21 Kasım 2011 Pazartesi

Kurtlar Vadisi “Irak”: Vadim o kadar ideolojikti ki!



(“Filistin” değil, ama mühim mi ki?!)

  İdeolojinin sinemaya üstün geldiği; başka niyetlerle, sinema yapma niyeti ve gayretinin çatıştığı bir muharebe alanı Kurtlar Vadisi Irak. Türkiye’de yeniden aksiyon sineması çekeceklere Kuzey Yıldızı olabilecekken, kendi rotasını şaşıran bir yapım. (03-02-2006)


Son dönemdeki canlanma artık bir patlama olarak nitelendirilebilecek bir boyut kazansa da, Türk sineması hala “janr” açısından çok fakir. Yeşilçam’ın kıtipiyoz şartlarında bile  bugünkünden daha zengin bir çeşitlilik üretilebilmiş. Sonuçlar komik olmuş ama üretilmiş işte. Kurtlar Vadisi Irak’ın bir macera-aksiyon filmi denemesi olarak, bu boşluklardan birine denk gelip, ardından gelen türdeşlerine bir alt kat oluşturacağı ihtimalini sevmiştim. Çünkü benim en son hatırladığım aksiyonlar Cüneyt Arkın filmleri.



Açık yüreklilikle söyleyeyim, çok iyi bir film beklentisi içinde değildim. Çok kötü olmasın yeter diyordum. Yönetmen Serdar Akar’a, ekibin TV dizisinde kazandığı tecrübeye, danışmanlarının kalitesine ve senaristlerinin esinlenmeyle, güncelle yaratıcılıklarını harmanlama becerilerine güveniyordum. Filmi izledikten sonra hayal kırıklarımla, olumlu bulduklarımı kafamda şöyle bir akıl hesabı topladım ve genel olarak “vasat” dedim. Yani ne iyi, ne de kötü. Tabi bir filmin niteliğinde bu kadar dalgalanma olmamalı, o da ayrı konu.

Kötü adam bu kez Amerika!



Genel kanı şu: Film çok Amerikan karşıtı. Eee, n’olmuş?  Yıllardır Hollywood’un Kızılderili, Alman, Japon, Rus, Afrikalıları hatta uzaylı karşıtı filmlerini izlemiyor muyuz? Rambo’ları, Kara Şahin Düştü’yü, John Wayne westernlerini seyrederken nerdeydi aklınız?  Ama bunda utanılacak bir yan yok, ben de her Alman askerinin Nazi olmadığını, insani değerlere sahip bir Alman askerinin olabileceğini ancak Sam Peckinpah’ın Zafer Madalyası (Cross of Iron) filmini seyrettiğimde öğrenmiştim. O güne kadar sinema sağolsun çocuk aklımla Almanların, en azından 2. Dünya Savaşı’ndaki Almanların hepsinin şeytan olduğunu sanıyordum. Kısaca, bu kadar rahatsız olunmasının en büyük nedeni aslında bugüne kadar görmeye alışık olduğumuzun dışında bir şeyler gösteriliyor olunmasından başka bir şey değil.

Ayrıca unutmayalım, nihayetinde filmdir bunlar, arkadaşlar. Dünyayı filmlerden öğrenmeye kalkmayın n’olur! Filmi çeken elbette kendi görüşü ve hikayesi çerçevesinde belirleyecektir iyi ile kötüyü. Size düşen filmden keyif almak, akıl almak değil. En fazla düşünmenize yardım edebilir bir film.



Kurtlar Vadisi dizisi bunu yapıyordu. Ama filmi bu konuda pek istekli değil, sizin yerinize düşünmeyi tercih ediyor. Ben bir an düşünürken buldum kendimi filmi seyrederken. Müslümanların Amerikalıların gözünde, Allah sonumuzu benzetmesin,  Kızılderililerden pek de o kadar farklı olmadığını düşünürken buldum kendimi. Tam da zikir sahnesi vardı o anda. O da çok iyi niyetli bir sahne değildi bence. Bu arada Şeyhi oynayan Massoud Cennet İmparatorluğu’nda Selahaddin Eyyubi’yi çok çok daha iyi canlandırmıştı.

Görüş değil, üslup sorunu



Filmin görüşüne değil ama görüşünü ortaya koyuş biçimine itirazım var ama elbette. Söyleyeceğinizi bu kadar kör göze parmak sokarcasına, kaba saba bir biçimde söylemeniz hem kendi, hem de seyircinizin zekasına hakaret. Televizyonun sınırlamalarından kurtulunca kazandıkları özgürlüklerini ölçülü kullanmasını ne yazık ki becerememiş filmin senaristleri. İşte bu yüzden propaganda ile drama arasında gidip gelen bir lisana sahip bu film, bir de aksiyon türünde olduğu için zaman zaman Hollywoodvari biri B-tipi film olup çıkmış. Amerikalı askerin konteynerdeki Iraklıları vurması, hele ki Amerikalı ajan Marshall’ın kulağına (Marshall yardımını da bu adam yapmış?) Kürt lidere “Türkmenlerin işi tamam, sıra Araplarda”  şeklindeki fısıldaması filmin IQ’sünde keskin düşüşlerin yaşandığı anlar. Marshall’ın ne kadar kötü biri olduğunu göstermek için bu kadar ısrar edilmesi de hata keza. Bir karakterin ne kadar kötü olduğunu zeki ve yaratıcı tek bir sahneyle anlatabilirsiniz bir filmde.



Macera-aksiyon sınıfına sokulabilecek film, en geçer notu aksiyon sahnelerinden alıyor. Elbette bir Michael Bay filmi değil Kurtlar Vadisi Irak. Ama sırıtmayan, üstüne çalışıldığı anlaşılan, en önemlisi de ayağını yorganına göre uzatan sahnelerle bezeli. Ama uyduruk bir TV aksiyon filminde göreceğiniz türden boşluklar da var filmde. Kahramanlarımızın neden ısrarla sadece tabanca kullandıkları (B-tipi filmlerin en klasik defosudur, kahraman vurduğu adamın silahını almayı akıl edemez bir türlü), buna rağmen koca Amerikan ordusunu dize getirebilmeleri gibi… Bir Türk aksiyon filmi için gelişme sayılabilecek pek çok artısına rağmen, bu basit hatalar yüzünden aksiyon filmi notu düşüyor Kurtlar Vadisi Irak’ın.

tersninja.com
                                                                                                                                             Alıntıdır.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın