'Oyunun Sonu' finansın bir Titanic'inde batışın arefesini anlatıyor, böylece Wall Street'in özeleştirisini Hollywood veriyor.
Wall Street’in göbeğindeki dev gökdelenin en tepesinden hafif sarkan ‘snop’ broker, o anda kendini aşağı bırakmasından korkan iki çömezine döner ve şöyle der: “Böyle bir yerde durduklarında insanların hissettikleri düşme korkusu değildir biliyor muydunuz? Atlayabilecek olmalarının korkusudur.”
J.C. Chandor’ın yazıp yönettiği ‘Oyunun Sonu’ (Margin Call) adlı filmin çarpıcı sahnelerinden birinde geçen bu diyalog en ‘yüksekteki’nin hırsındaki sınırsızlığı anlamak için hayli dikkat çekici. ‘Batmak için çok büyük’ denilen ‘sarsılmaz kaleler’ ile özdeşleştirilen devlerin elinde yetişmiş; sistemin bu ‘cici çocukları’ için, iflas bile herhangi bir yatırım kararı kadar bilinçli bir eylem çünkü.
Tıpkı 2008 yılında battığında kasasına (son hamlede) 22 milyon dolar koyduğu iddia edilen Lehman Brothers’ın CEO’su Richard Fuld’un yaptığı gibi. Chandor’ın filminde ise Jeremy Irons’ın canlandırdığı bir CEO ile tanışıyoruz. İsmi –her nedense- John Tuld… Vizyona önceki gün giren Oyunun Sonu filmi bahsi geçen ironik gönderme gibi pek çok verisiyle ekonomi dünyasında tartışılmayı hak eden bir film. Seyirciyi, kara bulutları halen dağılmayan 2008 finansal krizinin arifesine götüren filminde Chandor, finans kapitalin Titanic’lerinin birinde geçen 24 saati konu ediyor.
Çıplak açığa satış
Senaryo, ilgili bankanın sattığı yatırım araçlarında risk seviyesinin güvenlik bariyerini aştığının tespit edilmesinin ardından şirketin tüm kademeleriyle teyakkuza geçmesi üzerine kurulu. Film, Wall Street profillerinin hayata ve ‘iş’e bakışlarından sektördeki hiyerarşinin sertliğine kadar ‘mutfak içi’ni keskin bir gerçekçilik ekseninde sunuyor. İzleyiciyi baştan sona bir ‘finansal gerilim’in içine almayı başaran film; kriz sonrası yatırım bankacılığının en çok tartıştığı ‘çıplak açığa satış’ın (naked short selling) ne şekilde gerçekleştirildiğini de göstermiş oluyor. İflas açıklamasından 4 gün önce 11 Eylül 2008’de Lehman Brothers bu yöntem ile 32.8 milyon adet hisse senedi satmıştı. Olmayan hisse senetlerinin piyasaya satılması ve oluşan fiyat farkı ile elde edilen kâr olarak tanımlanacak ‘çıplak açığa satış’ Lehman skandalının ortaya çıkmasının ardından kritik şirketler için yasaklanmıştı.
Chandor’un filmi “Kriz senaryosuna bayılan Hollywood’un günah çıkarması” olarak algılanabilir belki ama Wall Street işgalinin konuşulduğu bu günlerde yüzde 1’in fütursuz kibri ile içeriden tanışmak için birebir. O sorgusuz ‘oyun’ların milyonları nasıl etkilediğini düşünerek elbette. ‘Oyunun Sonu’ndaki CEO John Tuld’un deyişiyle “Bir kere kendini suçlu hissetmeye başladın mı karşı koyamazsın”…
HOLLYWOOD KRİZİ
Inside job Son dönemin en iddialı ‘kriz filmi’. 2011 En İyi Belgesel Oscar’lı filmin yönetmeni Charles Ferguson.
Wall Street 2 Wall Street’teki borsacılara ve onların krizde yaşadıklarına mercek tutuyor. Yönetmen Oliver Stone.
Aklı Havada Kriz sonrası işten atılanların hikâyesinden esinlenen Oscar adayı film Jason Reitman imzalıydı.
The Company Men Krizle şirketleri ve aile yaşamları altüst olan üç iş arkadaşın öyküsü. Yönetmen John Wells.
Kapitalizm: Bir Aşk Hikâyesi Michael Moore’un son belgeseli. Kriz sonrası işten çıkarmalar Moore’un üslubuyla.
Çöküş Belgeselde bizzat Michael Rupert’ın mortgage krizi ile doğrulanan öngörüleri üzerine kurulu. Yönetmen Cris Smith.
Too Big To Fail Ekonomik krize sebep olan olaylar, büyük firmalarda yaşananlar ve ABD hükümetinin çabaları anlatılıyor.
I.O.U.S.A. Türkiye’de gösterime girmeyen film ABD eksenli ülke borçlanmalarını konu ediniyor. Yönetmen Patrick Creadon.
ZİYA ÖZIŞIKArşivi
Radikal.com.tr
Alıntıdır....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Düşüncelerinizi bizimle paylaşın