7 Aralık 2011 Çarşamba

Bursa’yı neden 5 yönetmen anlatmıyor?


Bugün sana ekonomik konular üzerinde bir şeyler yazacaktım.
Sonra nasıl olduysa, internette izlediğim bir “çay tanıtımı” tüm planlarımı altüst etti.
Hep diyorum ya, marka entelektüel derinlik isteyen bir iştir. Marka vaadinizi, logo ve sloganın çok ötesinde felsefi olarak da hedef kitle ile bütünleştirmeniz gerekir. Onun için marka iletişimi üzerine strateji üreten adamlara her sokakta rastlayamazsın.
Bizi, bize anlatan bir video izledim. Bir ürünün, bir ülkenin, bir kentin “bir özelliği” nasıl tanıtılır, nasıl hikaye haline getirilir, çok güzel bir örneği.

“Evet, Bir Bardak Daha Çay İstiyorum" isimli kitabıyla çay üzerinden Türk halkını ve Türkiye'yi anlatan Amerikalı yazar Katharine Branning'in kitabıyla ilgili sunumu tık rekoru kırıyor. Linkini yazının en altında vereceğim, lütfen git bir izle. Eminim, çok beğeneceksin.
ABD'li yazar Katharine Branning'in yazdığı "Evet Bir Bardak Daha Çay İstiyorum" adlı kitabıyla ilgili yaptığı sunumda, sadece çayın nasıl demlendiği değil onun sosyolojik çerçevesi de tarihi anekdotlarla süsleniyor.
Bir sunumda, elinizde tuttuğunuz bardaktan, çayın rengine, demlenmesine ve servisine kadar nasıl güzel bir filozofik bir yöntem…

Bursa’da da, Türkiye’de de “tanıtım” dediğiniz zaman, mistik bir müzik ve tarihsel edebi kelâmlarla cami, han, hamam, sokak görüntüleri, dış çekimler, belli başlı yerlerin görüntülerini izliyorsun. Bunu gerçekten “çok güzel bir tanıtım” filmi diye alan da var, satan da var.
Ama internet sayesinde milyonlarca görüntüye ulaştığın zaman; hem çekim kalitesi, hem de bu işin kurgulanmışı anlamında çok üstün hikâyelere ulaşabiliyorsun.
Bursa’yı aynı ses ve aynı yöntemlerle anlatmaya çalışıyoruz.
Uygun fiyatlı işler tedarik ediyoruz, bu kesin.
Ama bizi anlatacak olan film ne anlatıyor? Bunu hiç düşündünüz mü?

Bursa’nın bir marka stratejisi oluştuğunda ilk önerim şu olacak.
Türkiye’nin tanınmış 5 yönetmenine 10’ar dakikalık bir Bursa filmi çektirelim. Hepsi bir Bursa hikayesi olsun. Sonra bu beş filmi arka arkaya birleştirelim.
50 dakikalık bu belgesel-filmi yaygın basın organlarında yayınlatalım. Üzerine alt-yazı ekleyip, uluslararası kanallarda gösterimler yapalım.
Bu hikayelerin çekim aşamalarını kitaplaştıralım. Bu kitaplar üzerinden sosyolojik bir tartışma konusu açalım ve Türkiye’de Bursa olarak bunun öncülüğü yapalım.
Sonra, bu işe gönül vermiş insanları Bursa’ya davet edelim.
Bursa’yı çekmelerini isteyelim.
Kültür ve Sanat Vakfı gibi kendini bu işe adamış (!) vakıflar, yerel yönetimler, sivil toplum ve kamu da bu insanları desteklesin.
Bursa’yı, adam gibi çekelim ve çektirelim!              Film için link


bursahakimiyet.com
                                                                                                                                            Alıntıdır....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın