
Çocukluğumda yaşadığım bir tecrübe nedeni ile tiyatroya hep mesafeli durmuşumdur. Sanırım 3 yaşında tiyatroda bir çocuk oyununa götürmüşlerdi beni, kırmızı başlıklı kızın değişik bir uyarlamasıydı, oyunculardan biri koltukların arasında dolaşıp ikide bir de kuşlu, dereli bir şarkı söylettiriyordu bize, sonra kurt karnına siyah uzun bir kumaş soktu gözümüzün önünde, bari kumaş kırmızı olsaydı, biz aptal mıyız, yutmadı ki kurt, kızı! Niye böyle kandırıyorlar bizi, diye düşünüp çok sinir olmuştum. Soyutla somutu ayıramadığım yaşlardı, çok özel bir sanat biliyorum ama ne zaman tiyatro izlesem o kandırılıyormuşum hissini hiç atamadım üstümden.
Benim tutkum bu nedenle sinema oldu hep. O iki boyutlu dünyada ne oynarsa oynasın, izlediğim o zaman dilimi içinde olabildiğince gerçekti benim için. İşte bu nedenle, benim için muhteşem olan bu büyülü dünyanın teknoloji ile birlikte geldiği noktayı internette bulduğum Gülay Gümüş’ün hazırladığı bir dokümandan kısaca özetleyerek aktarmak istedim sizlere.
KRALİÇENİN İDAMI İLE BAŞLAYAN GÖRSEL EFEKT TARİHİ
Sinema tarihinde ilk görsel efekt 1895 yapımı “The Execution of Mary Queen of Scots” filminde yapılmıştı. Kraliçenin idam sahnesinde giyotinin tam ineceği anda çekim durduruldu. Oyuncunun yerine, kuklası konuldu. Bu arada sahnedeki diğer oyuncular kımıldamadan beklediler. Kamerada da en ufak bir oynama olmadığı için, sahne kaldığı yerden çekilmeye devam edildiğinde kesintisiz bir görüntü elde edildi. Bu tekniğe “substitution shoot” (yerine koyma efekti) denir.
STOP MOTION EFEKTİ
1800’lü yılların başlangıcından sonlarına kadar geçen zaman diliminde sinemanın bulunuşuyla çizgi film ve stop motion teknikleri kullanılarak film yapma çalışmaları da ortaya çıkmaya başlamıştır. Model animasyonu veya 3 Boyutlu Animasyon olarak da anılan stop motion, aslında, gölge oyunları ve kukla geleneğine sahip Orta, Güney Avrupa’da ve Uzak Doğu’da daha fazla kullanılmış vğ geliştirilmiştir.
İlk animasyon örnekleri, stop motion tekniğine dayanır. “Stop Motion” durağan objeleri hareket edermiş gibi gösteren bir animasyon tekniğidir. Kuklalar veya oyun hamuru/latex/silikon ile yapılmış modeller kullanılır. Bu efekti uygulayabilmek için dijital veya analog, tek kare çekme özelliğine sahip kameraya ihtiyaç vardır.
Stop Motion tekniği; kamerayı objeye karşı ayarlayıp tek kare çekip, sonra objeyi biraz hareket ettirip yeni bir kare çekmek ve bunu tekrarlayarak animasyonu tamamlamaktır. Çekilen tek kare resimleri ardı ardına dizip (her saniye için 15-24 kare) oynatılması ile hareket elde edilir ve sahneler montajlanarak film tamamlanır.
The Nightmare Before Christmas ve Chicken Run bu teknikle çekilmiş filmlerdir. Artık amatörler bile en basit video kameraları ile oyun hamurundan modeller yaparak veya hazır objeler kullanarak stop motion’u deneyebilirler. Siz de evinizde bu tekniği deneyebilirsiniz.
BLUE BOX EFEKTİ
1977 yılında çekilen ilk Star Wars filminin, efekt dünyasında bir çığır açmasını sağlayan şeylerin başında kullandığı Blue box tekniği gelmektedir. Peki, Blue box nedir ve neden kullanılır?
Blue box tekniği, gerçekte yapılması imkansız ya da çok yüksek maliyetlerle çekilebilecek sahneleri stüdyo ortamında gerçekleştirmek amacıyla geliştirilmiş bir tekniktir. Örneğin Superman’in gökyüzünde uçtuğu sahneler, bu teknik ile çekilmiştir.
Blue box efekti uygulanırken, düz mavi bir fonun (perdenin) önünde çekilen film sahneleri, montaj aşamasında istenilen arka planla değiştirilir. Yani oyuncu boş bir perdenin önünde bir ovaya bakarken, daha sonra bu teknikle ovaya koskoca bir ordu yerleştirilir. Günümüzde sadece filmlerde değil haber programları, hava durumu bültenleri gibi pek çok yerde kullanılmaktadır. Her akşam elinde çubukla aslında hava durumu haritası üzerinde bize bilgi aktaran sunucunun gördüğü tek şey mavi bir fondur. Daha çok parlak yeşil ve mavinin tercih edildiği bu tekniğin kullanılabilmesi için oyuncuların üstünde ve kullandıkları dekorda mavi ve yeşil rengin bulunmaması gerekir.
80 VE 90’LARDA GÖRSEL EFEKTLER
80’li yıllarla birlikte, bilgisayar grafikleri ve animasyon teknolojisi çekimlerde daha sık kullanılmaya başladı. Terminator (1984) ve Geleceğe Dönüş (1985) filmleri dönemine göre oldukça iyi görsel efektleri olan filmlerdi. Özellikle Terminator filmindeki civa adam karakterlerin oluşturulması için kullanılan bilgisayar grafikleri döneminde oldukça ilgi görmüştü ve bu karakterlerin çekimi tamamen grafik destekliydi.
“Jurassic Park” (1993) maketlerle, bilgisayar grafiklerinin birlikte kullanıldığı en çarpıcı örneklerden biri oldu. Bu filmde gereken yerlerde ustaca uygulanan çekim teknikleri sayesinde maketler gerçek bir şekilde görüntülenirken, maketlerin kullanılamadığı, özellikle hareketli sahnelerin çekiminde animasyon ve grafik teknolojisi bu açığı çok iyi kapatıyordu. Artık teknoloji o kadar gelişmişti ki filmlerde bir zamanlar hayal bile edilemeyen görüntüler elde edilmeye başlandı.
BULLET TIME EFEKTİ
Bullet Time efekti, 1999 yılında çekilen Matrix filminde Keanu Reeves’ın kurşunlardan kurtulduğu o meşhur sahne ile gündeme gelmişti. Aslında Matrix’ten önce de var olan ve filmlerde kullanılan bu efekt, Matrix ile ilk kez bu kadar akıcı bir şekilde kullanılmıştı.
Bullet Time efekti, aynı sahnenin fotoğrafını farklı açılardan çeken çember halinde dizilmiş kameralarla oluşturuluyor. Filmde 360 derece boyunca yerleştirilmiş 119 kamera kısa aralıklarla çekim yapıyor. Bu resimler dijital ortama aktarılıyor ve orada birleştirilip istenilen arka plan ekleniyor. Böylece sadece çizgi animasyonlarda görebileceğimiz bu sahneler hayata geçiriliyor.
MOTION CAPTURE
Motion Capture, Motion Tracking, Mocap veya Hareket Yakalama, daha gerçekçi bir 3 boyutlu modelleme için insan, hayvan veya bitkilerin üzerine yerleştirilen, hareket esnasında kayıt yapabilme özelliğine sahip cihazların yaptıkları kaydı dijital ortama aktarma işi olarak tanımlanır.
Hareketler, vücuttaki eklemlerin üzerine veya yakınına yerleştirilen sensörler sayesinde yakalanır. Eklemler hareket ettiğinde işaretler arasında ortaya çıkan pozisyon ve açılar kaydedilir. Bu teknik için geliştirilen özel yazılım, açıları, hızları ve itici güçleri kaydederek hareketin kesin dijital kopyasını sağlar. Bu şekilde insan hareketine en yakın hareketler elde edilmiş olur. Kaydedilen veriler animasyoncuların kullanabileceği Autodesk Maya ve 3D Studio Max gibi program formatlarına dönüştürülebilir.
Yüzüklerin Efendisi’ndeki Gollum karakteri bu teknikle oluşturuldu. Gollum, sinema tarihinde o döneme kadar görülmüş en gelişmiş dijital yaratıktı. Gollum’un tasarımında gerçekçi hareketler, organik kas ve kemikler, saydam, ama etimsi bir deri kullanıldı. Gollum'un bir kare görüntüsü için tam dört saat harcanıyordu. Bir saniyede 24 kare olduğunu düşündüğümüzde, sadece bir saniye için 96 saatlik bir çalışma yapılması gerekti. Gollum, böyle zahmetli bir çalışmanın sonucunda ortaya çıktı.
2010 yılının en iyi görsel efekt Oscarı’nı kazanan Avatar, sinemada animasyon teknolojisinin geldiği son noktayı gözler önüne seriyor. İlk 3 boyutlu aksiyon filmi olan Avatar’ın sesli ve renkli film gibi sinemada devrim yaratması bekleniyor.
Yönetmen James Cameron, Avatar’ı çekmek için tam 14 yıl boyunca görsel efekt teknolojisinin bugünkü seviyeye gelmesini beklemiş. 14 yılda tamamlanan filmde, gelişmiş motion capture teknolojisi kullanıldı. Cameron, Pandora gezegenindeki ağaçların nasıl ışıldadığını göstermek için bile üç yıl boyunca hücre uzmanları ve bitki fizyologları ile çalıştı. Sadece 37 aktörün rol aldığı filmdeki binlerce figüran ve diğer aktörler de bilgisayar efektleri ile oluşturuldu.
Sinema ve teknoloji bundan sonra bizlere ne tür güzellikler sunacak, dört gözle bekliyoruz.
Sonsuz.us
Alıntıdır....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın