Pages

22 Aralık 2011 Perşembe

Film hüzünlü bitti


70'li yıllarda çevirdiği filmlerle Yeşilçam'da ün kazanan ve Ege'nin "altın çocuğu" olarak bilinen Mesut Engin, doğduğu Söke'de toprağa verildi

Aydın'ın Söke ilçesinden çıkıp 1973 yılında Ses Dergisi'nin yarışmasında birinci seçilerek Yeşimçam'a adım atan Mesut Engin'in, İstanbul'un pırıltılı dünyasındaki hayat yolculuğu hüzünlü bitti. 58 yaşında gözlerini hayata yuman Mesut Engin, doğduğu Söke'de dün toprağa verildi.

70'li yıllarda Ege'nin "altın çocuğu" olarak bilinen Mesut Engin, kısa sürede genç erkeklerin idolü, genç kızların da platonik aşkı haline geldi. Film gibi bir yaşam süren Engin, hayatının son dönemlerini ise acı içinde geçirdi. Engin'in cenazesi önceki gece İstanbul'dan Söke'ye getirildi. Mesut Engin'in İsviçre'de yaşayan kardeşi Engin Kundak ile diğer kardeşleri Metin ve Nazan Kundak da cenaze töreni için Söke'ye geldi. Ünlü sanatçının cenazesi, Koca Cami'de öğle vakti kılınan namazın ardından Söke Belediyesi Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi. Törene çok sayıda seveni katılırken, Mesut Engin'in Kuşadası'nda yaşayan 80 yaşındaki annesi Mediha Kundak ile babası Tahsin Kundak ayakta zor durdu.
Yakışıklı yıldız, çocukluk yıllarından beri sık sık Kuşadası'na geliyor, denize giriyor ve yakın arkadaşları ile birlikte oluyordu.

HER YAZ KUŞADASI'NA GELİRDİ
Ünlü olduktan sonra bile her yaz Kuşadası'na gelip birkaç ay kalan Mesut Engin, özellikle çocukluk arkadaşı Yaşar Olca, esnaf Zaki Baba ve İsmail Yavanırmak gibi arkadaşlarıyla birlikte zaman geçiriyordu. Hayattaki en yakın arkadaşlarından Yaşar Olca (60), 1975 yılında tiyatro sanatçısı Osman Gidişoğlu ile birlikte Kuşadası'nın ünlü mekanı Kervansaray'da çekildikleri bir fotoğrafı göstererek, göz yaşları içerisinde birlikte eğlendikleri güzel günlerin özlemini çektiğini söyledi. Mesut Engin'in çok sevecen ve güvenilir bir insan olduğunu anlatan Yaşar Olca, "O benim arkadaşım değil, kardeşimdi" dedi.

Öte yandan bir zamanlar Sağlık Caddesi üzerinde terzilik yaparken Mesut Engin'in erkek kardeşi Metin Kundak'ın iki yıl yanında çalıştığını ve kardeşi vasıtasıyla tanışıp yakın arkadaş olduklarını söyleyen İsmail Yavanırmak (62), Mesut Engin geldiğinde Kuşadası çarşısının şenlendiğini, esprili, sıcak kanlı ve mütevazı kişiliğiyle dikkat çektiğini söyledi.

"Artık filmlerini izleyemem oğlum!" 
Mesut Engin'in ölümü en çok anne ve babasını yıktı. İkisi de 80 yaşında olan Mediha-Tahsin Kundak çiftinin Kuşadası'ndaki ocağına adeta ateş düştü. Yaklaşık ik ay önce Kuşadası'na gelen Mesut Engin'in bir hafta yanlarında kaldığını anlatan ve kendisini yanlarında kalması için ikna etmeye çalıştıklarını anlatan annesi Mediha Kundak, gözyaşlarına boğuldu. Fenalaşan Mediha Kundak'ın "Artık filmlerini izleyemem oğlum" şeklindeki haykırışları yürekleri dağladı. Mesut Engin'in babası Tahsin Kundak ise oğlunu yanlarında kalması için yıllardır ikna etmeye çalıştıklarını, ancak başarılı olamadıklarını belirterek, "O, böyle bir hayat yaşamak istedi" dedi. Yakışıklı sanatçının rol aldığı önemli filmlerden bazıları şunlar: "Özleyiş" (1973), "Sevmek" (1974), "Deli Kız" (1975), "Ve Recep ve Zehra ve Ayşe" (1983), "Kaşık Düşmanı" (1984), "İlahi Adalet" (1986), "Sevenler Ağlar" (1996) ve son filmi "Kardeş Uğruna" (2001).

Yıldızı söndü
Mesut Engin, 1973 yılında Ses Dergisi'nin açtığı yarışmada birinci olarak sanat hayatına Yeşilçam'da başladı. 1973 - 2002 yılları arasında birçok filmde başrol ve yardımcı oyuncu olarak rol aldı. Sanatçının hayatı, 1976'da bir kaza sonucu sağ el bileğinin sinirlerinin kesilmesiyle alt üst oldu. Alkol bağımlılığını uzun mücadele sonunda yendi, güzellik salonu açtı ama kader onu sokaklarda evsizlerin arasına sürükledi. Çevredeki esnafın "dede" diye hitap ettiği Mesut Engin, bir süre İzmir'de Karayolları Bölge Müdürlüğü karşısındaki otobüs duraklarında, banklarda yatıp kalktı, Karayolları çalışanlarının desteğiyle yaşamını sürdürdü. Daha sonra Beyoğlu sokaklarında yatıp kalkmaya devam etti. Tiyatro sanatçıları Mehmet Esen ve Mustafa Turan'ın, 2 yıl önce Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bitkin halde bulduğu Mesut Engin'e, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü kapılarını açtı. Oradan kendi isteğiyle ayrılıp tekrar sokaklara düştü, ancak bu kez dayanamadı. Engin, kalp ve solunum yetmezliğinden hafta sonunda kaldırıldığı Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.

ALİ KAYADİBİ
Perde kapandı
Ses Dergisi'nin 1973'teki yarışmasında 1. olan Mesut Engin'e, tacını bir yıl öncesinin kralı Tarık Akan taktı. Dönemin afilli delikanlıları saçlarına onun gibi şekil verir, genç kızlar ona benzeyen erkeklere aşık olurdu. O zamanlar yıldız olmak öyle bir şeydi. Kızlar duru güzelliğe, erkekler vaatkar bir tipe sahip olmalıydı.. Mesut Engin'de fazlası vardı. Boylu poslu bu abimizi tanıdığımda 12 yaşlarındaydım.

Aydın'da yazlık Sarmaşık Sineması'nın tahta sandalyelerinde "Sevmek" filmini izlerken.. Gün boyu "Mesut Engin'in galası var" diye sokaklarda duyurdular. Mahallenin bütün güzel kızları da orada.. "Sevgili hemşerilerim.." diye söze girdi, Sökeli olduğunu söyledi; sonrasını duyan yok, alkışlar.. alkışlar..

Birkaç ay sonra Aydın'ın kaldırımlarında birçok Mesut Engin dolaşıyordu. Saçlar onunki gibi. O gece giydiği geniş paçalı haki renkli pantolon, altında yumurta topuk ayakkabı.. Geniş yakalı, üç düğme açık, vücuda yapışan açık renkli gömlek de üzerlerinde.. Aylarca, "Mesut Engin'i bizzat gördüm" deme ayrıcalığı da cabası... İşte o yılların yıldızı böyle parlıyordu. Peki sonra ne oldu?

Yeşilçam'ın bu yakışıklı jönü, gerçek hayatın filmlerdeki gibi olmadığını bizzat kanıtladı. Her şeyden önce gerçek adı "Mesut" idi ama soyadı Kundak. Çok sevdiği kardeşi Engin'i soyadı yaptı, yani "artistlik" adı. Herkes ona hayrandı, o ise bir kadına.

Sonra aynı kadınla kavgasında öfkesini dindirmek için cama vurdu, cam onun hayatını ikiye böldü. Sağ kolunun sinirleri kesildi, hayatının en parlak döneminde yıldızı söndü.

Alkolle acısını dindirip, yeniden dirilmeyi umut etti ama o sadece filmlerde oluyordu. Birkaç film daha yapmak istedi ama artık bıraktığı o boşluk yeni yıldızlarla doldurulmuştu.

Arkadaşları, elinden tuttu, acılarını geçmişte bırakması için. Ama hayatın senaryosu öyle yazılmamıştı. Şemsiye ters dönmüştü. Rüzgar sert esiyordu. Üzerinden seller, fırtınalar geçti, şimşekler çaktı.
İbretlik hayatın son gününde Mesut Engin'in yanında kimse yoktu. Bu kez onun yaşam perdesi kapandı, "Son" da yazmadı. Hayat devam ediyor.

UFUK BAKSİ / NECATİ MALDAR 
yeniasir.com.tr
                                                                                                                                       Alıntıdır....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın