Pages

8 Şubat 2012 Çarşamba

Dizilerdeki şiddet erkeğe ilham oluyor!


Uzman Psikiyatrist Dr. Sümer Öztanrıöver, televizyonun beyni işitsel ve görsel uyaranlarla etkilediğini belirterek, "Dizi filmlerde işlenen ayrıntılı kadına yönelik şiddet sahneleri kadının travmasını etkileyebilir ve sindirici etki yapabilir. Ayrıca şiddeti uygulayan içinse bu durum bir ilham kaynağı olabilir" dedi.  
 
Televizyonun uzak belleğimiz yani anılarımızı yeniden çağırabileceğini varsa travmalarımızı tetikleyebileceğini söyleyen Öztanrıöver, "Bazen de kendisi bir travma yaratabilir. Örneğin karanlıkta yatamayan ve bunun neye bağlı olduğunu bilmeyen bir kişi ile yapılan bir EMDR seansında zihnine, çoktan unutmuş olduğu, küçükken izlediği bir korku filmi sahnesi gelmişti. Şu anda hiçbir etkisi olmayan bu sahnenin, hayatını nasıl da etkilediğine çok şaşırmıştı. Bilinçaltı hiçbir şeyi unutmaz, sadece bastırır"
diye konuştu.
 
Öztanrıöver, güncelliğini hiç yitirmeyen kadına yönelik şiddetin dizilerde sürekli işlendiğine dikkat çekerek şunları kaydetti: "Şiddet olaylarının dizi filmlerde nasıl işlendiğine bağlı olarak kişileri etkilediğini söyleyebiliriz. Ayrıntılı şiddet sahneleri, şiddet gören bir kadının travmasını tetikleyebilir ve sindirici etki yapabilir. Şiddet uygulayan kişi için ise bu durum bir onaylanmaya ve şiddetin normalleşmesine yol açabilir. Şiddet eğilimi olan bir kişi, dizilerde gördüğü durumlardan ilham alabilir, bunları bir tehdit unsuru olarak kullanabilir."
 
"ŞİDDET SAHNELERİ ŞİDDETE KARŞI DUYARSIZLAŞTIRIYOR"
 
Ayrıntılı şiddetin, işkence sahnelerinin, hem özendirici olabileceğini hem de kişileri şiddete duyarsızlaştırabileceğinin altını çizen Öztanrıöver, "Duygusal taşma anlarında kişinin, geçmişte yaşadığı şiddet olaylarından, görmüş olduğu filmlerdeki şiddet sahnelerinden otomatik olarak zihnine geri gelebilir. Böyle bir 'öfkeden kendini kaybetme' deneyiminde, kişinin düşünen beyni devre dışı kalır, ilkel beyin kontrolü ele geçirmiştir. Bu durumda bir eleştiri, ölümcül bir saldırıymış gibi tepkiye yol açabilir. 'Öfkeden gözü dönmüş' bir davranış ile yaralamadan öldürmeye dek uzanan geniş bir yelpazede davranış değişikliklerini izleyebiliriz" dedi.  

"GERÇEK HAYATTA İSTEDİĞİNİ ELDE EDEMEYEN SANAL HAYATTA BUNU YAŞAR"
 
Öztanrıöver, gerçek hayatında mutsuz-doyumsuz olan ve bunu değiştirme sorumluluğunu almayan kişilerin sanal hayatlara-uyuşturuculara yöneldiğine işaret ederek şöyle devam etti:

"Dizilerdeki karakterlerle yapılan özdeşim sonucu yaşayamadığı aşkı, hayatı onlar yoluyla hayalinde yaşama söz konusudur. Söyleyemediklerini söyleyen, yapamadıklarını yapan bu karakterler sayesinde doyum gerçekleşir. Bazen gerçek-hayal sınırı aşılır ve bir karakter öldüğünde kişi yas sürecine girebilir. Bu dizilerde aşkın yüceltilmesi, aldatmanın normalleşmesi, kişileri sorunlarını çözme yerine ideal aşk arayışına yöneltebilir. Bu durum da şiddete davetiye çıkarabilir."

Dizilerin harika bir eğitim aracı olarak kullanılabileceğini vurgulayan Öztanrıöver, "Örneğin cinsel şiddet ile ilgili filmler, şiddeti yaşayan kişi, şiddeti uygulayan kişi ve onların aileleri açısından işlemek, olaya çok yönlü olarak bakmak, insanların tutumunu değiştirecek niteliktedir. Şiddet göreni, uygulayanı damgalamadan, ötekileştirmeden görebilmek, sorunu kanatmak yerine iyileştirmek yönünde toplumsal farkındalık yaratacaktır" diye konuştu.

kaynak: stargazete.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın