı... Her zaman geridönüşleri iyi hesaplamaya, doğru faktörlerin yanyana olup olmadığını anlamaya çalıştım.

Bu durumda, hep yanlış algılanan 'yapımcı' kimliği, biraz değişim gösterdi ve benim 'değer'lerim, benim misyonum oldu. Dolayısıyla şimdi 'yapımcı' olmak isteyen gençler çıkıyor ve ben onlara diyorum ki, 'sermaye' denen şey senin beynin, zekan, karakterin, çalışkanlığın... Bunlara 'bilgi' yi de eklediğin zaman bir iş çıkarabilirsin...

Dolayısıyla elinizdeki malzeme ve imkanı, ekonomik nedenlerle kısıtlı sanmayın... Sizin yukarıda sahip olduğunuz malzemelere, 'BİLGİ' yi de eklediğiniz zaman, bence sizi kısıtlayan hiçbirşey olamaz.

'Bilgi'nin ardında, her 'deneyim' ile sizde değerlerinizi yaratarak yol almaya devam edeceksiniz...

İnanın bana sektörün en çok buna ihtiyacı var... Siz, sektöre bir katkı yaptığınızda (ki bu katkı 'birine bir bardak çay götürmek' ile bile başlayabilir) size fazlasıyla geri dönecektir.

'Çevre yaratmak' için, birilerinin yanında dolaşmak, kafe ve barlarda vakit harcayarak kendinize gelecek bir teklifi beklemek, sadece zaman kaybettirir.

Bilgi ve deneyim ikilisini bir an önce harekete geçirmek için, yapabileceğiniz bir iş ile başlayıp, kendi değerlerinizi yaratın...Yol alın...

kaynak: yapimlab.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın