25 Kasım 2011 Cuma

SİNEMA SEKTÖRÜNÜN DIŞA AÇILMA VE KURUMSALLAŞMASI PROJESİ


Emrah YÜCEL: "SİNEMA SEKTÖRÜNÜN DIŞA AÇILMA VE KURUMSALLAŞMASI PROJESİ’Nİ FAALİYETE GEÇİRDİK. BU ÇABALARIN SAYESİNDE VERGİLER KALDIRILDI."

14 yıldır Hollywood film sektörüne verdiği hizmetle; yaptığı afiş tasarımlarıyla tanınan Emrah Yücel, Türk sinema sektörüne olan katkılarıyla da hep konuşuluyor. Türk sinema sektörü ile Hollywood sinema sektörü dinamiklerini çok iyi benimsemiş olan Emrah Yücel, 5 sene önce kurmuş olduğu Türk Film Konseyi’nde Türk sinemasına ve Türkiye’nin tanıtımına büyük destekte bulunan birçok projeye imza atıyor. Kingdom of Heaven (Cennetin Krallığı), Kill Bill, Yetenekli Bay Ripley, Gerçeğin Peşinde, Aile Erkeği, Sayılar, 28 Gün, Enigma, Kasırga, Panama Terzisi, A Long Came With Spider, The Time Machine 2, Charlotte Gray, Framed, No Good Deed, Kiss of the Dragon, Dikey Limit filmleri onun yaptığı film motion graphics (jenerikler ve film trailerları) ve afişlerden sadece birkaçı. Bunun dışında Brad Pitt, Angelina Houston, Tom Hanks, Michael Douglas, Diane Lane, Julianne Moore, Stephan Dorff, Kirk Douglas gibi pek çok ünlünün kişisel resmî web sitesini yaptı.

Hollywood sinema sektörüne iş üreten ve birçok yolla aktif olarak yerli ve yabancı sinema sektörüne katkıda bulunan biri olarak siz kendinizi nasıl ifade edersiniz?

Bir tasarımcı olmaya çalışırken sinema afişlerindeki illüstrasyonları özenle inceler ve içlerinde kaybolurdum. Star Wars, Indiana Jones illüstrasyonları benim jenerasyonumun zihnine kazınmış görsellerdir.


DÜNYA ÇAPINDA İŞLER ÜRETİYORUM…

Ben de New York’da yaşadığım yıllarda zaten ilgim olan sinema sektörünü kendime bilinçli bir hedef olarak seçmiştim. O günden bugüne tasarımcılık ile reklamcılığın buluştuğu alanda görsel tasarım çözümleri üretiyorum. Dünya çapında isler üretiyorum.

Şu anda Iconisus, Imeanit Creative, Monicone ve Türk Film Konseyi’nden oluşan bir operasyonun başındayım. Sektörümün en önemli filmleri ve TV dizilerinin marketing’ini yapıyorum. Branding konusunda hizmet veriyorum. Büyük çaplı internet siteleri için tasarım/danışmanlık hizmetleri veriyorum. Lobbycilik faaliyetlerinde bulunuyorum. İçerisinde bulunduğum endüstriden ve yaptığım işlerden çok zevk alıyorum.

Her seyin rant’a dönüstüğü, rekabetin bu kadar yaygın olduğu, son derece ticari bir yerde Hollywood’da nasıl bir farklılık yarattınız da keşfedildiniz?

İlk olarak 1995 yılında, Avon Cosmetics için yaptığım islerimi gören "Head Hunter" yani beyin-yetenek avcılarından biri beni fark etti. Yaptığım işleri internetteki sitemde (www.emrahyucel.com) açmak, peşinden de sitemi Yahoo’ya kaydettirmek hayatımda yaptığım en akıllıca iş oldu sanırım.

Bir gün New York’un en önemli kafa avcılarından Rita Sue Siegel aradı, "Hollywood’a afiş yapmak ister misin?" diye sordu. Hollywood teklifi önce bana ürkütücü geldi. New York’u bırakmak istemedim çünkü Hollywood sektörel olarak ürkütücü dinamiği olan bir yerdir. Ancak sonra kendi dinamiğimle uyum sağlayabilirim belki diye denemeye karar verdim. Head Hunter’ım beni "Jaws" afişlerini yapan sektöre 30 yıldır emek veren önemli bir tasarımcı Mr. Seinneger ile tanıştırdı. Örnek bir film projesi üzerinde anlaştık ve böylece adımımı atmış bulundum.

Özellikle, Selma Hayek’in "Frida" filmi için yaptığım tasarımın ve projenin benim için ayrı bir önemi var, O proje benim "kurumsal Amerika"ya girişimin ve sektörde "kabul" edildiğimin göstergesidir.

Türk film yaratıcıları ile yabancı meslektaşlarını bir araya getirmeyi amaçlayan ve birçok proje yürüten “Türk Film Konseyi”nden söz eder misiniz? Su sıra TFK’nin üzerinde çalıştığı proje/projeler var mı?


TFK, TÜRKİYE’DE FİLM ÇEKMEK İSTEYEN YABANCI YAPIMCILARA VE YERLİ ORTAKLARINA VERGİ AVANTAJI SAĞLANMASINI ÖNGÖRÜYOR

Sinema Endüstrisi’nin merkezi olarak kabul edilen Los Angeles’ta 2005 yılında kurulan Türk Film Konseyi’nin amacı; Türk Sinema Sektörü ile Hollywood arasında bir köprü oluşturmak. Türkiye’yi yabancı film yapımları için kullanılan bir set haline getirmek ve bu şekilde Türkiye’nin dünyadaki marka değerinin oluşmasına katkıda bulunmak. Bu misyon’dan yola çıkarak hizmet etmek ve sinema endüstrisinde Türkiye için lobicilik faaliyetleri oluşturmak en önemli prensiplerimizdendir. Konsey özellikle lobi faaliyetleri ve Türk Sineması’nın temsiliyeti konusunda Amerika’daki büyük bir eksikliğin doldurulması amacı ile oluşturulmuş, tamamen transparan bir sivil toplum örgütü seklinde hareket ediyor. Bu konuda yaptığımız çalışmaları özenle oluşturduğumuz bir online rapor altında kamuoyu ile paylaşıyoruz. Transparanlık bizim türümüzdeki sivil toplum örgütleri için en önemli değer. Tüm bu çalışmalar http://tfk-faaliyetraporu.blogspot.com/ adresinden takip edilebilir.

Kısaca TFK, Türkiye’de film çekmek isteyen yabancı yapımcılara ve yerli ortaklarına vergi avantajı sağlanmasını öngörüyor. Türk Film Konseyi’nin üyeleri arasında sinema sektörünün önde gelen yapımcı ve yönetmenleri var. Ayrıca sinema ile direkt ilgili olmasa da yan sektörlerden de önemli isimleri danışma kurulumuza davet ettik. Devlet ve yerel yönetimlerden isimlerde bunların arasında.

Bunun dışında Türk Film Yetenekleri projemizde (www.turkishfilmtalents.com) yakında faaliyete geçecek. Özellikle son yıllarda Ortadoğu konulu filmlere olan ilgi sayesinde pek çok Hollywood yapımcısı yeni yüzler ve yetenekler arıyor. Bu sadece aktör ve aktristler için değil aynı zamanda yazarlar, besteciler, kostüm tasarımcıları, grafikerler gibi pek çok alanda yeteneğin yer aldığı bir havuz olacak. Bu site Hollywood’daki birçok sektör dergisinde de ilan edilerek tanıtılacak.

Kimler Türkiye’de film çekmek istiyor daha çok? Sürekli bir talep söz konusu mu? Türkiye’yi düşünmelerindeki en büyük etken nedir?


TROYA VE NARNIA GÜNLÜKLERİ FİLMLERİNİN TÜRKİYE’DE ÇEKİLME FIRSATINI KAÇIRDIK…

Hollywood’da Ortadoğu ve Irak merakı başladı. Bu da Türk sinema endüstrisi için büyük bir fırsat.

İstanbul çok mistik bir şehir. Şansı çok büyük ama bu tür talepler turistik talepler gibi algılanmamalı. Focus Fuchers, Irak savaşıyla ilgili bir film yapmak istiyordu ve bize başvurdu. “Irak sokaklarına benzeyen, Saddam’ın tarzında bir mekan bulabilir misiniz?” diye sordu. Mardin’den fotoğraflar gönderdik. Bayıldılar tabii ki.

Türkiye’de teşvik yasası olmadığı için yapımcıların Türkiye’yi tercih etmediği yadsınamayacak bir gerçek. Sırf bu yasa olmadığı için Troya ve Narnia Günlükleri filmlerinin Türkiye’de çekilme firsatını kaçırdık. Yani genel olarak sadece İstanbul için değil Türkiye’yi lokasyon olarak düşünen çok fazla talep var.

Türkiye bu yapımcılara gerekli kolaylıkları sağlayabiliyor mu?


“SİNEMA SEKTÖRÜNÜN DIŞA AÇILMA VE KURUMSALLAŞMASI PROJESİ”Nİ FAALİYETE GEÇİRDİK. BU ÇABALARIN SAYESİNDE VERGİLER KALDIRILDI.

Kültür Bakanlığı’nın bu konudaki tavrı çok önemli. Türkiye’nin pek çok Hollywood yapımında mekân ve içerik olarak yer alması gerekiyor. Bunun için de yabancı filmler teşvik edilmeli. Romanya hükümeti yurtdışından gelen yapımcılara kendi ülkelerinde film çekmeleri için yaklaşık %30’lara varan bir vergi-para iadesi yapıyor.

Bizlerde, Türk Film Konseyi ve Vergi Konseyi ile bazı yapımcı ve yönetmenlerin ortaklaşa hazırladığı “Sinema Sektörünün Dışa Açılma ve Kurumsallaşması Projesi”ni faaliyete geçirdik. Bu çabaların sayesinde vergiler kaldırıldı. Şimdi de teşviklerin arttırılması hedeflerimiz arasında. Çünkü Türkiye’de film çekmek isteyen yabancı yapımcılara ve yerli ortaklarına avantajlar sağlamak ve bu yolla marka değerimizi oluşturmak ve geliştirmek çok önemli."Yüzüklerin Efendisi" serisi ve peşinden Narnia, King Kong gibi pek çok filmin ardından 10 yıl önce yeri bile bilinmeyen ülke; Yeni Zelanda şu anda marka değeri açısından dünyanın ilk üçü içerisinde. Türkiye ise ilk 50’de bile değil.

Türk Film Piyasasının dünyaya kendini yeteri kadar tanıtamıyor olmasının sebebi sizce yapılan işlerin kalitesi mi? yoksa tanıtım eksikliği mi?

Aslında Türk Film piyasasının Dünya sinemasında önemli bir yeri olmaya başladı. Semih Kaplanoğlu, Zeki Demirkubuz, Fatih Akın, Ferzan Özpetek, Emre Şahin ve Nuri Bilge Ceylan çok iyi yönetmenler. Dünyada tanınıyorlar ve biz de göğsümüzü gere gere anlatıyoruz. Ama Amerikalılar’a gelince durum biraz farklı. Burada sinemamızı tanıtacak bir geçmişimiz olmadı yıllardır.

Türk Film Konseyi’nin (www.turkishfilmcouncil.com) kuruluş amaçlarından birisi de bu zaten. Sadece son iki yıldır Santa Monica’da düzenlenen "Locations Fuar"ında Türkiye’yi temsil etmemiz ve aldığımız ikincilik ödülü bile çok önemli bir başarı. Türkiye’nin tanıtımı ve markalaşması yönünde yapılması gereken çok önemli isler var. Artık dünya çapında her alanda marka yaratmanın en önemli araçlarından birinin, film ve diziler aracılığı ile ürün yerleştirmesi olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin de bu anlamda pek çok Hollywood yapımında hem mekan hem de içerik olarak yer alması gerekiyor.

2010 Kültür Başkenti projeleri kapsamında farklı ülkelerden yönetmenlerin İstanbul temalı kısa filmlerinden oluşacak “İstanbul on my mind” projesinden söz edelim istiyorum. Kentlerin marka değerini arttırmak için sinema ve dizilerin son derece etkili olduğu düşünüldüğünde oldukça heyecan verici bir proje. Siz bu filmin yapımcısı olarak filmin Ülkemize ne gibi yararlar sağlayacağını düşünüyor musunuz?

2010 İSTANBUL AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ AJANSI, HAZIRLIK AŞAMASI YAKLAŞIK 1.5 YIL SÜREN “İSTANBUL ON MY MİND” PROJESİNE OLUMSUZ YANIT VERDİ

Bir ülkenin marka değerini arttırmada sinema filmleri çok önemli bir yere sahip. Bu filminde bu amaçla bir ilke imza atması planlanıyordu. Uluslararası piyasada dolaşan, insanların izleyeceği, dünya yönetmenlerinin dilinden İstanbul’umuzun anlatıldığı bir film olacaktı. Sadece bu film sayesinde değil, yönetmenlerin sayesinde de İstanbul’un bir kültür şehri olduğu dünyaya mesaj olarak iletilecekti.

Ayrıca projenin İstanbul’a sağlayacağı kültürel ve turistik faydalar ve marka değerindeki artış filmin ülkemize katacağı en önemli yararlardan olacaktı.

Öte yandan bu filmin üretimi sırasında İstanbul’da sinema sektörü çalışanlarına oluşacak iş imkanları ve tecrübe aktarımı da çok önemli bir boyuttur.

Ama üzülerek paylaşıyorum ki 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, hazırlık aşaması yaklaşık 1.5 yıl süren bu projeye olumsuz yanıt verdi. Gerekçe olarak bütçe kısıntısı sunuldu. 9 milyon doları yabancı finansörler ve dağıtımcılar tarafından karşılanan ve AKB’nin kendi koyacağı kısmının parasını gişe gelirinden ilk sırada geri alacağı bu proje yapılmayacak. Bu proje ile ilgili anlaştığımız Pedro Almodovar, Alejandro González Iñárritu, Spike Lee, Lars von Trier gibi diğer ilişkileri de boşa gitmiş oldu.

Iconisus’ta önemli filmlerin tanıtım kampanyalarını yürütüyorsunuz. Bu alandaki en önemli ödül olan Key-Art’ı iki kez aldınız ve yaptığınız işlerin kalitesi önemli bir ödülle tescillenmiş oldu Emrah Yücel’in hedeflediği mesleki ideali nedir?

Bütün bunların ışığında önümüzdeki yıllarda Türkiye için bir "kültür elçisi" görevi bilinci ile hareket etmek istiyorum. Tanımlı hedefler dışında, örneğin "işini iyi yapan birisi" olarak bilinmek türündeki hedefler ise zamanla oluşuyor zaten.

Ortodoks Kilisesi’ne hazırladığınız 650 sayfalık web sitesiyle “Webby” ödülünü “Ruhani dalda” birinci olarak kazandınız birçok tasarımcı içinde bir Müslüman Türk tasarımcıya bu işin emanet edilmesi oldukça ilginç ve ciddi bir başarı. Neler hissettiniz?


DÜNYADA HER 3 (BÜYÜK) DİN’E WEB SİTESİ TASARLAMIŞ OLAN TEK TASARIMCIYIM…

Evet, bu tasarım ile de Webby Awards’da ruhani dalda en iyi web sitesi tasarımı ödülünü aldık. (www.goarch.org) Bu site 500 - 600 sayfalık ve Amerika’da günde beş bine yakin hit alan bir site.

Dünyada her 3 (büyük) Din’e web sitesi tasarlamış olan tek tasarımcıyım. Kaballah (Yahudilik) Greek Orthodoks Kilisesi (Hiristiyanlik)

Son Peygamber (İslam) için web siteleri tasarladım. Benim goarch.org için yaptığım site WEBBY awards’da birincilik ödülü alınca, bunu duyan İslam camiasından sonpeygamber.org web sitesininin tasarımı talebi geldi. Bu site ile de Muhammed Peygamberi en iyi tanıtan bütün eserler arasında Dubai’de birinci seçildik.

Size getirilen islerin kalitesi sizin için ne kadar ölçüt? İşi alırken evet deme kriterleriniz nelerdir?

Genellikle söz hakkının tamamen tasarımcıya bırakılmasını yanlış bulurum. Ben daha çok filme emeği geçen 3-4 kişilik küçük bir grubun fikirlerini tasarımcı ile birlikte tartışmalarını tercih ederim. Değişikliğe ve başka fikirlere her zaman açık olmak gerekir. Ama bu bir afisi herkesin beğenmesi anlamına gelmiyor. Doğru seçilmiş 3-4 kişi bence isi çözer.

Ayrıca pazar alanı çok önemli. Filmin konusu, çekileceği mekan, senaryo, içerdiği dönem, oyuncular, yönetmenin karakteri. Bütün bu bilgiler, stratejiyi belirleyen unsurlardır. Tanımlı, akılcı bir stratejiyle çalışmak isterim.

Son derece etkileyici işler çıkarıyorsunuz, sizi etkileyen sizin için etkileyici olan kişi/kişiler kimlerdir?

Beni en çok etkileyen kişi "Sir Ridley Scott’’dir. "RKO 281", "A Good Year" ve "Cennet Krallığı" filmlerini kampanyasında kendisi ile çalışma şansım oldu. Sosyal kimliğinden, is adamı profiline, sanatçı duyarlılığından, kişisel zevklerine kadar çok beğendiğim özgün bir karakterdir. Hollywood bataklığında bir kale gibi ayakta durur.

Yaptığınız işlerin başarısında 5 duyunuzdan en çok hangisine minnettarsınız?

Altıncısına ’Sağduyuma’


Tasarlıyor, dizayn ediyor aynı zamanda da birçok şirketi yönetiyorsunuz. Zamanı nasıl kullanıyorsunuz?

Evet, genel olarak görsel iletişimi sağlayan her şeyin tasarımını ve üretimini yapıyoruz. Dolayısıyla bu kadar yoğun tempo beraberinde çok fazla efor gerektiriyor. Bende başından beri inanılmaz bir çalışma temposuna girdim. Hafta sonları da dahil çalıştığım süre günde 12 saati buluyor.

Başarısı ülke sınırlarını aşan genç bir iş adamı olarak başarının sırrını nasıl tarif edersiniz?


KENDİNİ TANIMAK VE GİDECEĞİN YERİ TANIMLAMAK İSİN YARISI ZATEN…

Hırsları, arzuları gerçekçi temeller üzerinde değerlendirerek hedefleri tanımlamak lazım. Sonra da bu hedefe giden yolları tanımlı ve akılcı zaman dilimlerine bölerek çok çalışmak. Ayrıca doğru platformda yer almakta çok önemli. Kendini tanımak ve gideceğin yeri tanımlamak isin yarısı zaten.

Çok teşekkür ediyoruz.

vergiportalı.com
                                                                                                                                       Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın