Pages

5 Aralık 2011 Pazartesi

Karakter Oluşturma rehberi


Sinemada karakter yaratmak başlı başına karmaşık bir olaydır. Çok detaylı bir karakter yaratıp insanları sıkabilir veya çok yüzeysel bir karakter oluşturup seyirciye yeteri kadar bilgi temin edemezsiniz. Her iki yaklaşımda da rezil bir film çıkar ortaya veya izleyici filmin ortasında koca bir boşluk hiseeder.

Beyaz perde’ de izlediğimiz çoğu karakter gerçek hayattan fırladığı için bize çekici gelir. Belki senaristin bir arkadaşından esinlenilmiştir veya çevresinden birkaç kişinin belirli özellikleri alınarak yaratılmıştır. Titiz ve dikkatli bir çalışma sonucu tıpkı fasulyeye can veren Allah’ım gibi siz de bir senarist olarak karakterinize can verirsiniz.

Boyu, posu, gözleri, saçları, bakışları, tikleri, hastalıkları, sevinçleri, dengesizlikleri, saplantıları... O artık herşeyiyle sizin karakteriniz. Eğer gerçekten iyi bir karakter yarattığınızı düşünüyorsanız senaryo aşamasında özellikle diyaloglar yazılırken ortaya çıkacaktır karakterinizin başarısı. Bir karakteri anlamak için onu yalnızca yaratmak değil aynı zamanda onunla özdeşleşmek de gerekir. Mesela televizyon izlerken “acaba o ne tür şeyler izler?” diye gün içinde küçük sorgulamalar yapılabilir. Bu küçük bilgi kırıntıları tıpkı bir insanı yavaş yavaş tanımaya başladığımız gibi size karakterinizi tanıma fırsatı verecektir. Ne sever? Ne yer? Nasıl ağlar? Ağlar mı? Bu tür bir olaya nasıl tepki verir? Asi mi?

Bütün bu detayları başarılı bir şekilde bir araya toplayıp tek bir bünyede buluşturabildiyseniz karakteriniz sizin için herşeyiyle tanınan bir sima halini alır. Samimi bir arkadaş gibi yaklaşırsınız ona. Bir kişiliği, zevkleri, vs leri vardır ve konuşmaya hazırdır. Senaryo aşamasında karakteriniz hem kişiliğiyle uyumlu hem de ait olduğu dünyaya uygun bir dille konuşmalıdır. Türk Filmlerindeki gibi “buyrun efendim” diyen bir uyuşturucu satıcısı karakteri olmaz. Yapay kokar, ömrü kısa olur ve tekdüzedir çünkü gerçeklik payı bırakılmamıştır yaratılırken. Bu da demek değil ki her gerçek karakter sinemada iyi bir karakter demektir. Siz bir senarist olarak gerçekle hayal arasındaki bu farkı dengelemek zorundasınız. İki ucu karakterli bir değnek yani.

Ana karakterimizi yarattık ve onu o kadar iyi tanıyoruz ve anlatıyoruz ki hangi sahneye koysak filmin akışını bozmadan başarıyla kendini sergiliyor. Peki iyi bir karakter nasıl yaratılır? Analiz nasıl yapılır? Sinemada kim iyi karakter olabilir?

Sinema sizin hayalgücünüzle sınırlıdır. Siz ne yazarsanız, hangi karakteri yaratırsanız sinema salonunda yeni bir dünyaya kapı açarsınız. İyi bir karakter yaratmak için insanları iyi tanımak, iyi anlamak ve iyi gözlemlemek gerekir. Arkadaşınız sigarayı içerken hangi elini kullanıyor? Çakmak çakışı nasıldır? Sürekli tekrar ettiği rutin hareketler var mıdır? İşte en yakınınızdaki gerçek hayat kahramanı ve sizin en büyük kaynağınız: arkadaşlar.

Elinize bir kağıt kalem alın ve bir arkadaşınızı fiziksel özelliklerinden başlayarak sosyal yaşamına, maddi durumuna, zevklerine, yani aklınıza gelen herşeyi yazarak tasvir edin. Aslında tasvir edebiyat dünyasının bize bir nimetidir ve fakat sinemada karakter analizlerinde arka planda da olsa bu şelikde kullanılır. Nasıl bir analiz yaptığınızı anlamak için tasvirinizi sorgulayın. Arkadaşınızı sandığınız kadar iyi tanıyor musunuz? İkileme düşüyor musunuz? Yoksa arkadaşımı yeterince tanımamışım mı diyorsunuz? Komplekslerini, zaaflarını, bencilliklerini yazmadınız mı yoksa? Unuttunuz mu, kusursuz insan yoktur! Bu hem yaşadığımız dünya hem de sinema dünyası için geçerlidir(Amerikan Sineması bu kısmı hep atlar!). Siz siz olun, ilk adımda salt iyi ve salt kötü ayrımı yapmadan bir karakter yaratın.

Etrafınıza bir bakın. Size yakın olan(aile, arkadaş,vs) herkesi analiz edin. Birer birer, ilmik ilmik, sabırlı bir şekilde her detayı ortaya çıkarın ki onun en azından düşünme tarzını kavrayın. Bu analizi sürekli hale getirirseniz ufak ufak karakter yaratmalara girişebilirsiniz.

İyi karaktere en güzel örnek meşhur yazar Balzac’tan gelir. Goriot Baba romanını bitirdikten sonra arkadaşlarının yanına gidip delicesine ağlamaya başlar. Arkadaşları neden ağladığını sorar, “o öldü” diye cevap verir. Neden kurtarmadı dediklerinde “artık o bağımsız biri, birşey yapamazdım” der. Ölenin arkasından ağlanmaz derler ama...

Karakterinizi kendi bakış açınızla sınırlamayın. Gerekirse biraz uçuk kaçık olsun, hasta olsun, kompleksli olsun...Kağıt da sizin kalem de. Birazcık sabır...

Beyaz perde emrinizde! Karakterler çıksın ve motor...


Hasan ARSLAN
http://blog.milliyet.com.tr/uykucueditor

milliyet.com.tr
                                                                                                                                 Alıntıdır....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın