Pages

2 Kasım 2011 Çarşamba

Sinema'nın doğuşu


Yedinci Sanat’ın mucidi olarak bilinen Fransız bilim adamı Louis Lumiére, şu sözü tekrar etmeyi seviyordu:

“Sinema fotoğraf sanatının bir dalı değildir.”

Lumiére böyle konuşuyordu ama devam eden hareketlerde çekilen fotoğrafların arka arkaya ve hızlı biçimde döndürülmesinin nasıl efekt vereceğini merak ederek sinema sanatının ilk çimentosunu atan çeşitli yaratıcıların varlığından da haberdardı. Bu yüzden 19. yüzyılın sonuna doğru “sinema” ile tanışan seyirciler, daha bu adı kullanmadan izledikleri “şey”i “oynayan fotoğraflar” ya da “hareketli fotoğraflar” olarak tanımlıyordu. Çünkü Lumiére kardeşlerden önce de, 1800’lü yılların başlarından itibaren gerçekleşen hareketli fotoğraflı gösteriler Avrupalıların belleğindeydi. Joseph Plateau, Peter Mark Roget, Emile Reynaud, Etienne Jules Marey (Chronophotographe’ın yaratıcısı), Thomas-Alva Edison (Kinetographe’ın mucidi) gibi onlarca bilim adamı, Lumiére kardeşlere (Louis, Auguste ve Antoine) büyük bir miras bırakmıştı.

Her şey nasıl başladı?

Yirminci yüzyılın başlarında Lumiére kardeşler “sinematograf” denilen aygıtla, hareketli görüntüleri düzenli bir şekilde ilk kez pelikül üzerinden akıtmayı başardıklarında “hareketli illüzyon”a zaten alışık olanlar pek şaşırmadı ama dünya için bir dönemin başlangıcı oldu bu buluş.

İlk filmler açık havada çekildi. Ne senaryoları vardı ne de yöneticileri. Bunlar; belgesel türde röportaj filmleri (Trenin Ciotat İstasyonu’na Girişi, Bahçesini Sulayan Bahçıvan), belgeseller, günlük hayattan sahneler saptayan filmler (Bebeğin Öğle Yemeği) ve aktüalite filmleriydi (Arabaya Binen İtalya Kralı ve Kraliçesi, Çar II. Nikola’nın Taç Giyme Töreni).

Teknik olarak görüntüleri saatlerce akıtmanın mümkün olduğu ortaya çıkınca, beyaz perdede bu görüntülerle belirli bir öykü de anlatılabileceği anlaşıldı. Fransız yönetmen Georges Méliés, Lumiére kardeşler tarafından “ticari geleceği olmayan ve bilimsel bir merak konusu” olarak görülen bu yeni tekniğin önündeki parlak geleceği farketti. 1914’e kadar 400’den fazla (bazıları 700 metre uzunluğunda) film çekti. Bunlardan 1902’de çekilen “Aya Seyahat”, ticari değer taşıyan ilk gösteri filmi olarak kabul edilebilir. Bugün bile kullanılmakta olan sinema tekniklerinin çoğunu George Méliés’ye borçluyuz.

                                                                                                                                      Alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın